Pazar Mayıs 5, 2024

Suikastçi İsmail Hakkı Musa MİT’in başında

KAYPAKKAYA PARTIZAN
İsmail Hakkı Musa'nın Brüksel’de büyükelçilik görevine başladığı 2011 Ekim ayı ile bu görevden ayrıldığı 2012 Ekim tarihleri arasındaki bir yıllık süreç, Avrupa'da Kürt siyasetçilerine yönelik suikast girişimlerinin zirve yaptığı bir dönem oldu.

 

İsmail Hakkı Musa, Hakan Fidan’ın istifasından sonra, MİT Müsteşarlığı’na vekaleten atanan isim. 1960 Trabzon-Araklı-Dağbaşı Köyü’nde doğmuş. Dağbaşı Köyü, Türk devletinin “ecnebilerden arınma” politikaları öncesinde 18 köyün bağlı olduğu, Rumların ve Yahudilerin yaşadığı bir ilçeymiş. O zamanki ismi de Dağbaşı değil, Haruska’ymış.

İsmail Hakkı Musa, MİT’in dış istihbarattan sorumlu müsteşar yardımcılığı görevine gelmeden önce, Türkiye’nin Brüksel büyükelçiliği görevini yürütüyordu. Musa’nın Brüksel’de büyükelçilik görevine başladığı 2011 Ekim ayı ile bu görevden ayrıldığı 2012 Ekim tarihleri arasındaki bir yıllık süreç, Avrupa istihbaratının kayıtlarına da geçen, Kürt siyasetçilerine yönelik suikast girişimlerinin zirve yaptığı bir dönem oldu.

MGK’NİN 2011 YILINDAKİ PKK’Yİ TASFİYE PLANI

2011 yılı başında toplanan MGK, Kürt siyasi hareketine yönelik topyekün saldırı ve imha kararı almıştı. Gerillaya, Türkiye’deki legal siyaset alanına ve Avrupa’daki Kürt kurumlarına yönelik, eş zamanlı tasfiye planı hayata geçirilecekti. Bu çerçevede İran, Irak ve Suriye ile görüşülerek anlaşma sağlandı.

O dönem 1500 Kürt yurtseveri ve PYD üyesi Suriye zindanlarında tutukluydu. Türkiye ve Suriye ilişkileri iyiydi ve bakanlar düzeyinde görüşmeler yapıyordu. Güney Kürdistan Yönetimi de bu plana, PKK’ye tecrit uygulayarak katkı sunacaktı. Goran hareketi, Güney yönetimi ile İran devletinin 13 Ocak 2011 tarihinde yaptığı bu anlaşmanın belgelerini de dağıttı. Kısacası iç ve dış şartlar, “hiç bu kadar elverişli olmamıştı.”

AKP ve FETHULLAH GÜLEN MEDYASI TASYİFEDEN EMİN

AKP hükümeti, Kürtlere yönelik tasfiye planını tüm devlet kurumlarının eşgüdümü ve Fethullah Gülen örgütü ile tam bir mutabakat ve uyum çerçevesinde gerçekleştiriyordu. Operasyonların propaganda ayağını Gülen ve AKP medyası ortaklaşa yapıyordu. Gülen teşkilatına bağlı gazete ve televizyonlar, sistematik bir şekilde ve kesin bir dille, “PKK’nin bu kez bitirileceği”ni işliyordu. Gülen adına çalışan polis-gazeteci Emre Uslu, “PKK’nin üst düzey 20 sorumlusu öldürülürse terör de biter” diye yazıyor ve ekliyordu; “iddia ediyorum bu sonbaharda PKK bitirilecek. Hükümet, bu öldürülenlerin aileleri ile nasıl bir ilişki kurulacağını tartışıyor?” diyordu.

 Zaman yazarı Mümtaz Türköne, “PKK’nin sonbaharı” başlığı ile yazı yazıyor, “PKK bitiyor, gelin sonrasını tartışalım” gibi iddialı laflar ediyordu.

Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru, Taha Kıvanç adıyla bu planın niteliğini ve adını da daha önceden koymuştu: Tamil yöntemi… Fehmi Koru, ABD’nin desteği ile PKK’ye karşı, Sri Lanka’da uygulanan, Tamil gerillalarını tasfiye planının devreye sokulacağını müjdeliyordu.

KCK YÖNETİCİLERİNİN ÖLDÜRÜLMESİ AMACIYLA YÖNETMELİK ÇIKARILDI

Kürt siyasi hareketini tasfiye planı esas olarak KCK tepe yöneticilerinin öldürülmesi üzerine inşa edilmişti. AKP Hükümeti KCK’lilerin öldürülmesini “meşrulaştırmak” amacıyla bir yönetmelik de çıkardı.

9 Mart 2012 tarihli Sabah gazetesi, PKK yöneticilerinin yakalanması amacıyla hazırlanan, “Terörle Mücadele Ödül Yönetmeliği”nden söz ediyordu. Yönetmeliğe göre, PKK lider kadrosunun aralarında bulunduğu 50 kişiden herhangi birini yakalatana 4 milyon lira ödül veriliyor. PKK'nin alt sınıf yöneticilerinden birinin yakalanmasında verilecek ödül miktarının ise 2 milyon lira olduğu belirtiliyordu. Haberde sözü edilen “lider kadro”dan 20 kişinin Avrupa’da yaşadığı da belirtiliyordu.

19 Ekim 2012 tarihli Hürriyet ise, Türk devletinin bu yönetmelikten beklentilerini açıklıyordu; “Terörle mücadelede uygulanacak ödül yönetmeliğine göre, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, Duran Kalkan, HPG Anakarargah Komutanı Fehman Hüseyin ile Oslo görüşmelerine katılan Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Zübeyir Aydar gibi isimler için 4 milyon lira veriliyor. Alt sınır olan 2 milyon liralık ödül ise örgütün bölge sorumluları ile Avrupa’da faaliyet gösteren birim yöneticileri için belirleniyor. Anlık istihbarata ise 100 bin TL verilecek” deniliyordu.

19 Ekim tarihli Hürriyet gazetesi, bu yönetmeliğin yürürlükte olduğunu da şu tespitle duyuruyordu: Başbakanın son konuşmalarına bakıldığında yönetmeliğin imzalandığı ve yürürlükte olduğu anlaşılıyor.

TÜRKİYE’NİN BRÜKSEL BÜYÜKELÇİLİĞİ’NİN REMZİ KARTAL’I ÖLDÜRME PLANI

Belçika Türk Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa, Belçika’daki Kürt siyasetçilere yönelik olarak, Ankara’nın kararları çerçevesinde bir plan hazırladı ve bir ekip kurdu. Bunun için profesyonel suikastçılar bulundu, onlarla bir anlaşma da yapıldı.

  “KCK’nin üst düzey yöneticileri”nden önemli bir kesimi Belçika’da yaşıyordu. Tamil planının Avrupa’daki uygulaması için, Gülen basını ve AKP medyası, Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’ın ismini açıkça zikrediyordu.

2011 baharında, Büyükelçi İsmail Hakkı Musa’nın ekibi önce hedef belirledi, ardından cinayeti işleyecek “profesyonel ekip” bulundu. Balkan ülkelerinden birinin vatandaşı olan bir şahısla, Brüksel’de görüşmeler yapıldı. Prensipte anlaşıldı.

Para miktarı ve teslimini konuşmak üzere suikastçı İstanbul’a gitti. Bir otelde MİT mensupları ile görüşme yapıldı. Remzi Kartal’ın öldürülmesi karşılığında 500 bin Euro üzerinden anlaşma yapıldı. Paranın 250 bin Euro’su eylemden önce, kalanı da eylem gerçekleştikten sonra ödenecekti. Suikastçi görüşmeden sonra 20 bin Euro alarak Brüksel’e döndü.

Brüksel-Ankara hattında bu hareketliliğin yaşandığı tarihlerde, İskandinavya ülkelerinden birinin istihbaratı Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’a ulaşarak bu bilgileri iletti. Ciddi bir suikast hazırlığı yapıldığını, kendi güvenliklerine azami derecede dikkat etmeleri gerektiği uyarısı yaptı. Kartal ve Aydar, bu bilgiyi anında Belçika makamları ile paylaştılar.

İRAN HAREKETE GEÇİYOR

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, 16 Temmuz 2011 günü İran ordusu Kandil’e saldırdı. İran-Türkiye işbirliği zirvedeydi. İran’ın Türkiye ile işbirliği gerilla alanlarına saldırı ile sınırlı değildi. İran’daki Kürtlerin haklarını savunan ve bu amaçla silahlı mücadele de yürüten PJAK Başkanı Heci Ehmedi, İran rejiminin hedefindeydi. İran hükümeti PJAK’tan ve Heci Ehmedi’den rahatsızlığını çeşitli vesilelerle dile getiriyordu. İran’ın geçmişte, Avrupa’da Kürt siyasetçilere yönelik cinayetleri de hafızalarda tazeydi.

ALMANYA’DA YAKALANAN TÜRK MAYFAYISIN HEDEFİ HECİ EHMEDİ

Bu süreçte Alman polisi, bir Türk mafya grubuna yönelik operasyon yaptı. Operasyon sonucunda, gözaltına alınan gurubun üzerinden, Heci Ehmedi’nin şahsi bilgileri, fotoğrafları, ev ve iş yeri adresleri ele geçirildi. Alman istihbarat mensupları Heci Ehmedi ile irtibata geçerek bu bilgileri kendisiyle paylaştı ve güvenliğinin ciddi tehdit altında bulunduğu uyarısı yaptı. Türk devleti, İran’ın Kandil saldırısına, Heci Ehmedi’yi bertaraf ederek, değeri yüksek bir jest ile karşılık vermek istiyordu.

AVUSTURYA’DAKİ TÜRK ELÇİLİĞİ DE HAREKETE GEÇİYOR

2011 yaz aylarında Avusturya’da da benzer bir olay yaşandı. Türkiye’de sol bir örgüt içinde aktif olarak yer aldıktan sonra Viyana’ya iltica eden bir şahıs, Avusturya polisine başvurarak can güvenliğinin sağlanmasını istedi. Söz konusu şahıs, Viyana Türk elçiliğinden birkaç kişinin kendisi ile birkaç kez görüştüğünü; bu görüşmelerde kendisine, Kürtlere yönelik bir eylem planlaması içinde yer almasının istendiğini belirtti. Kendisi ile birlikte iki kişinin daha yer alacağı bir suikast ekibinden söz etti. Avusturya istihbaratı bu olayı, Kürt siyasetçilere yönelik ciddi bir suikast planı kapsamında görerek, Kürt siyasetçileri bilgilendirdi ve güvenlik uyarısı yaptı.

TÜRKİYE BÜRÜKSEL BÜYÜKELÇİLİĞİ ÖMER GÜNEY VE EKİBİ İLE İLİŞKİ HALİNDE

2011 sonbaharına girilirken, Türk devletinin komşularla birlikte PKK’yi tasfiye planlaması hayata geçirilemiyor, büyük umutlar bağlanan Tamil planı gerçekleştirilemiyordu. MİT ve MİT’e bağlı Dış İlişkiler Dairesi, İsmail Hakkı Musa’nın deneyimlerine rağmen henüz bir suikast gerçekleştirememişti. Bu aşamada Fransa’daki Türk hücresi canlandırıldı. Ömer Güney ve Türk istihbaratının görüşmeleri bu dönemde sıklaştı. Güney, Brüksel’e de gidip geliyordu. Ömer Güney, MİT mensupları ile yaptığı görüşmenin basına yansıyan ses kayıtlarında, KCK yetkililerini öldürmeye hazır olduğunu ve talimat beklediğini belirtiyordu. Kendisiyle görüşen Türk istihbaratçı, “Acele etme, bekle” derken, “fakat Remzi Kartal’ı görürsen affetme, vur” emrini veriyordu.

İSMAİL HAKKI MUSA, CİNAYET ZAMANI YAKLAŞTIĞINDA GÖREVİNİ DEĞİŞTİRDİ

İ.Hakkı Musa ve ekibi, Belçika ve Avrupa istihbaratının, Kürt siyasetçilere yönelik suikast planından haberdar olduklarını öğrendiler. Bu nedenle Remzi Kartal cinayeti donduruldu. Ama ne pahasına olursa olsun, bir eylem gerçekleşmeliydi. Paris de Kürt siyasetçilerin yoğunca yaşadığı bir merkezdi. Ömer Güney üzerinden Paris’e yönelindi. Ömer Güney ve onu yöneten ekibin hareketlendiğini gören büyükelçi İsmail Hakkı Musa tedbirini aldı ve 2012 Kasım ayının başında Brüksel’den ayrıldı. İsmail Hakkı Musa büyükelçilik görevinden ayrılarak asli görevine, MİT Dış İlişkiler Daire Başkanlığına atandı.

İSMAİL HAKKI MUSA – KOZANLI ÖMER VE MURAT KARABULUT ORTAK ÇALIŞIYORDU

İsmail Hakkı Musa, Brüksel büyükelçilik görevini yürütürken Gülen’in MİT imamı ve Emniyet imamı ile yakın ilişkiler içindeydi. Yurt dışındaki eylemleri ve suikast planlarını da bu üçlü birlikte planladı. Gülen-AKP çatışması dönülmez bir noktaya ulaştığında, önce bu iki kişi teşhir edildi, ardından aynı gün ve aynı uçakla Pensilvanya’ya doğru uçuruldular. Bu iki şahıs, gazetelerde boy boy resimleri ile teşhir edildikten sonra, 4 Şubat 2014 günü, rahat bir şekilde Türkiye’den ayrıldılar. Bu kadar ağır suçlamalar ve yoğun teşhir sonrasında, bu kadar kolay bir seyahatin, MİT’in ve Hakan Fidan’ın bilgisi dışında gerçekleşme olasılığının bulunmaması gerekirdi. Onlara bu rahat uçuş olanağı, bir zamanlar birlikte kotarılan kirli işlerin kefaretiydi.

TAYYİP ERDOĞAN YURTDIŞINDAKİ SUİKAST GİRİŞİMLERİNİ VE CİNAYETLERİ İTİRAF EDİYOR

Tayyip Erdoğan 9 Mart 2014 günü Urfa’da yaptığı konuşmada bütün bu anlatılanları doğruluyor, MİT içindeki parallel yapılanmaya ve yurdışındaki faaliyetlerine dikkat çekiyordu; “…Devletin bazı kurumlarına da sızdılar… Önce Oslo sürecini sabote ettiler. Arkasından MİT müsteşarımızı tutuklatmak, onu devre dışı bırakmak istediler. Arkasından Paris’te bir takım suikastlar yaptılar. Süreci bozmak istediler.”

Devletin diğer kurumlarına sızanlardan biri, Gülen örgütünün Emniyet İmamı Osman Hilmi Özdil’di (Kozanlı Ömer). Bir diğeri MİT içinde ayrı bir örgütlenme yapan Murat Karabulut’tu. Brüksel Büyükelçisi İsmail Hakkı Musa’nın bu iki şahısla da irtibatı vardı. Remzi Kartal, Zübeyir Aydar, Heci Ehmedi suikastlarının planlanmasını birlikte yaptılar. Sakine, Leyla ve Fidan cinayetinde de bu üçlünün rolü ve payı en üst düzeydedir. Bu bilgiyi Tayyip Erdoğan itiraf etmiştir. Hakan Fidan da bu ilişkileri çok iyi bilmektedir.

‘MAKUL ŞÜPHELİ’ ŞİMDİ MİT’İN TEPESİNDE OTURUYOR

İsmail Hakkı Musa, bir cinayet planlayıcısı olarak şimdi MİT’in tepesinde. Portresi, geçmişi ve pratiği ile çözüm sürecini her an bozabilecek bir şahsiyet. Şu anda ciddi problemleri olan müzakere süreci bakımından, artık dış tehdit ve provokasyon aramaya gerek kalmayacak. MİT’in başında, bu süreci her an bozacak veya anlamsız hale getirecek görevli ve yetkili bir şahıs var.

Kürt Halk Önderi Öcalan’ın son görüşmede heyete, “ne zaman işler biraz rayına otursa bir yerlerden sabote ediliyor bakalım bu kez ne olur?” sorusuna yanıt ararken, “makul şüpheli”lerden en önemlisi olan İsmail Hakkı Musa MİT’in tepesine oturdu.

Bütün bunları anlatırken, 28 Şubat davasının sanığı Albay Eser Şahan’ın, geçen hafta Bükreş’te bir parkta ölü bulunmasını, İsmail Hakkı Musa’nın MİT’in başına oturuşuna sükse katan bir kutlama busesi olduğunu söyleyenler de var.

Ferda çetin ANF


1708