Çarşamba Mayıs 15, 2024

“Dursun Abi Anısına” (İ)

Yanlış hatırlamıyorsam yıl 2019 yazı olması gerekir, Partizanlardan Turgut Kaya Türkiye’den Yunanistan’a girerken gözaltına alınmış, önce alt mahkeme sonra yüksek mahkeme Turgut Kaya`nın Türkiye’ye iadesine karar vermiş, hukuksal anlamda itiraz hakkı kalmamıştı.

Zor bir süreçten geçiyordu parti, parti içi tartışma yerini kopuşlara bırakmıştı, böylesi dönemler en zor dönemlerdir kitle ve aktivistler için.

Turgut yş, haksız gözaltı ve iade kararına karşı açlık grevine baslamıştı, Yunanistan geçiş olarak kullanıldığından dolayı orada ikametgah eden fazla bir ATİK taraftarıda yoktu. Var olanlarda kopuş ve ayrışmadan dolayı saflarda değildi artık. ATİK Avrupa’da Turgut Kaya´ya özgürlük ve Türk devletine iadesine karşı „Siyasi tutsaklara özgürlük“ şiarı ile kampanya başlatmıştı.

Avrupa`nın her tarafından onlarca taraftar Atina´ya gitmişti, onlarca arkadaş bir değil birkaç kere gitmişti. Almanya Güney’den bir grubun daha gitmesi gerektiğini öğrenince, telefonlaşmalarla bir grup daha organize edildi, gideceğimi söylediğimde gelen diğer arkadaşlarıda duyunca daha bir memnun oldum. Grup şu kişilerden oluşmakta idi. ULM den Dursun abi, Memmingen’den C…., Augsburg dan H….,Stuttgart dan ben. Dışardan bakıldığında Muhtar ve azaları dememek elde değildi. Tam anlamıyla ihtiyar heyeti gibiydik. En az 30 yıldır Mücadele alanlarından tanıdığım bu yoldaşlarla Yunanistan’ a araba yolculuğu yapmanın tadına doyulmazdı tabii ki.

Ulm’de buluşup H….. de Augsburg dan aldıktan sonra Dursun abinin H…..e takılmaları daha ilk anda bizi kahkahalara boğdu. 2000 km lik yolda kah politik sohbetler, kah H…..n Heycanlı anı anlatımları,Dursun abinin, H…..e şakaları Atina’ya nasıl gittiğimizi anlamadık desek yeridir.

Dursun abi ile Politik meseleler üzerine çok güzel sohbetler ettik, politik da ki ustalığı, Marxsist siyasetde ki yetkinliği, konulara hakim oluşu göz dolduruyordu adeta.

Atina’ya Syntagma-Platza vardıgımızda öğlen vakitleri gibiydi.Arkadaşları bulup biraz Sohbetden sonra, Genc Kadın yoldaşlar kampanya hakkında bilgilendirme yaptılar,orada bulunanların çoğu genç kadın yoldaşlardan oluşmakta idi. Ihtiyar heyetini görünce „bunlar burada ne arıyorlar dediklerini“ hissettik adeta…

Bir iki gün sonra bu guruba A yoldaş da dahil oldu. Artık ihtiyarlar genç bir kadın arkadaş öncülüğünde bir eylem grubu oluşturmuslardı. Hiç birimizin yunancası yoktu,dolayısı ile iletişim dilimiz Ingilizce idi. Genc kadın yoldaşlarda doğal olarak propaganda yapan, ne istediğimizi

Atina halkına anlatan, doğal önderlerimizdi.

Atina Syntagma-Platz’ daki standın başındaki arkadaşlar hariç en az 3-4 Grup oluşturmuştuk. Her grup 4-5 kişiden oluşmakta idi. Bir grup Televizyon işgali, diğer bir grup Atina’nın en turistik (ismini hatırlayamadım)alanlarında diğer bir grup, sendikalarla görüşme gibi planlamalarla Turgut’ un Türkiye’ye iadesini durdurmak için başta genç Kadın yoldaşlar olmak üzere canla, başla mücadele ediliyordu.

Ihtiyar heyeti birbirine takılmayı hiç bırakmıyordu. “yoldas başına güneş geçer. Aylardan Ağustos, eyleme sen gelme stand yerinde kal“ gibi içten, samimi, birazda korumacı bir tavırla sağlığı iyi olmayan arkadaşları uyarıyorduk. Gittiğimiz bir Turistik mekanda pankartlarımızı açıp, konuşmalar yapılmaya başladığımızda polisin ihtarı ile karşılaştık. Orayı terk etmemiz gerektiğini, etmezsek gözaltı yapacağını genc kadın arkadaşımız bize iletti. Genc kadın arkadaş; ”ne diyorsunuz?” diye görüşümüzü sorduğunda.Dursun abi; insiyatif senin yoldaşım! Sen ne dersen öyle yapalım dedi…Genc kadın arkadaşımız da „ direniyoruz o zaman dedi “Polisin müdahalesi gecikmedi ben, Dursun abi ve Genc kadın yoldaşımızı gözaltı yaparak karakola götürdüler. Ekonomik krizle cebelleşen Yunanistan’ın her yerinden fakirlik, yoksulluk fışkırmaktaydı. Karakolda olduğumuz saatler içerisinde karakolu en cok ziyaret edenlerin seyyar satıcılar olduğuna tanıklık ettik. Polise tuvalet ihtiyacımız var. dediğimde, parmağıyla tuvaleti işaret etti. Penceresiz bir yer olan tuvalette ampül olmadığını söylediğimde el-kol la bizde böyle kullanıyoruz dercesine serzenişde bulunduğunu çıkarttım.

Evet, Yunanistan`a vardığımızdan itibaren ekonomik kriz’in izleri o kadar belirginleşmiş ki her adımda hissetmemek elde değildi.

Yaklaşık 4-5 saat gibi bir süre sonra kimlik kontrollerinden sonra serbest kaldık..karakola kadar yansıyan fakirlik görüntülerinin Dursun abi ile epey sohbetini yaptık…

7-8 gün çabuk geçmişdi, geri dönüş için bir planlama yaptıktan sonra yola koyulduk. Hepimiz geri dönüş yolu için Deniz sahilinin iyi olacağı görüşünde anlaştık. Bunu da en çok isteyen Dursun abi idi. Mola verirken, denize girme gibi bir fantazi ürettik kendimize bunuda uyguladık.

Ancak navigasyonun çalışmadığı dağlara tırmanırken „H…. bu senin düşüncendi, nerden çıkarttın ? Bırakmadın bildiğimiz yerden gidelim“ deyişi, H…. yüklenişi hala kulaklarımda.

En az 1,5 gün daha gec eve varışımızı kimseye anlatmamaya sözleştik. Son olarak Münih mahkemesinde karşılaştığımızda, çocuklarına ve M…. yoldaşa çoktan anlatmışdı bile Dursun Abi…

H…..e takılmayı da hiç elden bırakmadan.

Dursun abinin yakalandığı amansız hastalığa yenik düştüğünü öğrendim bugün. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. ATIK ailesinin, Dursun abisi….anıların biz yasadığımız müddetçe bizlerle olacak,

Hoşçakal sevgili yoldaşım…

Hoşçakal Dursun Abi…

Stuttgart’tan İ.

25.02.2021

2548

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Sayfalar