Cumartesi Mayıs 18, 2024

Dört Duvar Arasında Direnenler Dışarıdakiler İçin İnat Etme Manifestosudur

Yıllardır Sosyal medyada zindanları gündemde tutmak için güncel zindan haberlerini dışarıya ulaştırıp tutsak aileleri ve zindan arasında köprü olma misyonu ile tanınan bir hesapsınız. “Rojevazindanan” ismi ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Twitter, instagram ve Facebook gibi geniş kesimlerin kullandığı bu mecraların hepsinde aynı anda aynı haberleri paylaşmanız da ayrıca emek isteyen bir çalışma. Biz Kaypakkayahaber sitesi olarak kitlesel refleks ve duyarlılık yaratmaya çalışan bu hesapları daha da iyi tanımak babında bir röportajı gerçekleştirmek istiyoruz.

Kaypakkayahaber: Böyle bir hesaba neden gerek duydunuz ve ne zamandan beridir varsınız?

 

Rojevazindanan: Uzun zamandır 2015 yazından sonlarından beridir bu isimle dediğiniz alanlarda paylaşımlar yapmaktayız. İlk başta böyle bir amacımız ve geniş kesimlere seslenme gibi niyetimiz yoktu. Yanımızda bulunan fotoğrafları taratıp instagrama yükleyerek kalıcılaştırmak, paylaşmak ve kaybolmalarının önüne geçmek istedik. Zamanla başka tutsak aileleri de ellerindeki zindan fotoğraflarını bizimle paylaşarak arşivimize katmamızı istediler.  Bunun yaygınlaşması ile arşivimiz zenginleşti, takipçi sayımız genelde tutsak ailelerinden oluşarak kalabalıklaştı.

Fotolardan ziyade gelen mesajlara da paylaşmaya çalışırken akabinde zindanlardan gelen baskı ve işkence haberlerini de tutuklu aileleri, duyarlı kesimlere ve basınla paylaşmaya başladık. Haberler, mesajlar, tutsak ailelerinin bizimle paylaşımları arttı. Aileler ile bağlar güçlenirken basınla da sürekli dirsek temasında olduk ve ister istemez sıradan bir hesap görüntüsünden ve muhtevasından uzaklaşarak bizim üzerimize çok farklı sorumluluklar ve görevler yükledi. Zindanlardaki Tek kişi artık üstesinden gelmemeye başlayınca Ben Müslüm Aslan ve Yılmaz Akyüz arkadaş gibi tutsak ailesi ve zindanda kalmış, oradaki hayatı, dünyayı, ruhsal gerçekliği ile bilen birkaç arkadaş daha baktık. Ve nerede ise   sürekli online kalan, zindanlar hakkında basının işlediği ve aileler aracılığı ile tutsaklardan gelen tüm gelişmeleri yansıtıyoruz.

Kaypakkayahaber:  Peki ne   tür engellerle karşılaştınız?

Rojevazindanan: İçerideki baskıları yansıttıkça ve dışarı ile buluşturup kamuoyu ile paylaştıkça baskı ve işkence uygulamaları sahiplerinin de tepkisi ve engellemeleri ile karşı karşıya kaldık. Hesap açıldığı günden bu yana 3 sefer instagram hesabımız kapatıldı malum cephe tarafından. İnsanlar hesabımızı takip ediyor diye soruşturmalardan geçtiler.  Başka şeylerden dolayı gözaltına alınan tutsak ailelerine sorguda sorulan ‘siz bu hesabı’ takip ediyor musunuz sorusu ile onların şahsından şu mesaj verilmek istendi. ‘O hesabı takip ederseniz başınıza geleceklere de hazırlıklı olun. En son aracılığımızla bir aile kendi evlatlarına yapılan baskıları ve işkenceleri bir gazeteciye anlatırken gazetecinin telefonu dinlenmiş ve ‘kışkırtıcı haber yapmak ve örgüte üye olma ‘iddiaları ile yakalandı. Bu vb. birkaç olayın basına yansıması ister istemez ilişkide olduğumuz birçok aileyi korkuttu.

Hesapları kapanınca kaldığımız yerden devam etmek zordu. Fakat bir kere bizden beklentiler içinde olan aileleri ve tutsakları düşünmek azmetmeye sebep oluyor, güç ve inatla yine sürdürme kararlılığı içine sokuyordu. Dört duvar arasında direnenler dışarıdakiler için inat etme manifestosudur. İmkansızlıklarda bedeniyle göğe uzananlara bakınca bu kadar imkân arasında umutsuzluğun ve pes etmenin yeri yoktur.

Kimlerin bu sosyal medyada bu hesaplarla ilgilendiğini bilen baskıcı, yıldırmak isteyen bu sistem bize de örgüt propagandası ve anti- demokratik, dikta sistem sahiplerine hakaretten soruşturmalar ve davalar açtılar.  Yani hem takip edenler korkutulurken, sosyal medyayı zindan cephesi için işler durumda tutmak isteyen bizlere de uzandılar. Bu gibi engellemeler ile karşılaşacağımızı tahmin etmemek mümkün değil. Bilmek bize sabretmeyi ve düşsek de kalkmayı öğretti. Hesapların kapandığı ve Türkiye’den kısıtlandığı yerden devam etmeyi öğrendik.

Kaypakkayahaber: Son zamanlarda en size yansıtılan ulaştırılan ve üzerinde durduğunuz zindan sorunları nelerdir.

Rojevazindanan: (Rojevazindanan Admini Müslüm Aslan yerine Yılmaz Akyüz söze karışarak cevaplıyor)

Hemen hemen her gün zindanlara uygulanan baskılar ve işkence haberleri ile karşılaşıyoruz. Hücrelere yapılan zamansız baskınlar ve tutsağın içinde bulunduğu hücre içinde baskılarla kurallarla, dayatmalar ile oradaki yaşamı çekilmez hale getirerek tutsakğı teslim alma, iradesizleştirmeye çalışmaktadırlar. Askeri sayım 12 Eylül döneminde tutsaklara dayatılan bir uygulamadır. Uygulamak içinde dünyanın işkencesini yapmışlardı. Askeri sayım dayatılmakta, telefonla görüşmelerde   tekmil dayatılmakta, telefonla konuşurken Türkçe konuşmaları istenmekte, görüşler bir saat olması gerekirken keyfice kısa tutulmakta, havalandırmaya çıkışta sorunlar çıkarılmakta, ortak alanlarda tutsakların bir araya gelmeleri engellenmekte. Mektupların gelmesi, gitmesi, kitapların tutsaklara verilmesi ve Kürtçe kitaplar için sorun çıkarılmakta.  Gelen elbiselerin rengine karışılmakta, sayılı verilmektedir. Tutsakların birbirini görmesi engellenmekte, herhangi bir yerde karşılaşmaları durumunda birbirlerine selam vermeleri bile kaba dayak ve cezalarla karşılık bulmaktadır.

 Kısacası yaşamı oluşturan her detay zorluklar ve baskıyla örülmüştür orada.  Bunlar geçmişten beri olan ama son süreçlerde dozunun artırıldığı her zindanın uğraştırıldığı bilindik uygulamalar.

Burada şunu belirtmek istiyorum. Hangi tutsağın ailesi nerede ise tutsak aileden binlerce kilometre uzağa götürülmüştür. Bu durum yıllardır böyle. Tutsak ailesinden izole edilirken ekonomik sorunlardan dolayı tutsağın yanına gidememektedir. Uzaklara götürülerek aileye de ceza verme ve politikası yıllardır var.  Tutsak ailesine yakın gelmek için ne kadar dilekçe vermiş ise de sudan bahanelerle ret edilmektedir.

           

Kaypakkayahaber: Gündeminize şu son dönemlerde birincil derecede önünüze koyduğunuz en can alıcı sorun hangisi bunlardan ve özellikle çözüm bulunmasını istediğiniz?

 

Rojevazindanan: Tabii ki hasta tutsaklar diyeceğiz. Zindan koşullarından, yıllarca baskılara karşı ve cezaevinin koşullarının düzeltilmesine dair uzun süreli girilen grevlerin belirtileri yıllar sonra önemli rahatsızlıklarla, hastalıklarla kendisini açığa çıkarmaktadır. Bunların tedavisi yapılmamakta ve tedavisi zindanda mümkün olmayan birçok hastalığa yakalananlar var.

 Cezaevinde kalamaz ciddi durumlarına rağmen de içeride tutulmakta ve ölüme terk edilmektedirler. Bu son yıllarda ihmalkarlıklar sonucu onlarca tutsak hayatını kaybetti. Bu resmen infazdır. Uzun sürece yayılmış, acı çektirilerek yavaşlatılmış infazdır. Hastalıktan ötürü dışarıda tedavi olması için bırakılanlarda artık tedavisi mümkün olmayan hastalıkları ilerlemiş ve dışarıda yaşamını yitirsin diye ince şekilde ayarlanarak salınan tutsaklardır. Yaşından ötürü artık hiçbir ihtiyacını karşılayamayan ve hasta olanlar var. Bunu tarafsız ve ilerici basın defalarca dile getirmektedir. Fakat bu işin sorumluları sağıları oynayarak bu insanların yaşamlarını yitirmelerine bir politika gereği göz yummaktadırlar.

 

Özellikle son zamanlarda hasta tutsakların yanında en önemli başka bir sorun da.  DGM’ lerin verdiği müebbet cezalarını bitiren tutsakların infazların yakılması ya da cezaevinde kurulan bir komisyonun tutsaklara dayattığı pişmanlık yasalarını kabul etmemelerinden, zamanından protesto amaçlı girdiği grevleri, attığı bir sloganı, inanılır gibi değil elektriği fazla harcamaları, bir mektupta belirttiklerinden ötürü vb. vb. birçok sudan sebepleri öne sürerek zaten haksız ve adil olmayan o cezaları bitiren tutsakları salmamaları son zamanları dayanılmaz bir işkenceye çevirmeleri de çok önemli bir sorundur.

Zindan hayatını yaşayanlar bilir. İlk girdiğin dönemler sancılı, alışma evreleridir. Son zamanlarda geçmeyi unutur adeta.  Sistem bu uygulamaların tutsak bünyesinde ne tür tahribatlar yarattığını bildiğinden en zalim olana başvurur. Şu söyleşiyi yaptığımız vakitte arkadaşım 30 yılını dolduran İzzet Sevilgen’in tahliyesinin 3 ay ertelendiğini söylüyor. Aileler 30 yıl o güne hazırlık yaparlarken hem ailenin psikolojisi ile oynanmakta hem de tutsağınki ile….

  Tutsak ailelerinden ve duyarlı kesim ve kamuoyundan özellikle hasta tutsaklar ve infazların yakılması, cezaların 6 ay daha uzatılması ve her 6 aydan sonra yine o komisyonların verdiği ve vereceği kararların teşhir edilmesini, bunun için tepkileri ile zindanların sesi olunmasını istiyoruz. Örgütlü ve ciddi bir tepki geri adım attıracaktır. İki kez üst üste haksızlık yapılmasına insanların ruhsal yapıları ve hayatları ile oynanmasına izin vermeyelim. Bu haksızlıklara karşı durumak insani görevidir.

 

Kaypakkayahaber: Peki kendinizi sosyal medyada zindanların sesi olma konusunda yeterli görüyor musunuz?

 

Sosyal medya yararlı, amaçlı ve etkili kullanıldığında bomba etkisi yaratır. Peki bu şekilde biz istenilen ölçülerde miyiz, kuşkusuz ki hayır. On binlerce aile var ve onlara ulaşmak sorun ve zaman ister. Diğer yandan siyasi partiler ve insan hakları dernekleri, duyarlı kesimlerle sağlam ve kalıcı bağlar kurmak açısından istenilen aşamada değiliz. Ama nerede ise zindan haberlerini yapacak tüm gazetecilerle ilişkilerimizin olması iyi, gelişkin yanımızdır. 2016 kasımında tutuklu derneklerinin kapatılması zamanında da rolümüzü, sesimizi duyurma anlamında iyi yerine getirdik. Ama içeriden gelen haberler ve çözüme kavuşturacak mecralara ulaşma, tepkileri yumruk hâline getirip bir kanala akıtma, etkili kılma konusunda yetersiziz. Diğer yandan insanlarımızın zindan haberlerini ve gelişmelerini öğrenmek için bizim hesaplarımızı hatırlayıp oranın onlara cevap olacağını düşünmeleri, bizim bir aşama katettiğimizi göstermektedir, yetersizliklerimize rağmen. Biz bunların bilincindeyiz ve aşmak için daha çok emek vermemiz gerekiyor. Emek, sorumluluğumuzu daha da güçlü, kalıcı ve güzelleştirecektir.

Kaypakkayahaber: Teşekkür ediyoruz size. Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?

 

Rojevazindanan: (Müslüm Aslan-Yılmaz Akyüz) Bize kendimizi anlatma imkânı tanıdığınızdan ötürü biz teşekkürlerimizi sunuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

 

 

 

 

2201

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Kaypakkaya haber

kaypakkaya haber

Son Haberler

Sayfalar

Kaypakkaya haber

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

Sayfalar