Perşembe Mayıs 16, 2024

Kaypakkaya ve Heyecan Verici Tablo!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ölümsüzlük yıl dönümünde sonsuz saygıyla anıyoruz. Kaypakkaya yoldaş şahsında Parti ve Devrim şehitlerini aynı duygularla anıyor, mücadelelerini selamlıyoruz.

Şehitlerimizi anarken devrimci potansiyelin diri ve dinamik olduğuna tanıklık ediyoruz. Kaypakkaya yoldaşın siyasi hareketinde de birikmiş proleter devrimci enerjinin kabına sığmaz coşku ve canlı hareketle ritim ettiğini heyacanla izliyoruz… Uzun sözün kısası, Kaypakkaya yoldaştan alınan militan mücadele damarındaki kızıl kan militan yüreklerde ısındı…

Durumun iyi olduğu gün be gün görülüyor. Büyük sevinç ve onur duyuyoruz Kaypakkaya yoldaşın anılması için gösterilen devrimci duyarlılık ve kararlı tutumdan. Bedel göz alarak Komünist değerlere sahip çıkanları selamlıyoruz. Kuşkusuz ki, Komünist ve devrimci değerler onlara sahip çıkan herkesindir ve sahiplenmek herkesin devrimci sorumluluğudur, görevidir. Bu anlamda sergilenen kararlı duruş olması gerekendir; tabii devrimci tutumdur. Ancak gösterilen kararlı sahiplenme tavrı karşısında, kendi adımıza, yani aynı değerleri savunan biri olarak, gösterilen kararlı sahiplenme tavrını taktir etmek sadece sevincimizi dışa vurmaktır. Bunca baskı ve zulüm içinde, ortaya sürülen erdemli davranış ve kararlı devrimci tavır boy veren kızıl bir gül gibi durmaktadır. Bu duruş ve tavra hayranlık duymak, taktir etmek, selamlamak önlenemez bir duyguydu. Ve elbette, bu harikulade sahiplenme tavrı, Kaypakkaya’nın yoldaşlarından, devrimcilerden beklenendi de…

En önemlisi de Kaypakkaya yoldaşın ideolojik-teorik-siyasi nüfuzunun bir dışavurumu ve göstergesi olarak da okunabilecek bir tabloydu sahiplenme tavrı. Yoldaşlarını aşan sınırlarda genel bir sahiplenme tutumuyla ortaya çıkan tablo, sevinç ve heyecanımızı daha da büyütmüştür. Devrimci duygu, kültür ve bilinç açısından resmolunan ortak davranış fevkalade değerlidir. Birlik veya ortak yanların öne çıkarılarak devrimci ilişki ve dayanışma normlarına dönük sergilenen gelişme eğilimi bir o kadar değerlidir. Sessizliğe gömülmüş ve hatta ölümlere rağmen suskunluğu bozulmamış toplumsal ruh hali atmosferinin tüm ağırlığı egemen iken, Kaypakkaya ve kuşkusuz ki devrimci hareket önderlerine dönük sergilenen sahiplenme pratiği anlamlıdır. Buz bir yerlerden kırılmak istiyor veya kırılmak üzeredir! Bunun işaretini almak heyecan vericidir. Heyecanın özü kararlı militan duruş ve tavırdadır. Baskılara boyun eğmeden önderlerini sahiplenen yüreklerin devrimci ateşindedir. Bu heyecanın sürdürülmesi elzemdir.

Şimdi sergilenen devrimci militanlık ve kararlılığın bütünlüklü devrimci görev ve faaliyetlere yansıtılarak, genel çalışmalara taşınmasındadır sıra. Yakalanan kararlı-militan devrimci tavrın kesintiye uğratılmadan sistemli hale getirilerek yaygınlaştırılması, bütün çalışmalarda pratikleştirilmesi yaşamsal önemdedir. Zira, Kaypakkaya’nın anılması, devrimci görevlerin sahiplenilerek yürütülmesi ve devrimin başarıya taşınmasıdır; bununla daha da anlamlı, tam anlamlıdır. Sadece Kaypakkaya’yı anmak ama Kaypakkaya’nın ideolojik-siyasi perspektifini hayata geçirmemek eksik kalır. Kaypakkaya demek devrim demektir, savaş demektir, bedel ödeme pahasına ideallerinden kopmamak demektir. O halde, Kaypakkaya yoldaşın tüm baskılara, tehdit ve saldırılara rağmen anılması ve sahiplenilmesinde gösterilen militan duruş, devrimci çalışma ve görevlerde de ortaya konulabilir, konulmalıdır.

Faşist iktidarın bağrı büyük sorunlarla doludur. Saldırganlık tek silahı olsa da bu silah devrimci bilinç ve irede karşısında artık sökmez duruma gelmiştir. Toplumsal kitlelerin tepkisi birikmiş ve büyümüştür. Patlaması sürpriz olmayacaktır, değildir. Bu baskının altında bulunan siyasi iktidar tam bir acizlik içindedir. İktidarın enerjisi de gücü de tükenmiştir. Baskı ve saldırganlık makinesini tahkim etmeye çalışsa da bunun çare olmadığını görmektedir. Buna rağmen baskı, saldırı ve faşizmden geri durmayacaktır. Fakat bunun da kendisini büyük çalkantılara maruz bırakacağını bilmektedir. Basındaki tetikçileri vasıtasıyla tehditler savurup korku yaymaya çalışması bunun-çaresizliğinin ürünüdür. Çeteleri içerden çıkarması bunun ürünüdür. Çetelerinin yeniden mermilerle, tehditlerle boy göstermesi bunun ve zayıflığının ürünüdür. Darbe söylencesini gündemleştirme çabası bu korkuya kalkan yaratmak içindir. Korku ve aczinin sebebi geniş toplumsal kitlelerde biriken tepki ve bu tepkinin patlama olasılığıdır. Tabanın kaybedilmesi tüm mral ve gücünün kaybedilmesi demektir. Mevcut faşist iktidarın durumu budur; daha iyisi değil.

Buna karşın, kitlelerdeki birikmiş büyük tepki ve bu tepkinin kıvılcımı olan militan devrimci duruştaki gelişme umut vericidir. Faşist iktidarı düşündüren ve eli-ayağının buz kesmesini sağlayan ve tabi ki saldırganlaşmasını koşullayan da budur. Hesap soracak devrimci-militan ellerin havaya kalkması iktidarın korkusunu kabus edendir. Zayıf anını kollamaksa kural, şimdi zamanıdır yüklenmenin… Kaypakkaya yoldaşın Komünist atlım ruhuyla daha yoğun mücadele, daha fazla pratik, daha militan duruş… Bizler için durmak yok. Devrim için birleşerek, güçlenerek, savaşarak ileri!

 

3521

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

Sayfalar