Çarşamba Mayıs 15, 2024

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Her örgütlenme bir ihtiyacın ürünü olmak zorundadır. İhtiyacı belirleyecek olan ise mücadelenin bizzat kendisidir. Geniş kitlelerin eğilimi, politik yönelimi, mevcut gerçekliği bu ihtiyacın nesnelliğini oluştururken, tarihsel deneyim güçlerin durumu ve olanakları ise öznel koşulları oluşturur. Bu ikisi arasındaki ilişki el ile eldiven gibidir. Ele ile eldivenin uyumu ne kadar iyi mücadele yürütüleceğini belirler. Bu ikisi arasındaki uyum ne kadar iyi ise mücadele o kadar sağlam ve güçlü olacakken, uyumsuzluk ise güçlenmeyi değil zayıf düşmeyi, girilecek mücadelede başarıyı değil başarısızlığı getirecektir.

Devrimci güçlerin ortak mücadele örgütlenmeleri oluşturması da aynı çerçevede ele alınmalıdır. Kitlelerin eğilimi, ortaklaşma sağlanmış bir anlayış birliği, tarihsel ve güncel deneyimler gibi durumlar gözetilmelidir. Bugün devrimci ve demokratik güçlerin ezilen toplumsal kesimlerin yaşadığı sorunlara karşı ortak mücadele programı benimsemesi, birlikte hareket etmeyi sağlayacak bir anlayış ve birlikteliği sağlayacak araçlar yaratması büyük bir öneme sahiptir. Bölgemizde ve ülkemizde savaş atmosferinin gün be gün hakim olması, anti-demokratik uygulamaların dozajının sürekli ve kararlı bir şekilde boyutlanması, halkın yaşam koşullarının faşist politikalarla daraltılması gibi kampanya halinde ve adeta master planlarıyla devreye sokulması bir arada hareket etme ve mücadeleyi bu zeminde yükseltmeyi hem tarihsel hem de politik zorunluluk olarak karşımıza çıkarmaktadır.

Verili durumda devrimci ve demokratik güçlerin genel toplumsal sorunların esasını ve önceliğini belirlemede paydaşlık temelinde esaslı bir sorun yoktur. Bu bağlamda son süreçte bu sorunların güçleri bir araya getirerek ortak mücadele yürütmesi gibi olumlu bir iklimde yakalanmıştır. Bu durumu ileri taşımak, sorunları daha güçlü bir araya gelişlerle gündem oluşturmak herkesin taşıdığı ortak kaygı olmaktadır. Bu kaygı var olan araçların daha etkin kullanılması sorumluluğunu güçlendirdiği gibi, daha etkin araçlarla sürece müdahale edilme kaygısını da doğurmaktadır.

Avrupa’da mücadeleci güçlerin bir araya gelmesini sağlayacak, geniş kitlelerin inisiyatifini açığa çıkararak, ekonomik-siyasi-demokratik ihtiyaçlarını gerçekleştirecek yeni örgütlenmeler yaratma talebini de gündeme getirmiştir. HDK-Avrupa oluşumuna gidilmesi çağrısına bizler bu gözle bakıyoruz. Bu kaygının öncelendiğini, demokratik ve devrimci güçlerin bu şekilde daha üst düzeyde birlik yakalanması ve geniş kitlelerin mücadeleye seferber edilmesi olarak algılıyoruz.

Kaygılarımız ve dertlerimiz ortak paydalardadır. Ancak içinden geçtiğimiz süreçte ihtiyaçlarımızı doğru belirleyerek birlikte hareket etmeyi sağlamanın en belirleyici görev olduğunu düşünüyoruz. Bilindiği gibi Avrupa’da çeşitli demokratik ve ilerici kesimler, katmanlar ve güçler farklı farklı örgütlenmelere sahiptir. Bu anlamda azımsanmayacak düzeyde demokratik ve devrimci örgütlenmeler vardır. Bu güçlerin son dönemde ciddi düzeyde bir koordinasyonu ve birlikte hareket etme zemini de söz konusudur. Avrupa’da yaşanan bu düzeyi sürdürebilir kılmak, istikrarlı ve kararlı hale getirmek, yakalanan birliktelik ruhunu kaynaşmış bir anlayış birliği düzeyine çıkarmak önemlidir. Buna odaklanmış bir birliktelik anlayışı önemlidir. Bu bağlamda hali hazırda işleyen örgütlenmeleri bu eksende güçlendirmenin daha önemli olduğu kanaatindeyiz.

Bilindiği gibi HDK kuruluş amacı, işleyişi, rolü, çalışma tarzı ile geniş kitlelerin ihtiyaçlarını karşılama iddiasıyla ortaya çıkmıştır. HDK devrimci-demokratik güçlerin kitlelerle olan zayıf bağını kurmayı amaçlayan, bu bağlamda devrimci-demokrat güçleri ortak bir çatı altında birleştirerek kitlelerle birlikte siyaset üretmeyi, aynı zamanda geniş kitlelerin örgütlenme ve seferber edilmesini amaçlayan bir görev tanımı yapmıştır. Bu bağlamda deyim yerindeyse HDK meclisler aracılığıyla örgütlenen aynı zamanda kitle örgütü olan bir yapılanma olarak ortaya çıkmıştır. Bu durum biliyoruz ki Türkiye`de bir heyecan ve beklentide oluşturmuştur. Zira projelendirilen örgütlenme bir siyasetler platformu değil siyasetlerin kitleleri örgütleme birikimini, isteğini ve ihtiyacını yine bizzat kitlelerle birlikte onların inisiyatifine dayanarak gerçekleştireceği bir özgünlük taşımaktaydı. Ancak toplumsal örgütlenme modeli olarak ortaya çıkan HDK çok çeşitli nedenlerden dolayı bir kitle örgütü işlevine henüz kavuşturulamamıştır. HDK gelinen noktada adı konmamış bir siyasetler platformu haline gelmiştir.

Bu bağlamda örgütlü güçlerin kendi kimliklerini koruyarak bir araya geldiği meclis usulu ile çalışan ama özünde platform olan bir karaktere sahiptir. Teori ile pratik arasındaki bu uyuşmazlık, hali hazırda aşılmamış, aşılmayı bekleyen bir durumdur. Ancak bu aynı zamanda bir gerçekliktir. Bu gerçekliğin nasıl değişeceği ise başka bir tartışmanın konusudur. Bu bağlamda ülkede kurulan HDK’nın ortaya konulan hedefler ve işlevi noktasında bir başarısızlık hali içinde olduğu açıktır. Ki özellikle HDP kurulduktan sonra HDK’nın rol kaybetme durumu daha fazla belirgin hal almıştır. HDP ciddi oranda alan kaplamış, örgütlenme alanı ve kitle faaliyeti HDK bileşenlerinin ağırlıklı kısmı tarafından HDP üzerine kaydırılmıştır. Bu durum bizim HDK’yı algılama ve kavrayışımızla uyumlu değildir. HDP’nin ciddi bir siyasi aktör oluşu ve gelişim seyri, tabandan örgütlenerek doğrudan kitle inisiyatifinin açığa çıkarılacağı kitle örgütü zeminini besleyen değil tam tersi temsili demokrasi anlayışının daha fazla pekişip güçlenmesine neden olan sonuçlar üretmiştir. Bu bağlamda bizler HDP’nin erken doğmuş bir siyasi parti olduğunu, HDK gibi daha uzun vadeli ve çeşitli toplumsal kesimleri tabandan bir araya getirecek yapıyı akamete uğrattığı kanaatindeyiz. Örgütlenme, toplumsal sorunlar karşısında yönelim belirleme, seferber olma, küçük birimlerden merkeze doğru geniş kitleleri kucaklayarak kitle örgütü olacak bir çekim merkezi olma rolü maalesef gerçekleşememiştir. Bu bağlamda kuşkusuz toplumsal örgütlenme, kitle örgütlerini ele alış gibi meselelerde devrimci-demokratik güçlerin zaaflı yanları, sorunu ele alış biçimleri de HDK’nın başarı kazanamamasında etkili faktörlerdir. Kendi zaaflarını bu vesileyle bir kez daha görme fırsatı oluşmuştur. Yakalanan rüzgar doğru yönde biçimlendirilememiştir. Hemen belirtelim ki HDP’nin gelişim seyri ve yakaladığı ivmenin HDK çalışmasıyla doğrudan bağı yoktur. HDK’nın başarısını örgütlenmelerini ne kadar yarattığı, geniş kitlelerin inisiyatifini ne kadar açığa çıkartabildiği, misyonuna uygun bir işleyiş ve çalışma tarzı oturtup oturtmadığına bakarak ölçmekte fayda vardır. HDP’nin yakaladığı başarının HDK’yı gölgede bırakacak bir etki ve güç yaratma durumuyla birlikte ele alırsak sorunun biraz daha derinleştiğini görebiliriz.

Türkiye HDK’nın devrimci-demokratik güçlerin bir çeşit platformuna dönüştüğü, bu şekilde bir kimlik kazandığı gerçekliği karşımızda durmaktadır. Bu durum eleştirdiğimiz ve HDK’yı özgün olan karakterinden koparan bir tablodur. Avrupa’da kurulacak bir HDK ise bu modele bakarak en iyimser yaklaşımla onun karikatürü olabilecektir. Ki Avrupa’nın kendine özgü yapısı, sosyal dokusu, politik gerçekliği göz önüne alındığında HDK’nın istenilen biçimde yapılandırılması kolay olmayan bir görev olarak da durmaktadır.

Avrupa’nın özgünlüğünün yarattığı zorlukları gerçeğe dayanarak ortaya koymamız gerekir. Avrupa’da devrimci demokrat güçlerin hedef kitlesinin kendinde özgünleşmiş sorunları vardır. Her şeyden önce göçmenlikten kaynaklanan sorunlar söz konusudur. Yaşadığı ülkenin toplumsal, sosyal, siyasal, kültürel ve sınıfsal temelde çelişkileri ve dertleri vardır. Bunlara her devrimci ve demokrat kurumun kendine özgü politikası, ittifak anlayışı ve öncelikleri söz konusudur. Ortak paydalar olduğu gibi, ciddi farklılıklarda vardır. Bu bağlamda politik yönelimde çeşitlilik, farklılık Türkiye ve T.Kürdistanına göre daha fazla olmaktadır. Bu durumda ortak politika belirleyip bunu merkezi düzeyde bağlayıcı hale getirmeyi zorlu bir görev haline getirmektedir. Bugün için koşulların buna el vermediğini, anlayış düzeyinde önemli ayrımlar olduğunu kabul etmek zorundayız. Bu bağlamda ortak ittifak ve eylem birlikteliğini mevcut koşullardaki araçlarla uygulamayı daha mümkün kılmaktadır. Ki bu noktada oturmuş araçlar, işleyen bir mekanizma söz konusudur. Biz var olan durumda Avrupa’da Güç Birliğinin sürdürülmesi, pekiştirilmesi ve genişlik kazandırılarak daha etkin kılınması gerektiğini düşünüyoruz.

Biz gerçeğe sadık kalmakla yükümlüyüz. Hali hazırda DGB gibi görece oturmuş, kurumsallaşmış ve birlikte hareket etmede ciddi deneyim kazanmış örgütlenmeler söz konusuyken bu yapıya benzeyecek ama tabelasını değiştireceğimiz bir yeni örgütlenmeye gitmeyi yerinde bulmuyoruz. Üstelik işleyişini, amaç ve hedefini tanımlayışımızla pratik seyrinin uyumsuz olduğu bir yapılanma karşımıza çıkacaktır. Bu durumun yaratacağı çelişki ise uğraşılması gereken, gündemimizi yoğun bir şekilde meşgul edecek bir sorun olacaktır. Biz bileşenleri aynı olan adına Kitle örgütü dediğimiz, kitle karakteri kazanacak iddiasıyla yola çıktığımız ama elimizde sadece ismi değişmiş bir siyasi yapılar platformu çalışmasını sadece zaman kaybı ve mücadelenin acil görevlerini örgüt oluşturma tartışmalarıyla savsaklayacağımız bir durum olarak görüyoruz. Bu bağlamda Avrupa HDK’nın gündeme alınmasının bugün için gerekli görmediğimiz gibi böyle bir çalışmanın bu koşullarda verim elde edecek bir sonuç üretmeyeceğini de düşünüyoruz. Yeni oluşuma gitmek ciddi bir zaman, ciddi bir tartışma süreci, ciddi bir emek ve asgari düzeyde ortaklaşılmış bir anlayış gerektirir. HDK özgülünde ortaklaşılmış bir anlayışı yakalama zorluğunu Türkiye pratiği üzerinden bakarak tespit ederken, kaybedeceğimiz zaman ve emek ise mücadele için sadece külfet olacaktır. Ortak kaygılar ile mücadelemizi birleştireceğimiz araçlarımız vardır. Bunun zemini ve olanakları her geçen gün genişlemektedir. Biz bu zemini daha da pekiştirerek var olanları etkili hale getirecek ve mücadeleyi büyütecek bir odaklanma ve yoğunlaşmayı daha yerinde buluyoruz.

Bu sebepten Avrupa HDK oluşumunun kurulması çalışmasında aktif şekilde yer almayı uygun bulmuyoruz. Bu oluşumun tanımlanan görev doğrultusunda işleme olanaklarını verili koşullarda gerçekçi görmüyoruz. Siyasi yapıların platformuna dönüşmüş meclis usulü çalışma tarzının da mücadeleye ekstra bir katkısı olmayacağı açıktır. Hali hazırdaki güç birliklerini ve ortak koordinasyonları aşmayacak yeni bir örgütlenme gerekli de değildir, ihtiyaç da değildir. Mücadelenin gelişimi, kitlelerin yaratacağı basınç, süreçle birlikte aşılacak zaaflarımız bu türden örgütlenmelerin zemini olacaktır.

Bu yaklaşımımızı bu girişimi gerçekleştiren, inşa etmeye çalışan dost ve müttefik güçlerimizle ilgili platformlarda, bire bir görüşmelerde açık ve net bir tartışmayla sürdüreceğiz. Bu noktada ki tutumuzu hem dostlarımızla hem kamuoyu ile paylaşacağız.

43059

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Sayfalar