Cumartesi Mayıs 18, 2024

Bize devrettiğin mirası büyütecek, savaş içinde yaşayacak, seni savaşımızın kızıllığında yaşatacağız!

Partizan,"Rojava komutanı Orhan yoldaş; Elinde hep yükseklerde tuttuğun kızıl bayrağı daha yükseklere taşıyacağımızdan, sınıf düşmanlarımıza karşı amansız savaşımızı yükselteceğimizden, tüm dogmatik, bürokrat, tasfiyeci akımlara karşı tıpkı senin gibi uzlaşmasız mücadele edeceğimizden emin ol!" 

 

 "Bize devrettiğin mirası büyütecek, savaş içinde yaşayacak, seni savaşımızın kızıllığında yaşatacağız! Nubar Ozanyan’ın yoldaşları olmaktan gurur duyuyoruz..."

"Nubar Ozanyan’ın yoldaşları olmaktan gurur duyuyoruz...

“Yozgat’ta başlayan yaşam hikâyesini, Proletarya Partisi saflarında toplumsallaştıran ve aldığı görevlerle enternasyonalizm bayrağını kendinde ve mücadelesinde simgeleştiren Nubar Ozanyan yoldaş (Orhan), 14 Ağustos günü mücadele yaşamının son durağı olan Rojava’da aramızdan ayrıldı.

61 yıllık yaşamının 40 yılını aktif mücadele içerisinde Filistin’den Paris’e, Karabağ’dan Dersim’e, Irak Kürdistanı’ndan Rojava’ya, Proletarya Partisi ve enternasyonalizm bayrağını bir an olsun aşağıya indirmeden savaşan Orhan yoldaşın; sadece yoldaşları üzerinde değil temas ettiği tüm devrimci, ilerici örgüt ve kişiler üzerinde saygın bir yeri vardı.

Soykırıma, katliamlara, nefret ve aşağılamalara maruz bırakılan Ermeni ulusundan bir komünist olarak Orhan yoldaş, mütevazi, çalışkan, her anını devrimin ve halkın hizmetine sunan, sevgi dolu, yaratıcı kişiliğini sadece kendisine saklamayan, çevresindeki her milliyet ve örgütten özellikle de gençleri bu devrimci kişilikle eğitmeye, öğretmeye çalışan yapısıyla, yoldaşı olmaktan gurur duyduğumuz ve örnek aldığımız bir kişiliktir.

Orhan yoldaş, herkesin gördüğü bu devrimci özelliklerinin yanında, üyesi olduğu Proletarya Partisi içinde de dogmatizme, tasfiyeciliğe, bürokratizme karşı net tavır alarak, mücadelenin sadece egemen sınıflara karşı değil, gözünün bebeği gibi koruduğu partisinin içinde de sürdüğünü göstererek de bize örnek bir miras bırakmıştır."

"Tarihsel deneyimlerini kavgamızın kızıl hattına miras bırakmıştır"

"O iki çizgi mücadelesi içerisinde, üyesi olduğu Proletarya Partisinin gelişeceğine inanmış, halk kitleleri içinde gelişip serpileceğini kavramış ve bu kapsamda bedel ödemeden değişimin olmayacağını ilan ederek; görev bilincinin en net, en yalın simgelerinden biri olarak tarihimizi onurlandırmıştır.

Yaşanan kaos sürecinde de “tartışmaların” doğru yerinde ve doğrudan odağında yer alarak hiçbir yanlışla uzlaşmayan tavrını defalarca göstermiş, sorunların değil çözümün parçası olabilmek için elinden geleni yapmıştır.

Bu çabaları yeterince karşılık bulamamış olsa da Orhan yoldaş, düşüncelerinde ve tutumunda tavizsiz duruşunu sürdürmüştür.

O, yakına ama ileriye şiarıyla pratik hattından ödün vermeyerek, yılgınlığa, pasifizme açıktan bayrak açmış ve üyesi olduğu Proletarya Partisinin ve onun savaş güzergâhının yılmaz savunucusu, önder neferi olarak tarihsel deneyimlerini kavgamızın kızıl hattına miras bırakmıştır." denilen açıklamada devrim yürüyüşüne daha katacak çok enerjisi, emeği ve yaratıcılığı varken yaşamını yitirenlerin yoldaşı olmaktan gurur duyulduğu dile getirildi.

“Emin ol ve ışıklar içinde uyu!”

"Orhan yoldaş gibi devrim yolundaki uzun yürüyüşümüze daha katacak onca enerjisi, emeği, yaratıcılığı, birikimi varken aramızdan ayrılanlar, önemli bir boşluk bıraksa da, onların yoldaşı olmaktan duyduğumuz gurur, ideallerini yaşatma kararlılığımız, onlardan öğrendiklerimizi ileriye taşıma bilincimiz sayesinde devrim mücadelesine harc olacaklar, devrime ve halka hizmet etmeyi sürdüreceklerdir.

Rojava komutanı Orhan yoldaş; Elinde hep yükseklerde tuttuğun kızıl bayrağı daha yükseklere taşıyacağımızdan, sınıf düşmanlarımıza karşı amansız savaşımızı yükselteceğimizden, tüm dogmatik, bürokrat, tasfiyeci akımlara karşı tıpkı senin gibi uzlaşmasız mücadele edeceğimizden emin ol!

Emin ol ve ışıklar içinde uyu!

Bize devrettiğin mirası sahiplenecek, savaş içinde yaşayacak, seni savaşımızın kızıllığında yaşatacağız!

Nubar Ozanyan yoldaş ölümsüzdür!

Yaşasın enternasyonalizm!

Gerillalar ölmez yaşasın halk savaşı"  

Partizan

40196

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

Sayfalar