Cumartesi Mayıs 4, 2024

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

Konunun önemi açısından gelişmeleri ciddi izlemek, ilkeli hareket etmek belirleyicidir. Siyaseten yanlış olan, ulusal hareketi yapısal gücü ölçeğinde değerlendirmektir. Ve buna karşın, bölgemizde ciddi bir güç olan Kürt ulusal hareketini bugünkü, sosyal, toplumsal ve örgütsel duruşunu belirleyen ideolojik olarak ele alınmamasıdır. Bir şeyler tatil edilince, ideolojik eksende sınıf duruşunda taşınan nitel farklılığı ortadan kalkıyor, duygusallığa dönüşmüş oluyor.  Öyle olunca izlenen siyasi, ideolojik, politik örgütsel hatlar birbirine karıştırmış oluyoruz.

Sınıfın öncü gücüyle, tüm çözümleri sınıflar mücadelesinde gören yapının niteliğiyle, başka yapılanmalar birbirine karıştırılmış oluyor. Böylece ilkeler ayakaltına alınır, silahlı güce, o gün güçlü olan devrimci veya ulusal hareket karşısında secde edilir, duygusal eziklik başlar.  Çünkü bizi belirleyen içerisinde yaşadığımız toplumsal sınıfların varlığı ve bu toplumsal ayrışmada yürüttüğümüz egemenlik mücadelesidir.  Her sınıf, devlet, ulus ve gruplar yürüttükleri mücadeleye temsil ettikleri sınıfın çıkarları, menfaatleri ve zafere varmanın yollarını nasıl geliştiririm politik manevralarıyla taktik ve stratejik duruşlarıyla tavır alırlar. Bunda anlaşılmaz bir şey yoktur. Her şey açık.

İşte tam bu noktada Kaypakkaya 45 yıl öncesinden bu gibi tartışmaları enine boyunu yürüttü. Türkiye, Kürdistan devriminin strateji ve taktikleri buna uygun izlenecek devrimin yolunu belirledi. İdeolojik, siyasal, politik belirlemeye uygun örgütsel yapı oluşturdu. Ülkenin içerisinde bulunduğu sosyoekonomik tahlilini yaptı. Yaptığı programatik tahliller sonucu; halkın dostları kimlerdir, düşmanları kimlerdir sorusuna açıklık getirdi. Partinin öncü gücünü, temel gücünü,  bu güçlerin temel ittifak üzerinde oluşacak demokratik halk iktidarının niteliğini, özünü tahlilde bulundu. İşçi -köylü temel ittifakına dayanan, bunun üzerinden yükselecek gerilla savaşı sonucu kurtarılmış alanlar, kızıl siyasi üsler kurulabileceğini önemle vurguladı. Kızıl siyasi üsler kurulmadan devrimden menfaati olan sınıflarla HALKIN BİRLEŞİK CEPHESİ'nin kurulmasının imkânsız olduğunu, uzun tartışmalar sonucu netleştirdi.

Dönemin revizyonist sapmalarıyla yaptığı tartışmalarda "eylem birliği nedir, güç birliği nedir, ittifak yapmak ne anlama gelir ve bunların arasındaki nitel farkları cevapladı, açıklığa kavuşturdu. Biz de bu güzergâh üzerinde yolumuzu belirlemiş, bu belirlemenin doğruluğuna inanıyoruz. Maoistlerle diğer devrimci güçleri birbirinden ayıran temel konulardan biri de Halk Cephesine bakış açısıdır. Bu temel kavranmadan cephe sorununu doğru kavrayamaz, ele alamaz, ilkeli uygun adımlar atamayız.

Şöyle ki, her şeyden önce halk cephesinde kimler yer alır, nasıl kurulur, halk cephesi kimin önderliğinde kurulur, temel ittifak gücünü nereden alır sorularına kısaca açıklık getirmek gerekiyor.

-)Halkın birleşik cephesi proletarya partisi önderliği altında kurulur. Bu ilkesel olmazsa olmaz sorunumuzdur.

-)Temel ittifak gücünü, işçi -köylü temel ittifakından alır.

-) Kızıl siyasi iktidarlar ve kurtarılmış bölgeler bu ittifak temeline bağlı kalır.

-)Proletarya partisi kızıl siyasi iktidarları işçi köylü sınıfının temel ittifakı üzerinde şekillendirir, kurar.

-) Faşizmin yıkıldığı alanlarda, bölgelerde halk iktidarının özünü oluşturan yapının temel tuğlaları harçlarla örülür. Ama hala halk iktidarını bizimle oluşturacak olan küçük burjuvazi ve milli burjuvazinin sol kanadı bizimle birlikte hareket etmez. Bizim kurduğumuz kızıl siyasi iktidarlara kuşku ve kaygıyla bakarlar. Sürekli fikir değiştirir, gidiş gelişler yaşarlar. Düşman zayıfladıkça, biz güçlendikçe bu ara sınıflar bizden yana olmaya, bizimle beraber hareket etmeye başlarlar. Bizim gerilediğimiz, zayıfladığımız dönemlerde kolayca bizden uzaklaşarak, menfaatlerini garanti altına almayı, saf değiştirmeyi esas alırlar. Özellikle milli burjuvazi karşı devrimin safına dönem dönem geçer. Emperyalizme göbekten bağımlı komprador kapitalizm ve yarı feodal yapının temsilcileriyle işbirliğine girer karşı devrimci karakter kazanır.

İşgal şartlarında ise bu konumlanma değişebilir genişleyebilir.  O günkü şart ve koşullar yürütülen mücadele biçiminde değişiklikler gerektirir. Özellikle bu durum günümüz Kürdistan ulusal kurtuluş savaşına uygunluk göstermektedir. Bundan kaynaklı biz stratejimizde değişiklik yapamayız. Halk cephesi devrimin üç silahından biridir. Bu olgunun taktiksel eylem birlikleriyle faşizme karşı ittifaklarla bir alakası yoktur, olamaz da. Döneme uygun eylem birlikleri, ittifaklar mutlaka yapılmalı ve faşizme, emperyalizme karşı mücadelede bu zorunlu ve gereklidir.  Kalıcı bir kuralı ve bağlayıcılığı yoktur.
Halk cephesi oluşumunda ise mutlak uyulması gerekli bir kural vardır. Ortaklaşa çıkarılan bu programa imza atan tüm güçlerin uyması bir zorunluluktur. Burada gereksiz yorumlamaların ve açıklamaların yeri yoktur. Sorunu o tarafa bu tarafa çekmeninde bir yararı yoktur.

Askeri faşist darbe sonrası, 1981’de bazı devrimci ve Kürt ulusal kurtuluş hareketinden oluşan böylesi bir tavan örgütlenmesi yapılmış, denenmiş ve fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Biz de bu toplantılara gözlemci olarak iki kere katıldık. Birinci toplantıya gözlemci katılan yoldaşlarımızın karar verme yetki ve sorumlulukları bulunmamaktaydı. Yurtdışı düzeyinde toplantıya katılınmış, oluşuma iyimser temelde fikir ifade edilmiştir.  Bunun partimiz genelinde bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Daha sonra 1982 Kasım ayında merkez komitesi adına Ortadoğu’ya giden yoldaşımız, böylesi bir oluşumun yanlışlığını, sebeplerini ve anlayışımızı açıklayarak devrimci güçlerle her zaman eylem birliği içerisinde olacağımızı ajitasyon ve propaganda da serbestliğin temel ilkemiz olduğunu açıkladı. Bugün de aynı anlayışımız devam etmektedir. O dönem, bu tavrımızı merkezi bir açıklamayla kamuoyuyla paylaştık.

Bugüne gelince, halen aynı yöntem hataları yapıldığı görüşündeyim.  Halkın birleşik cephesi ne anlama gelir, bizim görüşlerimiz nelerdir? Sorusunu doğru kavrayarak, özümseyerek bilinçli savunmalıyız. Eğer ki, sorun doğru özümsenip bilince çıkarılarak savunulmazsa ciddi hatalar yapılır, bakışımızda dumura uğrama görülür. Geleneğin proğramatik resmi görüşleriyle, atılan imzanın tezatlık taşıdığı açık görülmektedir.

Kürt ulusal kurtuluş hareketinin, jeopolitik konumlanışı Kürdistan’a uygunluk gösteriyor. Ancak, bu bizim Kürt ulusal kurtuluş hareketinin izlediği kronolojik yolla aynı rotada hareket edeceğiz anlamını bize yükleyemez. Proletarya partisi kendi çizdiği rotada, kendi bildiği güzergâhta hareket eder, kararlılıkla yoluna devam eder. Devrimin dostlarını bilir, doğru tahlilde bulunur, onlarla eylemde birlik ajitasyon ve propaganda da serbestlik ilkesi üzerinden faşizme karşı mücadeleyi yükseltmeyi hedefler, gelecekte oluşturulacak işçi-köylü temel ittifakı zemini olan Halkların Birleşik Cephesi’nin yolunu döşer. Uzun vadeli mücadele içerisinde izlediği siyasi, politik ve ideolojik güzergâhta başarılara imza atar. Yanlış çizgi, yanlış politik akımlarla ideolojik mücadelesini asla ertelemez, yavaşlatmaz, duraksatmaz. Sekterizme, adam sendeciliğe, liberalizme bu mücadelede özellikle hassasiyet gösterir. Kazanıcı ve iknacılığı esas alır.

45305

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar