Pazar Nisan 28, 2024

Artı-Değerin Kaynağı-6

Komünist Manifesto, burjuva çağını şöyle tanımlar:

Burjuvazi, üretim araçlarını, dolayısıyla üretim ilişkilerini ve bunlarla birlikte toplumun bütün ilişkilerini durmadan devrimcileştirmeksizin var olamaz. Oysa eski üretim biçimlerinin olduğu gibi korunması, daha önceki bütün sanayici sınıfların ilk varlık koşuluydu. Üretimin durmadan devrimcileştirilmesi, bütün toplumsal koşulların altüst oluşu ve bitmek bilmeyen bir belirsizlik ve çalkantı2, burjuva çağını daha önceki bütün çağlardan ayırdeder.”3

Burada robotlaşmayı kısaca inceleyelim.

Robot pazarının hakimi Çin olmasına karşın, dünyada (2018 yılı için) toplam robot işgücünün %74’ünü beş ülke sahip. Çin, Japonya, Güney Kore, ABD ve Almanya. Bunun %36’sı Çin’e ait. Ancak, bu oran Çin lehine, her geçen gün yükseliyor. 

Dünyada 2018 yılnda üretime sokulan robat sayısı toplam 422,271. Bir önceki yıla göre %6 artış var. Bunların diğeri ise 16,5 milyar ABD doları. Dünyada üretimde olan operasyonel robot stoku 2.439.543 kadar.4

Robotların %30’u otomotiv, %25’i elektronik (bilgisayar ve parçaları, radio, TV, iletişim cihazları, tıbbi ekipman, hassas ve optik aletler dahil vb.), %10’u metal-makine, %5’i plastik ve kimya üretiminde, %3’ü yiyecek sanayinde kullanılmaktadır. Robotların %19’unun nerelerde kullanıldığına dair net bilgi yok.

Çin’de otomobil sektöründe 10 bin çalışana 500 robot düşüyor. Diğer imalat sanayinde ise 10 bin çalışana 50 robot düşüyor. Çin burjuvazisi, bu 50’yi, kısa zaman içinde 150’ye çıkarmayı hedefliyor. Almanya’da 10 bin çalışana 338, Fransa’da 159, İngiltere’de 91 robot düşüyor. 

Dünyada, imalat sanayinde her 10 bin çalışana 99 robot düşüyor.

Diğer ülkelerde ise robot sayısı otomobil endüstrisinde yoğunlaşmışken, Çin’de ise yüzden fazla üretim dalında robot kullanılmaktadır. Deri, kürk, ağaç işleme, makine ve ekipman onarımı, boru hattı taşımacılığı ve mobilya üretimi gibi birden fazla dalda robotik otomasyon üretimi yapmaktadır. Artan işgücü sıkıntısı, Çin işletmelerini daha fazla robota yönlendiriyor. Üretim hacminin genişlemesine bağlı olarak 2011-2018 yılları arasında Çin’de 46 milyon işgücü eksikliği doğmuş. Özellikle kalifiye işgücü ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. 

Çin Robot Endüstrisi Birliği’nin (CRIA) açıklamasına göre, bugüne kadar robotlar, işçilerin sadece %2,2’sinin yerini almış.

CRIA, 2021 yılına kadar 1 milyon 300 bin robotun faaliyete geçeceğini açıklıyor. Bu da Çin’in robot pazarı olma üstünlüğünü daha da ileri götüreceğini gösteriyor. Bütün dünya da toplam 5.300 robot üreticisi uluslararası tekel olduğu tahmin ediliyor. Bunun sadece 500 Çin’de.

Çin’de ülke içinde üretilen robotlarının payı 2019 yılında %31 iken 2020 yılında bu oranın %50’ye çıkarılması hedefleniyor. Bu nedenle de ülke içinde robot üreticisi firma sayısı yükseltilmeye çalışılıyor. Kapitalist sermayenin doğası gereği büyükler küçükleri yutar ve Çin’de de bir çok büyük firma küçük robot üreticisi firmaları yuttu. Aynı yutma (satın alma) AB ve ABD içinde de gerçekleşti. Çin’deki robot üreticisi büyük tekeller, ABD5 ve Almanya’da6 bir çok robot üreticisi firmayı satın aldı.

Çin, bir taraftan robot üreticisi ülke iken aynı zamanda dışarıdan en fazla robot alan ülke konumunda. Robot üreticisi firmalar için Çin, şimdilik en büyük pazar. Tabi ki, bütün büyük emperyalist tekeller, robot pazarını ele geçirmek için birbiriyle yarışmaktadır. 

Örneğin, Foxconn, yoğun bir şekilde robotlaşamay gidiyor.7 2016 yılındaki açıklamasına göre, Çin’deki bir fabrikasında 60.000 işçinin yerini robot üretimi almış. Daha öncede rakamlarını verdiğimiz gibi, Foxconn, toplam 800 bini aşan işçi istihdam etmektedir.

Yıllık gelirleri 1 milyar ABD dolarını aşan tekellerin %90’ı gelişmiş robot kullanırken, gelirleri 250 milyon ABD dolara kadar olanların robot kullanım oranları düşük. Ancak, bir çok ülkede büyük tekeller 2025 kadar ileri düzeyde robotları üretime sokacaklarını beyan ediyorlar. Tekeller arası keskin rekabet, üretim alanına her geçen gün daha fazla robot katılmasını zorlayacaktır. Her gelişen yüksek teknolojinin üretim sürecine sokulması kapitalist üretimin mutlak eğilimidir.

Kapitalizmin Geleceği Yok

Robot iş gücünün, fabrikalarda ve iş yerlerinde üretim süreci içinde yer almasının daha da hızlandığı bir sürecin içindeyiz. Bu sermayenin organik bileşiminin değişmeyen sermaye lehine artmasıdır. Üretim süreci içinde makineleşmenin artması kapitalizmin geleceğini uzatmıyor tersine, daha da kısaltıyor. Kapitalizm, artı-değer üretimi demek olduğuna göre ve robotlarda canlı emek olmadan artı-değer üretemeyeceğine göre, kapitalistin üretimi daha fazla makineleştirmesi, değişmeyen sermaye bölümünün büyümesi, değişen sermaye bölümünün ise küçülmesi demektir. Ancak, bu gelişim, kapitalizmin geriye döndürülemez bir sürecidir. Kapitalizm, aşırı üretim krizini ve kar oranında düşme eğilimini daha çok ve daha sık yaşayacak, ve kapitalizmin yapısal krizlerini devrevi süreci kısalarak hızlanacak ve bunun tekelci sermaye üzerindeki yıpratıcı ve imha etkisi daha sert olacaktır.

Üretim araçlarının gelişmesi, kapitalist üretim ilişkileri altında burjuvaziye hizmet etmektedir. İşçi sınıfının daha fazla sömrülmesini, baskı altında kalmasını ve üretim sürecinin dışına itilmesini ve de işçyi makinenin bir kölesi haline getirmesine neden olmaktadır. Oysa, makineleşmenin yüksek düzeyde üretim süreci içinde yer alması, çalışanlara daha fazla zaman bırkaması gerekirken, kapitalist üretim ilişkileri içinde bu olası değildir. Kapitalist, aşırı meta üretimi için makineleşmeye hız verir. Bunu, incelememizin önceki bölümlerinde istatistiki verilerle destekleyerek gördük.

Sorunun özü, dijitalleşmenin artması, çalışan işçilerin lehine mi yoksa aleyhine mi kullanıldığında düğümlenmektedir. Sermayenin emri altındaki bir üretim sürecinde, elbette makineleşme işçinin lehine değil aleyhine olacaktır. Sosyalist bir toplumda ise, üretim araçları toplumsal mülkiyetin altında olacağı için, üretim sürecinin yüksek düzeyde dijitalleşmesi, işçiyi üretimin denetleyicisi ve düzenleyicisi konumuna getirecektir.

Bunun örnekleri şimdiden görülmektedir. İşte Çin’in Dongguan kentindeki, cep telefonları için parça üreticisi Changying Precision Technology Company isimli fabrika, önceleri 650 işçi çalıştırırken, şimdi 60 işçi kalmış. Üretimin %90’nı robotlarla üretim yapıyor ve 60 robot 24 saat çalışıyor. “Fabrika ayrıca, otomatik işleme ekipmanları, otomatik taşıma kamyonları ve depodaki diğer otomatik ekipmanlara sahip.”8 Burada çalışan işçilerin görevleri ise; üretim hattını kontrol etmek, izlemek ve bilgisayar kontrol sistemlerini denetlemek. Fabrikanın genel müdürü, 60 işçinin dahi çok geldiğini, fabrikayı 20 işçi ile yönetebileceklerini söylemiş.

Burada, Marx’ın söylediği olguya geliyoruz. İşçi üretim sürecinde sadece düzenleyici ve denetçi oluyor. Bu fabrikada bunun bir yanı gerçekleşmiş. Gerçekleşmeyen, üretim araçlarının hala kapitalist mülkiyet altında olması. Ancak, ortada bir sorun var. Artı-değerin kaynağı nereden geliyor. Yine de çalışan 60 işçiden geliyor ve artı-değer oranı makinelerle yüksek düzeyde artırılmış durumda. Şimdilik bu kapitalist, metalarını pazarda benzeri diğer metalar gibi aynı fiyata satıyor. Ve karını özünde benzeri diğer kapitalistlerin artı-değer oranından elde ediyor. Yani, ticari kar gibi. Ancak, bu belli bir yere kadar devam eder. İster istemez aynı ürünü üreten kapitalistlerde aynı şekilde makineleşecek ve aynı oranda işçi çalıştıracaklardır. Ve metalardaki toplam toplumsal değer eşitlenmiş olacağı için, artı-değer oranı da çalıştırdıkları işçinin toplam artı-emek zamanı kadar olacaktır.

Bu örnek, aynı zamanda, sermayenin değişmeyen bölümü büyüdükçe, sermayenin emeğe olan talebininde azalmasını da beraberinde getirir.

Emeğe olan talep –der Marx- , sermayenin bütünü ile değil, ancak değişen kısmının miktarıyla belirlendiğine göre, bu talep, daha önce varsayıldığı gibi toplam sermayedeki artış ile orantılı olarak artacağına gittikçe küçülen şekilde düşer. Emeğe olan talep, toplam sermayenin büyüklüğü nispetinde ve büyüklüğün artması ölçüsünde artan bir hızla düşer. Toplam sermayenin büyümesi ile birlikte değişen kısmı, yani onunla birleşen emek de büyür, ama bu daima küçülen bir oranda olur.9

Bu fabrikadaki uygulamalar, kapitalizmin genel eğilimini gösteriyor. Ancak, bir yerde dijitalleşmenin artması, diğer üretim alanlarında da dijitalleşmenin artmasını, kapitalistler arası rekabet nedeniyle, koşullar. Bu da, kar oranındaki düşmeyi son noktasına getireceği gibi, üretilen metanın değişim değeri de ortadan kalkacaktır. Çünkü, makineler artı-değer üretmeyecektir. 

Örnek verdiğimiz fabrikadan anlatıma devam edersek; fabrikada, işgücünün %90’ı robotlarla değiştirilmiş ve üretim %250 oranında artmış ve kusurlarda %80 oranında düşüş olmuş. Ve bütün fabrikaların ve üretim alanlarının burası gibi robotlaştırıldığını varsayalım. Sonuç, kapitalist üretim koşulları altında sürdürülemez olacaktır. Aşırı üretim had safada olacaktır. Pazarlar değersiz meta çöplüklerine dönecektir. Kapitalist üretimin amacı olan artı-değer üretimi burada gerçekleşmeyeceği için, kapitalist üretim işlevsiz kalacaktır. Diğer yandan, üretimde %250’lere varan, bir artışı söz konusu olduğunda, buna doğa dayanmayacaktır. Kısacası, bu durum nereden bakılırsa bakılsın sürdürülemez. Sınıf mücadelesini bütünüyle yok saysak bile, kapitalizmin sınırları burada bitiyor.

Burada Marx’tan uzun bir aktarma yapalım:

Marx, Grundrisse’de, kar oranı düşme eğilimi yasasını anlatırken, “Bu, her bakımdan modern ekonomi politiğin en önemli yasasıdır” der ve bunu üc madde halinde açıklar. 3. Maddeyi, servetin ve bilimsel gelişmelerin sermaye üzerindeki etkilerine ayırır:

“... genellikle sermayenin boyutu, aynı zamanda da sabit sermaye olmayan sermaye bölümü anlamına geldiği için; böylece son derece gelişmiş ulaşım, değişim işlemlerinin büyüklüğü, pazarın büyüklüğü ve aynı andaki emeğin çok yanlılığı; iletişim araçları vb., bu korkunç sürece girişmek için gerekli tüketim fonlarının bulunduğu (işçiler yer, oturur vb.) anlamına geldiği için, anlaşılıyor ki, var olan maddi, elde edilmiş, sabit sermaye biçimindeki üretken güç, aynı zamanda bilimsel güç, nüfus vb., kısacası, servetin bütün koşulları, servetin yeniden-üretiminin, yani toplumsal bireyin zengin gelişmesinin en büyük koşulları, sermayenin kendisi tarafından onun tarihsel gelişmesinde üretken güçlerin sağladığı gelişme, sermayenin kendi kendisinin değerlenmesini sağlayacak yerde ortadan kaldıracağı belirli bir noktaya ulaşmıştır. (açYK) Belirli bir noktanın ötesinde üretken güçlerin gelişmesi sermaye için bir engeldir; dolayısıyla sermaye ilişkisi emeğin üretken güçlerinin gelişmesi için bir engeldir.10

Bugün kapitalizm, tam da: “sermayenin kendi kendisinin değerlenmesini sağlayacak yerde ortadan kaldıracağı belirli bir noktaya ulaşmıştır” bu noktadadır. Değersizleşme olgusu giderek derinleşmektedir. En büyük emperyalist ülkelerin borçlarının GSYİH’nın ABD %105, Çin’de %300’ü aşmış bulunmaktadır ve dünyanın 2019 yılında 225 milyar ABD doları olan borcunun, 2025 yılına kadar 80 milyar dolar artarak yaklaşık 325 trilyon ABD dolarına çıkacağı tahmin edilmektedir.11

Kapitalist, üretim sürecinin bütünüyle makineleşmesinin neleri doğuracağını ve nasıl sonuçlanacağını düşünemez. Onu yönlendiren sermayenin karıdır. Sermaye ise durmadan büyümek için, daha fazla üretimi artarak sürdürme eğilimini terk etmeyecektir. Ve bu ise, kapitalistin aşırı üretim altında boğulmasını ve kaçınılmaz olarak kendi sonunu doğuracaktır.

Kapitalistlerin hepsi, üretimi artırmak ve canlı işgücünü azaltıp robotik işgücünü artırma eğilimi içindedir. Hiçbirinin diğerinden geri kalması söz konusu olamaz ve geri kalanlar, ileri gidenler tarafından yutulur. Bunu her kapitalist çok iyi bilir. Damarlarında akan kan; birbirine karşı üstün gelme, birinin, diğerini pazardan yok edip –ölümüne rekabet- onun yerini alma yönünde aktığı için, en iyi bildikleri, son gelişen teknolojiyi üretim sürecine sokmalarıdır. Bununda sınırı olmadığı için, bu sürecin tarihi; buharlı makineden yapay zekaya kadar gelişmiştir ve gelişmeye devam edecktir.

Bu uygulamanın yaygınlaştığını ve işçilerin çoğunluğunun üretim dışına atıldıklarını varsayalım. Kapitalistin artı-değer oranı düşeceği gibi, ürünlerini pazara götürüp satmaya kalktığında alıcısı olmayacaktır. Çünkü, insanların büyük bir bölümü neredeyse %80 - %90’ı işsiz kalacaktır. Yani, ürünün (meta) pazarda alıcısı olmayacaktır. Metaların değeri, kendisine değer veren “üretimin gerektirdiği emek zamanı –Marx-” ölçüldüğü için, pazarlar değersiz meta yığını ile dolu olacaktır. 

Makine üretim sürecine girdikçe, işsizlikte artacaktır. Yedek işgücü sayısı artacaktır. Bütün kapitalistler, işsizliğin önümüzdeki 5 yıl içinde %5 oranında daha da artacağını öngörüyorlar.12

Bu konuyu daha incelememizin; “Makinelerin Üretim Sürecindeki Rolü ve Artı değerin Kaynağı” başlıklı bölümde ele almıştık. Marx, makinelerin üretim sürecine girişi ve üretimdeki yeri, hangi koşullarda değer yarattığını, önce Grundrisse-2’de geniş olarak ele almış ve incelemiştir. Daha sonra ise Kapital’in Birinci Cildi’nde bu konuyu tekrar ele almıştır. 

Özellikle, Koronavirüsü salgını nedeniyle, dijitalleşme ve bunun üretimdeki yeri konusu yendien tartışılır olmuş ve bazı kesimler, artık burjuvazinin üretimi, işçi yerine “yapay zeka” adı verilen yüksek dijitalleşme ile gerçekleştirebileceğini ileri sürmeye devam etmişlerdir. Oysa, üretimin makineleşme tarhi kapitalizmin tarihidir. Bireysel manifaktür üretimden fabrika üretimine geçiş, makineleşme ile mümkün olmuş ve onunla başlamıştır. Ve buharla çalışan makinelerin ortaya çıkmasıyla, işçilerin işsiz kalacağı daha o günden ileri sürülmüştür. Ne varki, 18.yüzyıldan günümüze kadar makineleşme hızlanarak artmış, üretim alanlarında sürekli gelişerek yer almış, ancak, üretimin hacminin genişlemesine koşut olarak işgücü gereksinimi de artmıştır. Bu makalenin önceki bölümlerinde bunlar istatistiki verilerle ayrınıtılı bir şekilde açıklanmıştır.

Marx ne diyordu:

Canlı emeğin nesneleşmiş emek (makineler –YK-) karşılığında değişimi; yani toplumsal emeğin sermaye ve ücretli emek karşıtlığı halinde konumu –değer ilişkisinin ve değere dayalı üretimin son gelişmesidir.”13

Marx’ın “nesneleşmiş emek” dediği makineierin bütünüyle üretimde, canlı emeğin yerini işgal etmesi ve onu üretimin dışına atmasının karşılığında, “değere dayalı üretiminde son gelişmesidir” diyerek, kapitalist üretim tarzının da sonu olduğunu ilan etmiştir.

Neden? 

Birincisi;

Makine de –der Marx-, değişmeyen sermayenin bütün diğer öğeleri gibi yeni değer yaratmaz, sadece oluşmasına hizmet ettiği ürüne kendi değerini katar. Makine bir değere sahip olduğu ve dolaysıyla ürüne değer kattığı sürece, bu ürünün değerinde bir öğe teşkil eder. Ürün ucuzlayacağı yerde makinenin değeri oranında pahalılaşır. 

(Makine -YK-);

... Ürüne, ortalama olarak aşınma ve yıpranma ile kaybettiğinden fazla değer katmaz.14

makinedeki “değer”, yine canlı emekten gelen değerdir. Eğer, makine salt makine ile yapılmayıp içinde canlı emeğinde katkısı varsa, o makinede değer vardır.

İkincisi;

Makine ne kadar az emek içeriyorsa, ürüne kattığı değerde o kadar azdır. Aktardığı değer ne kadar az olursa, o kadar fazla üretken olur, ve yaptığı hizmet, doğa güçlerinkine o kadar fazla yakınlaşır. Ama makinenin makine ile üretimi, onun değerini, büyüklük ve etkinliğine oranla azaltır.”15

Makinenin makine ile üretimin toplumsal hale geldiği bir süreçte, yani, makinenin ürüne kattığı değerde bir değersizlik halini alacaktır. Bütün üretimlerin makinelerle ve bu üretimi gerçekleştiren makinelerinde yine makineler (canlı emek olmadan) üretildiği bir koşulda, değerden söz etmek saçmadır. Bu, Marx’ın da belirttiği gibi işlenmemiş toprak ya da işlenmemiş maden gibi olacaktır. Makine, kendisine canlı emek tarafından verilen değer kadar değer katar. Daha fazla değil. Daha açıkcası, makine yeni bir değer üretmez. 

Üçüncüsü;

Fabrika sisteminin gelişmesi, sermayenin gittikçe büyüyen kısmını, bir yandan değerini sürekli olarak kendisini büyütebileceği, öte yandan da, canlı emekle ilişkisini kopardığı anda hem kullanım-değerini ve hem de değişim değerini yitireceği bir şekle sokar.16

Marx, burada sorunu net olarak ortaya koymuştur. Kapitalist üretim sürecini bütünüyle canlı emeği dışında tutarak gerçekleştirmesi sös konusu olamaz. Böyle yaptığı anada, üretilen ürünlerin değişim değeri de olmayacaktır. Yani, pazara meta olarak sürülebilecek bir değeri kalmayacaktır. Salt makinelerle üretimin yapılması, sermayenin organik bileşimini tek yanlı olarak artırırken, sermayenin değişmeyen bölümünü ise yok etmektir. Artı-değer, sermayenin değişen bölümünden gelir. Değişmeyen bölümünün alabildiğine yükselmesi ve değişen bölümün ise sıfırlanması, kar oranınıda sıfırlayacaktır.

Kapitalist, artan ölçüde makineleşme eğilimi içinde girer. Bu kaçınılmaz olarak böyledir. Bugün bu teknik-bilimsel gelişmeler dijitalleşme, informatik, yapay zeka vb. olarak adlandırılıyor. Makineleşme arttıkça, gerekli emek zamanı da azalıyor ve artı-emek zamanını artırmak için işgünü uzatılmasına gidilerek, artı-değer oranının artırılmasına gidiliyor. Ancak, yine de sermaynin organik bileşimindeki sermayenin büyüklüğü (yoğunluğu) nedeniyle, kar oranının sürekli olarak düşmesini önlenemiyor.

Sermayenin serveti, işçinin art-emek zamanına el koymasıyla oluşur. Makine, işçinin gerekli amek zamanını azaltırken, artı-emek zamanını çoğaltır. Bu da, kapitalisti daha fazla makineleşmeye iten etkenlerin başnda gelir. Özünde kapitalizmde, tek kelimeyle budur: İşçinin artı-değerine el konulmasıdır. Çünkü sermaye, ancak, bu koşullar altında oluşur. Sermaye ve artı-değer özdeştir. Biri olmadan diğeri olamaz. Artı-emeğin el konuluşunun olmadığı yerde sermayede olmaz. Sermaye gerekli emek zamanını azaltıp, artı-emek zamanını artırmak amacıyla makineleşmeye hız verirken, aynı zamanda, Marx’ın dediği gibi bütün toplum için emek zamanını en az düzeye indirerek, insanların bireysel gelişmesi için kendine harcayacakları zamanı da artırmış olur. Yani, çalışma zamanı kısalırken, boş zaman artacaktır.

Ancak, sermaye, elbette insanlar kendilerini geliştirsin diye boş zaman kısmını çoğaltımıyor, o gerekli-emek zamanını kısaltmak ve artı-emek zamanını artırmak için böyle bir eğilim içine giriyor. Gerekli emek-zamanın azalması ve boş zamanın (yaralanabilir zaman) artması halinde, metadaki (pazara görtürürlüp satılıp sermaye çevirlmesi için üretilen ürün) değer (artı-değer) azalacak ya da hiç olmayacaktır. Yani, makineleşme, kapitalist için “iki ucu boklu değnek” ya da “yukarı tükürse bıyık, aşağıya tükürse sakal” örneğinde olduğu gibi, burjuvazi bir çıkmaz içine giriyor. Kapitalist yeniden üretim bir handi kap yaratıyor ve kendi ayağına kurşun sıkıyor. Bu kaçınılmazdır. Bu ikili çelişmenin gelişmesi, bir başka söylemlee, üretken güçlerin gelişmesinin artması, gerekli emek zamanını geçersiz hale getireceği için, işçinin kendi artı-emeğine sahip çıkmasını zorunlu ve kaçınılmaz hale getirecektir. Kapitalist üretim artık son sınırına dayanmış olarak toplum için gereksiz hale gelecektir. 

Yukarıda Çin’deki “Changying Precision Technology Company” fabrikasının uygulamasının toplumsal hale gelmesi, yani, bütün üretim alanlarına yayılması, buraya kadar anlattığımız “değer” konusunu, yani değişim değerini ortadan kaldıracağı sorununu toplumun karşısına koymuştur. Bu da, kapitalist üretimin sürdürülemez oluşunun geldiği son nokta olacaktır. Kapitalistlerin övünerek söylediği, “geleceğin fabrikası”, kapitalizmin geleceğini bitirecektir. Endüstiri 4.0, 5G, Nesnelerin interneti (IoT), bulut tabanlı bilişim, yapay zeka (AI), informasyon teknoloji (IT), operasyonal teknoloji (OT) ve endüstriyel otomasyon vb. gibi teknolojilerin üretim sürecine bütünüyle egemen olduğu bir süreçte, kapitalist üretim ilişkileri devam ettirilemez. Üretim ilişkileri ile üretici güçler arasındaki çatışma, üretici güçlerin özgürce gelişmesi doğrultusunda çözülür. Yani, kapitalist üretim ilişkileri ortadan kaldırılır.

Marx, kapitalist üretim biçimi altında, makineleşmenin gelişmesinin varacağı yeri, 162 yıl önce (1858) şöye açıklamıştı:

Büyük sanayinin gelişmesi ile birlikte onun dayandığı temel, ötekinin emek-zamanının maledilmesi, servet oluşturmaktan ya da yaratmaktan nasıl çıkıyorsa, doğrudan emek de üretimin temeli olmaktan çıkar.”17

Marx’ın öngörüsü, bir tahmin değil, kapitalist üretim ilişkileri yasasının doğru analizinin bir sonucudur.

Makinelerin sürekli hızlanma eğilimi (hızlı üretim), salt makinelerle sınırlı kalmıyor. 4G, 5G vb. teknolojisinin gelişmesi, makinelerin daha da hızlanması anlamına geliyor. Makinelerin hızlanmasına ne var ki, işçinin enerjisi yetmiyor. Ancak, kapitalist, işçilerden makinelerin hızına yetişmelerini istiyor. (bkz. Amazon’la ilgili alıntı –“alagoritmanın egemenliğinde yaşam”). Kısacası, üretimin dijitalleşmesi, işçinin de dijitalleşmesi anlamına geliyor. Bu da, işçilerin daha sık hastalanmasını, psikolojisinin bozulmasını, depresyona girmesini ve intiharları artırıyor. Çünkü kapitalist üretim süreci işçinin kişisel gelişimini daha ileri götürmek için değil, sermayenin büyümesini sağlamak için vardır. Sermaye büyüdükçe işçilerin sağlığı bozuluyor. Sosyalist üretim biçiminde de tersi olacaktır. Üretim süreci kapitalistin sermayesini büyütmek için değil (sosyalizmde kapitalist olmayacaktır), işçi için, genel anlamda söylersek çalışanlar için var olacaktır.

Dijitalleşme (üretici güçlerin gelişimi) kapitalizmin altını daha hızlı oyarken, komünist toplumun oluşmasının alt yapısını hızla hazırlamakta ve oluşturmaktadır. Üretim sürecinin bütünüyle dijitalleşmesi (vede robotlarla üretimin esas hale gelmesi), sosyalizmden komünizme geçiş süresini de kısaltacaktır. Sosyalizmde aşırı üretim olmayacağı için, ve işçiler, artık fabrikaların (bütün üretim alanlarının) salt düzenleyici ve kontrol edici olacağından, işsizlik gibi bir sonuç olmayacak, “yararlanabilir zaman” toplumun tümü için esas servet olacaktır. Kapitalistin artı-değeri, komünizmde “yaralanabilir zaman” ile yer değiştirmiş olacaktır. İşte böylesi bir toplumsal sistemde tam da Lenin’in dediği gibi, zenginlik: “Toplumun bütün pınarlarından, herkes için, gürül gürül akacaktır!

Son Söz:

Buradaki inceleme ve araştırma nesnemiz, esas olarak, gelinen aşamada kapitalizmin işgücüne gereksinim kalmadığı, onun yerini makinelerin aldığı anlayışının, kapitalizmin nesnel gerçekliğini doğrulamadığını ortaya koymaktı. Bu da, güncel verilerle ortaya konduğu inancındayım. Evet, makineler (dişitalleşme) kapitalizmin tarihi boyunca artan ölçüde ve gelişerek üretim sürecinde yer almıştır. Ve günümüzde daha fazla yer almaktadır, ancak, bu makineler, kapitalistin amacı olan daha fazla kar (artı-değer) elde etme amacının tersine, üretim sürecine katılmasına oranla kar oranında düşüşe neden olmakta ve sermayenin yeniden üretimini daraltmaktadır. Bir tarafta kapitalist daha fazla kar elde etmek amacıyla daha yüksek düzeyde makineleşme eğilimini sürdürüken, buna koşut olarak da, üretilen metaların değişim değerinde düşme eğilimi de aynı oranda devam etmektedir. Yani, canlı emeğin üretim sürecindeki yerinin azalmasına koşut olarak artı-değer oranı da düşmektedir. Kapitalist bu çelişmeleri, her geçen gün daha fazla ve sert ve tahripkar bir şekilde yaşamaya devam edecektir. 

Kapitalizmin ortaya çıkardığı bütün krizler, ağırlaşarak devam ederken, bunun toplumsal faturaları ağır bir şekilde işçi sınıfının ve emekçilerin üzerine yıkılma eğilimi artarak devam edecektir. 

Üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişme, kaçınılmaz olarak üretici güçlerin lehine çözülecektir. Sermaye birikimi ve onun toplumsal yapısı üretici güçlerin gelişmesi önünde engeldir ve bu gün üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, kapitalist üretim ilişkilerinin baskılaması altında ile daha fazla bira arada yürümesinin maddi koşulları da ortadan kalkmaktadır. 

Üretim araçlarının toplumsallaşması ve bu toplumsallaşma eğiliminin kapitalistin iradesine rağmen karşı durulmaz bir biçimde gelişmesi, üretim araçlarının, kapitalistin sahipliğini ve onun üzerindeki denetimini (yapay zeka vb. teknik temellerin gelişmişliğinin geldiği nokta dikkate alınarak) gereksizleştirdiği işçi sınıfı tarafından daha net olarak görülmektedir. Üretici güçlerindeki gelişmişlik, kapitalistin artı-değer elde etme amacının, üretim sürecindeki, artı-değer üreten değişen sermayenin değişmeyen sermayeye oranın, artı-değer üretecek niteliğini kaybetmekle karşı karşıya kalması, artı-değer üreten emeğin üretim süreci içindeki kapitalist yerini de gereksiz hale getirmiştir. 

Canlı emeğin üretimin temeli olmaktan çıkışı oranında, aynı oranda, kapitalistin de üretim araçları üzerindeki sahipliğini gereksiz hale getirmiştir. Ancak, kapitalist, kendiliğinden üretim araçları üzerindeki tekelini ortadan kaldırmayacak, bunu yapacak olan üretim sürecindeki yerinin denetleyici ve düzenleyici oluşunun daha fazla sınıfsal bilincine varmış işçi sınıfının devrimci eylemi olacaktır.

Üretim sürecindeki yüksek düzeyde dijitalleşme bunun göstergesidir. İşçi sınıfının üretim sürecindeki yerinin denetleyici ve düzenleyici olmasının teknik temeli çoktan geliştiği gibi; üretimin uluslararasılaşmasının ve uluslararası sanayi proletaryasının yaratılmasıyla, kapitalizmin tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, bireysel temellük üzerine kurulu üretim ilişkilerini bütünüyle gereksizliğini ve sosyalist bir dünya sisteminin yaratılmasının her yönüyle olgunlaştığını ve bunun aciliyetini ortaya koymaktadır. 

Bu süreç, üretici güçler ile kapitalist üretim ilişkileri arasındaki çelişmeyi de kapitalizmin hiç bir döneminde olmadığı kadar keskinleştirmiştir. Son 20 yıl içinde gelişen kitle hareketleri, kapitalizm karşıtı gösteriler ve nüfusun %99’un, nüfusun %1’inin yönetimi altında yaşamak istemeyişini her defasında ve büyük kitlesel gösterilerle ortaya koyması, doğanın tahribatıyla kronik hale gelen çevre krizi, ekonomik krizlerin eskiye oranla daha fazla sıklaşması, mülteci ve genel toplumsal sağlık (virüs salgınları vb.) kronikleşmiş krizleri, kapitalist sistemin çanlarının çaldığını ve yeni toplumsal bir sistem olan uluslararası sosyalist toplumun tohumlarının çoktan filizlendiğini ve bu filizlenen toplumun artık kapitalist toplumun yerini almasının zorunluluğunun açık ve net göstergeleridir.

Toplumsal gelişmelerin insan iradesinden bağımsız olması ve tersine, insanların iradesi toplumsal gelişmeler tarafından belirlendiğinden, kapitalist toplumun sosyalist topluma evrilmesinin (işçi sınıfının radikal devrimleriyle), iktidarı elinde bulunduran burjuva sınıfının, kapitalist toplumu ayakta tutma zorbalığı, üretici güçlerin gelişmişliği karşısında daha fazla direnmesinin olasılığını da ortadan kaldırmaktadır.

Sermayenin, kapitalist toplumun dinamiklerini yendien üretme (bu kendisini yeniden üretmek demektir) gücüne sahip olduğu sürece, işçi sınıfına karşı direnme gücüne de sahip olacaktır. Bütün ortaya koyduğumuz veriler, uluslararası sermayenin bu gücünün gidrek hızla erime eğilimi içine girdiğini göstermektedir. Siyasal olarak artan ölçüde gericileşmesi, burjuva demokrasisinin “burjuva hakkı” kavramınından bütünüyle uzaklaşması, sözünü ettiğimiz “direnme eğilimi”nin son savunuları olarak işçi sınıfının karşısına dikilmektedir. İşçi sınıfı, sınıf bilinciyle daha sık içiçe olduğu ve bu doğrultuda örgütlendiğinde, burjuvazinin bu son direnme kağıttan kalelerini de yıkacaktır.

Üretici güçlerin gelişmişliği ve değişmeyen sermaye bölümünün değişen sermaye bölümüne oranla, değişmeyen sermaye bölümünün yeniden üretecek oranda değerin yaratılmasının artan ölçüde azalma eğilimi içinde olması; sermayenin de genişlemesine, kendisini yeniden üretememe (krizlerin sıklaşması ve çoğalması vb. gibi) sürecine hızla girdiği görülmektedir. Sermaye, başlangıçta kendisini sermaye yapan işgücü ile bağlarını koparma eğilimi, ister istemez, sermayenin yeniden üretiminin önünde engel olacaktır. Üretici güçlerin gelişmişliğine oranla, sermayenin kendisini değersizleştirme eğiliminin artması olgusu; şekillendirdiği toplumu yendien üretme karakteristik gücünü hızla yitirdiği bir sürecin içine girdiğinin göstermektedir. 

Semayenin, salt makineler üzerinden değer yarattığının sanan ya da yaratacağını hayal eden burjuva ahamakların, tarihsel olarak kapitalist toplumun, “ücretli-emek, değer, para ve fiyat” vb. üzerinden şekillendiğini ve bunlar olmadan kapitalizmin kapitalizm olamayacağını göremeyecek denli kapitalist toplum gerçekliğinden kopmuşlardır.

Üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişme, kaçınılmaz olarak üretici güçlerin lehine çözülecektir. Sermaye birikimi ve onun toplumsal yapısı üretici güçlerin gelişmesi önünde engeldir ve bu gün üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, kapitalist üretim ilişkilerinin baskılaması altında ile daha fazla bira arada yürümesinin maddi koşulları da ortadan kalkmaktadır.

Kapitalizm için “tarihin sonu” gelmiştir ve bütün bu somut göstergeler ve emek-sermaye arasındaki çelişmenin keskinleşmesi, kapitalizmin bir yüzyılı daha yaşayamayacağının göstergeleridir.

Bitti

2 „…bitmek bilmeyen bir belirsizlik ve çalkantı...” kapitalizm yaşlandıkça bu olgu daha da artmaktadır. Günümüzde, burjuvazinin vahşice saldırıları, katliamları, ülkeleri tahrip etmeleri, milyonları açlıktan ölüme mahkum etmeleri, ekonomik krizlerin sık sık gündeme gelmesi, teknolojinin gelişmesi ve üretimin alabildiğine artmasına karşılık yoksullaşma ve zenginleşmenin bir birine ters orantılı şekilde büyümesi, “burjuva çağın” en temel özelliği olmuştur.

3 Marx-Engels, Komünist Manifesto, sf. 49, Aydınlık yayınları, Birinci Baskı

4 Executive Summary World Robotics 2019 Industrial Robots. PDF (www.ifr.org.)

5 ABD’li otomobil robotları üreticisi Pasil’in firmasını Çin’li Wanfeng Technology tekeli (2016) satın aldı.

6 Alman Robot üreticisi Krauss-Maffei, Çin’li robot üreticisi ChemChina tekeli (2015)satın aldı.

7 Alec Ross, Geleceğin Endüstrisi ( The Industries of The Future)

8 www.techrepublic.com/article/chinese-factory... 30.Temmuz 2015, by Conner Forrest

9 Marx, Kapital, Cilt 1, sf. 667

10 Marx, Grundrisse, sf. 213-214

11 www.iif.com/Research/Capital-Flows-and-Debt/Globobal-Debt-Monitor

12 www.bcg.com/de-2019-03-27/advanced-robotics-factory-future

13 Marx, Grundrisse Cilt 2, sf. 174

14 Marx, Kapital C.1, sf. 416-417

15 Marx, age, sf. 419

16 Marx, age, sf.434-435. (açYK)

17 Marx, Grundrisse, sf. 178

2404

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar