Pazartesi Mayıs 20, 2024

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

Kabul etmek gerekir ki, Rojava Devrimi kimsesizlerin, sahipsizlerin, sözü dinlenmeyenlerin, isimsiz ezilenlerin devrimidir. Yok sayılan, kimliksizlerin ayağa kalkışıdır, ateşle yürüyüşüdür. Rojava halkları artık kanatları kırık bir kuş değildir. Özgürlüğe tutkulu öfkeli bir fırtınadır. Rojava’da artık hayat, gerçeğin ve özgürlüğün sembolüdür.

Enternasyonalist devrimci şehit Lorenzo Orsetti‘ye; “İtalya’da iken Rojava’nın nerede olduğunu biliyor muydun?” diye sorulduğunda verdiği “Hayır” yanıtı gerçektir.

Bugün özgürlük arayanlar özgür Rojava topraklarını biliyor ve tanıyor.

Kolay gelinmedi bugünlere…

Kobanê Direnişi faşistlere, cellatlara karşı durmanın özgürlüğü ve onuru savunmanın adıdır. Kobanê Direnişi, Rojava devriminin dönüm ve sıçrama noktasıydı. Enternasyonalist savaşçıların, Türkiyeli devrimcilerin, özgür Kürdün yüzünü Kobanê’ye, yönünü Rojava devrimine çevirmeleri yaşanan büyük değişim rüzgarının sonucuydu.

Ortadoğu’nun en gerici, en gaddar, en kıyıcı güçlerine karşı savaşıp, özgürlüğün bayrağını Miştenur burçlarına dikmek kolay olmadı. Binlerce özgürlük savaşçısının, büyük fedakarlık ve sayısız bedel sonucu kazanımlar elde edildi.

Rojava bir kadın devrimi olarak bilinir ve anlatılır. Ancak bu değerlendirmenin eksik olduğunu belirtmek gerekir. Ortadoğu’nun hiçbir ülkesinde ezilenin ezileni kadınlar bu denli özgür ve aydın yüzlü olmamıştır. Bu doğrudur. Ancak Rojava devrimi aynı zamanda ezilenlerin ezileni olan Ermenilerin, Süryanilerin, Asurilerin, Ezidilerin özgürleşme bayramıdır. Farklı inançların, dillerin, renklerin, cinslerin özgürce kendini ifade etmenin, kardeşçe birlikte yaşamanın devrimidir.

Rojava devrimi kapitalist dünyaya, feodal-gerici sisteme, köleci zihniyete, çürümüş köhne kültüre meydan okumadır. Tarih boyunca sayısız soykırımlar yaşayan, tehditlerden kurtulamayan, hakaret işiten, sürgünün her türlü zulmünü yaşayan ezilen halklar Rojava devrimiyle soluk alıp, kendilerini özgür hissetmişlerdir. Varlıkları ve gelecekleri güvence altına alınmıştır. Artık hiçbir zalim, hiçbir korkak cellat kolayca onlara el kaldıramayacaktır. Çünkü artık onları koruyan askeri-siyasi-toplumsal iradeleri ve örgütlülükleri vardır.  Huzuru, barışı, kardeşçe birlikte yaşamayı esas alan bir dünyaları vardır.

Yaşamın, savunma ve yönetimin her alanında temsiliyet hakkına sahip olarak sözlerini söylüyor ve geleceklerini belirlemeye çalışıyorlar. Korkusuzca kendi bayramlarını kutlayıp, halaylarını çekip kendi ana dillerinde şarkılarını söylüyorlar. Dil ve inançlarından dolayı artık kimse onlara dokunamaz. Bu hakkın ve olanağın ne anlama geldiğini en iyi soykırımın çocukları olan Ermeniler, Süryaniler, Asuriler, Ezidiler bilir ve anlar. Soykırımsız, sürgünsüz günleri gören gözler en aydınlık gözlerdir.

Rojava’yı sahiplenmek ve savunmak vazgeçilmez görevdir. Bugün onur ve vicdan sahibi her insan Rojava’ya kalkan kirli ve kanlı elleri tutmalıdır.    Sarayların, sultanların savunmasız bedenleri köleleştiren putlarını yıkmanın, ezip geçmenin sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

Dört yanı cellat dolu Ortadoğu’da Rojava şimdi cellatların arasında güneş ışığı kadar özgürdür.

1748

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Sayfalar