Pazartesi Mayıs 20, 2024

Ermeni'yim Fedai'yim

Uzun yorucu sıkıntılı bir yolculuktan sonra Gerillalar,Enternasyonal savaşçılar eşliğinde Rojava'ya ulaşıyoruz.Her şeyi unutuyor ,sevinç çığlıkları atıyoruz.

Farklı bir coğrafya'da olduğumuzun farkına varırken,aynı zamanda savaş koşullarında olduğumuzu öğreniyoruz.Savaşı kaybeden Işid çetelerinin halen gizli kitle tabanı mevcutken zaman zaman intihar saldırılarında bulunuyorlar.Qamışlı'ya gidene kadar her tarafta Asayişi oluşturan Gerilla'nın çok sıkı kontrolünden geçiyoruz.Asayişi sağlayan,gerillaların her adım başı denetlemelerine rastlıyoruz.Bazen çetelerin eylem yapmak için Türkiye'den geçerek gelirken yakalandıklarının haberlerini alıyoruz.Hemen yanıbaşımızda uzanan,kilometrelerce duvar olmasına rağmen,Türkiye destekli çeteler kendilerini patlatarak ''cennete '' gitmek için eylem yaptıklarını duyuyoruz.

Savaştan sonra ülkesini terk edip farklı yerlere kaçan 2-3 bin civarında Ermeni'nin kaldığı Qamışlı'da Surp Hagop Ermeni kilisesine ulaşıyoruz. Partizan'lar,komutanlarına en son görevlerini yerine getirmek için koşturuyorlar.Kürt-Ermeni ve dostlarının yoğun katılımın sağlandığı kilisede,cenaze törenlerinde,politikadan uzak sadece dini vecibeler yerine getirilirken Komutan için,kilisede Ermeni ve Kürt halkının mücadelesinde şehit düşmüş,özgürlük savaşçısı,vurgusu yapılıyor,artık Nubar Ozanyan '' bizim şehidimiz '' denilerek Halk tarafından sahiplenmiş,kilisede geleneklerin dışına çıkılmıştır.

Parti 45 yıllık mücadele tarihinde çeşitli ayrılık ve bölünmelere tanık olurken,en son yaşanan Parti'yi ele geçirme,ilke ve programatik görüşleri çarpıtılarak,başlatılmak istenen tasfiye süreci Partizan'ların siyasi uyanıklığı sayesinde engellenmiş,Parti tabanı,halk,yöneticiler,kadroları ile birlikte doğru yönde saflarını belirlemiştir.Ama bu yaşanan süreç sancılı olmuştur.Nubar Ozanyan'ın da içinde bulunduğu Parti Teşkilatı ile Gerillalar,Rojava'da terkedilmişlerdir.3-4 yıldan bu yana yaşanan iletişimsizlik,hiç bir yardımın ulaşmaması,yani tam anlamıyla çölde susuz bırakılmışlardır.Bu yaşanılan imha süreci,kuşatma ve kaos yaratma,kitlenin Parti'den uzaklaştırılmasını sağlamak,güvensizlik aşılamak,her zamanki bölünme ve ayrılma gibi gözükse de özünde bir devlet operasyonudur.Ama boşa çıkarılmıştır.

Bu yüzden uzun süredir hasret kaldığımız,görüşemediğimiz,dertlerine derman olamadığımız,Komutan'ını bu sancılı süreçte kaybettiğimiz,gazi ile yaralıların bulunduğu,insan yüzüne hasret kalmış yoldaşlara Rojava'da ulaşmanın buruk sevincini yaşıyoruz.Part tarihinde Genel sekreterlerini kaybetmiş,ordu komutanını kaybetmiş,mücadele tarihinde ender rastlanan bir durumdur.Buna rağmen yenilmeyen,ölümlerden doğan,ısrar eden,iddiasını sürdüren Kaypakkaya Geleneği'nin artık bu son durumdan sonra gerekli dersleri çıkarıp yoluna devam etmesini bilmelidir.Komutan'ların kolay yetişmediği,bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir durumda siyasi ve askeri kadroların göz bebeği gibi korunması gerektiğini hayat bize zorluyor.Ama biz koruyamadık.

Soykırım 'ın Ayak İzleri...

Suriye'de yaşayan Ermeni,Süryani ve Kıldani hristiyan azınlıklar 100 yıl önceki soykırımdan çöllere Tehcir edilen Kılıç artıklarıdır.Yüz yıl önceden Osmanlı'dan çektiklerinin aynısını bugün Suriye'yi iç savaşa sürükleyen,kan gölüne çeviren tamamen Türk Devleti destekli İşid çetelerinden çekmektedir.İşid'in hakim olduğu dönemde kiliseler kapanmış,tahribata uğramış,ağır silahlarla taranmış kullanılamaz haldeyken,YPG'nin İşid çetelerinden Rojava'yı temizlemesiyle Halk'lar kendi kutsal yerlerinde ibadetlerini serbestçe yapar duruma gelmişlerdir.Kiliselerin kapılarını taranıp kalbura çevrilerek,papazların tutuklanıp kafalarının kesildiği vahşet ile halk karşı karşıya kaldıklarını anlatıyor.Kobane yolu üzerinde Tell Abyad şehrinden geçerken şehrin ortasında bugün hala muhafaza edilen,insanlığın utanç abidesi olarak muhafaza edilen İnsan kafesine rastlıyoruz.Korkunç görüntüsünden ürküyoruz.2/3 metre kare çapında olan kafeste İşid'in her cuma muhaliflerin kafasını üstelik halkı da toplayarak '' müslümanlık '' ve '' cihat '' adına kestiğini anlatıyorlar.

Adım attığımız her yerde muhakkak Ermeni'ye rastlamak mümkün oldu.Gerilla içerisinde Müslümanlaşmış Ermeni'lere fazlasıyla rastladık.Halktan,fedaisine kadar herkes bize en sıcak dostluk ile misafirperverliğini gösterdi.Müslümanlaşmış Ermeni'ler sorununun ne kadar hayati toplumsal bir sorun olduğunu canlı tanıklarından dinleyerek öğrendik.

Nubar Ozanyan'ın mezarının bulunduğu Derik Şehitliği,Türkiye Kürdistanında bulunan Mardin / Derik'in Rojava'da kalan kısmıdır.Derik halkı Muş,Sason,Batman'dan Tehcir edilen Hristiyan azınlıklardır.Bu yüzden soykırımın ayak izlerine rastlıyoruz.Cudi Dağı karşıdan görünürken,Osmanlı Türk'leri kardeş,akraba bir olan halkı bugün uzun duvar ve tel örgülerle sınır örerek ayırmışlardır.Tanımadığımız bilmediğimiz,ilk defa karşılaştığımız Ermeni halkı,tören bitiminde Nubar Ozanyanın başında toplanarak '' bize neden haber vermediniz '', '' bu bizim şehidimizdir '' diyerek sahiplenmişlerdir.40'nın Derik'te yapılmasını,önermişlerdir.Hakkari'li Avedis Parti-Ordu Karargahının önünden geçerken , durmuş '' sizleri ne zamandan beri arıyordum '' '' nasıl görüşelim '', '' niye haber vermediniz '' diye yakınmıştır.'' Evlerimizin kapısı sizlere açık ne zaman isterseniz gelebilirsiniz ''diyerek ayrılmıştır.

Rojava'da Dr.Sarkis ailesini Ermenistan'a bıraktıktan sonra tekrar Kobane'ye dönmüş görevinin başında bulunuyor.Kobane'liler Dr.Sarkis'i hiç bırakma niyetinde değiller,Sera kaniye'de Arman Silvan'lıdır.Garo ailesi,Muş'ludur..Hepsi günün birinde zulüm bitecek,tekrardan yurtlarına geri dönecekler diye sınır boylarına yerleşmişler.Ama Türk zulümü o gün bugündür bitmemiş,üstelik artarak devam etmiş.Halen yurtlarına dönmemişler.Ancak hasret gidermek için atalarının topraklarına gitmişler.Gördükleri manzaralar karşısında acı ve gözyaşı ile dönmüşler.Suriye'de yaşamaktan,bulunmaktan memun olduklarını Esad ile problemlerinin olmadığını,kendilerini en iyi şekilde ifade ettiklerini ama savaştan çok çektiklerini anlatıyorlar.

Yaralı Güvercin ; Roleda

Kürt Halk önderinin teslim alındığı,siyasi Parti temsilcilerinin tutuklandığı,köylerin,şehirlerin yıkıldığı gazetecilerin,insan hakları savunucularının tutuklu olduğu açık Türkiye cezaevinde,artık Halk kendini en iyi şekilde Özgürlük Mücadelesinde ifade eder olmuştur.Halk Gerilla olup dağlara çıkmaktan başka çıkar yol bulamamıştır.Gerilla iki kardeşin yıllar sonra Rojava 'da buluşmasına tanık oluyoruz.Önce büyük ablası Şerwin'in 15 yıl önce dağlara çıkışını büyük heyecanla dinliyoruz.Bu zaman zarfında başından geçen olaylar,yaşanılan derin hayat tecrübeleri zorluklar genç yaşına rağmen oldukça ağır başlı yapmış.Öğütlerini ses çıkarmadan dinliyorum.Sanki bizi anlatıyor misali.Bakur'dan mücadeleye,Gerilla'ya katılan Şerwin'in Ermeni olduğunu öğreniyoruz.Çifte mutluluk yaşıyor,15 yıl sonra artık büyümüş küçük kardeşi de dağlara sevdalanmış,özgürlük için Gerilla olmuş ilk defa onunla kavuşmanın sevincini yaşıyor.Yaşıyoruz.

Ablasının yolunu takip eden Roleda artık tek çare olarak Özgürlük Hareketine katılıp dağlara sevdalanıyor.Gerilla oluyor.Bakur,Başur ve Rojava'da bütün coğrafyada halkının hizmetinde bir Fedai olarak görevlerde bulunuyor.Biz de görme fırsatı buluyoruz.Ablası,kardeşini bir dakika olsun yanından ayırmıyor.Tenini kokluyor.Sarılıyor.Çünkü yaralıdır.Parti bu durumda olan Gerilla'lara özel elbise verdiğini söylüyor.En güzel yemeklerini kardeşi için hazırlıyor.Kısa da olsa senelerin hasretini gidermiş oluyorlar.Vakti gelince görevli olduğu Şengal Savunma birliklerinde yerini almak için yola koyuluyor.Ermeni Fedai geleneğini bugün de yaşatanlara tanık oluyoruz.Ermeni'yim Fedai'yim son sözü oluyor...

Rojava'da rejim devrilmiş,İşid çeteleri tarihin çöplüğüne atılmış,her şey bitmiş değildir.Demokratik devrimin görevleri,devrimin inşaası yeni başlıyor.Ekonomik sorunlar,toprak sorunu,kadın sorunu,eğitim sorunu,erkek eğemenliğne karşı duruş...hep çözülmesi gereken önemli görevler olarak önümüzde durmaktadır.Önemli olan zorun başarılmasıdır.

50085

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Sayfalar