Salı Mayıs 21, 2024

Kanla beslenen Almanya (Nubar OZANYAN )

Hafıza katillerine inat, modern tarihin en büyük suçlarından biri olan Ermeni Soykırımı’nın başlıca esin kaynağı, fikri ve onayı dönemin emperyalist Alman devletinindir. Soykırım bilimcilerinin araştırma ve çalışmaları sonucu elde edilen belgeler ortaya koymuştur ki, Ermeni Soykırımı, dönemin Alman devletinin İttihat Terakki Cemiyeti’yle kurduğu stratejik ittifak sonucu gerçekleştirilmiştir. Türk ulus devlet inşası, Alman devletinin akıl, destek ve onayıyla olmuştur. Alman ve Türk komprador burjuvalarının sermayesi, Ermeni-Rum-Süryani halklarının kanıyla yıkanmıştır.

Almanlar imparatorluk dönemlerinde bile Osmanlı’yla iyi ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. En kanlı ve zalim diktatör olarak bilinen Abdülhamit, Almanya İmparatoru II. Wilheim’ın en yakın dostuydu. Halklara karşı Türk devlet eliyle gerçekleştirilen soykırımlarda, Alman devletinin eli kanlı ve zihniyeti kirlidir. 

Bugünkü Kemalist TC devletinin temeli, Ermenilerin daha sonra da Rumların kadim topraklarından sürülüp çıkarılması üzerine kuruludur. Soykırımın planlayıcı ve uygulayıcı olan dönemin Jön Türklerinin birçoğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Ermenistan ve Kürdistan’ın etnik ve dinsel olarak homojenleştirilmesi, Türkleştirilmesi politikası, bilinçli ve planlı bir şekilde acımasız soykırım politikası üzerinden gerçekleştirilmiştir. Ulusun Türkleştirilme politikası ve ihyası için Hıristiyan halkların, Ermenilerin, Rumların, Süryanilerin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Alman tekellerinin tükenmez, azami kâr iştahı uğruna halklar kurban edilerek boğazlanıyor ve tarih boyunca yaşadıkları topraklardan zorla koparılıp ölüm yollarında katlediliyordu. Mehmet Talat, Sultan Abdülhamid’in 30 yılda yapamadığını 3 ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirdi.

Bugün aynı Alman devleti, silah tekellerinin emperyalist çıkarları uğruna R.T.Erdoğan eliyle Kürt halkını katlediyor. Dünün Mehmet Talat’ının rolünü, bugün “Erdoğan Paşa” sürdürmek istiyor. Bugün öyle bir emperyalizmle karşı karşıyayız ki, silah satıp utanmadan barış diyorlar. Masum insanları öldürüp yüzleri kızarmadan insan hakları diyorlar. Kadim toprakları işgal edip demokrasi nutukları atıyorlar. 

Dün Ermeni-Rum zenginliklerine gözünü diken Alman devleti, bugün de İttihatçı-Kemalist R.T.Erdoğan’a sattığı yüklü maliyetteki silahlar üzerinden Kürt katliamları gerçekleştirerek ekonomisini kalkındırmaya çalışıyor. Türk devletine uygulanması gereken ambargo kararına karşı ise “stratejik olarak bulduğu doğru yol” olan silah satışına devam etme kararı alıyor.

Alman Sol Parti’nin soru önergesine yanıt veren Federal Almanya Hükümeti, 2020 yılında Türk devletine 22.9 Milyon Euro değerinde silah satışına onay verdiğini açıkladı. Yani, suç işlemeye devam etme kararı verdiğini açıkladı.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Türkiye’ye silah ambargosu uygulanması önerisine karşı olduğunu belirterek Alman silah tekellerinin savunuculuğunu yapma kararlılığını bir kez daha gösterdi.  

Oysa TC devletinin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim 2019 tarihinde başlattığı işgal saldırısının ardından, Angela Merkel başkanlığındaki Federal Almanya Hükümeti, Ankara ile yapılan silah ticaretini durduracağını açıklamıştı. Ancak, Berlin Hükümeti’nin bu açıklamasının göstermelik olduğu kısa süre sonra açığa çıktı. Diğer bir ifadeyle Alman yapımı Leopard II tankları Kuzey-Doğu Suriye halklarını öldürmeye, evleri, okul ve hastaneleri yıkmaya devam edecek. 

Dün Ermeni, Rum, Süryani çocukların yaşamı, Alman tekellerinin çıkarları uğruna heba edildi. Bugün Kürt kadın ve çocuklarının özgürlük mücadelesi Alman silah tekellerinin çıkarları uğruna boğazlanmak, nefessiz bırakılmak isteniyor. Milyonlarca Alman Eurosu, Kürt kanıyla yıkanıyor. 

Halkları boğazlamak için silah ve ölüm satanların sarayları, kanlı saltanatları emperyalisttir. Yapılan ve yaşananlar gösteriyor ki, zulmün ve ikiyüzlülüğün tahammül edilecek durumu, dayanılacak hali kalmamıştır. Yaşadığımız topraklar ve yeryüzü, mutlaka sömürü ve zulüm kirinden temizlenecektir. Tek kurtarıcının ölüm, tek tanrının kanla yıkanmış para olduğunu bilen Alman şansölyelerine ve kayzerlerine, Kürt halkının sözü şudur: Suç ortaklığı yapmaktan vazgeçin!

Bir kez daha emperyalizmin işçi sınıfı ve ezilen hakların düşmanı olduğu, insanlığın değil sermayenin düzeni olduğu görülmektedir. Bu sistem nedeniyle insanlık büyük acılar çekti. Şimdi buna bir de koronavirüs salgını eklenmiş durumdadır. İşçi sınıfı ve ezilen halkların tek kurtuluş yolu mücadele etmekten geçmektedir. İşte ancak o zaman ezilen halklar için barış ve demokrasi sağlanabilir. 

 
2539

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

Sayfalar