Cuma Mayıs 3, 2024

Kemalizm,"Küçük dükler"ve geri tepen silah:Emrah Cilasun

Haluk Gerger’in Türkiye’de (özellikle İstanbul ve Ankara’da) kimi sol çevrelere istinaden “iktidarlarını kaybetmek istemeyen küçük düklükler” diye tabir ettiği çok sevdiğim bir tanımı vardır.

Sırtını İttihatçılığa, Kemalizme ve hatta Türk şovenizmine dayadığını unutup, CHP’ye “sol”dan ayar vermeye kalkışan, ona buna “liberal” diye saldıran kimi köşe yazarlarıyla; yıllarca AKP’ye “racon kesip”, şimdi ise AKP’den gocunup, Kemalistlerle izdivaç yapmanın yollarını arayan “sol” liberal yazarları gördükçe, nedense bugünlerde aklıma Haluk Gerger’in tanımı gelmekte…

2002’den itibaren oluşan siyasi konjonktüre bu düklerin tümü (AKP karşıtı olduğunu iddia edenler dahi) balıklama atladı ve kimi yayın sektörü, kimi parlamento kürsüsü üzerinden nemalanmaya çalıştı. Ve meserret taşkınlığı içerisinde milyonlarca insana “Alice harikalar diyarı” çizildi.

Oysa yalın gerçek, İshak Baran’ın ta 2013’de yaptığı şu isabetli tespitte yatmaktaydı.

“Zararsız ve ılımlı dozda bir İslam’la kapitalizmin gelişmesi ve demokrasinin inşa edilmesi hayallerinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Tayyip Erdoğan, bir Taliban ya da Bin Laden olmayabilir, ama onları yaratan ve kendisinin kesinlikle kontrol edemeyeceği bu birbirine zıt iki eğilimin bir ürünüdür. Ve konuşmalarında bu kadar kontrolsüzce, ukala ve küstah olmasının sebeplerinden birisi de budur.

Aynı rüyanın diğer yanı da, Türkiye’nin, yabancı emperyalistlerin talan ve tıkınma alanı olmaktan çıkıp, emperyalist ziyafet sofrasına oturma hayalleriydi: örneğin Avrupa Birliği’ne katılma umutları. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’teki başlangıcından beri, ‘Batı medeniyetine’ erişme emelleri Türkiye’nin başındakilerin hayali olagelmiştir. Atatürk’ün ve generallerin veremediklerini, AKP vermeyi vaat etti. Bunun tam bir hüsnü kuruntu olmasının ötesinde, Türkiye halklarının neden başkalarının yağmalanmasına katılmak gibi bir emeli olsun, ya da dünya çapında gerçek soyguncuların ‘Stratejik Ortağı’ (yani polisi ve işkencecisi) olsun ve milyarlar aşağılanırken bir avuç insanın eline milyarlarca doların geçmesini sağlayan bir düzeni savunsun ki?” (Merak edip tamamını okumak isteyenler için: https://avakianbob.wordpress.com/2014/04/02/dort-bir-yanda-yankilanan-bahar-firtinasi/#more-180)

Dükler ise ideolojik ve iktisadi açıdan kendilerinin de geçim kaynağı olan bu baskı ve sömürü düzeninin zinhar sorgulanmasını istemediler. Bilakis asli görevleri gereği, bu düzenden hoşnut olmayanları bir biçimde “sol” söylemleri üzerinden düzene entegre etmeye çalıştılar. Kimi “sol” liberal, yıllarca AKP’ye akıldanelik yaparak, “yetmez ama evet” diyerek bu işi yaparken, kimi Kemalist “solcu” da CHP’yi “sol” da tutmak için çırpınıp durdu.  İşin tuhaf veya komik tarafı, tarafların bir de utanmadan birbirlerini devrimci olmamakla suçlamalarıydı. Düklerin ortak özelliği burada sırıtmaya başladı. Zira her iki taraf da komünizmden, proletarya diktatörlüğünden veya geçmiş devrimlerin olumlu miraslarından bahsetmemek, hatırlamamak için ellerinden geleni yaptılar.

Şimdi siyasi konjonktür düklerin yavaş yavaş aynı havuzda toplanmalarına neden olmakta. “Zamanın ruhu” gereği bunları mercek altına alıp bakmanın tam zamanıdır.

Hayır, hayır! “Resneli bizimdir” diyen köşe yazarından veya 15 Temmuz akşamı “bu cemaat darbesi değil, TSK yönetime el koymuştur” diye sevinen çakma “solcu”dan bahsetmeyeceğim…

Bilakis, yayınlanmaya başladığı günden beri, tıpkı diğer uçtaki ikizi, Aydınlık gibi, asli görevi, devrimci emelleri, rüyaları, militanlığı yerle bir etmek olan; tüm teorisini ilkin Avrupa Komünizmi, sonra sivil toplumculuk ve nihayet AKP ile kolkola, düzenin çıkarları üzerine bina eden, İslam’ı ve bütün dini gericiliği sola şirin göstermeye çalışan Birikim’in yazarı Tanıl Bora’dan bahsedeceğim.

Kahramanımız geçenlerde öylesine döktürmüş ki, “dön baba dönelim” sözüne dahi rahmet okutmuş. (Merak edip tamamını okumak isteyenler için: http://www.birikimdergisi.com/haftalik/8395/kemalizm-ve-elestirinin-elestirisi#.WagazjVCRdg)

Alın size birkaç örnek:

“Kemalizmin sorgulanmasında tecrübe edilen eleştirel kavramları ve değerleri, bunların Kemalizmle mukayyet ve ona has olduğu zannından çıkarak, ‘bütün satha’ yaymaktır. Bu fasılda post- veya anti-Kemalizme getirilen yaygın eleştiri, Kemalistlere boca edilen ithamlardan, ‘sağın’ esirgenmiş olmasıdır. Bu dengesizliğe düşmüş olanlar elbette var. Böyle bir hakkaniyetsizlikten beri duranları görmezden gelmek ise, başka bir Kartacacılıktır.” (Vurgular bana ait)

İnsan sormadan edemiyor! Acaba kahramınımız, ebeveynleri Ömer Laçiner, Murat Belge ve Ahmet İnsel’i “Kartacacılıkla” mı suçlamaktadır?

“İkinci fasıl, doğrudan buna bağlıdır: Kemalizme atfedilen arıza ve cürümlerin ne kadarı, -hepsi mi-, Kemalizmin icadı idi? Ne kadarı, zamanın ruhunun eseri idi?”

Ne tesadüf! Kahramanımızın bu Kemalizm’i temize çıkartma çabasının benzerini Adolf Hitler’i temize çıkartmaya çalışan kimi sahte tarihçide ve hatta kimi Alman faşistinde de görmek mümkün. Tanıl Bora’yı Alman faşistleriyle aynı düzleme koymuyorum, sadece “mazeret üretici” (apolojist) tarihçiliğin ne kadar tehlikeli olduğuna işaret etmek istiyorum.

Üçüncü fasıl, bence en önemlisi: Toptancılıktan kaçınmak. Tefrik edebilmek. Sözgelimi Falih Rıfkı’yla Hasan Âli Yücel’i, en azından Necip Fazıl’la Sezai Karakoç’u ayırt edebildiği kadar ayırt edebilmek. Sözgelimi Turan Güneş’le Turhan Feyzioğlu’nu ayırt edebilmek.” (Vurgular bana ait)

Kahramanımızın hayranlık duydukları, onun düşün dünyasını zaten yeteri kadar ifşa ediyor. Ama gelin biz kahramanımızı zaman makinesiyle geçmişe ışınlayalım ve şu şahsiyetler arasında “tefrik” yapmasını sağlayalım. Zira göreceksiniz bu mantık, “zamanın ruhuna” göre kaçınılmaz olarak, Mustafa Kemal’i Vahdettin’e, İsmet İnönü’yü Rauf Orbay’a, Adnan Menderes’i İsmet İnönü’ye, İsmet İnönü’yü Süleyman Demirel’e, Süleyman Demirel’i Bülent Ecevit’e, Turgut Özal’ı Kenan Evren’e ve nihayet günümüzde de Kemal Kılıçdaroğlu’nu Deniz Baykal’a, Recep Tayyip Erdoğan’ı Kenan Evren’e ve Humeyni’ye tercih edecektir.

“Özellikle ulusalcılıkla kaim olan müstebit bir Kemalistlik hâlâ pekâlâ mevcuttur. Buna mukabil, demokratik ve özgürlükçü saikleri önemseyen bir Kemalist söylem de, -mesela CHP’nin kimi genç milletvekillerine baktığınızda-, görece daha güçlü.” (Vurgular bana ait)

Geçtim kahramanımızın ve dergisinin, daha dün, bizleri aynı söylemlerle AKP için ikna etmeye çalıştığını, 70’lerde de Tanıl Bora’nın ebeveynleri ve diğer dükler bütün bir devrimci cenahı, Ecevit’in “demokratik ve özgürlükçü Kemalist söylemlerine” ikna etmeye çalışmıyorlar mıydı?

Bugünü eleştirirken ille de geçmişin hayaletlerine sarılmak gerekmediğini, iki, üç, dört… yanlış çizgiyi, ideolojiyi, siyasayı bir başka yanlış çizgiyle/çizgilerle ittifak kurmadan, onu/onları olumlamadan eleştirmenin mümkün olduğunu gayet iyi bilmesi beklenen Tanıl Bora, Kemalistlerle yeni izdivaç için gerekli argümanları üretmeye devam etsin. Kendisinin ve diğer düklerin sevmedikleri, adını bile duymak istemedikleri bir devrimci komünistin, Kemalizm’e ilişkin 45 sene evvel (dikkat buyrun!) söylediklerini bir kez daha hatırlatmak ise bizim boynumuzun borcu olsun!

“Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte askeri faşist bir diktatörlüktür.”

“Kemalizm demek, fanatik bir anti-komünizm demektir. Kemalistler, Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını, kahpece ve hunharca boğazlamışlardır.”

“Kemalizm demek, işçi ve köylü yığınlarının, şehir küçük-burjuvazisinin kanla ve zorbalıkla bastırılması demektir.”

“Kemalizm demek, her türlü ilerici ve demokratik düşüncenin zincire vurulması demektir.”

“Kemalizm demek, her alanda Türk şovenizminin kışkırtılması, azınlık milliyetlere amansız bir milli baskının uygulanması, zorla Türkleştirme ve kitle katliamı demektir.”

“Kemalizm demek, aynı zamanda, toprak ağaları sınıfıyla kol kola, omuz omuza köylü kitlelerini ezmek, menfaat birliği etmek, sınıf kardeşliği etmek demektir.”   

CHP’yi “sola” çekmekle uğraşan Kemalist “solcular” ile AKP’den gocunup, Kemalistlerle izdivaç kurmak isteyen liberal “solcular”a hatırlatmakta fayda var. Kemalizm savunusunda ısrar eden Doğu Perinçek’e karşı, Ocak 1972’de kaleme aldığı bu satırları, İbrahim Kaypakkaya şu sözlerle noktalıyordu:

“Bazı silahlar vardır ki, onu elinde tutanlar, kendilerini yaralarlar: Yani silah geri teper ve kendisini elinde tutanları vurur. İşte Kemalizm böyle bir silahtır!” 

42975

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar