Perşembe Mayıs 9, 2024

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

Ermeni gençlerinin uyanışı ve devrimcileşerek safını belirlemesi fazla zor olmaz. Çünkü tarih ve yaşamları zulme ve adaletsizliğe tanıklık ederek geçmiştir. Anıları parça parça kan doludur. Levon Ekmekçiyan’ın ASALA örgütüne katılarak safını belirlemesi ve yolunu çizmesi zor olmadı.

Vietnam, Çin, Kamboçya, Filistin, Kurdistan’da esen özgürlük rüzgarları Ortadoğu’da yaşayan Ermeni gençlerini çabuk etkisi altına aldı. İçine saklayıp biriktirdikleri intikam yemini ve hesap sorma bilinci, gençleri güçlü devrimci eylemlere yöneltti. Kısa sürede birçok farklı ülkede gerçekleştirilen intikam ve uyanış eylemleriyle ASALA hem kendisinden hem de daha önemlisi Ermeni soykırımından bahsettirebildi. Nar tanesi gibi dünyanın dört bir yanına yayılmış diaspora Ermenilerinde ciddi bir uyanış, kimliklerine sahip çıkma ve tarihlerine sarılma bilinci gelişti. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya kamuoyunda bir yandan ASALA diğer yandan Ermeni soykırımı hakkında ciddi gündemler oluştu. ASALA’nın gerçekleştirdiği her devrimci eylem, hem Türk faşizminin soykırımcı yüzünü açığa çıkardı hem de Ermeni soykırım meselesine bir duyarlılık kazandırdı. Silahların eleştirel gücü yıllarca sözün başaramadığını başardı. Uyuyan diaspora Ermenilerinde bir ayağa kalkış ve gerçek kimliklerini sorgulama ve sahip çıkma süreci başladı.

Levon ve yoldaşı Zohrap, en fazla risk ve bedel isteyen ülkede; Türkiye’de, hem de onun başkentinde devrimci intikam eylemi gerçekleştirdi. İki kişilik devrim hücresi, Türk faşizmini rezil etti. 12 Eylül’ün karabasan günlerinde kuşların bile uçmakta tereddüt ettiği, devrimci örgütlerin suskunluğa gömüldüğü, halkın korkuya boğulduğu bir süreçte, Ankara’nın en güvenlikli yerlerinden biri olan havaalanında devrimci bir eylem yapmak kolay değildi.

Herkesin zorbalıkla, işkenceli devlet terörüyle susturulmaya çalışıldığı, iki kişinin bile yanyana gelip yürümediği, yüksek sesle konuşmanın bile kabul edilmediği bir dönemde, Ermeni devrimcilerin intikam eylemi büyük bir yankı yaptı. Hem zamanlama hem yer ve hedef seçimindeki isabet hem eylemin örgütlenmesi ve gerçekleştirilmesindeki ciddiyet, disiplin ve planlama usta bir devrimci aklın pratiği olarak okumak gerekir.

İki korkusuz Ermeni fedai Türkiye’nin başkentinin en korunaklı yerlerinin biri olan havaalanında 12 Eylül faşist generaller çetesinin Başbakanı Bülent Ulusu’ya yönelik eylem yapmaları büyük bir yankı yarattı. Türk faşizminin kalbine ve beynine sıkılan kurşunu, hesap sorucu intikam eylemini kim selamlamaz? Türk faşizminin kabadayılığına atılan yumruk onu neye uğradığını bilmez hale getirdi. Öfke ve saldırganlıkla saldırdılar iki yiğit Ermeni devrimcinin üzerine.

Yoldaşını kaybeden Levon Ekmekçiyan, düşmanla giriştiği çatışmada yaralı ele geçti. Türk faşizminin elinde en ağır işkencelere ve tecrite maruz kaldı. Mamak Zindanı’nda devrimci tutsaklara uygulanan işkencelerin daha fazlasını ona uyguladılar. Ne yaralarının iyileşmesine ne yakınlarıyla görüşmesine ne de devrimci tutsaklarla iletişim kurmasına izin verilmedi. Yaralı bir kuşun kanatlarını kırmak ve parçalamak istediler. Türk faşizmin eline Ermeni bir devrimcinin düşmesini düşünmek, hayal etmek bile ürperticidir.

İşkencelerden işkenceleri yaşattılar Levon Ekmekçiyan’a. Uyduruk bir mahkeme salonunda işkenceci yargıçların elinde kısa sürede katline ferman yazdılar. Boynuna ilmik geçirilirken Antranik Ozanyan’ın “halkını düşün” sözünü hatırladı. Ve son sözü “Anamı uğruna idama gittiğim halkım kadar çok seviyorum” oldu.

1414

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar