Pazar Mayıs 5, 2024

Üçlü kıskaca alınan hasta tutsaklar ölümün eşiğinde

kaypakkaya-partizan
Hasta tutsakların ölüme ramak kala tahliye edildiklerine dikkat çeken İnan, "Cezaevinde ölsün istemiyorlar. 'Burada ölmesin de nerede ölürse ölsün' diyorlar. Ve ölüme ramak kala serbest bırakıyorlar" dedi.

 

247'si ağır olmak üzere toplam 649 hasta tutsağın bulunduğu cezaevlerinde hasta tutsaklar, iktidar, siyasallaşan Adli Tıp Kurumu ve savcılık bürokrasisi kıskacında ölüm sınırında. Dr. Ayten İnan, tıbbi etik kuralları ve sözleşmeleri hiçe sayılarak hasta tutsakların cezaevlerinde tedaviye erişim hakkının engellendiğini belirtirken, Av. Gülizar Tuncer ise, Adli Tıp Kurumu'nun resmi bilirkişiliğine son verilmesi gerektiğini söyledi.

 247'si ağır olmak üzere toplam 649 hasta tutsağın bulunduğu cezaevlerinde hasta tutsaklar, siyasallaşan Adli Tıp Kurumu ve savcılık bürokrasisi kıskacında her ana ölümü bekleyerek yaşamaya devam ediyor. Bir yılda 40 tabutun çıktığı cezaevlerinde ölüm eşiğine gelmesinin ardından tahliye edilen bazı hasta tutsaklar da, tıpkı geçtiğimiz hafta, tahliye edildikten kısa bir süre sonra tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Abdülsamet Çelik gibi ailesi ve yakınları ile vakit geçiremeden yaşamını yitiriyor. Cezaevinde tutuldukları sürelerde de tedaviye ulaşım hakları uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak ihlal edilen hasta tutsaklar, cezaevlerinde hastalıkları ile baş başa bırakılarak ikinci bir işkenceye tabi tutuluyor. İnsan hakları savunucu Dr. Ayten İnan ve avukat Gülizar Tuncer, hasta tutsakların yaşadıkları hak ihlallerini değerlendirdi.

'Hasta tutsaklar özerk bir kurum tarafından tedavi edilmeli'

Hasta tutsakların sağlık hizmetine erişimlerinin engellendiğini belirten Dr. Ayten İnan, sağlık hizmetine ulaşmak isteyen hasta tutsakların olağanüstü koşullarda Adalet Bakanlığı'nın keyfi uygulamalarına takıldığını söyledi. Hasta tutsakların karşı karşıya olduğu durumu "devlet terörü" olarak nitelendiren İnan, sağlık hakkına erişim hakları gasp edilen tutsakların tahliyeleri için gerekli raporları hazırlaması gereken Adli Tıp Kurumu'nun da (ATK) hasta tutsaklar için insan hakları ihlalleri üreten bir kurum haline geldiğini söyledi.

İnan, "Tutsakların dosyaları bekletilmektedir. Son dönemde tedavi şartı kısıtlı olan tutsaklar ölüme terk ediliyor. Her hafta bilerek isteyerek bir hasta tutsak kaybediyoruz. ATK'ların devletin zorlayıcı alanı olmaktan çıkmasını istiyoruz. Hasta mahpusların özerk bir kurum tarafından tedavi edilmesini istiyoruz. Gerçek anlamda tıbbi müdahalenin olduğu bir yerde tedavi görmeliler. Anayasa'da yaşam hakkı kutsaldır. Biz hekimler, sağlık ve yaşam diyoruz ancak engellemeler var. Hasta mahpuslar özgürlüklerinden yoksun oldukları için asıl koruyucuları olan devlet her türlü tıbbi desteği sunmak zorundadır. Tıbbi etik kurallar sözleşmeleri de bunu gerektirir ve sağlık hizmeti hekimlerin yasal görevidir" diye konuştu.

'Ölüme ramak kala tahliye'

Hasta tutsaklar üzerinde uygulanan politikaların yıldırma politikası olduğuna vurgu yapan İnan, hekimlerin hasta tutsaklara muayene esnasında soru dahi soramadığını belirtti. Yasalara rağmen hala doktor odalarında kolluk güçlerinin olduğuna dikkat çeken İnan, kişilerin mahremiyetine saygı duyulmadığını kaydetti. Hasta tutsakların ölüme ramak kala tahliye edildiklerine dikkat çeken İnan, "Cezaevinde ölsün istemiyorlar. 'Burada ölmesin de nerede ölürse ölsün' diyorlar. Ve ölüme ramak kala serbest bırakıyorlar" dedi.

'Yasalar darbe anayasasına dahi aykırı'

Av. Gülizar Tuncer ise, mevcut yasaların yeterli olmadığı gibi hükümetin yaptığı düzenlemelerle her gün daha da ağırlaştırıldığını söyledi. Tutsakların infazının ertelemesini düzenleyen Ceza İnfaz Yasası'nın 16'ıncı maddesindeki koşulların hasta tutsakların tahliyesinin önünde en büyük engel olduğuna dikkat çeken Tuncer, ATK ve savcılık kıskacında hasta tutsakların tahliyesinin engellendiğini söyledi. Tuncer, "'Toplum için güvenli değil' bahanesi var. AKP hükümeti geçmiş mevzuatta olmayan bir düzenleme yaptı. Mahpusun serbest bırakılmaması bu şekilde sağlanmış oldu. Şu an ki Ceza İnfaz Yasası'nın 16'ıncı maddesi sağlık uygulamalarına ve hatta darbe yasasına dahi aykırıdır. Öte yandan uluslararası sözleşmelerde hasta haklarına ilişkin sözleşmelere de aykırıdır" şeklinde ifade etti.

'Savcılık ATK raporuna göre davranıyor'

Tuncer, hasta tutsaklar hakkında rapor veren ATK'nın siyasi iktidara bağlı olduğunu ve kadrolarını bu taraflılık çerçevesinde doldurduğunu ve yine ATK'nın da açık bir şekilde taraflılığını belirttiğini savcılıkların da ATK raporlarını dikkate aldığını söyledi. Uluslararası sözleşmelere göre hasta tutsakların dışarıda tedavi edilmek zorunda olduğunu kaydeden Tuncel, "Dışarıdaki tedavi her açıdan daha sağlıklı bir tedavi anlamına gelir. Her şeyden önce uluslararası sözleşmelerde ailesi ile vedalaşma hakkı vardır. Fakat bu bile çok görülüyor. Mevcut yasalar ile mahpuslar ölüme terk ediliyor" diye ifade etti.

Hasta tutsaklar için gerekli düzenlemeler

Hasta tutsakların durumunun düzeltilmesi için gerekli düzenlemelere de değinen Tuncer, şöyle devam etti: "Mevcut İnfaz Yasası'nın 16'ıncı maddesinin bir an önce değiştirilmesi gerekir. Yasa sadece ATK'yı sorumlu görerek sorun yaratmıyor. Mahkemelerin ATK resmi bilirkişiliğine son vermesi gerekir. Üniversite hastanelerinin verdiği raporların yeterli olması gerektiğini söylüyoruz. İnfaz yasalarının uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi gerekir. Ve hekimler de tarafsız yaklaşarak raporunu ona göre hazırlamalıdır."

(DIHA)


1185