Cumartesi Mayıs 25, 2024

Darbeye hazır mıyız?

La benim fikrim avrat bir teşti ekmek pişirmeye razı olsa da ailemizin tüm yaşantısı çağdaş kölelikte / patronlarda / kurtulsa diye çalışırken bu Marmaranın sömürgeciliğe entegre olmuş iş kollarında patronların yaşam mücadelesine karşı  işçilerin patronlarla kurduğu duygusal bağ beni baya etkiledi ya.

Neyse aman zaten gündemimizde lenizmle, maozmi tarih sahnesinde ortaya çıkaran işçilerin koşullarındaki farklılıklar da değil.

Gündemimiz darbeye hazır mıyız ?
Aslında:
Gündeme göre de uçuk bir konu.
Hatta herkes çözüm sürecine, akp' ninde askerlerle girdiği dostluğun ilelebet süreceği izlenimi vermesine / seçimlerden de alacağı zaferin bilinciyle de yarattığı gündemlere / kilitlenmişken....
Gine de  olsun.
Var mı cebimizde darbeye karşı bir plan ?

Helede ki proletarya köylüyle burjuvazinin çelişkisinden kaynaklanan darbelere göre değilde burjuvaların kendi arasındaki çelişkilerinden kaynaklanan darbeye karşı var mı cebimizde bir plan ?

İstedim ki bu yazımdan da buna bir değinem.

Varsa da burjuvaların kendi arasındaki çelişkilerinden kaynaklanan darbeye karşı bir  planımız bu planın da ne olduğunu soram ?

Soruncada:

Gelin en iyisi ilk önce bir darbe olsa insanların hayatlarında neler değişir ona bakalım.

Her şeyden önce bir darbe olsa rayına oturan kemalizmle akp gericiliğin karşısında toplumsallıktan kopan azınlıklar, işçiler.... yeniden kendilerini toplumun bir parçası olarak görürler / Gezide kitlelerin mustafa kemalin askeriyiz diye bağırmalarını hatırlayalım/

Dincilerin elde ettiği haklardan da geriye dönüş olmaz.

Askerlerin elinde uygulanır hale geldiğinden mezhepler, dinler, azınlıklar, işçiler.... emevice, işidce.. hareket edenlerin  kontrol altında olduğunu hissederler.

Toplumdaki kutuplaşma, kaos ortadan kaybolur.

Her şey bir plana, düzene girdiği hissi toplumda uyanır.

Bir süre sonra darbeyle  kaybolan kürtlerle  diyalogda  yeniden yaratılan ama daha güçlü daha planlı, düzenli halkada güven veren bir uzlaşma olan askerlerin eliyle de yeniden hayata geçer.

Tabi ki tüm bunları söylerken de  burjuva eliyle gelen bu toplumsal barışmanın da bu kadar basit sevgiyle vede  bir andan da gerçekleşmeyeceği kesindir.

İşte benim bahis ettiğimde bu.

Biz elimizde böyle bir darbenin yaratacağı acılara ve de ondan sonraki ortaya çıkacak toplumsal koşullara göre de elimizde bir plan var mı ?

Böyle değerlendirip, böyle de sorduktan sonra baktığımda elimizde böyle bir darbeye / ve yaratacağı toplumsal yapıya /  karşı bir planımızın da olmadığını görüyorum.

Öyleyse ?

Bence:

Her şeyden önce  böyle bir darbenin toplumda ortaya çıkan kutuplaşmaları ortada kaldırarak ve de kürtlerle de görüşmelerin devam edeceğini de unutmayarak bu süreçte devrimci arkadaşların aşırı şekilde zararlı çıkmaması için gereken her türlü teptiri almamız gerektiğini düşünüyorum.

İlk önce koşullarımızın haddinden fazla zorlaşacağını her türlü hak kaybı da her yerde gereğinden fazla uğrayacağımızı ama bunu da yaşamak zorunda kaldığımız faşizmin doğal bir hali olduğunu görerek en ufak şeyler için arkadaşlarımızın canına mal olabilecek girişimlerde bulunmamamız gerektiği bilincine ulaşmalıyız.

Dergi yoksa yok,

Günlerce görüş... günlerce de  hücrelerde çıkma yoksa yok.

En ufak kırıntılarda hatta arkadaşlarla bir araya geldiğimiz en ufak anlarda bile komunel bir yaşamı yaratabilme bilincini kazanmalıyız.

Tüm istençlerimizi tüm insanlarında kabul edebileceği insani gereksinimlere indirgemeliyiz.

Çeriler de bunları yaparken dışarıdan da bu insani istençleri her şeyden önce enternasyonalist bir davranışla tüm dünya proletarya köylüsüne ulaştırmalıyız.

Bilmeliyiz ki:

Toplumdaki bıkkınlığı, kaosu, kutuplaşmayı.....  ortada kaldıran darbenin yarattığı uyuşuk barışıklıkla hareket eden insanların ortaya çıkardığı toplumsal tepki eksikliğini böyle giderebiliriz.

Sorunlarımıza da böyle çözüm bulabiliriz.

Tüm açığımızı enternasyonalist dayanışmayla giderdikten sonra da tüm dünyadaki proletarya köylünün gözünde meşrulaşmış olmanın gücüyle de ve bu meşrulaşmanın da çeriye olan yansımalarını da nicel bir yapılanmaya giderek kendimizi yeniden hayata döndürmeliyiz.

İşte tüm bunları başardıktan sonra ve de acılar toplumu örgütlemede siyasi bir sonuç vermiyorsa  acılardan kurtulmanın da anlamı yoktur desturuyla hareket edebilirsek:

işte o an sadece darbelerde değil her türlü koşullar da başarıyla çıkmasını biliriz.

Peki böyle bir siyasi bilince sahip miyiz ?

Bekleyip göreceğiz.

Hatta neden bekliyoruz ki :

Yapmamız gerekenler için söylediklerim sadece darbe koşulları için mi geçerli acaba ?

74358

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

Sayfalar