Pazar Mayıs 19, 2024

İmralı’nın mesajı ne anlama geliyor: M. Ender Öndeş

Uzun yıllar özgür basın geleneğinde çalışmış biri olarak sanırım şunları söyleyebilirim: Kürt hareketi, ilk dönemlerinde daha yalın bir yapı olsa da, özellikle 2000’lerden sonra alanlar (kadın, gençlik, silahlı güçler, siyaset, vb.) esasına göre işbölümüne yönelmiştir ve bu alanlar arasındaki ilişki uzun süredir artık düz emir-komuta ilişkileri değildir.

Benim gazeteci olarak görebildiğim kadarıyla işler, belirli bir koordinasyon ve kongre/konferans sistematiği ile yürümekte, politikalar üretilirken, hareketin bütün sektörleri sürece dahil olmaktadır. Öcalan ise bu alanların üstünde bir yerde, ideolojik-politik yönlendirici/perspektif verici olarak konumlanmıştır. Geçmişteki görüşme tutanaklarına bakıldığında da görülür; bir sorun konuşulurken Öcalan, her zaman uzun tahliller yaparak, tarihsel çözümlemelere girişerek, “ben şöyle düşünüyorum, bunları değerlendirin” noktasında durmakta, somut olarak “şunu şöyle yapın” demeyi tercih etmemektedir.

Özellikle güncel olaylar söz konusu olduğunda Öcalan, daha çok perspektif düzeyinde konuşmakta, eleştirilerini söylemekte ama somut olana girmemekte, böylece kendisini güncellik içinde yıpratmayı da tercih etmemektedir. Kendisine biçtiği pozisyon, önderlikten anladığı budur çünkü; her günkü her olaya birebir müdahale etmek bu önderlik anlayışında yoktur.

Anlaşıldığı kadarıyla, son mektubunda yaptığı da budur. CHP ile DP-AP-ANAP-AKP çizgileri arasında tarihten beri akıp gelen katılaşmış ikilem arasına sıkışmanın doğru olmadığını, üçüncü bir yol olarak, bir demokrasi ittifakı olarak yürünmesi ve bu çizginin korunması gerektiğini belirtiyor, ki zaten HDP’nin kuruluş amacı da bu kastlaşmış ikilemin dışında başka türlü bir siyaset odağı yaratmaktır.

Yeni bir siyaset yapma biçimi, yeni bir demokrasi anlayışı, HDP’nin başından beri önüne koyduğu amaçtır. HDP’nin şu anda yaptığı şey ise bu amaçtan vazgeçmek değil, AKP karanlığında bir gedik açmak için bir imkânı değerlendirmektir. HDP, an itibarıyla bir adaya ya da CHP’ye değil, bu imkâna oy vermektedir ve zaten bu ‘angaje’ olmak değildir. Yoksa siyasal olaylarda nötr kalınmaz, nötr kalmak, siyasetsiz kalmaktır.

Sonuç olarak, havuz medyasının yarattığı ’emir verici’ Öcalan imajı, bugünkü gürültünün asıl kaynağıdır. Aynı medya, uzun yıllardır HDP’yi de ’emir alıcı’ olarak tanımladığı için onlar açısından ortada bir çelişki yoktur ama aklı başında insanlar için bu algıdan beslenerek ‘analiz’ yapmak yanıltıcıdır. Hele hele aynı algıdan hareketle ‘Öcalan-Demirtaş’, ‘Öcalan-Kandil’ çelişkisi senaryoları yazmak akıldışıdır; çünkü (bir gazeteci olarak bunu defalarca gözlemledim) her Kürt Öcalan’ın özel pozisyonunu bilir, kimse onun yerinde olma hayali bile kurmaz.

Kürt hareketini beğenmek beğenmemek ayrı bir şeydir ama bu bir siyasal harekettir, mekanizmaları-işleyişi vardır. Dolayısıyla bu hareketi oturmuş bir siyasal yapı olarak değil de, herkesin birbirini boğmak için fırsat kolladığı, herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı bir çete olarak gösteren medyanın yarattığı imaj üzerinden yapılacak her ‘analiz’ boşa düşer.

HDP şöyle karar aldığında ‘Öcalan’dan emir alıyor’, böyle karar aldığında ‘Öcalan’ı takmıyor’ yorumlarıyla olaya yaklaşmak ucuz bir tutumdur. Ama daha önemlisi, bir işleyiş ve kararlaşma süreci üzerine bilgisizlik anlamına gelir. Nitekim, sözünü ettiğim işleyiş kapsamında HDP seçim tutumunu yeniden deklare etmiş ve mesele kapanmıştır.

21 Haziran 2019 Yeni Yaşam 

8494

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Sayfalar