Pazar Nisan 28, 2024

İSRAİLOĞULLARI ve BÜYÜK KURUS (1. Bölüm“)

Amerika ve İsrail’in Irak’a ilk saldırısında, yani kendi koydukları isimle "1. Körfez Savaşı’nda" Saddam Hüseyin İsrail’e hatırladığım kadarıyla mealen şöyle bağırıyordu; " atalarımız gibi, Büyük Kral Nebukadnezar gibi sizi Filistin’den söküp atacağız, bir 2500 yıl daha kendinize gelemeyeceksiniz" bu laf üzerine, anamın ve Cafer dayımın bana aşıladığı ve sonrasında Marksist tedrisatla birlikte bir sisteme kavuşmuş bilimsel merakım beni yine eski kitapçılara ve kütüphanelere sürüklemişti.

Milattan önce 597’de (İncil’de 586) Kudüs’deki Yehuda Krallığı, Nebukadnezar II(M.Ö. 640-562) önderliğindeki Babil ordusu tarafından ortadan kaldırılınca tüm Yahudiler Kudüs’ten sürülmüş ve bugünkü Irak topraklarında zorunlu iskana tabii tutulmuştu, daha öncesinden iktidar kavgaları sonucu ikiye bölünmüş İsrail krallıklarından "Kuzey Krallığı" Asuriler tarafından ortadan kaldırılmıştı. O yüzden Yehuda Krallığı, 2545 yıl boyunca, ta ki İsrailoğulları 1948’de modern İsrail’i kurana kadar. Tarihteki son "Yahudi Devleti" olarak kalacaktı. (Sonrasında kurulan birkaç yıl süren iki yarı özerk şehir beyliğini saymazsak) işte bu Saddam Hüseyin in "2. Körfez Savaşı’nda da" tekrardan atıfta bulunduğu İsrailoğullarının 2545 yıl boyunca ki devletsizlik haliydi. İncil’de bir yandan bir Tiran olarak, diğer yandan İsraillileri işledikleri günahlardan dolayı Tanrının elçisi sıfatıyla cezalandıran biri olarak tanımlanan, İncil’de 90 küsur yerde ismi geçen Nebukadnezar bilime, sanata, mimariye olan merakıyla zaten dönemin bilim şehri olan Babil’i daha da geliştirerek zirvesine ulaştırmıştı. Bir işgalci olmasına rağmen, işgal ettiği kültürlerin ileri, bilimsel yanlarını Hellenizme katan Büyük İskender eliyle tüm dünyaya yayılan Babil bilimi ve özellikle matematiği, Nebukadnezar zamanında altın çağını yaşıyordu. Bugün dahi saatlerde ve geometride kullandığımız 12’lik, 60’lık sayı sistemlerini Babillilere borçluyuz. O zamanın koşulları göz önüne alındığında; Mimarlık tarihinin efsanelerinden biri olan Babil Kulesi, halen dahi dünyanın 7 harikasından biri sayılan Babil Asma Bahçeleri Nebukadnezar’ın Krallığı döneminde bitirilmiştir. Nebukadnezar tarafından Kudüs’ten sürülerek Irak’ta ve özellikle Babil (Bağdat) civarında zorunlu iskana tabii tutulan Yahudiler; mimarisiyle, bilimiyle, her yönden gelişmiş yüksek bir kültürün içinde, kimilerine göre 50, kimilerine göre 70 yıl yaşamışlardır. Büyük Kurus özgürlüklerini verene kadar. Sürgünden Kudüs’e geri dönen bu Yahudiler Babil’in, Mezopotamya’nın bilimini, kültürünü de beraberinde getirdiler. İlk iş olarak, Babilliler’den öğrendikleri mimariyle Nebukadnezar’ın yıktığı, bugün dahi üzerine dinlerin kanlı bir kavga sürdürdüğü Süleyman Tapınağı’nı------- tapınaktan artan kalan bir parça Yahudiler için "kutsal", "ağlama duvarı" Muhammed’in uçarak konduğunu iddia ettiği esas binanın olduğu alana inşaa edilen Müslumanlar icin "kutsal" "Mescid-i-aksa"----- yeniden inşaa ettiler. Beraberlerinde Babil’in tarihini, mitolojisini de getiren Yahudiler, Mezopotamya’nın, Babil’in neredeyse tüm mitlerini, efsanelerini Tevrat’a ve Yahudi tarihine uyarlayarak "resmi bir ideoloji" oluşturmaya başladılar. Üç dinin mevcut "kutsal" kitaplarının yazınsal ve kurgusal altyapısının oluştuğu bu dönem tüm dinler tarihini ve dolayısıyla dinler arasındaki teolojik çatışmaları belirlemesinden dolayı büyük bir tarihi öneme sahiptir. Bu önemin daha iyi anlaşılması için biraz Tarih;;;;;;

M.Ö. 6 ekim 539, Babil Kralı Nabonid, yöneticileri, komutanları, büyük bir rehavet içerisinde, Babil etrafına ördükleri surların, yukarıdaki satırlarda ismi geçen Nebukadnezarın yıllar önce Med koalisyonunun saldırılarına karşı Sippardan Tigrisin kenarındaki Opise kadar batı doğu istikametinde yaptırdığı Med duvarının (Siper kavramı bu şehirden ve bu duvardan gelmektedir) ve gelişmiş ordularının verdiği güvenle eğlenirlerken, şehrin dört bir yanından saldıran Büyük Kurus önderliğindeki Persler’den ve Medler’den oluşan Akameniş Ordusu’nun baskınına uğrarlar. Babilliler, bilimle, teknikle gelişmiş kültürlerinin verdiği kibirle Medler’i, Persler’i ve bağlaşıklarını aşağı, barbar topluluklar görerek küçümserlerdi. "Orada burada herhangi bir yerde bir toprak ve millet" anlamına gelen Umman-Manda tabirini kullandıkları Med-Persler’i ve ordularını küçümsemeleri kendilerinin tarihten silinmesine neden olmuştu. Büyük Kurus önce Med duvarının doğu ucunda sona eren Opis şehrinin etrafındaki küçük beylikleri ya zorla ya da özerklik gibi rüşvetlerle kendine bağladı. Sippar’a kadar Medler’e karşı inşaa edilmiş Med duvarına bu sefer de Babillier’in kendileri hapsoluyordu. Babil güçlü surlarla, surlar da içinde Fırat sularının dolu olduğu hendeklerle çevriliydi. Tarihçiler Herodot ve Xenephon’un rivayet ettiğine göre; Büyük Kurus önce hendek savunmasını boşa çıkartmak için Fırat’ın akış yönünü değiştirmiş, suları çekilen hendeklerden ve hendeklerin açıldığı kapılardan Med-Pers ordusu girerek ani bir baskınla bir direnişle karşılaşmadan Babil şehrini ele geçirmişlerdir. Gerek Kurus’un savaşlarını ve Akamaniş tarihini kayda geçirdiği çivi yazılarında gerekse de 1850’de bulunan, Kurus’un kendisinin yazdırdığı dünyanın ilk İnsan Hakları Beyannemesi sayılan Cyros Silindiri’nde bu "Fırat’ın akış yönünü değiştirme" ile ilgili bir kanıt bulunamamıştır. Ama tarihçilerin ortak görüşü bir şekilde hendek sularına müdahale edildiği yönünde. Babil (bugünkü Bağdat) o dönemin en zengin şehridir, bilimsel gelişmişliği ile göz kamaştırmaktadır, Basra Körfezi üzerinden Hindistan’a uzanan deniz ticaret yolunun üs noktası, Aryan (İran) toprakları üzerinden Kafkasya’ya, uzak Asya’ya uzanan kara ticaretinin ana pazarı ve merkezi, bu pazarın Damaskus (Şam) üzerinden Beyrut’a , oradan Kuzey Afrika’ya ve Avrupa’ya aktığı deniz ticaret yolunun asıl sahibi konumundadır. ("her yol bağdata çıkar" deyiminin tarihsel arka planı) yani Babil bugün olduğu gibi o zamanlar da dünya ticareti açısından anahtar konumundaydı, bu anahtarı ele geçiren dünyaya hükmedecekti. Kendisine "Dünya Kralı" ve "Büyük" ünvanı kazandıracak en büyük adımı Babil’i ele geçirerek gerçekleştiren Büyük Kurus Krallığı’nı güçlendirmek için, bugün dahi emperyalistlerin Bağdat’tan başlayarak Damaskus (Şam) üzerinden Akdeniz’e, Beyrut’a, Kudüs’e uzanan "bir Kürt koridoru" oluşturmaya çalışmaları gibi Büyük Kurus da önceliğini bu hata veriyordu. Mısır’a, Kuzey Afrika’ya ve Akdeniz üzerinden Avrupa ticaret yoluna hükmedebilmek için kendisine bağlı ileri bir karakola ihtiyacı vardı. Bu hesapla 70 yıldır Babil topraklarında yaşayan Yahudiler’in sürgün yaşamına son vererek Kudüs’e geri dönmelerine izin verdi. Kendi askerlerinin koruması altında, oldukça yüklü yardımlar yaparak Yahudiler’i tekrar tapınaklarını ve şehirlerini inşaa etmesi için Kudüs’e gönderdi. Hatta mimaride, matematikte uzmanlaşmış Babilliler’den bir grubu da Yahudiler’in hizmetine vermişti. Süleyman Tapınağı hem simgesel hem dinsel hem de maddi açıdan Yahudiler için büyük bir öneme sahipti. Efsaneleşmiş iddiaların birine göre; Yahudiler, Süleyman’ın dillere destan büyük hazinesinin ve Musa’nın 10 emirinin muhafaza edildiği ahit sandığının yerini biliyorlardı ve tapınağın yıkıntılarının altındaydı. O yüzden tapınağın yeniden inşası, büyük bir gizlilikle yürütülmek zorundaydı, bunun için de ağzı sıkı, güvenilir, dindar Yahudi isçilere ihtiyaçları vardı, inşaat alanının her tarafında serbestçe gezebilen, diğer angaryada çalışan işçilere yasak olan inşaatın bazı bölümlerinde çalışan bu işçilere “özgür duvarcılar”(Masonlar) deniyordu. Zamanla bu işçiler arasında hiyerarşik gizli bir örgütlenme oluşarak masonluğun temeli atılmıştır. Her ne kadar bazıları tarafından masonluğun tarihi Süleyman tarafından yapılan 1. Tapınağa kadar götürülse de (M.Ö. 950 civarı) tarihçiler tarafından Babil’den, sürgünden dönüş esas alınmaktadır. Matematik ve mimaride gelişkinlikleri Babillile’re bağlanmaktadır. Bu bahsi geçen Süleyman hazinesi ve tapınağı 1500 yıl sonra M.S. 1112’den, Fransa kralının onlara olan borçları yüzünden onlara karşı toplu katliamlara giriştiği 1312 yılına kadar varlıklarını sürdüren, Avrupa tarihini derinden etkileyen Tapınak Şövalyeleri’ni de doğuracaktı. Konumuzu yakından ilgilendirmesine rağmen Avrupa’ya olan etkilerinden dolayı daha ayrıntılı bir analiz gerektireceği için başka bir yazının konusu olacak diye es geçiyoruz.

Bugünkü Kürt ulusal tarihçilerinin atası kabul ettiği, zalimliği, acımasızlığı, tiranlığı ile hükmettiği alana kan kusturmuş Med Kyaxares Konfederasyonu’nun son kralı Astyages (eski Farsça; A-restivaiga ya da A-ri-Istivaiga, Medce; Istumegu) rüyasında anası Lidyalı olan kızı Mandane’nin, Med diyarından uzak Asya’ya, Med diyarından Akdeniz’e olan bölgeyi sularla kapladığını ve kendisinin bu sularda boğulduğunu görür. O zamanlarda Krallar ve Din uleması niyetlerini, amaçlarını hayata geçirmek içinde mutlaka Tanrısallık olan rüyalar gördüğünden dolayı bu rüyaları yorumlayan bir meslek grubu yaratmıştır. Astyages "Rüya Tabircileri”nden bu rüyayı yorumlamalarını ister.

 Kudurri-uṣur II. (Nebukadnezar II.) ve BÜYÜK KURUS (Latince Cyrus, Farsça Kourush (genç, delikanlı)

Devam edecek...... 

50083

M.Gül

M.Gül  sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

M.Gül

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar