Pazartesi Mayıs 20, 2024

Kadınların devrim selamına bir cevabımız olmalı - Ebru Yıldırım

 Gecenin karanlığı koyu, gökyüzü soğuk ve menzil uzak değil. Stalingrad direniyor genci yaşlısıyla. Biliyor umut var, Nazilere geçiş yok. Bu kavga anavatan için, sosyalizmin zaferi için. Naziler Sovyetlere düşman, özgürlüğe, emeğe, eşitliğe kısaca insana dair ne varsa hepsine düşman. Sovyet meclis demek, kolektivizm, gönüllülük, emek, değer yani insana dair ne varsa o demek. İşte savaş bu kadar yalın: İnsanlık mı barbarlık mı? Soru net olunca cevap da aynı oranda kesin oluyor. Yıl 1942, 588. Gece Bombardıman Alayı havalanıyor gökyüzüne. Sıkı sıkı sarılıyor 20'li yaşlarında genç kadınlar. Savaş bu, ölüm bir mermi sesi kadar yakın ama paraşütsüz uçakta vurulunca ölüm yakın değil kesin oluyor. Ama ne yazar hedef açık ve düşman oracıkta korkarak bakıyor Sovyet topraklarına, emeğin yurduna. Uçaklar bir kez havalanıyor çoğunlukla bir daha zafer anına kalıyor buluşmak.

Engels kasabasında birkaç ayda genç kadınlardan oluşturulan üç kadın timi: 586, 587 ve 588. Gece Bombardıman Alayı. Namı diğer "Gece Cadıları". Düşman takıyor bu adı onlara, kendi korkusunu, düşmanının başkaldırısını tarif edercesine! Uzun zamanları yok askeri eğitim almaya. Düşman yakın, zafer için acele etmeli. Uçaklar yetersiz ancak cesaret sonsuz. Birkaç ay yetiyor temel bilgileri almaya. Gerisi savaşta pratik içinde öğrenmeye ve inanmaya kalmış.

Soğuktan donan ayakları engel değil uçmaya. Uçmak yetmez, hedefe kilitlenmeli! Bu nedenle her uçak iki bomba taşıyor kanadında. Biri faşizm için diğeri erkek egemen sistem için... Savaşın yıkıcılığına karşı her bombardıman sosyalizmin inşasına atılan bir tuğla oluyor. Bu nedenle uçmak ve özgürlüğü bir rüzgar gibi arkalamak gerekiyor. Gece Cadıları 23 bin sorti ve 3000 ton bombayla ve bir gecede 18 uçuş yaparak Alman askerlerine ağır darbeler vuruyor. Ama en etkili darbe bu üç kadın timinin Nazilerin en büyük korkusu olması. Faşizmin erkek gururuna dokunuyor Sovyet kadınları tarafından yenilgiye uğratılmak.

2017 yılı, yine aylardan Ekim. Ortadoğu'nun çöl sıcağında başka bir ateş yanıyor. DAİŞ barbarlığının yüreklerde saldığı buz gibi korku YPJ'li kadın savaşçıların gülen gözlerinin sıcaklığı ile dağılıyor. Rakka'yı erkek egemen sistemin, korkunun, esaretin ve barbarlığın başkenti yapan DAİŞ, köleleştirmek istediği kadın cinsi tarafından yenilgiye uğratılıyor. Arin Mirxan'ın bedenini siper ettiği kadın devrimi halka halka büyüyor, geçit vermiyor karanlığa. Sarya'nın (Gitmiyoruz, sonuna kadar savaşacağız, gerekirse şehit düşeceğiz' sözleri Rakka'da bir kez daha tescilleniyor. Gezi'nin kırmızı fularlı kızı Ayşe Deniz, bu defa boynundaki kesk ü sor ü zer puşiyi sallıyor özgürlük halayında. DAİŞ'ın Rakka'daki Ölüm Meydanı YPJ'nin zafer kutlamasına sahne oluyor. Arap kadınlarını esaret altına alan siyasal İslam gericiliğine karşı iki Arap kadın taburu kuran Ortadoğu'nun Cadıları, 450 bin sivili çetelerin elinden kurtarırken 30 kadın savaşçıyı sonsuzluğa uğurluyor.

Ekim devriminin 100. yılında Rakka'dan, DAİŞ barbarlığının kalbinden seslenmişti burjuvazinin bile saygı duymak zorunda kaldığı YPJ'li kadınlar: "Bu zaferi tüm dünya kadınlarına armağan ediyoruz!"

Tüm dünya gericiliğinin, emperyalistlerin ve erkek egemen iktidarların gözü kulağı Rakka'daydı. Nasıl da korkuyorlardı 5 bin yıllık iktidarlarının yıkılmasından, Ortadoğu kadınlarının tüm dünya kadınlarına örnek olmasından... DAİŞ benzeri zihniyetleri teşhir olacak, Ortadoğu'nun Cadıları tüm dünyaya yayılacak diye uykuları kaçarken, DAİŞ'in aldığı yenilgi kadar büyük bir yara aldıklarının farkındaydılar. Sovyetlerden Ortadoğu'ya yaşamın yarısı olan kadınlar evlerden toplumsal alana çıkıyordu. Yeni bir düzen yaratılırken kadınlar bu düzenin sadece öznesi değil kurucu öğeleri oluyordu. İkinci cins görülen kadınlar kölelik zincirini kırarken eşit ve özgür bir dünyanın mayasını fabrikada, komünlerde, meclislerde ve yönetim mekanizmalarında kurucu iradesi ile karıyordu. Bu eski düzenin kaybettiğinin ve kaybetmeye mahkum olduğunun göstergesiydi.

Tarihin akışında suyun yönünü çevirmek tarihe not düşmektir. Ve bazı anlarda yönünü çevirdiğimiz su bir sele dönüşebilir. Coşkun bir sel ise önüne katıp gider ona engel olan ne varsa. Ekim devrimi dünyada esen isyanın yönünü sosyalizme çevirirken, kadınlar faşizmin erkek egemenliğini selin önüne katan bir rol oynadı bu devrimde. Tüm dünya kadınlarına kürtajdan, doğum iznine, seçme seçilme hakkından yönetici olmaya kadar bir dizi kazanım armağan etti. Sovyet kadınlarının selamına dünya kadın hareketi kazanımları artırarak ve mücadeleyi daha da büyüterek karşılık verdi.

Erkek tarih yazıcıları unutturmaya çalışsa da, 100 yıl sonra Ortadoğu'nun kadınları aynı selamı veriyor hem Ekim Devrimi'ni yaratan iradeye hem de yeni Ekim'ler yaratacak kadınlara. Kadın timlerinden kadın ordusu kurmaya, kadın kotasından eşbaşkanlığa, kadını esaretten kurtarmaktan kadın devrimi yapmaya ve şiddete teslim olmamaktan özsavunmaya, Ekim devriminden aldığı bayrağı daha da yükseklere taşıyor kadınlar. Nazilerden DAİŞ'e, faşizmin ve gericiliğin karşısında can bedeli siper olarak ve cins bilincini kuşanarak üstelik…

Nasıl ki dünyanın herhangi bir yerinde tek bir kadına yapılan baskı, şiddet ya da kölelik dayatması tüm kadın cinsini baskı altına almaya yönelikse ve erkek egemen sistem dünya çapında nasıl din-dil-ulus ayrımı yapmadan gerici bir işbirliği içinde hareket ediyorsa, biz kadınların da enternasyonal bir ruhla birleşik kadın hareketini yaratmak gibi bir zorunluluğumuz var. Ancak böyle bir hattan yürüdüğümüz koşulda tek tek ülkelerdeki ya da bölgesel isyanımızı dünya çapında bir kadın devrimine taşıyabiliriz. Ekim devriminin kazanımlarına yaslanan YPJ'li kadınların 100 yıl öncesine dayanan tarih bilinci ile biz de Rakka'nın yaktığı ışığa aynı cins bilinci ve kadın dayanışması ile karşılık verme tarihsel sorumluluğu ile karşı karşıyayız.

Dün Stalingard bugün Rakka, erkek egemen faşist çetelerin somutlaştığı alanlardır. Faşizmin kendisinden daha somut başka bir gerçek ise onu alaşağı eden kadınların taşıdığı umuttur. Bize düşen Kobanê'den Şengal'e, Minbiç'den Rakka'ya yanan özgürlük ateşini daha da büyütmek ve bulunduğumuz her alanda yeni ateşler yakarak bu selama karşılık vermektir. 

43734

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Sayfalar