Perşembe Nisan 25, 2024

Alman Emperyalizmi neden ATİK AKTİVİSTLERiNE Saldırdı!

Alman tarihini biraz karıştırıp gerilere gittiğimizde, Alman emperyalizminin tarihine bir göz attığımızda, katliam, kan ve terörle karşılaşırız. Almanya devleti kan ve katliamlar üzerinden emperyalist sermayesini oluşturmuştur. Birçoğumuz Alman devletini ikinci dünya savaşında gerçekleştirdiği Yahudi katliamıyla, soykırımıyla tanırız

Peki, gerçekler böyle mi? Alman devletinin ondan önceki geçmişi ne kadar temiz? Birinci dünya savaşı öncesi, dönemi ve sonrası Alman devletinin geçmişi daha da kirli, suçları daha da kabarıktır. Tarih sayfalarının neresini açsak karşımıza, Emperyalist devletlerin başında ise Alman devletinin kirli, kanlı elleri çıkmaktadır.

Alman İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında süregelen savaşlarda Osmanlı İmparatorluğu sadece bir maşa ve de bir piyondu. 1800’lü yıllarda ve ortalarında Osmanlı ekonomisi, Ordusu ve siyaseti Alman imparatorluğuna bağımlıydı. Bütün yönetsel erkler Alman elçilerin ve generallerinin elindeydi.

1850’li yıllarda Kafkaslarda Çerkez katliam ve soy kırımında Alman devleti birinci derecede sorumlulardandı. Çarlık Rusya’yla Alman imparatorluğu arasında bir paylaşım ve topraklara hâkimiyet savaşı vardı. Osmanlı’da bu savaşta Almanların egemenliği altında Rusya’ya karşı savaş vermekteydi. Osmanlı’nın gerilemesi, yenilgisi aynı zamanda Alman İmparatorluğunun gerilemesi, yenilmesi anlamına geliyordu. İki milyonu aşkın Çerkez halkının soykırımında Çarlık Rusya’sı kadar Alman İmparatorluğunun ve Osmanlı’nın sorumluluğu vardır.19. Yüzyılın ortalarında ve sonlarında Alman emperyalizminin elleri halkların kanıyla yıkanmıştı?

Süregelen emperyalist birinci paylaşım savaşında, Osmanlı imparatorluğunu maşa ve kalkan olarak kullanmayı devam ettirmiştir. Alman İmparatorluğu ile Çarlık Rusya arasında süren Kafkasya ya egemenlik kurma savaşında Osmanlının yenilgisi, yıkımı görülmüş ama Almanların egemenlik savaşında aldığı yenilgi ve bu yenilginin halkların kırımına ve katline mal olan bilançosu gözlerden kaçırılıyordu. Adeta bütün suçlar posası çıkmış, yenilgiye uğrayarak devlet olma özelliğini dahi kaybetmiş olan Osmanlı ya ve şürekâsına çıkarılmıştı. Oysaki asıl yenilen, savaşı kaybeden Alman emperyalizmiydi. Almanların yenilgisi Osmanlının yenilgisini de beraberinde getiriyordu.

1914-1915 Ermeni soykırımının baş sorumlusu, planlayıcısı, İttaat-Tarakkiçilere uygulatıcısı Alman imparatorluğuydu. Bir buçuk milyon Ermeni halkının tehcir ve soykırımı Alman subayların, elçilerin ve Osmanlı’yı yöneten, yönlendiren Alman İmparatorluğunun onayıyla gerçekleştirilmiştir. Nedense bu gerçek hep saklanmış, Osmanlı baş suçlu gösterilmiştir. Kadim bir ulusun başından sonuna katlinde, tehcirinde ve soykırımında Alman imparatorluğunun birinci derecededir, en az Osmanlı devleti ve katliamı yapan şürekâları İttaat Terakkiciler kadar. Çünkü Almanlardan olur almayan Osmanlı izinsiz tuvalete dahi gidemez, altına yapardı.

Zamanın Alman İmparatorluğu’na Başbakanlık yapmış, Thoobald von Bothamann Hoolweg şunları demekteydi; "Bizim tek hedefimiz var; o da Türkiye’yi bizim yanımızda tutmak; Ermeniler ister yerle bir olsun ya da olmasın, bizim için fark etmez!"

Evet, her şey açık değil mi, bu söylenenler sözün bittiği, Ermeni ulusunun katliamında suç ortaklığının itirafı değil mi? Bu gerçekler bizlere her şeyi anlatıyor.Aradan geçen yüz yıllık bir süreçle yüzleşmek, bu yüzleşmede sicili bozuk olan Alman devletinin tabi ki bazı korkuları olacaktı. Ermeni soykırımıyla yüzleşmede Alman emperyalizmi acaba ucu bana dokunur mu, lanetli geçmişine bir yenisi eklenirse hali nice olur hesapları yapmakta ön tedbirler almaktadır. Kendini nasıl aklayacağı hesapları yapmaktadır.

Alman Emperyalizminin birinci  paylaşım savaşı sonrası icraatlarına baktığımızda almış olduğu emperyalist yenilginin bütün acılarını, yükünü  Alman halklarının üzerine yıkmaya  çalışmış  ve de yıkmıştır. Alman Komünistleri, devrimcileri ve ezilen halkı baskı, işkence, katliam ve sorgusuz sualsiz kaybetme yoluna gitmiştir.  Alman devleti kanlı siciline yenilerini ekleyerek sermayenin çarkını devam ettirmiştir. İkinci emperyalist paylaşım savaşında Alman faşizminin soykırım ve katliamları anlatmaya dahi gerek yoktur.

Yirmi birinci yüzyılda yaşanan emperyal kriz günümüzde daha da belirginleşti. Artık yönetenler yönetemez ve emperyalist krizi çözemez duruma gelmiştir. Yönetilenler ise yaşadıkları işsizlik, yoksulluk, sosyal haklarının kısıtlanmasından dolayı eskisi gibi yönetilmek istememektedir. Emperyalist sermayeye, savaşa, ırkçılığa karşı birleşmekte, örgütlenmekte, eylemlere başvurmaktadır. Sermaye krizinin girmediği hane neredeyse kalmamaktadır. Yaşanan bu emperyalist kriz, emperyalistleri korkutmakta, halkların isyanı, başkaldırışı rüyalarına girmektedir.

Kafkaslarda, Ortadoğu’da, Asya’da çıkardıkları savaşlar alabildiğince buna bağlı dinsel, ırksal, renksel, cinsiyetçi ayrılıklar yaygınlaşarak çözümsüz hale getirilmektedir. Böylelikle böl, parçala yönet ve katlet stratejisi izlenmektedir. Bu sebeple Alman faşistleri her alanda beslenmektedir. Devlet eliyle maddi- manevi ve ideolojik olarak sistematik örgütlülüğü sağlanmaktadır.

Alman devletinin bu ideolojik saldırısı yukarıda anlatmaya çalıştığım sebeplerden kaynağı ı almaktadır. Komünistlerin, Sosyalistlerin, Devrimcilerin ve Demokratik örgütlerin dahi örgütlenmesine tahammül edememekte, burjuva diktatörlüğü yüzünü dönerek faşizan geçmişine heveslenmektedir. Ama bir şey unutulmaktadır, Alman halkı buna ve bu gibi ırkçı faşizan baskılara boyun eğmedi, eğmeyecektir.
Emperyalistler Ermeni katliamını politik bir çıkar ya da baskı aracı olarak kullanmak istemekte, bu soykırımı çıkarlarına malzeme yapmaktadırlar. Ermeni halkı, Türkiye halkı bu iğrenç oyuna gelmeyecek, tarihimizde yaşanan bu katliamı soykırımı lanetleyecek ve kınayacaktır. Ama halklar asla birbirine artık düşman yapılamayacaktır.

ATİK ve aktivistleri de bu bilinçle hareket etmekte, başta Alman emperyalizmi olmak üzere, emperyalistlerin Ermeni soykırımında ki rolünü açığa çıkarmakta teşhir-tecrit etmekteydi. Tamda bu sebeple olacak ki, Alman devleti organize bir planla, Faşist Türk devletiyle anlaşarak ortak bir saldırı operasyonu başlattı. Açık ki, her iki devletinde geçmişi kanlı, kirli, sicilleri bozuk. Yine her iki devletin geçmişleri karanlık zulümle örülmüştür Bir birlerine benzemeleri gayet doğal değil mi! Geçmişten günümüze birbirlerinin kirli çamaşırlarının gizlemek istemelerinden doğal bir şey olamaz. Devrimcilere, sürgünlere, politik çalışma yapan ilerici - aydın ve demokratik kuruluşlara saldırmalarında anlaşılmaz bir şey yoktur. Tarih tekerrür etmez ama geçmişte Dimitrov yoldaşa komplo ve tuzak kurarak yargılamak istediklerini bilmeyenimiz var mı! Bugün de aynı tuzak, komplo, emperyalist oyun oynanmak istenmektedir. Alman ve Türkiye halkları buna müsaade etmeyecek, bu iğrenç komployu, oyunu başa çıkaracaktır.
Türk devletine katliamı açığa çıkmasın diye yalakalık yapan, ATİK’e saldıran Alman emperyalist terör saldırılarından korkmuyoruz, korkmayacağız. Hiçbir şart ve koşulda politik mücadelemiz, çalışmalarımız ve örgütlenmemiz engellenemez.

Alman devletinin baskılarından korkmuyoruz, korkutamazsınız... Vardık, varız, var olacağız. Faşizan baskılara boyun eğmeyeceğiz.
Bilin ki, Ermeni katliamında Türk devletiyle suç ortağısınız. Bu kirli -kanlı oyunu biz açığa çıkaracağız, teşhir edeceğiz. Sürgünlerin politik mücadelesi engellenemez. O sebeple, bugünden itibaren bütün sürgünler ATİK çatısı altında, ATİK’çi olacağız. Arkadaşlarımız serbest bırakılana kadarda mücadelemizi her alanda yürüteceğiz.

Aydınlar, ilericiler, devrimciler, emekçiler, İnsan hakları kuruluşları, Ermeniler, Kürtler, Türkler, diğer azınlıklar, Avrupalı devrimciler, Komünistler sesimize ses verin, üç Maymunu oynamayın, bana ne deyip de sorumsuz ve duyarsız olmayın. Haksızlığa karşı duyarlı insan olma erdemini taşıyın... Yarın size dokunduğunda çok geç kalmış olacaksınız bunu böyle bilesiniz.

17- 04 2015 HASAN AKSU.
 

56066

Son Haberler

Sayfalar

Alman Emperyalizmi neden ATİK AKTİVİSTLERiNE Saldırdı!

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar