Pazartesi Mayıs 6, 2024

İran; Kürdistan için büyük tehlikedir!...-Dursun Ali Küçük

Bölgede en başta Kürdistanın kuruluşunu engellemek istemektedir:

İran, kendi içinde despotik ve diktatöryal bir rejim uygulaması yapıyor. Hem İran içi muhalefeti hemde en başta Doğu Kürdistan’daki gelişmeleri kanla bastırmaktadır.
Kürtler sözkonusu olduğu zaman, İran İslam Cumhuriyeti İran idam cumhuriyeti gibi bir politikanın sahibidir. Türkiye de olduğu gibi oradada Kürtlerin sadece adı vardır, ama hakları yoktur. İran içi muhalfeti Şii milislerlede boğmaktadır.
Öte yandan İran bölgenin her yerine burnunu sokmaktadır. Suriye’den tutalım Yemen, Bahreyn, Lübnan vb kadar bizzat kendi politikalarını dayatmak için silahlı güçleri ve Şii milisleri piyasaya sürmektedir.
Suriye’de Esad ın yanında yer almaktadır ve Rojeva Kürdistan’ın statüsünü resmileştirmesini engellemeye çalışmakatadır.
İran bölgede despotik, otokratik ve teokratik rejimlerin ayakta kalmasından yanadır. İlerici ve demokratik bütün değerlere karşı bir duruş ve politika sergiliyor.
Kürdistan Federasyonunun bağımsızlık adımlarını fiilen engelleme politikalarını izliyor. Uğursuz bir rol üstlendiği gözden kaçmıyor.

İran ve TC bölgede rekabet etmektedir:

İran Şii İslam, TC Sunni İslam ekseninde bölgede rekabet etmektedir. İkisi içinde Kürdistan’ın kuruluşu ve bağımsızlığı kırmızı çizgidir. Bunu yaparken kendi  politikaları çerçevesinde kendine yakın İslami vebenzer güçleri kullanmaktan geri durmuyorlar. Denilebilir ki, İŞİD ile Şii milisler arasında çok ciddi bir fark bulunmuyor.

Bölgedeki son Irak içi savaşta İran Şii Irak ı desteklerken, TC Sunni Irak’ı destekledi. İŞİD ve Şii milislerin etkin olması, İran ın askeri ve siyasi güç olarak Irak Şiileri içinde güçlenmesi Kürdistan için bir tehlikedir. TC egemen olmaya çalışırken İŞİD i Kürdistana ve Rojava Kürdistan’ına saldırttı. İran etkin olursa Şii milisleri Kürdistan üzerine sürecektir. Bundan hiç kuşku duymamak gerekiyor.

Şİİ milislerin Kerkük, Musul, Diyala vb yerlere yerleşmesi Kürdistan’a karşı savaş demektir. Şii Irak politikasını etkili kılmak istedikleri gibi, Kerkük ve Kürdistan topraklarının tekrar Irak toprakları yapılması için çalışmaları anlamına gelir.
Kerkük, Musul vb yerlerde Kürdistan ın eline geçen petrolün yeniden Iraka devredilmesi için çalışacakları kesindir.

YNK’nin Şii milislerin Kerkük yakınlarına kadar girmesine musaede etmesi ciddi bir yanlıştır. Behram Salih’in İran’ı  “stratejik mittefik” anlandırması önemli bir zaaftır.YNK’nin İran’a, KDP’nin TC ye yakınlaşarak güçlenme çabaları bir gaftır. Bu tür şeylerden kaçınılması büyük önem taşıyor.

Ezidiler Şii milislerden uzak durmalıdır:

Ezidi gücü olarak örgütlenen YBŞ den 1000 kadar milisin Şii milislere katılması ne adına yapılırsa yapılsın kabul göremez.Sunni Irak ve İŞİD den yüzünü dönüp İran ve İrak’a dönmek Ezidiler açısından yapılmaması gereken bir husus oluyor. Ezidilerin buna karşı durması Ezidi halkının yararınadır. Ezidiler inançlarını da kapsayan özel bir statüyü Kürdistan’a bağlanarak güvenceye alabilirler.
Ezidi birliklerin Kürdistan’a bağlı olarak örgütlenmesi kendileri açısından sağlıklı olacaktır.

TC’yi Musul operasyonuna çağırmak doğru değildir:

Kürdistan federasyonu TC’yi Musul operasyonuna kendisi çağırmamalıdır. Bu yönlü açıklamalar yanlıştır. TC ve AKP Musul operasyonuna katılacak mesajları verdi ve ilk askeri yardımı Irak’a yaptılar.
Musul operasyonunda Dicle’nin bu ve karşı tarafı ayrışacaktır. Suyun bu tarafında Kürtler diğer tarafında fiilen Araplar olur. Irak ordusu artık bir Şii ordusudur. İŞİD saldırlarından sonra fiilen ve tamamen bu şekile dönüşmüştür. Sunni Araplar Şii bir Irak ordusunu benimsemez. Musul’un düşürülmesi Şii ve Sunni Arapların anlaşacağı anlamına gelmez. İŞİD saldırıları ile ipler koptu.
İran’ın ve Şii askeri güçlerin Musul’da etkili olmasının istenmemesi doğrudur. Aynı şekilde TC’nin Musul’da etkili olmamalıdır.Koalisyon güçleri de bunu tercih etmez.

İran ve TC Kürdistanı ceheneme çevirmek isteyen iki güçtür:

Kürdistan ve Kürtler açısından TC ve İran en büyük tehlikedir. Bunlar Kürdistanın kuruluşuna karşı olduğu gibi, kurulanıda fırsat bulduklarında yıkmaya çalışan iki güçtür. Kürdistani güçler ve partiler enerjilerinin çoğunu bunlara yönelik harcamalıdır.
Bunlar bölgedeki rekabette bölgeyi de ceheneme çevirdiler. Bunların yaptıkları saymakla bitmez. Çünkü kan dökülmeden ve güçleri çatıştırıp zayıflatmadan yer edinmeyeceklerini çok iyi biliyorlar.
Kürdistani güçler, Tc ve İran rekabeti ve çelişkilerinden yararlanabilir. Ama bunları müttefik kabul etmek staratejik açıdan hiçte doğru olmaz. İlişkileri stretejik olarak değerlendirmek, bu iki devletin kuyruğuna takılmaktır. Bağımsılığa gitmek isteyen Kürdistan federasyonu açısından bu tür değerlendirmeler yapanlar onaylanamaz.

Mustafa Karasu(Hüseyin Ali) Özgür Gündemdeki son Eşme Ruhu yazısında Misak-i Milliye övgüler diziyor. Misaki Milli( Rojava Kürdistan ve Kürdistan federasyonu) dahil ediyor. Osmanlıda yani geçmişte bunun “Türk ve Kürtlerin ortak evi” olduğunu söylüyor. Osmanlı kurucusunun babasının mezarının Eşmeye taşınmasını selamlıyor. Doğu Kürdistan ise, makalesinde bu ortak evi”n dışında kalıyor.Türkiye’de Kürdistan sorununun çözüleceği hikayedir. Oyun oynuyorlar.

Ayrıca Rojeva Kürdistan’ı ve Kürdistan federasyonunun bu “ortak ev” e katılmasına kimse müsade edemez. Yeni Osmanlıcık oynamayın. “Geşmişe dönelim”, o iyiydir, geçmişten sonra Emperyalistlerin politikası deyip es geçmek özgürlüğe vardırmaz. Karasu’nun makalesi ibreti alemliktir, okumanızı tasfiye ederim.
Kürdistan ne İran’ın  ne de TC nin parselleyeceği bir alandır. Nede Arap sömürgeciliğinin parselliyeceği alandır.

Hiç bir sömürgeci güç, ne bizim açımızdan müttefiktir ne kardeşlik hikayeleriye “demokratik” tir. İşgal ordularının Kürdistan’da yeri yoktur.Onlara yer açanlar işbirlikçi ve teslimiyetçidir.

Dursun Ali Küçük-25.3.2015

 

55072

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar