Cumartesi Mayıs 4, 2024

Alman Emperyalizmi neden ATİK AKTİVİSTLERiNE Saldırdı!

Alman tarihini biraz karıştırıp gerilere gittiğimizde, Alman emperyalizminin tarihine bir göz attığımızda, katliam, kan ve terörle karşılaşırız. Almanya devleti kan ve katliamlar üzerinden emperyalist sermayesini oluşturmuştur. Birçoğumuz Alman devletini ikinci dünya savaşında gerçekleştirdiği Yahudi katliamıyla, soykırımıyla tanırız

Peki, gerçekler böyle mi? Alman devletinin ondan önceki geçmişi ne kadar temiz? Birinci dünya savaşı öncesi, dönemi ve sonrası Alman devletinin geçmişi daha da kirli, suçları daha da kabarıktır. Tarih sayfalarının neresini açsak karşımıza, Emperyalist devletlerin başında ise Alman devletinin kirli, kanlı elleri çıkmaktadır.

Alman İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında süregelen savaşlarda Osmanlı İmparatorluğu sadece bir maşa ve de bir piyondu. 1800’lü yıllarda ve ortalarında Osmanlı ekonomisi, Ordusu ve siyaseti Alman imparatorluğuna bağımlıydı. Bütün yönetsel erkler Alman elçilerin ve generallerinin elindeydi.

1850’li yıllarda Kafkaslarda Çerkez katliam ve soy kırımında Alman devleti birinci derecede sorumlulardandı. Çarlık Rusya’yla Alman imparatorluğu arasında bir paylaşım ve topraklara hâkimiyet savaşı vardı. Osmanlı’da bu savaşta Almanların egemenliği altında Rusya’ya karşı savaş vermekteydi. Osmanlı’nın gerilemesi, yenilgisi aynı zamanda Alman İmparatorluğunun gerilemesi, yenilmesi anlamına geliyordu. İki milyonu aşkın Çerkez halkının soykırımında Çarlık Rusya’sı kadar Alman İmparatorluğunun ve Osmanlı’nın sorumluluğu vardır.19. Yüzyılın ortalarında ve sonlarında Alman emperyalizminin elleri halkların kanıyla yıkanmıştı?

Süregelen emperyalist birinci paylaşım savaşında, Osmanlı imparatorluğunu maşa ve kalkan olarak kullanmayı devam ettirmiştir. Alman İmparatorluğu ile Çarlık Rusya arasında süren Kafkasya ya egemenlik kurma savaşında Osmanlının yenilgisi, yıkımı görülmüş ama Almanların egemenlik savaşında aldığı yenilgi ve bu yenilginin halkların kırımına ve katline mal olan bilançosu gözlerden kaçırılıyordu. Adeta bütün suçlar posası çıkmış, yenilgiye uğrayarak devlet olma özelliğini dahi kaybetmiş olan Osmanlı ya ve şürekâsına çıkarılmıştı. Oysaki asıl yenilen, savaşı kaybeden Alman emperyalizmiydi. Almanların yenilgisi Osmanlının yenilgisini de beraberinde getiriyordu.

1914-1915 Ermeni soykırımının baş sorumlusu, planlayıcısı, İttaat-Tarakkiçilere uygulatıcısı Alman imparatorluğuydu. Bir buçuk milyon Ermeni halkının tehcir ve soykırımı Alman subayların, elçilerin ve Osmanlı’yı yöneten, yönlendiren Alman İmparatorluğunun onayıyla gerçekleştirilmiştir. Nedense bu gerçek hep saklanmış, Osmanlı baş suçlu gösterilmiştir. Kadim bir ulusun başından sonuna katlinde, tehcirinde ve soykırımında Alman imparatorluğunun birinci derecededir, en az Osmanlı devleti ve katliamı yapan şürekâları İttaat Terakkiciler kadar. Çünkü Almanlardan olur almayan Osmanlı izinsiz tuvalete dahi gidemez, altına yapardı.

Zamanın Alman İmparatorluğu’na Başbakanlık yapmış, Thoobald von Bothamann Hoolweg şunları demekteydi; "Bizim tek hedefimiz var; o da Türkiye’yi bizim yanımızda tutmak; Ermeniler ister yerle bir olsun ya da olmasın, bizim için fark etmez!"

Evet, her şey açık değil mi, bu söylenenler sözün bittiği, Ermeni ulusunun katliamında suç ortaklığının itirafı değil mi? Bu gerçekler bizlere her şeyi anlatıyor.Aradan geçen yüz yıllık bir süreçle yüzleşmek, bu yüzleşmede sicili bozuk olan Alman devletinin tabi ki bazı korkuları olacaktı. Ermeni soykırımıyla yüzleşmede Alman emperyalizmi acaba ucu bana dokunur mu, lanetli geçmişine bir yenisi eklenirse hali nice olur hesapları yapmakta ön tedbirler almaktadır. Kendini nasıl aklayacağı hesapları yapmaktadır.

Alman Emperyalizminin birinci  paylaşım savaşı sonrası icraatlarına baktığımızda almış olduğu emperyalist yenilginin bütün acılarını, yükünü  Alman halklarının üzerine yıkmaya  çalışmış  ve de yıkmıştır. Alman Komünistleri, devrimcileri ve ezilen halkı baskı, işkence, katliam ve sorgusuz sualsiz kaybetme yoluna gitmiştir.  Alman devleti kanlı siciline yenilerini ekleyerek sermayenin çarkını devam ettirmiştir. İkinci emperyalist paylaşım savaşında Alman faşizminin soykırım ve katliamları anlatmaya dahi gerek yoktur.

Yirmi birinci yüzyılda yaşanan emperyal kriz günümüzde daha da belirginleşti. Artık yönetenler yönetemez ve emperyalist krizi çözemez duruma gelmiştir. Yönetilenler ise yaşadıkları işsizlik, yoksulluk, sosyal haklarının kısıtlanmasından dolayı eskisi gibi yönetilmek istememektedir. Emperyalist sermayeye, savaşa, ırkçılığa karşı birleşmekte, örgütlenmekte, eylemlere başvurmaktadır. Sermaye krizinin girmediği hane neredeyse kalmamaktadır. Yaşanan bu emperyalist kriz, emperyalistleri korkutmakta, halkların isyanı, başkaldırışı rüyalarına girmektedir.

Kafkaslarda, Ortadoğu’da, Asya’da çıkardıkları savaşlar alabildiğince buna bağlı dinsel, ırksal, renksel, cinsiyetçi ayrılıklar yaygınlaşarak çözümsüz hale getirilmektedir. Böylelikle böl, parçala yönet ve katlet stratejisi izlenmektedir. Bu sebeple Alman faşistleri her alanda beslenmektedir. Devlet eliyle maddi- manevi ve ideolojik olarak sistematik örgütlülüğü sağlanmaktadır.

Alman devletinin bu ideolojik saldırısı yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeplerden kaynağı ı almaktadır. Komünistlerin, Sosyalistlerin, Devrimcilerin ve Demokratik örgütlerin dahi örgütlenmesine tahammül edememekte, burjuva diktatörlüğü yüzünü dönerek faşizan geçmişine heveslenmektedir. Ama bir şey unutulmaktadır, Alman halkı buna ve bu gibi ırkçı faşizan baskılara boyun eğmedi, eğmeyecektir.
Emperyalistler Ermeni katliamını politik bir çıkar ya da baskı aracı olarak kullanmak istemekte, bu soykırımı çıkarlarına malzeme yapmaktadırlar. Ermeni halkı, Türkiye halkı bu iğrenç oyuna gelmeyecek, tarihimizde yaşanan bu katliamı soykırımı lanetleyecek ve kınayacaktır. Ama halklar asla birbirine artık düşman yapılamayacaktır.

ATİK ve aktivistleri de bu bilinçle hareket etmekte, başta Alman emperyalizmi olmak üzere, emperyalistlerin Ermeni soykırımında ki rolünü açığa çıkarmakta teşhir-tecrit etmekteydi. Tamda bu sebeple olacak ki, Alman devleti organize bir planla, Faşist Türk devletiyle anlaşarak ortak bir saldırı operasyonu başlattı. Açık ki, her iki devletinde geçmişi kanlı, kirli, sicilleri bozuk. Yine her iki devletin geçmişleri karanlık zulümle örülmüştür Bir birlerine benzemeleri gayet doğal değil mi! Geçmişten günümüze birbirlerinin kirli çamaşırlarının gizlemek istemelerinden doğal bir şey olamaz. Devrimcilere, sürgünlere, politik çalışma yapan ilerici - aydın ve demokratik kuruluşlara saldırmalarında anlaşılmaz bir şey yoktur. Tarih tekerrür etmez ama geçmişte Dimitrov yoldaşa komplo ve tuzak kurarak yargılamak istediklerini bilmeyenimiz var mı! Bugün de aynı tuzak, komplo, emperyalist oyun oynanmak istenmektedir. Alman ve Türkiye halkları buna müsaade etmeyecek, bu iğrenç komployu, oyunu başa çıkaracaktır.
Türk devletine katliamı açığa çıkmasın diye yalakalık yapan, ATİK’e saldıran Alman emperyalist terör saldırılarından korkmuyoruz, korkmayacağız. Hiçbir şart ve koşulda politik mücadelemiz, çalışmalarımız ve örgütlenmemiz engellenemez.

Alman devletinin baskılarından korkmuyoruz, korkutamazsınız... Vardık, varız, var olacağız. Faşizan baskılara boyun eğmeyeceğiz.
Bilin ki, Ermeni katliamında Türk devletiyle suç ortağısınız. Bu kirli -kanlı oyunu biz açığa çıkaracağız, teşhir edeceğiz. Sürgünlerin politik mücadelesi engellenemez. O sebeple, bugünden itibaren bütün sürgünler ATİK çatısı altında, ATİK’çi olacağız. Arkadaşlarımız serbest bırakılana kadarda mücadelemizi her alanda yürüteceğiz.

Aydınlar, ilericiler, devrimciler, emekçiler, İnsan hakları kuruluşları, Ermeniler, Kürtler, Türkler, diğer azınlıklar, Avrupalı devrimciler, Komünistler sesimize ses verin, üç Maymunu oynamayın, bana ne deyip de sorumsuz ve duyarsız olmayın. Haksızlığa karşı duyarlı insan olma erdemini taşıyın... Yarın size dokunduğunda çok geç kalmış olacaksınız bunu böyle bilesiniz.

17- 04 2015 HASAN AKSU.
 

56122

Alman Emperyalizmi neden ATİK AKTİVİSTLERiNE Saldırdı!

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar