Pazar Nisan 28, 2024

Dağların Ahmet’inden mesaj: “Mevcut düzenden kurtulmak isteyenin vakit kaybetmeye hakkı yoktur!”

Merhaba yoldaşlar;

Sizleri mutlak suretle yangına çevireceğimiz Vartinik kıvılcımını körüklediğimiz bu süreçte, partimiz önderliğinde zafere dek sürdüreceğimiz silahlı mücadelemizin kızgın ateşiyle selamlıyor, devrimimizin atar damarından akan siz genç yoldaşları TİKKO gerillaları adına kucaklıyorum.

Çürümüş mevcut düzenin her gün dünya halklarının kurtuluş mücadelelerinin lehine argüman üretme makinesine döndüğü günümüzde, devrimci mücadelede saf tutmaya dönük nedenlerimiz sürekli çoğalmaktadır. Gerek emperyalist ülkelerde artık gizlenemez bir şekilde ivmelenen hak gasplarına maruz kalan gençler, gerekse de ülkemiz gibi yarı-sömürge yarı-feodal veya sömürge ülkelerde emperyalizmin ve yerli uşaklarının saldırılarına maruz kalan gençler yüzlerini başka bir dünyaya çevirecek fazlasıyla nedenleri vardır. Düzen cephesindeki güncel gelişmeler bunları azaltmamakta, sadece çoğaltmaktadır.

Her yeni argüman, düşmanımıza beslediğimiz kini körüklemekte, mücadele azmimizi harmanlamakta ve daha büyük muharebelere girme cesaret ve cüretimizi güçlendirmektedir. Zira düşmana kin duymanın nedenleridir çoğalan. 2 Şubat 2011’de şehit düşen Sefagül Kesgin yoldaşın dediği gibi: “Düşmana olan kinimiz her hangi bir kin değil, sınıfsal bir kindir. İçinde tarihi, bugünü ve yarını görebildiğimiz oranda kudreti yarının teminatı, irade ve erdemimizin mayası haline gelir. Düşmana kin duymamız için binlerce, hatta on binlerce, milyonlarca neden sayılabilir.

Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin nedeni olduğu için; eşitsizliğin, köleliğin, baskı ve zulmün savunucusu ve uygulayıcısı olduğu için; ezilen ulusların, emekçi halkın tarihini, kültürünü, değerlerini yozlaştırmaya çalıştığı için; kadını erkeğin kölesi kıldığı için, metalaştırdığı için… Yani KARŞI-DEVRİMCİ olduğu için kin duyarız.

Soruyu tersinden sorduğumuzda verecek bir yanıtımız var mıdır? Yani düşmana kin duymamamız için bir neden var mıdır? Öyle ise, bu kadar köklü/güçlü nedenleri derinleştirelim, büyütelim ve örgütleyelim.”

Nedir ki gerçek yegâne alternatifi her ezilen göremiyor; zira bilgi dışarıdan gelir. Bundan dolayıdır ki kitleler cephesinde bu alternatifi bulmak her zaman kolay değildir. Burada, “burjuva sosyalizmi” tarifinden etkilenmiş gençlerin yaşadıkları kırılmaları giderme hususunda oldukça yoğun ideolojik bir mücadele yürütmek gerekir. O halde, yürüttüğümüz pratik faaliyet içinde teorik olarak derinleşeceğiz ve pratiği düşünsel olarak anlamlandırabildiğimiz oranda da ideolojik olarak çelikleşeceğiz. Bununla birlikte henüz sorunlarının bilincine varmamış genç yığınların bilinçlendirilmesi için anın görevlerine her zamankinden daha fazla sarılmak ve kavgada ısrar etmek gerekir. O halde kaygılarımızı atacağız ve devrimci pratiğe her zaman daha çok, daha ileriye ve daha hızlı atılacağız.

Genç, yarını devrimci ellerle yarattığı ölçüde emeğinin sahibi olur. Aksi halde bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde ama öyle ya da böyle iradesiyle burjuvaziye teslim etmiş olduğu yarının bir kölesi olmaya mahkûmdur. Geleceğini yaratmayanın geleceğini başkası yaratır. Biz komünist devrimciler, ezilenlere gelecek yaratmıyoruz. Onların kendi geleceklerini kendi elleriyle yaratmaları için onlara yoldaş oluyoruz. Kitleler yerine onların geleceğini yaratmaya kalkışmak, hangi kimlikle ortaya çıkarsa çıksın, burjuva maceracılığın bir versiyonundan başkası değildir. Ve bu şekilde yaratılan her gelecek bugünden farksız bir gelecektir.

Nasıl ki bir ülkeye demokrasi dışarıdan gelmiyorsa, özgür bir gelecek de başkası tarafından armağan edilecek bir durum değildir. Gelecek, sadece bugünün kötülüklerinden arınmış bir şekilde yarının toplumuna, yani bugünün çocuklarına armağan edilebilir. Ancak bu bugünün çocuklarının önlerinde kendi geleceklerini daha nitelikli bir şekilde yaratmaları görevini yarın karşılarına çıkarmayacağı anlamına gelmez. Çünkü kötülüklerin kalıntıları ve izleri hala var olacak. Yarını yaratmak sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyadan yana olan herkes için günün vazgeçilmez görevidir. Ve bu görev her şafakta aynı tazeliğini koruyarak karşımıza çıkacak, ta ki emelimize ulaşıncaya dek…

O halde, yarını birlikte yaratacağımız kitlelere bıkmadan, usanmadan gitmeliyiz. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yaratma uğruna adadığımız yaşamımızı tarihsel görevlerimize her zamankinden daha sıkı sarılarak anlamlandırmak bizi yıkmak istediğimiz kötü alışkanlıklarımızı yıkmamızı ve kuşanmak istediğimiz kültürü yaşatmamızı sağlayacak. Bu aynı zamanda emperyalizme ve onun uşaklarına büyük darbeler indirmemizin mayası olacak.

Yürüttüğünüz mücadele devrimimizin bir parçası olarak selamlanmayı hak etmiş bir mücadeledir. Anti-emperyalist bir bilinçle ülkemiz devrimine bulunduğunuz ülkelerden katkı sunmaktasınız. Adımlarıyla emperyalist politikaları çiğneyen, sloganlarıyla enternasyonalizmi haykıran, yumruklarıyla dünya gericiliğini darbeleyen ve devrim ışığı parıldayan gözleriyle yüzlerini emperyalist düzenden ilk kopuşun sergileneceği kendi umut mevkii olan Türkiye’ye dönen bir potansiyel, genç/emperyalist sistem (tek başına devlet değil, sistem) ve genç/Türk devleti arasında çelişkilerin toplumsal ve iktisadi izlerini az ya da çok taşıyan Avrupa’daki bütün Türkiyeli gençlerde mevcuttur. Şafağı sökecek ellerin bu potansiyeli işleyip örgütleyenlerin inisiyatifiyle çoğalabileceği bilinciyle çalışmalarınızın devrimimizin bir parçası olarak yüceliğini hatırlatmak elbette haddime değildir. Yine de sizleri çalışmalarınızda gösterdiğiniz ısrardan ötürü selamlıyor, başarılarınızdan ötürü kutluyorum.

Süreç, bizden, örgütlerimizi daha nitelikleştirmek ve adımlarımızı daha da hızlandırmayı bekliyor. Gerilla mücadelemizi, sizlerin ve sizin gibi anti-emperyalist anti feodal devrimimizden yana olan kurumların katkılarıyla büyütüyoruz. Halkımızın kurtuluşunun teminatı olan partimiz önderliğindeki Halk Savaşı’nı faşizmi yakacak bir ateş topu misali büyütüyor ve adım adım yayıyoruz. Yeni mevziler yaratıyor ve her yıl, mevzileri dolduran yoldaşlarla başka mevziler hazırlıyoruz. Henüz koşmuyoruz fakat yürüyoruz. Sıçrama yaratmıyoruz fakat ilerliyoruz. Zirvelere sahip değiliz fakat Vartinik kıvılcımından birer ateş parçasını tek tek tepelere bırakarak parça parça dağ başlarını tutuşturuyoruz. Nihai zafer naralarını atmıyoruz fakat yaptığımızı silah seslerimizle söylüyor, söylediğimizi kitlelerin desteğiyle yapıyoruz. Nedir ki bunun yetmediğinin altını çiziyoruz…

Şimdi daha büyük, daha nitelikli ve daha hızlı adımlar atmak gerekir. Zira sömürünün ve zulmün arttığı bir dönemden geçiyoruz. Kararsızlık ve umutsuzluk gelişme karşısında halkın kurtuluş mücadelesinin lehine olan gelişimi sekteye uğratmak isteyen düzene teslim olmaktır. Mevcut düzenden kurtulmak isteyenin teslim olmaya hakkı yoktur! İlerlemeyi sürece bırakmak vakit kaybetmektir. Mevcut düzenden kurtulmak isteyenin vakit kaybetmeye hakkı yoktur! Şimdi zamanıdır görevlere daha sıkı sarılmanın ve bütün tereddütleri beyinde parçalayarak doğru olanı yapmak için kavgaya atılmanın. Halkımız bizden bunu bekliyor. Partimiz bizden bunu bekliyor. Özgür gelecek bizden bunu bekliyor. Demokratik Halk İktidarı, Sosyalizm ve yüce Komünizm bizden bunu bekliyor…

Beklentileri artık birer beklenti olmaktan çıkarma mücadelemizde halka, partiye ve devrim inancımıza olan sonsuz güvenimle hepinizi selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum…

39204

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Darbe'nin imitasyon ve fason hali...

Bu ya bir tiyatrodur ki ben öyle düşünüyorum;  ya da sinemanın gala gecesinden yalnızca bir sahnedir ki, düşünmek bile istemiyorum!

Soralım!

Kendi öz savunmamızı güçlendirmeliyiz!! Mahircan

Darbenin her türlüsüne karşı olduğumuz açık. Yıllardır yaşadığımız hukuksuzluğa, sivil darbe örgütlenmelerine, faşizme, gericiliğe, radikal İslamcı katliamcı zihniyete karşı olduğumuz gibi..

Bu tiyatrodan kim yarar sağladıysa, kotaranı da odur.

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

TKP/ML Merkez Komitesi;“Faşist kliklerin dalaşına değil, halk savaşına taraf ol!”

Türk egemen sınıflarının yaşadığı siyasal kriz derinleşerek devam ediyor. Faşist diktatörlük içindeki klik çatışması 15-16 Temmuz 2016’da ordu içinde örgütlenmiş bir cuntanın askeri darbe girişimiyle yeni bir evreye geçmiştir. Türk egemen sınıflarının tarihinde pek tanık olunmadık bir darbe girişimi olmuştur. Darbe girişiminin başladığı saatten (15 Temmuz saat 21.30), örgütlenme biçimine ve kısa sürede yelkenleri indirmesine kadar fiyasko niteliğinde bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu darbe girişimi TC tarihi açısından bir ilktir.

Partizan “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye!”

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı bir açıklama yayınlayan Partizan “Bugün “Allah’ın bir lütfu olarak” ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi “darbe-darbe karşıtlığı” üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir.

Parti inşası; ve sürekliligi saglanmış önderlik ;Halil Ahmet

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Her birimiz bunun farkındayız kulaklar sağır gözler kör uykuda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yoktur.

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Parti ve önderliğin inşası,doğru bir siyasal hattın MLM temelde sürekliğinin sağlanması her geçen gün daha da hissedilir bir durum olarak kendini dayatmaktadır.

Parti ve önderliğin inşası sürekliliği sağlanmış önderlik olgusu ve bunun la berabar doğru temelde çizginin sürekliliği nin sağlanması dediğimiz olgudan ne anlamalıyız

ÇÖZÜLME, PARÇALANMA VE KUTUPLAŞMA GÜZERGÂHINDA[*]

“Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı,İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.”[1]

III. Büyük Bunalım’ın yerküresinde, Sykes-Picot’un miadını doldurduğu Ortadoğu’da, nihayet coğrafyamızda devasa bir dissolution (çözülme) fragmantasyon (parçalanma) ve polarizasyon (kutuplaşma) yaşanıyor.

Bunu hâlâ görmeyen, bilmeyen, kavramayan varsa ne yazık.

Çünkü gelecek(imiz) “Fortis imaginatio generat casum/ Zengin hayalgücü, olacakları (önceden) tahmin eder,” kaydı düşülmesi gereken söz konusu gerçeğin biçimleneceği güzergâhtaki çatışmalarla karara bağlanacak.

Gündem'e, düne ve bugüne dair…[1]

“halkımın damlayan kanını gördüm ve ateş gibi tutuşuyordu her damla!”[2]

Bu benim Gündem’e ilk gelişim değil. Yıllar önce, “kirli savaş” döneminde daha çok -orada yaşadığım için- Ankara’da, ama aynı zamanda İstanbul’daki merkez ile Diyarbakır büroda gözüpek genç gazetecilerle yanyana olmanın onurunu yaşamıştım. O zamanlar, gazeteyi yanılmıyorsam Gültan yönetiyordu… Yurdusev haber müdürüydü. Hüseyin dış haberlerde, Ali ve Emine Kültür-Sanat servisindeydiler… Koordinatör yanılmıyorsam Sanlı’ydı…

Neden suriyeli savaş mağdurları istenmez

Dünyamız küresel  emperyalist  semayenin yaşadığı ekonomik kriz sonucu büyük sarsıntılar yaşıyor. Ortadoğu’da başta Amerikan  emperyalizmi olmak üzere,empryalist haydutlar kendi çıkarları,sömürü ve rahatları için insan kanına doymuyor. Daha fazlasını istiyor,kan , katliam kâr, kâr, kâr …Onları kendi çıkar ve menfaatleri ilgilendiriyor. Biz bunları yüzyılın tarihinde çokca yaşadık. Alman emperyalizmi birinci emperyalist savaşta Ermeni soykırımını  İttihat-Terraki paşalarıyla birlikte  gerçekleştirmedimi?

Sayfalar