Pazar Mayıs 19, 2024

Evli kal, Evli değilmişcesine yaşa ( Satirik )

Maoizmin, Leninizmin, Checiliğin... Türkiye' deki temsilcileri Deniz' in, Mahir' in, İbrahim Kaypakkaya' nında süre gelenleri  sosyalist proletarya köylülerle sohbet.

Herkesin dört büyük takımlı, dört büyük partili... doğduğu bu memlekette nasıl örgütleneceğine,  örgütlü yaşanılacağına.... dahil tereciye tere satacak halim yok .

Yaşamak bir sanattır.

Helede ki Stalin' in resmini taşırken sizi alkışlayan, Stalin' nin ( yeni  - eski ) demokratik halk devrimlerine  yönelik eleştirilerinin doğruluğuna inanıyorum deyince de....... 

Suratı asılan, askeri ücretli  ( HDP -HDK ' lı Altan Tan' ın tabiriyle de marjinal, tabansız...) proletarya köylü  örgütlenmelerine sahipseniz.

Ne denize gidebiliyorsunuz ne de yerelleri kırtasiyeciliğe döndüren ufacık halkaların belirledikleri daha büyük halkaların içinde hiçleşiyor diyenlere  karşı durabiliyorsunuz.

Her şeyden vaz geçiyorsunuz. 

Demokratik Halk Devrimlerine inananlar kadar Lenistlerde komünizmdeki üretimin örgütlenmesinin merkezi halinin tespitini  yapamadıklarından komünizmi getireceği söylenen sosyalizme karşı yabancılaşma sorununuzu aşabilmek için Lenistlerin yanına dahil  gidemiyorsunuz.

Her şey üstünüze üstünüze geliyor.

Hatta okul harçlığını veremediğiniz çocuklarınız dahil hayattaki tek zevkiniz olan falın neyse çıksın halin diyerek  burjuva çelişkilerinden, krizlerinden ... çıkacak kendiliğindenciliğin yaratacağı  örgütlenebilme kısmetlerinizde haber veren dergilere, gazetelere... harcadığınız paralara göz dikiyorlar.

Bu da yetmezmiş gibi Türkiye Sol Tarihi' de nasıl kitleselleşiriz sorumuza:

Kitleselleşebilmek için  gitmediğimiz sokak, köy....., çıkarmadığımız yayın...., iştirak etmediğimiz grev... kaldı mı ki, diyerek bizi mars ederken bir sağına bir soluna....... oturduğu tavlasının zarını  atan, pullarına da  yön veren sömürgeciliğin uygulamalarıyla doğmuş: Kapitalizmin evrelerinin ortaya çıkardığı her toplumsal davranışlar da devrimci mütavaya dönüştürülebileceğine dahil tanrıyla anlaşmanız mı vardır, diyerek de sıkıştığında kimliğini açığa veren işçi : Akıllı bir insanı akılsız bir insanda ayıran, akıllı bir insan yaşanılan sosyo - ekonomik yapının ön plana çıkardığı sıyrılıp gelen toplumsal yapı (-lar ) içerisinde kadrolaşmayı, işbirliği..  yapmayı bilendir diyerek yanımda oturan köylüyle benim  koltuğumun altına tavlayı sıkıştırı veriyor.

Hadi gelinde böyle hallerde içmeyin değil mi?

İçiyorsunuz.

Sadece toplumu gerenin, kutuplaştıranın, öküz öldü ortaklık bozuldu diyerekte yaşanmış tüm olumsuzlukları muhalefete geçenlere, kopanlara ve yahut da  atanlara  yükleyenin sadece AKP 'liler mi olup  olmadığını düşünmeden.

Eve  varınca da alkollü olduğunu  gören, sigara ve içki içme kültürünü ortaya çıkaranın sigara ve içki satanlara karşı mücadeleyle değil sevmedikleri toplumlara, siyasi görüşlere...  karşı her türlü kötü alışkanlıkları mubah gören sisteme karşı mücadeleyle kazanıldığını söyleyen  insanların hayallerini de yanınıza alarak içmenize anlayış göstermeyen hanımınız da başlıyor çeneye:

El aya sen tersine..

Daha ne istiyorsun, kuraklıklardan, kıtlıklardan, kapitalizmin krizlerinden  haber veren memleketimizin hala sönmemiş dağlarının yamaçlarında akıp gelen işçi yazıyor: KİTLESELLEŞME. 

Sen yazıyorsun: Pratikle  söylem  tutmadıktan  sonra.

İşçi yazıyor:  Kitleselleşmeyle hareket etmeyenlerin vardıkları sonuçları Lenin' den Marks' tan alıntılar yaparak anlatmaya.

Sende yazıyorsun: Lenin' in ve Marks' ın eleştirileri kitleselleşme koşullarına sahipken kitleselleşme teorisiyle hareket etmeyenlere  yönelik.

 

Hani  nerede alıntı yaptıklarınızın içerisinde Lenin' in ve Marks' ın kitleselleşmemeyi ortaya çıkaran koşullara göre de kitleselleşmeden davrananları  eleştirdiğine dahil yazılar.  

İşçi yazıyor....

Susmak bilmiyor.

Başınızı yorgana çekiyorsunuz.

Her şey gibi sözler de dairesel olarak başınızın içerisine doğru dönmeye başlıyor.

Her günkü gibi.

İnandıklarınızın daha doğrusu inanmaya çalıştıklarınızın.. konuşmalarındaki, gazetelerindeki..  ilericileştirdikleri feodal beyliklerin, burjuvazilerin.... bir yoksul gibi  kapitalizm dahil herkesin gereksinimini ihtiyacını karşılamaya muktedir  olduğunu söyleyemeyenlerin  

despotizmle,milliyetçilikle,dinsellikle..  varlığını  meşru hale getirmiş bir tarihe sahip olduklarını proletarya köylünün eninde sonunda hatırlayacağı  korkusuyla.

Korkuyu aşabilme umuduyla da,

Gözlerinizin önüne farklı yaşamak zorunda kalmayanlar geliyor

HDK - HDP birleşenleri.

Dinliyorsunuz...  dinliyorsunuz..... 

Meğersem Batıda  gericiler karşısında sosyalist proletarya köylülerin örgütsüzlüğü apaçık ortadayken  HDK -HDP' lilerin  istedikleri yerel yönetimlerin özerkliğine ordu karşı duruyormuş.

sözler akıyor akıyor...

Tamda HDK -HDP' ler:  fakat, ama, lakin, bağlacına geldiklerinde.....

A...ha....

Şimdi yazar, konuşmacı... kolektif...    BDP' lilerin  HDP' ye katılımıyla HDK -HDP' nin devletle görüşen hale geldiğini fark edecek derken..

Aslında biliyorsunuz.

Her konuda olduğu gibi bu konuda da, konuşmacı, yazar.. ama, fakat, lakin.. demişse de sözlerinin ardında daha başka bir  güzelliğimizden, güzelliklerinizden .. suya sabuna dokunmadan bahis edeceğini.

Yine  güzel davranışlar gösteremememizin , örgütlenemememizin.. suya sabuna dokunmamamızın katili sistemin politikaları.., aşırı baskısı .

Yine güzel davranışlar gösteremememizin, örgütlenemememizin, suya sabuna dokunmamamızın.... sebebi asla sahip olamadığımız devrimci teori  değil.

Her günü böyle yaşayana, yaşayabilene aşk olsun.

94585

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ergün Aslan

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar