Salı Mayıs 14, 2024

Hatun Tuğluk Ezilen Halkların Vicdanına Yer Etmiştir, Unutulmayacaktır! – İmera Fera Yeşilgöz

İnsanlık değerlerinin günbegün yok edilmeye çalışılması yeni değildir. Evvelden beridir, AKP iktidarı , iktidarını kendinden olmayanın yok edilmesi üzerine kurmuştur. İşçi sınıfının ve halkların sürekli ve yeniden sömürülmesi ile güç elde etmiş ve bu gücü gerçekleştirdiği katliamlarla, toplum içerisinde kutuplaşma ve beraberinde ayrıştırma yaratarak elinde tutmayı hedeflemiştir.

Faşizm, beslendiği temelin gereği olarak kendisini zorla devam ettirmek durumundadır. AKP-IŞİD faşizmi bu gerekleri en açık haliyle ortaya koymaktadır. Çünkü açık bir diktatörlük biçimidir de aynı zamanda. Bu gerekleri gerçekleştirecek taraftarları kendisine yaratmak devamlılığının dayanağıdır. Ülke içerisinde çok fazla geriye gitmeden yaşananlara baktığımızda kendilerini bir yanlış düzelticisi olarak görüp müdahale edenlerin hepsi AKP-IŞİD faşizminin bir ürünü olarak varlardır.

Şort giyen kadınlara fiziksel şiddet uygulanması , başfaşist Erdoğan’ın cinsiyetçi söylemleri, esasında kendi tabanına verdiği talimattır. Son olarak yine başfaşist Erdoğan’ın her gün Kürt halkına yönelttiği nefreti tabanında karşılık buldu ve HDP Mv. Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine faşistler tarafından saldırı gerçekleşti. Gerçekleşen saldırı sonucunda cenaze, Dersim’de gömülmek üzere gömüldüğü yerden çıkarıldı.

Bu durum bile-isteye sistemli bir şekilde gerçekleştirilen bir eylemdir. Gerçekleştirilen bu eylem, AKP-IŞİD faşizmine karşı savaşan ve bu uğurda ölümsüzleşen Türkiyeli devrimcilerin soluksuz bedenlerini aylarca sınırda bekleten zihniyetin ürünüdür. Aziz Güler yoldaşımızın bedeni 59 gün, Eylem Ataş yoldaşımızın bedeni 101 gün sınırda bekletildikten sonra doğup büyüdüğü topraklara uğurlandılar. Muzaffer Kandemir yoldaşımızın bedeninin bekletilmesi 140 günü aşmış ve ardından yoldaşımız Rojava topraklarında defnedilmiştir. Bedrettin Akdeniz, Aziz Güler yoldaşlarımızın mezarlarına tıpkı HDP Mv. Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine gerçekleştirilen saldırı gibi faşist gruplar tarafından saldırı gerçekleştirilmiştir. Bakur Kürdistan’da gerçekleşen özyönetim direnişlerinde devlet güçlerinin açtığı ateşle katledilen Taybet Ana’nın cenazesini almak isteyenlerin üstlerine devlet güçleri ateş açarak engel olmuş ve cenaze 7 gün boyunca sokakta bekletilmişti. Ekin Wan önce devlet güçleri tarafından işkenceyle katledilmiş, sonrasında cenazesi çıplak bir biçimde sokak ortasına atılmıştı. Hacı Lokman Birlik’te devlet güçleri tarafından katledildi ve bedeni akrep aracının arkasına bir iple bağlanarak metrelerce sürüklenmişti. Bir anne, sokağa çıkma yasağı olduğu için evladını defnedememiş, çocuğunun cenazesini günlerce buzdolabında saklamak durumunda kalmıştı.

Başfaşist Erdoğan bu saldırı -özelinde cenazelere yönelik- biçimini, devrimcileri ideolojik ve iradi olarak teslim alamadığı için kullanmaktadır. Ve sürekli olarak bu saldırı biçimi üzerinden örgütlenerek zeminini dinamik tutmaya çalışmaktadır. Olaylara müdahale etmek, bu saldırıların karşısında durmak insani yönlerini kaybetmeyen herkes için görevdir. Olaylara tepkisiz kalmak insanın kendi ve toplumsal değerlere yabancılaşmasıdır. Bunun sonucu insanlıktan uzaklaşmaktır. Devlet tarafından yaratılmak istenen tam manasıyla budur; birer mahluk yaratmak. Biz buna teslim olmayacağız.

Faşizme karşı direniş talimatı içimizdeki Özgürlük Gücüdür!

Şort giyen kadınlara saldıran, cenazelerimize saldıran faşistler özgürlük gücünü hisseden herkesin hedefi olmalıdır. Faşist güruhun insanlık değerlerine gerçekleştirdiği bu saldırıları kabul etmeyen herkes için gerekli talimat içimizde bulunan ÖZGÜRLÜK GÜCÜDÜR.

Erdoğan iktidarı ile mücadele faşizm ile mücadeledir. Faşizm ile mücadele halkların, işçi sınıfının, gençlerin örgütlülük zemininde cepheleşmesi ile mümkündür. Herkes faşizme karşı direniş cephesinde yer almalıdır. Özgür yaşamdan başka yaşam yolu yoktur. Özgür yaşamın örgütleyicileri olan ÖZGÜRLÜK GÜÇLERİ ezilen halklardır, işçi sınıfıdır, kadınlardır, gençlerdir, Alevilerdir. Mutlak zaferimizin kesinliğine olan inancımızla alanlarımızı savunalım, Özgürlük güçlerini örgütleyelim. AKP-IŞİD faşizmini ezelim!

İmera Fera Yeşilgöz 15.09.2017 

43484

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

Sayfalar