Cuma Mayıs 3, 2024

Hat Değişikliği-Ragıp Zarakolu

Osmanlı Türkiye’si 1914 yılında geleneksel Batı raylarından, geleneksel Batının yeni hırslı çocuğu Almanya’nın hattına kaydı. Bedel çok ağır oldu.

Bu nedenle genç cumhuriyetin temel politikası, bir yandan yeni dünya gücü Sovyetleri kollarken, ülkeyi yeniden geleneksel Batı ittifakı raylarına çekmek oldu. Ki bunun sonucu ise, Sovyetlerle Ankara Antlaşmasının yenilenmesi sağlanamazken, Büyük Britanya ve Fransa ile tam 2. Dünya Savaşı öncesi imzalanan (elbette “Hatay” rüşvetinden sonra) ittifak antlaşması oldu.

Ancak müttefiklerden Fransa’nın Nazi Almanya’sına teslim olması Ankara’ya kıvırtma olanağı sağladı. Öte yandan 1. Dünya Savaşının ağır sonuçları, yeni Başkan İnönü’yü çok ihtiyatlı bir politikaya itti. İki kamptan hangisinin kazanacağından emin olmak istedi.

Ve Kars-Ardahan- Boğazlar meselesinin gündeme gelmesinden sonraki bir yıl Türkiye kendini Okyanus’ta yalnız hissetti. Türk ordusu, Erzurum’a çekildi, her gün Sovyet ordusunun Kars/Ardahan bölgesine girmesi beklenerek. Nereden bilsinler, Stalin’in daha Yalta sonrasında bu sevdadan vazgeçtiğini. Ama Türkiye solunun ödediği bedel ağır oldu. !945 Aralık sol basın ve kitapevleri pogromu, 1946 bütün sol partilerin ve sendikaların kapatılması…

İnönü kadar ihtiyatlı bir politikacı olan Stalin, Atom bombasının bir uluslararası denge faktörü haline gelmesinden sonra İran’da desteği ile oluşan Kürt ve Azeri Cumhuriyetlerini kendi kaderine terk etti. Yunanistan’daki ulusal kurtuluş hareketini de İngilizlerin tasfiyeye girişmesi sırasında yalnız bıraktı. (Daha sonraki Yunan İç Savaş, iki kamp arasındaki yeni dönemin ilk pazu güreşi olacaktı.) Zaten Orta ve Doğu Avrupa’da oluşan Halk Cumhuriyetlerini oturtma gibi başında yeterince dert vardı. Churchill, Mart 1946’da “Demir Perde”nin indiğini ilan edişi, aynı zamanda Soğuk Savaşın başlangıcını ve 2. Dünya Savaşı Anti Nazi ittifakının çöküşünü  simgeliyordu. İnönü, Almanlar Sovyetlere saldırdığında, “ilk kez bu gece rahat uyudum” diyecekti. Herhalde ikinci rahat uykusunu ise, Churchill’in “Demir Perde”yi ilan etmesinden bir ay sonra Nisan ayında Amerikan Missouri zırhlısı İstanbul’u ziyaret ettiğinde uyuyacaktı.

Yunanistan ve Türkiye birlikte, Batının kollarına dönecekti yeniden.

Geçmişte de hat değiştirme çabaları olmuştu. Bunun ilk örneği Mahmut Nedim Paşadır. Rus Çarlığına yönelerek, Bosna/Hersek, Bulgar isyanlarını halledeceğini sanmıştı. Bu Sultan Aziz’in hal’olmasını getirdi. Anayasal sistemin ilanı ile yırtacaklarını sandılar ama artık çok geçti. Sonraki hat değiştirme örneği İttihat Cuntasıdır. Almanya doğrultusunda bir hat değişikliği yaşanmıştır. Sonra ana hatta döneceğiz diye iflahları gevremiştir. Ki bu dönebilmeyi de Sovyet Devrimi sayesinde sağlamışlardır.

Şimdi Soçi de görülen o ki, Kürt sorununu halledeceğiz diye, yeniden bir hat değişikliği ilan olunmaktadır.

Aslında bunda şaşırtıcı bir yan yok. Suriye’nin şu andaki haritasına baktığımız da, Türkiye’nin Afrin’den Mahabat’a kadar uzanan bin kilometreyi aşkın sınırında, Türkiye’nin denetleyebildiği hat ancak 50 km dolayındadır. Orada küçük bir koridor açana, Afrin’in Rojava ile birleşmesini engelleyene kadar iflahları gevredi. Nasıl uykuları kaçmasın? Mesele PKK ya da Barzani sorunu değil, Kürt sorunudur. Ve bu sorun Osmanlıdan devralınmıştır. Bu 1000 kilometrelik sınırın güneyindeki büyük bir alan şu anda ABD’nin dost olarak, Türkiye’nin ise tehdit olarak algıladığı güçlerin elindedir. Afrin’de ise Suriye devleti adına Rus askeri bulunmaktadır.

Bu bakımdan Ankara’nın Bağdat ile de masaya oturmasında, Tahran ile de masaya oturmasında şaşırtıcı bir yan yok. Hatta Esad’ın hemen aynı gün Putin’in ardında belirmesinde de şaşırtıcı bir şey yok. Kürtler ciddi biçimde mevzubahis olunca, Arap, Fars ve Arap milliyetçiliği aralarındaki ciddi çatışmalara karşın her zaman bir araya gelmişlerdir.

“Talat Paşa Komitesi” ruhu Ankara’ya yeniden döndü. Aslında hiçbir zaman terk etmedi ki. Kılıçdaroğlu da, Soçi buluşmasını alkışlarken, kendisiyle son derece tutarlı. Kürt mevzu bahis olunca gerisi teferruat!

Nasıl, Obama başkan olmadan Ermeni soykırımını tanıyıp, İsrail başkanı Rivlin gibi, başkan olduktan sonra Devlet’in genel çizgisine uygun davranıyor ve soykırımı tanımıyor ise, Erdoğan da Kürt meselesinde Başbakan olduğu dönemden daha farklıdır.  DEVLET’in ruhu onda tabahhur etmiş, onun Sözcüsü olmuştur.

Ancak şu anda ciddi bir hat değiştirme krizi yaşanıyor. Aynı 1914 gibi.  O günkü Almanya gibi, Rusya (ve uzaktan sessizce Çin) bugün yükselen dünya gücü.  Amerikalıların hali ise, 20 yüzyılın yorulan hegomonik dünya gücü İngiliz imparatorluğunu andırıyor. Ve şimdi Türkiye 1914 gibi hat değiştiriyor. Hat değişikliğinin 1870’lerin başında, 1914’te ağır bedelleri olmuşu. Şmdikinin bedelleri de ağır olacağa benzer.

1919 yılında ilk Kürt devleti, Kürdistan Krallığı Süleymaniye’de ilan olundu. Dünya dengesi, Büyük Suriye Krallığı gibi onun da yaşamasına izin vermedi. 2. Dünya savaşı sonrasındaki dünya dengesi ise Mahabat Cumhuriyetinin yaşamasına izin vermedi. Rus katkısı

1975 yılında Irak Kürtleri önemli kazanımlar sağladı. Ancak Bağdat ve Tahran’ın anlaşması ve Şam ile Ankara’nın örtülü desteği sonucu, Kürtler yine kendi kaderlerine terkedildi ve Anfal Soykırımı yaşandı. Amerikan katkısı!

Dört başkent halen, Kürtlerin hiçbir parçada siyasal konum kazanmaması konusunda hem fikir… Bakalım bu kez tarih Kürtlerin yüzüne gülecek mi? Yoksa Kürtler yeniden terk mi olunacak? Ve kim kimi erk edecek? Ruslar mı, Amerikalılar mı? Her ikisi birden mi?

Çok zaman geçmeden zaman gösterecek. 

43816

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar