Cuma Mayıs 17, 2024

Devrimin İşçisi Dursun Çaktı Yoldaş’a...

Ölümün yaşamın yoldaşı olduğunu bilmeme rağmen, yoldaşlarımızın ölümlerinin arkasından kalem oynatmak, söz etmek bana hep ağır gelmiştir. Düşmanla savaşarak ya da ağır hastalıklar nedeniyle erkenden yitirdiğimiz, toprağa verdiğimiz onlarca yoldaşın arkasından çok bildiri yazdım. Ama yoldaşları anlatmak bana hep zor gelmiştir. Dursun yoldaş’ta onlardan biridir.

Dusun ile 25 yıl önce tanıştım.  Bir çok defa evine uğradım. Çok sık görüşmedik. Maddi olarak sıkıştığımda ve kendisine söylediğimde asla ikiletmedi. Ara sıra telefonlaştık. Hastalığını duyuncada telefonda konuştum. O öleceğini biliyordu. “Sonucu biliyorum. ... Bir çok yoldaşı uğruladık ...  Ama direneceğim” demişti. Sonucu bilmesine karşın umudunu yitirmemişti. Önemli olanda buydu. Umut, yaşamla ölüm arasında yaşamın ve dik durabilmenin kaynağıydı.

Dursun yoldaşı yitirdiğimizi öğrendiğimde, “kötü bir zamanda gitti. Pandemi olmasaydı onu sonsuzluğa uğrulayacak, Avrupa’nın her yerinden en az 5-10 bin kişi olacaktı” demiştim. Bu bile Dursun’u anlatmaya yeter diye düşünüyorum. Pandemi önlemlerine rağmen, Avrupa’nın her yerinden taziyesine iki gün içinde 1500 aşkın seveni gelirken, cenazesine “100’den fazla kişinin katılmasına izin yok” ricasına rağmen, 500’e yakın seveni katılmıştı. Devrimci halk insanı olarak yaşamayı başarmanın bir muhasebesiydi bu kitlesel yoğunluk.

Ekonomik durumu iyi sayılırdı. Evi bütün yoldaşlarına açıktı. Mütevazi ve paylaşımcı biriydi. Bu hemen hemen bütün devrimcilerde vardır. Devrimci olmanın ve ölene kadar devrimci kalabilmenin de temel kıstaslarından biridir diye bilirim. Alçak gönüllülük ve paylaşımcılık yoksa, devrimci kalmak zordur. Alçak gönüllülük kendinden bir şeyler katmak ve karşılık beklemeden verebilmektir yoldaşlarına ve yoldaşlarını her zaman öncellemektir. Aynı zamanda ideolojik olarak davana bağlılık ve onu sürdürmektir.

Sevgili Dursun yoldaşın alçak gönüllülüğü, mütevaziliği, paylaşımcılığı; kapitalizme karşı direngen bir mücadele, sosyalizmi ise her yerde her alanda savunusuydu. Devrime ve devrimciliğe karşı duyarlılıktı. Anti-komünistlikten nefretti.

Bu nedenle de, her şeyi yoldaşları ve inandığı devrim içindi. O ücretli bir işçi değildi, ama yaşamıyla, mücadelesiyle bir proleterdi. Kaypakkaya’nın proletarya önderliğinde devrime ve sosyalizme olan inancı ona, sarsılmaz bir duruş katmıştı.

Onun devrimci proleter duruşu ve yaşam biçimi, ailesine ve çocuklarına da örnek olmuştu. Bütün devrimcilerin Dursun’dan öğrenmesi gerkenlerin başında; çocuklarını ve yakın çevresini kendi davasının yoldaşı yapabilmesidir. Çoğu devrimcilerin başaramadığını Dursun yoldaş başarmıştı. Bu, çok özel bir meziyet istemeyen, ama, sözüyle yaşamıyla devrimci olabilmenin ve de proleterce yaşamanın, düşünebilmenin eylemleriyle birleştirmesini başarmasında yatmaktadır. Kapitalist sistemin insanları sersemleştirdiği, uyuşturduğu, oradan oraya savurduğu koşullarda elbette kolay olmayan devrimci yaşam ve duruş biçimidir bu.

Dursun, herkes gibi üzülür ve kaygılanırdı. Kaygıları ve üzüntüleri daha çok partisiyle ilgiliydi. Bölünmeler, ayrılıklar onu hep üzmüştür. Ama o her zaman doğruların yanında yer almasını da bilmiştir. Bu, onun yukarıda saydığım özelliklerinden kaynaklanıyordu. Her devrimci de olması gereken, devrimci bir inadı da vardı. Her şeye “eyvallah” demezdi. Sorgular ve bunun sonuncunda bir karara varır ve inandığı doğrultuda yürürdü.

Devrimci yoldaşlarını da geçici yol arkadaşlarını da iyi tanıyordu. “Geçici yol arkadaşı” olanlara sıcak yaklaşmıyor, bunların davaya zarar verdiğine inanıyordu. Proleter yaşam biçimine sahip olmayan küçük burjuva devrimciliğin “lafazanlığına” inanmıyor ve güvenmiyordu. Bu yanıyla da o komünist önder Kaypakkaya’nın Çeliği’ni sulayanalardan biriydi.

Dursun, devrimcilerin birliğine de inanan ve olması gereken bir eylem olarak görüyordu. Asgari ölçüde de olsa demokratik hak ve özgürlükler için devrimcilerin bir araya gelemesini ve birlikte hareket etmesini, burjuvaziye karşı devrimin kazanacağı bir güçlü mevzi olarak görüyordu.

Hoçşakal devrimin işçisi Dursun Yoldaş! Uğurlar olsun! Enternasyonal proletaryanın devrim meydanlarında buluşmak üzere...

3642

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Sayfalar