Pazartesi Mayıs 20, 2024

Ekim Devrimi’nin Yüzüncü Yılında Öğretileri ve Kazanımları-4

Sosyalizm Hala Günceldir!

Her toplumsal sistem, kendinden önceki toplumun kalıntılarını içinden temizlerken, bir sonraki toplumun tohumlarını da kaçınılmaz olarak yeşertir. İnsanlığın sınıflara bölünmesinden bu yana tarih, sınıflararası mücadelenin kesintisiz sürdüğünü ve toplumları bu mücadelenin ileriye taşıdığını göstermiş ve öğretmiştir. Toplumsal tarihin ilerlemesinin sınıflararası mücadeleyle olduğu gerçeği, teorik ve pratik olarak yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Bunun tersini söylemek, insanlığın bundan önceki yaşanmışlığını inkar olduğu gibi günümüzde de sınıf mücadelesinin sürdüğünü inkar etmekten öte, yanlı bir tutum almanın göstergesi olabilir ancak.

Sosyalizmin güncelliği; toplumun sınıflara bölünmüş olması gerçeği içinde yatar. Sınıflara bölünmüş olan toplum, sınıflararası mücadelenin kıskacından, onun ateşinden ve eskinin yıkılıp yeninin yaratılması sürecinden kurtulamaz.

Sosyalizmin güncelliği; en basit söylemle, toplumun burjuvazi ve proletarya olarak bölünmüş olmasında vardır. Toplumun, bir kısımının üretim araçlarından yoksun oluşu ve toplumun çok azınlık bir kesiminin (burjuvazi) ise bu üretim araçlarına el koyarak, geri kalan kesimlerinin iş gücünü sömürmesi realitesi, toplumsal çelişmelerin temelini oluşturur ve bu çelişki çözülmeden, toplum içi çatışmaların son bulmasının olasılığı yoktur.

Sınıflı toplumun ana çelişmesi; sömüren sömürülendir. Ezen ve ezilendir. Sosyalizm, bu çelişmeleri ortadan kaldıracağı için, gelmesi ve yeni bir toplumsal düzen olarak insanlığın tarihi olması elzemdir. Burjuva sınıfın tüm engelleyici çabalarına karşılık, insanlık bunu getirmeye müktedirdir. Çünkü, insanın doğası, sınıflı toplumlara uygun değildir. Sınıflılık, insanın doğasına çok sonraları sokulmuştur.

300 bin yıllık insanlık tarihinin sadece son on binyılı sınıfılı toplum tarihidir. İnsanlık 290 bin yılını ilkel komünist toplum olarak yaşamıştır. Yani, sömürü ve sınıfların olmadığı, ezen, ezilenin olmadığı doğal insanlığı içinde yaşamını geliştirmiştir. Bu anlamda, komünizm bir ütopya değil gerçektir. Yaşanmış ve yeniden yaşanacaktır. Sömürüsüz, sınıfsız ve sınırsız toplumsal yapı insana yabancı değil, onun binlerce yıllık doğallığıdır. Sınıflı toplum yapısı insan doğasına bir paslı hançer gibi sokulmuştur ve insanın doğallığına yabancıdır. İnsan, bu hançeri kendi bünyesinden çıkarmadan, kendi eliyle yarattığı kaos ortamından asla kurtulamayacaktır.

Kapitalist sistemde emek-sermaye çelişmesi olarak ortaya çıkan sömüren-sömürülen olgusu, sermayenin emek üzerindeki egemenliğine son vermeden çözülme olasılığı yoktur. Tarihin gerilerinde kalan toplumların bağrında taşıdığı sınıf çelişmeleri (sömüren-sömürülen, ezen-ezilen), nasıl çözülüp günümüze kadar geldiyse, bundan sonrada aynı şekilde, eski olanın yıkılıp yeni olanın eskinin yerini alması toplumsal diyalektiği devam edecektir.

Kapitalizmi ebedileştirerek toplumsal “tarihin sonu”nu yazanlar, keskin sınıf çelişmelerini yok sayarak, proletaryaya “elveda”, burjuvaziye ise sonsuz bir yaşam vadedenler, elbette, belli bir sınıfın, burjuva sınıfın çıkarlarına hizmet etmek amacıyla bu politik-ideolojik argümanları sıralamaktan vazgeçmeyeceklerdir.

Bütün toplumsal devrimler; toplum içinde var olan çelişmelerin bütün sınıfları politik arenaya çekecek düzeyde keskinleştiğinde gerçekleşmiştir. Ve devrimler yalın ve temel sınıf çelişkileri temelinde başarıya ulaşmıştır.

Kapitalist üretim ilişkileri üretici güçlerin önünde engel olmaktadır. Bu her saniye, her saat ve her gün, çelişmelerin bir ucunda olan proleterya ile çelşmelerin başını tutan burjuvazi arasındaki sınıf çatışmasını içeten içe büyütmektedir.

Üretim araçlarındaki muazzam gelişme, üretimin devasa toplumsallaşması, ama mülkiyetin ise üretimin toplumsallaşmasının tersine, devasa olarak çok az kişinin (tekelin) elinde toplanması (zorla gaspedilmesi) ve bunun karşısında ise toplumun büyük bir bölümünün mülksüzleştirilerek ücretli köle haline getirilmesi; sınıf çatışmasını günden güne körükler ve bir o kadarda toplumsal çürümeyi de beraberinde getirir.

Çalışan sınıfların (işçi sınıfı ve emekçiler), yaratılan büyük bir zenginliğin karşısında yoksullaştırılması, üretim (yaşam) araçlarından yoksunlaştırılması, işçilerin yarattığı bu değerlere bir avuç burjuvazinin zorla (devlet eliyle) el koyması, kurulu toplumsal düzenin de temelini dinamitleyen ve yeni bir toplumsal süreci zorlayan ve koşullayan nesnel gerçeklerdir.

İşte, sosyalizmin güncel olmasının temel nedenleri bu çelişmelerin ve bu toplumsal yalın gerçekliklerin var olmasındandır.

Sosyalist devrimlerin yıkılması, ne tarihin, burjuva lehine, sonunu getirdi ne de işçi sınıfının siyasal iktidarı olan sosyalizmi bir daha gelmemek üzere tarihin arkalarında bıraktı. Sosyalizmin güncel olmadığını söylemek, savlamak, bir burjuva demagojisi ve küçük burjuva oportünizmidir. Sınıf gerçeklerini, çatışmaları gözardı etmek, toplumsal sorunlara diyalektik materyalist pencereden yaklaşmamaktır.

Sosyalist ülkelerin geriye dönüşü, burjuvaziyle proletarya arasındaki sınıf mücadelesinde, burjuva lehine bir avantaj kazandırdı. Ancak, toplumsal devrimlerin ebeleri olan keskin ve uzlaşmaz sınıf çelişmeleri ve zor ortadan kalkmadığı için, sosyalizm yeniden kaçınılmaz bir şekilde gelip yerleşecektir, kapitalizmi saf dışı bırakarak...

Kapitalizmin dünyayı ne hale getirdiğini, ne oranda bir yoksulluk yarattığını, bolluk içinde ne kadar insanın açlık içinde olduğunu, göçleri, savaşları ve insani değerlerin çürütülmesi, doğanın geriye dönüşümü olmayan yola sokulduğu vb. gerçekleri burada tekararlamak fazlalık olacaktır.

Bu sıralanan sınıfsal ve sosyal gerçekler, kapitalizmin çürümüşlüğünün yalın göstergeleridir. Bu çürümüşlükten yeni bir devrim, yeni bir toplumsal yapı, yeni bir insan tipi çıkacaktır. Daha şimdiden kapitalist toplum içinde var olan, yeşeren toplumsal devrimci dinamikler, eskiyi yıkıp yeniyi kuracaktır.

Sosyalist ülkelerin geriye dönüşlerinin ve kapitalist restorasyonların bir çok nedenleri var. Ancak, bu kapitalist sisteme kalıcılık, burjuvazinin kanlı saltanatını sürdürmeye ise hak vermiyor, kalıcılık kazandırmıyor. Tersine, işçi sınıfı devrimcilerinin soruna, daha bilimsel yaklaşmayı, sınıf çatışmaları diyalektiğini iyi kavramaları ve sınıfa güvenmeleri gerçeğini yeniden dikkate sunuyor.

Kapitalist toplum sürüyor, ancak bir toplumsal kaos içinde. Ve insanlık, böylesi bir kaoslu toplumsal yapıyı daha fazla üzerinde taşıyamaz. Kapitalist toplumu yıkacak olan işçi sınıfı, kendi gücünü mücadeleler içinde kavrayacak, görecek ve tarihsel devrimci eylemini gerçekleştirecektir. Bunların daha bugünden olmadığını söylemek yanıltıcıdır. Burjuvazinin ekonomik, siyasal, askeri, kültürel, ideolojik kuşatmışlığına karşın, dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları, bulundukları her alanda ayağa kalkmaya, direnişleri örgütlemeye ve burjuva düzenlerini derinden sarsmaya çalışıyor.

Toplumsal tarihin diyalektiği hiç bir zaman düz bir rotada ilerlemedi. Kapitalist toplumun tarihi de düz bir rotada ilerlemiyor. Sınıf çatışmaları, ilerleme, gerileme, duraklama ve yeniden atağa kalkma diyalektik gelişimi içinde, ama ilerleyerek devam ediyor. Ancak, bütün sınıfsal olgular, emek-sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişme ve çatışmalar, yeni bir toplumsal sürecin kaçınılmaz bir şekilde kapıya dayandığının verilerini önümüze koymaktadır. İşte bu sosyalizmdir!

Her gün iş için direnişler, grevler, baskı ve sömürüye karşı eylemler, faşizme karşı demokratik hak ve özgürlükler ve ezilen ulusların ulusal demokratik hakları için mücadeleleri, kadınların tüm baskılara ve ayrımcılığa karşı mücadelesi, gençliğin boyun eğmeyen dinamikliği ve işçi sınıfının hak gasplarına karşı eylimlikleri, Türkiye’nin Gezi’leri, Mısır’ın Tahrir’leri, Yunanistan’ın Sintagma Meydanı eylemlikleri, Fransa’nın Bastille meydanındaki işçi sınıfı ve emekçilerin bitmeyen gösterileri, Endonezya işçi sınıfının disiplinli ve kararlı adımları, Güney Kore işçilerinin inmeyen sıkılı yumrukları, Brezilya işçi ve emekçilerin sokak çatışmaları ve dünyanın bütün ülkelerindeki (boyutu ne olursa olsun) sınıf direnişleri sürdüğü ve yeniden ve yeniden üretildiği sürece, sosyalizm güncel olmaya devam edecektir. Burjuvazinin bütün korkusu da bu bitmeyen eylemliklerdir.

Sosyalizmin, kapitalizmin alternatifi olarak toplumsal düzen olması kaçınılmazdır. Sosyalizm ve komünizm hala günceldir! İnsanlık, kendi doğallığı olan komünist topluma geri dönecektir. 

43882

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Sayfalar