Cumartesi Mayıs 4, 2024

Hayastan’ın Yiğit Kadınlarından, Meryem Ana’ya… H.GÜRER

Anılar güzeldir! Ve bir o kadar da özel! Anılar özneldir! Yaşanan olaylarda! Anı’lar, kişilerde bıraktığı anlama, öneme, algılanışa göre de biçimlenir ve yorumlanır! Aynı olayı ve an’ı yaşayanlar tarafından aynı algılanmayı ve yorumlanmayı sağlamaz! Aynı değerlendirmelere ve ifadelere kavuşmaz… Çünkü aynı an’ı ve olayı yaşayan farklı kişiler, farklı öyküler anlatır!.. Bunun için anı’larımı yazmaktan hep kaçınmışımdır.

Kendisini çok iyi tanımadığınız, değişik koşullarda farklı paylaşımlar yaşamamış ve sınırlı zaman aralığına sıkıştırdığınız paylaşımlardan ibaretse anılarınız, aslında siz kendinizi anlatıyorsunuzdur!

Kendisi ile oğlu Armenak’ın belgesel çekimleri için gittiğimiz Stocholmda tanıştığım, ve son dönemerine tanıklık ettiğim, kayıtlara aldığımız Meryem ananın belleğimde yarattıklarını anımsayarak yazıyorum! Yazıyorum, unutmamak için! Çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz…

Uzun süredir hazırlıkları yapılan Armenak Bakırciyan (Orhan Bakır) belgesel çalışması için, ailesi ile görüşüp tanıklıklarını kayıt altına almak için Stocholm’de 2014′ün Haziran başlarında üç arkadaş buluştuk. Önce Armenak’ın annesi Meryem ana ile, ardından kardeşleri ile çekimlerimizi yaptık.

Meryem ana,  yaşının, ama esasta da hayatı boyunca yaşadıklarının ağır ve vakur ifadesi ile karşıladı bizi. Al yanakları, sevecen bakışları, ihtiyar gövdesi, şefaf dokunuşu ve içten öpüşleriyle… Sanki kabaran çorak topraktan nil nehri taşan bakışlarıyla bakıyordu bizlere. “Hoş geldiniz Armenakımın yoldaşları” diyerek bir ana şefkati ve bir okyanusu kucaklayacak kadar derin özlem ile kucakladı bizleri. Öyle ki, yüreğini acıtan anılarının ve düşlerinin sınırlarını zorlayacak denli bir özlemdi bu.

Çekim öncesi belgesel hakkında kısa bilgiler verdik aileye. Evin salonunda Armenak’ın Partizan’ın yayınladığı çerçevelenmiş bir resmi gözümüze çarptı. Yine Meryem ananın odasında da başka bir resmi!

Çekime Meryem ana ile başladık. O konuşmaya başladığında, ufak bir aralıktan yoldan geçen zamanı görüyor gibi olduk. Onun, halkının ve oğlu Armenak’ın, aslında insanlığın zamanıydı geçen! O anlattıkça, acılarla dolu zamana yağmur yağıyordu, sırılsaklamdı! Zamana ağıt yakarak geçirmişti yaşamını. Kaldrajdan gözlerimi ayırıp Meryem ananın yüz hatlarını incelemeye daldığımda, yüzünde ki her bir çizginin, aslında yaşama atılan bir çentik olduğunu fark ettim. Ve anladım ki, oysa ne kadar çok ölmüşüz yaşamak için! Hüzün içinde birbirini tanımak, en etkili yol olsa gerek?! Bizler bu etkili yolu iliklerimize, beynimizin al yuvarlarına, kılcal damarlarımıza kadar yaşıyorduk o an…

Meryem ananın yumuşak bir algısı vardı. Konuşurken “Armenim” diyordu, sesi titriyordu. Yıllar boyu alnına sahipleri görülmeyen namlular doğrulmuş bir şekilde yaşamıştı 89 yılını! Ama bu, o insanın yüreğinde ki sevgi filizini kırmayı, onu kurutmayı başaramamıştı!

Sağlığı iyi değildi. Nefes alıp vermekte güçlükler yaşıyordu. İlaçlara bağlı bir yaşam sürüyordu. “Ana nasılsın” dediğimizde, sitem eder gibi “Nasıl olsun iyiyim işte, nasıl iyi olunuyorsa artık? Biz yaşıyoruz gençler ölüyor.” yanıtını aldık. Adeta sitem ediyordu yaşama ve yaşadığına. Yaşam, ağır kırbaçlarla örselemişti yüreğini…

Armenak hakkında sorular soruyorduk. Çok yormak istemiyorduk. Her “Armenak” dediğinde, yüreğinde bir şarkının eski ve küçük bir yara izi vardı. Ve bu şarkıyı her dinlediğinde kanayan bir yaraydı içindeki. Ve biz bu çekimleri yaparken, o yarayı kendi içimizde de kanattık.

“Bir gün, bir cenaze vardı oraya gittim. Gittiğimde papaz bana ‘Armenakta ne haber’ dedi. Daha o zaman hapisteydi. ‘Dedim ne haber olacak’! Dedi ‘Biliyor musun Armenak ne söylüyor?’ Diyor ki, ‘Vaktinde bizim büyüklerimiz mücadele etseydiler, fedailerimiz hakkımızı alsaydılar, bize bu iş düşmezdi. Şimdi bu iş mecbur boynumuza düşmüş, biz mücadele ediyoruz.’ Baktım üçü de dediler ki ‘Valla doğru söylüyor, hakkaten de öyledir.’ ” diyerek Armenak ile olan anılarını paylaştı bizlerle.

“Armenimin filmi ne zaman bitecek? Ölmeden görseydim.” dedi… Armenak’dan bahsederken, gururla ve yaşadıklarına karşın bir dağ gibi dimdik durarak bahsediyordu. Ağlamadı hiç! Ancak yaşadıklarının arkasından dalgın ve göz pınarları doluca bakıyordu. Göz pınarlarının her bir damlası köhnemiş zamanları boğacak gibiydi. Yüzyıllık zaman içerisinde yitirdiklerinin ardından koşuyor yetişemiyordu. Halkının yüz yıllık yaşadıkları ve şehirlerin uzak sayıklamalarıyla dolu yaşamı 29 Temmuz 2014 tarihinde son buldu!..

Ölüm haberini çekime birlikte gittiğimiz Arnheim’da ki arkadaşın mesajı ile öğrendim. “Kötü haber. Meryem anayı kaybettik.” satırlarını okuduğumda, köhne gecenin dişleri ısırdı yüreğimi. Gecenin karanlığında ölüm ve hayatın birbirine sarılarak ağladığını, ölülerin yas tuttuğunu duydum…

Hoşçakal Hayastan’ın yiğit Kadını…

Senin şahsında, insanlığın eşit-sömürüsüz ihtiyaç ve özlem duyduğu o Altınçağ için çarpışan yiğit evlatlar doğuran tüm anaların, ellerinden  öpüyoruz…

 

89763

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar