Cuma Mayıs 17, 2024

Dursun Yoldaş Bağrımızda ve Belleğimizde Yaşayacak - Abbas Vartanoğlu

Bir yoldaş öldüğü zaman yoldaşları arasından belki bedenen ayrılır. Yoldaşlarınca vücudu son yolculuğuna uğurlanır. Yaşadığı toprağın derinliklerine devrimci gelenekler doğrultusunda defnedilir. Köhnemiş ve miadını tamamlamış sisteme karşı verdiği mücadeleyi kendisini bedenen uğurlayan yoldaşlarına devreder.

Ama onlar, yoldaşlarının belleklerine iyice kazınırlar. Bir daha çıkmamak üzere onların dağarcığında yerlerini alırlar. Onların bağırlarına iyice yerleşirler.

Yakında bedenen kaybettiğimiz Dursun Çaktı Yoldaş da böyle bir yoldaştı. Devrimci yaşamı ve devrimci mücadelesiyle bulunduğu alanda öne çıkmış, örnek olmuş ve kitleler içinde yer almış bir yoldaştı. Aktif olarak yer aldığı faaliyetlerde emsal olmuş bir yoldaştı. Aynı saflarda yer alan yoldaşları, devrimci faaliyetlerdeki siper yoldaşları ve tanıdığı emekçi kitleler son yolculuğunda O’nu yalnız bırakmadılar. Covid-19 salgınının tecrit ortamına rağmen yüzlerce kişi tarafından uğurlandı... Bu meret salgın olmasaydı çok daha kitlesel bir katılımla uğurlanacaktı...

Yine de son yolculuğu kalabalık bir katılımla ve görkemli bir uğurlamayla yerine getirildi. Gericiliğin her türlü mertebesine karşı mücadele eden devrimci imajını yoldaşlarına devrederek uğurlandı...

Dursun Çaktı Genç Yaşlarda Devrimci Saflarda Yer Aldı

Dursun Yoldaş devrimci düşüncelerle daha gençliğin arifesinde tanışmaya başlar. Türkiye’de Resmi ve sivil faşist güçlerin, devrimci ve demokrat kesimlere yaptıkları saldırıların göğüslendiği ve püskürtüldüğü bir ortamda, giderek devrimci hareketlere sempati duymuştur. Genç yaşlarda geldiği Almanya’da devrimci faaliyet içerisinde daha aktif olarak yer almıştır. Yaşamını, faaliyetini, mücadelesini yönlendiren ve bilinçle hareket etmesini sağlayan İbrahim Kaypakkaya’nın düşünceleriyle kendisini donatmış ve o doğrultuda hareket eden yapı içerisinde giderek aktif olarak yer almıştır. O saflarda yer almak ve mücadele etmek O’nun yaşamının önemli bir parçasını oluşturmuştur. Nitekim Yoldaş ömrünün sonuna kadar hep o güzergahta hareket etmiştir.

Dursun Yoldaş, Türkiye’de verilen mücadeleyi yakından takip etmiş ve hem o doğrultuda hem de, Almanya’da kapitalizmin yarattığı sorunlara karşı yürütülen faaliyetler içerisinde aktif olarak yer almıştır.

Yurt dışı koşullarında, Türkiye’deki baskı ve saldırılara karşı mücadele ile yurt dışındaki sömürü ve ırkçılığa karşı mücadelenin birleştirilmesi perspektifiyle hareket etmiştir. Bu perspektifle faaliyet yürüten demokratik kitle örgütü içinde aktif olarak yer almıştır. Dursun Yoldaş aynı zamanda enternasyonal bir yoldaştı. Bundan dolayı enternasyonal faaliyetlere karşı da duyarlıydı. Nitekim örgütlenen ve yaşama geçirilen enternasyonal eylemler içerisinde de yer almıştır.

O, öncü müfrezenin doktrini doğrultusunda sosyal pratikte aktif olarak yer alan bir yoldaştı... Mevcut yapısıyla yer aldığı alanda ve saflarda derin izler bırakmıştır.

Ayrıca daha genç yaşlarda tanıştığım Dursun yoldaş’la aramızda oluşan yoldaşlık bağlarını vefatı sonrası daha çok hissettim. Öyleki, O’nu hatırlarken müteakip defalar karşılaştığımız yürüyüşler, mitingler, paneller, seminerler, geceler, kitle örgütü kongreleri vb. anılar gözümün önüne geliyor!.. Ya da başbaşa geldiğimizde yaptığımız siyasi sohbetler ve yürüttüğümüz polemikler zihnimde canlanıyor.. Öyle ki, Dursun Yoldaş’la yaptığımız siyasi sobetler uzun sürerdi. Sohbetlerimizde ve tartışmalarımızda geçen zamanın farkında bile olmazdık.

Dursun Yoldaş’ı Unutmayacağız

Dursun yoldaş 1970’li yılların ortalarında kurulan Ulm derneğinin kurucuları içinde yer almıştır. Ve derneğin 1977 yılında ATİF’e üye olmasında başı çeken yoldaşlardan biri olmuştur. Ve faaliyetlerde giderek daha aktif yer almıştır. Hızla yürütülen faaliyet ile Güney bölgesinde geniş kitleler ile bağ kuran yoldaşlardan biridir.

Dursun yoldaş beraberinde sınıf bilinçli proletaryanın düşünceleriyle de kendisini geliştirir. Öncü müfrezenin görüşlerini kararlı bir tarzda savunurdu. Hareketin programını bulunduğu her alanda savunmaktan alıkoymazdı kendini. Siyasi ve örgütsel alanda aktif olarak yer alır. Nitekim Güney bölgesinde yapının oluşturulmasında etkin rol oynamıştır.

Değerli yoldaş kitle ilişkilerinde de öne çıkmıştır. Kitlelerle kurulan ilişkilerde faal rol oynamıştır. Mütevazi, alçak gönüllü, duyarlı yapısıyla insanların güvenini kazanmış, onlarla geniş ilişkilerin kurulmasında aktif biri olmuştur. Emekçi kesimlerin mevcut sorunlarına karşı gösterdiği duyarlı tavır ile öne çıkmıştır. Denilebilirki, O kitle bağlarında öne çıkan ve örnek oluşturan bir yoldaştı...

Dursun Yoldaş’ın yoldaşlık bağları da güçlüydü. Örnek alınacak bir yoldaştı. Yoldaş, ilişkilerinde ideolojik, politik ve sosyal yapısına güven duyduğu yoldaşlarıyla yaşamı paylaşırdı. Aynı saflarda yer aldığı yoldaşlarına imkanlarını esirgemezdi. Onlara karşı da mütevazi, saygılı, sorunlarına karşı hassastı.

Diğer taraftan yoldaşlarına karşı ideolojik ve politik olarak da açık ve nettir. Yoldaşlarıyla olası sorunları, eleştirileri, farklı düşünceleri örgütsel işleyişe uygun tarzda gündeme getirirdi. Yeri geldi mi, iki çizgi mücadelesi ilkesine uygun olarak eleştirilerini net olarak dile getirirdi. Ama dışarıya doğru partinin görüşlerini savunurdu...

Yoldaş parti içinde oluşan yanlış çizgilere ve anlayışlara karşı da duyarlı ve açık tavır takınmıştır. Partide ideolojik ve örgütsel birliği savunmuştur. Ama bu birliğe ters düşen tasfiyeci, hizipçi ve irade birliğini yadsıyan akımlara karşı da tavır almıştır. Onların güdümünde hareket etmemiştir. Nitekim son tasfiyeci girişime karşı da, partinin işleyişine uygun hareket etmiştir. İbrahim Kaypakkaya’nın temellerini attığı parti normlarına ters düşmemiştir. Tersine ilkelere sahip çıkmıştır.

Dursun yoldaş savunduğu görüşleri de ailesinden esirgememiştir. Nitekim çocuklarının siyasi gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Çocukları yoldaşla politik olarak aynı saflarda yer almışlardır. Çocuklarıyla ailevi ilişkilerle beraber – çocukları büyüdükçe - yoldaşlık ilişkileri de kurabilmiştir.

Ömrünün üçte ikisini devrimci saflarda geçiren Dursun yoldaş ölümü göğüslerken de örnek tavır sergilemiştir. Kansere yakalandığında kendisiyle telefonla birkaç kez konuştum. Her konuşmamızda son derece metanetli, inançlı ve kararlı bir edayla konuşuyordu. Yoldaş, olası ölümcül meret hastalığa yakalanmayan birinin ses tonuyla konuşuyordu benimle... Her zamanki gibi siyaset konuşuyordu. Gelecekten bahsediyordu. Yarınlardan umutluydu. Sınıf çelişkilerini vb. söylemleri dile getiriyordu.

Aslında ölümcül durumunu biliyordu. Ama hastalığını fazla gündeme almıyordu. Ölüm karşısında pes etmeyen bir yoldaştı O.. Öyleki ölüm histerisine kapılmadan karar, inanç ve olgunlukla yaşamını son kertesine kadar sürdürdü...

Bu tavrı beni çok etkiledi. O’na saygı duydum...

Kararla ve inançla bedenen aramızdan belki ayrıldı, ama, yoldaşlarına devrettiği anısıyla, sık sık belirttiğim gibi iç dünyamızda, belleğimizde, bağrımızda kalıcı olarak yerini aldı....

Dursun Çaktı Yoldaş şimdi belki bedenen toprağın dibinde... Ama Dursun Yoldaş ölümcül hastalığa pes etmeyen halet-i ruhiyesiyle, bana 20 Ağustos 1981 tarihinde idam edilen Mustafa Özenç’i hatırlattı. Mustafa Özenç ölüme giderken inanç, kararlılık ve zafere olan imgeyle yazdığı şiirin bir dörtlüğünde şöyle diyordu:

“O büyük gün geldiğinde

ben kimbilir kaç yıldan beri

ebedi yatağımda toprağın derinliklerinde

sonsuz bir uykuda uyuyor olacağım

fakat alınca ne zamandır beklediğim haberi

uyanıp, sesimi kimse duymadan

o büyük zaferin tarifsiz coşkusuyla

kara toprağın altından, ben de haykıracağım”

Dursun yoldaş da toprak altına böylesi bir inançla uğurlandı..

Ama şu an dünyaya hakim olan, ama, giderek fasit daire içerisinde parçalanan emperyalizm ve tüm bağımlı devletler, proletarya ve ezilen halklar tarafından tarihin çöplüğüne atıldığında, Dursun yoldaş da kara toprağın altından haykıracak!..

Dursun Yoldaş’ın ruhu şad olsun!

Anısı mücadelemize rehber olsun!

4951

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Sayfalar