Çarşamba Mayıs 15, 2024

Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek; "Bizim katilimiz olmayın"

kaypakkaya haber
Direnişinin 241. gününde çıkarıldığı duruşmada savunma yapan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, mahkemeye "Bizim katilimiz olmayın" dedi, taleplerin kabul edilmesini istedi. Gergin geçen duruşmada mahkeme, Grup Yorum üyelerini tahliye etmedi.

 

Direnişin 241. gününde olan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek'in de aralarında olduğu 7 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. 

Gergin geçen duruşma Barış Yüksel adli kontrol şartı ile tahliye edilirken İbrahim Gökçek dahil diğer tüm tutuklu Grup Yorum üyelerinin tutukluluk halininin devamına karar verildi. Bir sonraki duruşma ise Silivri'de görülmek üzere 26-27 Mart 2020 tarihine erteledi.

Duruşmaya, direnişinin 241. gününde olan İbrahim Gökçek de getirildi. Gökçek'in hapishaneden ambulansla getirilme talebi reddedildi. 

'MAHKEME TARAFSIZ DEĞİL'
Duruşmanın başında Avukat Yaprak Türkmen, reddi hakim talebinde bulundu.

Avukat Türkmen şunları söyledi "ÇHD avukatlarına yapılan yargılamada mahkemenizce sergilenen pratik, tarafsızlığınızı gölgeledi, tarafsız olmadığınızı düşünüyoruz. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine heyet olarak, avukatların tahliyesinin ardından tekrar tutuklanmaları üzerine atandınız.

"Bu sırada tanıklardan biriyle ilgili haber yapan Canan Coşkun'a da dava açıldı, yine Akın Gürlek bu mahkemede de başkanlık yaptı. Tanık B.E.'nin bu mahkemede verdiği ifadeyle ilgili daha sonra 26. Ağır Ceza Mahkemesinde, bu ifadenin yalan olduğunu söylemiş, kabul etmediğini beyan etmişti.

"Bu mahkemenin skandal kararlarından biri de Atilla Taş, diğeri Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'e hapis cezasına hükmedilmesiydi. Yine birçok akademisyen Akın Gürlek'in başkanlığını yaptığı mahkemelerde ceza almıştır."

AVUKATLAR NE DEDİYSE REDDEDİLDİ
Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, reddi hakim talebinin "kötü niyetli ve yargılamayı uzatmaya dönük olduğu"nu savunarak, reddetti. 

Avukat Sinan Zincir bu kararı da reddettiklerini ve heyetin esasa ilişkin işlem yapamaması gerektiğini ifade etti ancak bu talep de reddedildi.

GÖKÇEK: SUSTURULMAYI KABUL ETMİYORUM
Tartışmaların ardından ölüm orucu direnişinde olan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek savunma yaptı. Ayakta durmakta zorlanan Gökçek, sandalyeye oturarak konuşmaya çalıştı.

Dava dosyasını bir kaç gün önce ellerine ulaştığını kaydeden Gökçek, asıl savunmasını yapmak için süre istedi. 

Gökçek, şöyle devam etti: "Bir halk sanatçısı olarak yaşamak istiyorum, Grup Yorum önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyorum. 

"Bugün buraya geldim ama bu salona bir kez daha gelebilir miyim, izlemeye gelenler tekrar beni görebilir mi bunu bilmiyorum. Ölebilirim sakat kalabilirim hafızamı kaybedebilirim. Her şey olabilir. O nedenle söylemek istediklerimi söylemek istiyorum.

'15 YILLIK GRUP YORUM EMEKÇİSİYİM'
"Ben kimim? Halil İbrahim Gökçek. 15 yıllık Grup Yorum emekçisiyim. Mahsuni Şerif, Pir Sultan nasıl sanat yaptılarsa aynısını yapmaya çalıştık. Saray soytarısı olmadık. Besteler yaptım, bas gitar sanatçısıyım. Onlarca konserde yüzbinlerce insana konser verdim. 2016'daki OHAL'e kadar böyle devam etti.

"2017 yılında Grup Yorum'a büyük bir siyasi linç başladı. FETÖ'nün darbesini fırsat bilen AKP iktidarı, ülkedeki tüm muhalefet güçlerine saldırmaya başladı. Mükellefi olduğum İdil Kültür Merkezi 12 defa basıldı, piyano tuşları tek tek parçalandı, gitarlarımız kırıldı. Bu düşmanlık için ne yaptık biz? Tüm bunları türküler söylemeye devam ettiğimiz için yaşadık. Türkülerimizin susturulmasını konserlerimizin yasaklanmasını kabul etmiyorum.

"Kendini kurtarmaya çabalayan iftiracıların tanıklığıyla sayfalarca iddianame yazıldı. İnanın, bu süreç geçtiğinde ilk satacakları siz olacaksınız.

'ADALET İSTİYORUM'
"Ben adalet istiyorum. Kültür merkezimiz basılmasın, Grup Yorum üyeleri serbest bırakılsın istiyorum. Biz bu ülkenin medarı iftiharıyız. Diğerleri gibi iktidara belediyelere kapaklanıp milyonları cebimize atmadık. Bir konserden en fazla 10, 15 bin lira alırız. Fazlasını almayız.

"21. Yüzyıldayız konser yasaklanıyor. Listelere konuluyoruz. Ne yaptık? Elimize silah mı aldık, insan mı öldürdük, katliam emri mi verdik? Çocuklara müzik eğitimi verdik, ücretsiz orkestra kurduk. Suç mu?"

'YAŞAMAK, GİTAR ÇALMAK, KONSER VERMEK İSTİYORUM'
Gökçek, şöyle devam etti: "İddianameye kısmen baktım, ama bizim hakkımızda şunlar yazmıyor: Kültür merkezinde çocuk istismarı yapıldı yazamaz, uyuşturucu tacirliği yaparlar yazamaz, ihaleleri peşkeş çekerler yazamaz. Bunları yapanlar dışarıda elini kolunu sallaya sallaya geziyor.

"Grup Yorum ise ücretsiz konser yapar. Bu konserler için belediyelerden yasal şekilde istediğimiz vinç, bariyer gibi eşyaları yasadışı göstererek iddianameye yazılmış. "Terörist" halka korku salanlardır, biz terörist değiliz.

"Grup Yorum'a saldırılar son verilmeli. Grup kurulduğunda 5 yaşındaydım, hala devam ediyor. Kaç iktidar geldi geçti, devam ediyor. Grup Yorum böyle susmaz. Sanatını yapmak için ölümü göze almış insanlar varken susmaz. Helin Bölek'le ben varız. Bugünün Türkiyesinde sanat yapmak için ölümü göze aldık.

"Ben yaşamak istiyorum, gitar çalmak istiyorum, konser vermek, sevdiklerimi görmek istiyorum. Ama bunun koşullarının sağlanması lazım. Sanatımızın karşısına ağır silahlarla ağır cezalarla çıkılmasın."

Gökçek, mahkemeye "Bizim katilimiz olmayın" diyerek, savunmasını tamamladı.

Duruşma, savunmalarla devam ediyor.

'KULLANDIĞIM ŞAMPUANI ÖĞRENECEK KADAR PEŞİME DÜŞMÜŞLERDİ'
İbrahim Gökçek'in ardından Emel Yeşilırmak savunma yaptı. Yeşilırmak, Soma katliamına ilişkin yapılacak bir etkinliğe davet edildiklerini ve ardından haklarında "yakalama" kararı çıkarıldığını söyledi. Yeşilırmak, "Listelere konuldum, kullandığım ilaçları ve şampuanları öğrenecek kadar peşime düşmüşlerdi. Okmeydanı'ndan buraya kadar gelmek, 10 defa vurulmayı göze almak demekti. Sonrasında hakkımda listelerde vardı, etkisiz hale getirildi yazılacaktı. Biz 1 yıldır sorgusuz sualsiz tutukluyuz. Anadolu halkları zulme uğramaya, inançlarını gizli de olsa yaşamaya alışkındır. Anadolu yer altı şehirleriyle doludur. İddianamede hakkımdaki dosyalar yazılmış, aynı dosyayı 6 kere yazarak hakkımdaki iddiaları kabartmaya çalışmışsınız. Benim hakkımda açılan bütün davalar hak mücadelesi verdiğim içindir, siz bana 1 Mayıs'a katıldığım için 5 yıl ceza verdiniz. Tavır dergisi tek başına sadece CIA tarafından çıkarılan 800'den fazla derginin karşısındadır. Edebiyat yayıncılığı yozlaşmıştır, adeta can çekişiyor. Tavır dergisi bu yozlaşmanın karşısında duruyor" dedi. 

"Halkın hak ve özgürlüklerini ezdirmeyeceğiz" diyen Yeşilırmak, şöyle devam etti: "Haklar halkça, bizle kazanılır. Kan dökülerek kazanılır. Sonra bir takım vekiller bunları yasalara geçirirler. Mecburen yasalara yazarlar ama asla gerçek anlamda uygulanmazlar. Bu salondaki herkes biliyor ki, halkın çaresiz kalmadığını. Adil yargılanma hakkını gasp edersiniz, bir Koçak Mustafa çıkar. Canıyla ister adil yargılanma hakkını. Türkmenim, bilirim. Koçak yiğit demektir. Bugün ölüm orucunda Mustafa Koçak."

'TARAFSIZLIĞINIZA GÜVENMİYORUM, SİZİ REDDEDİYORUM'
Siyasi koşullarla ilgili anlatımlarda bulunan Ümit İlter'in savunması sırasında mahkeme başkanı müdahele etmek istedi. Başkana tepki gösteren Avukat Görgün Danacı, "Müvekkil tutuklanmasına neden olan siyasi atmosferden bahsetmek zorundadır. Dolayısıyla müdahale etmemenizi, dinlemenizi istiyoruz" dedi. İlter, savunmasında "Halk der ki zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Halk çok bilgedir. Grup Yorum'a bugün İbrahim'in anlattığı baskılar var. Peki bizim avukatlarımız nerede? Avukatlar yargının 3 sac ayağı. Savcı burada, hakim burada. Nerede avukatlarımız, kime danışacağız? Devrimci avukatlarımız nerede? Yan hücremizde kalıyorlar. Halkı savunan, doğayı savunan avukatlarımız yan hücrede kalıyorlar. Ama onları hapsetseniz bile halkın savunulmasını engelleyemezsiniz. Avukatlarımız diyor ki, bize diyorlar ki çaresizsiniz. Çaresiz miyiz gerçekten? Doğa kirletildiğinde, halk aç bırakıldığında, depreme teslimiyet gösterin denildiğinde, çocuklarımızın tarikatların elinde oyuncak edilmesine ses çıkarmayacak mıyız? Halkın avukatlığını yapamayacak mıyız! Devrimci avukatlarımız, açlık grevindeler, hepsi bizim avukatlarımız. Direnen çaresiz kalmaz. Sevgili avukatlarımızın yokluğunu hayat denen kavgada asla hissetmiyoruz. Onların müvekkili olmaktan gurur duyuyoruz. Kararınız baştan belli olduğu için hukuki prosedürleri tamamlamak bile size zul gelebilir. Biliyoruz. Sizin hukuki yargılama yapacağınıza da tarafsızlığınıza da güvenmiyorum. Sizi reddediyorum" ifadelerini kullandı.

'HAKTAN VE HALKTAN YANA BİR YARGILAMA İSTİYORUM'
Sadık Eroğlu ise iki iftiracının beyanlarına dayanarak 1 yıldır tutuklu olduğunu hatırlattı. Hakkında başka bir iddia ve delil olmadığına dikkat çeken Eroğlu, "Bin bir bedelle kazanılmış savunma ve adil yargılanma hakkına dayalı belirli, öngörülebilir, haktan ve halktan yana bir yargılama istiyorum. Yalnızca kendim değil, arkadaşlarım için, İbrahim Gökçek için, Mustafa Koçak için ve bugün burada olması gereken, bedenlerini açlığa yatırmış avukatlarım için de adil bir yargılanma istiyorum. Bana tebliğ edilen tutuk devam kararları suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delillerin toplanmamış olması gibi nedenler görülüyor. Suçun vasfının büyük olması, benim suçlu olduğumu göstermez. Hakkımda iki iftiracı dışında hiçbir şey yoktur.

'BUGÜN DEVRİMCİ OLMAK ZORUNLULUKTUR'
Kozmik odada, sığınakta yakalandığı iddialarına tepki gösteren Eroğlu, "Demokratik bir kültür merkezine gitmek, sanat çalışmalarına katılmak suç değildir. Devrimci düşüncelere sahip bir insanım. Bu düşünceler nedeniyle yargılandım, hakkımda delil olmadığı için serbest kaldım. Bugün devrimci olmak zorunluluktur. Devrimci ve yoksul bir mahallede ikamet ediyorum. Düşüncelerime uygun olarak demokratik kurumlara gider gelirim. Milyonlarca emekçi gibi halkın içinde yaşarım. Halkı soyanlar gibi sarayda, lüks içinde yaşamıyorum. Heyetinizin adil yargılanma hakkını yerine getiremeyeceğine dair kuvvetli şüpheler yaşıyorum. Açıkçası bunlar şüphe de değil artık. Yaptıklarınız ortada, tarafsız olamayacağınızdan eminim. Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu. 

'MESLEĞİMİ HALK İÇİN YAPMANIN ONURUNU TAŞIYORUM'
"Mesleğimi halk için yapmanın onurunu taşıyorum" diyerek savunmasına başlayan Barış Yüksel de "Grup Yorum'la sahneye çıktığım her konserde kalabalığın coşkusunu görme onurunu iliklerime dek yaşadım. Kültür merkezimiz hukuksuz ve keyfi bir şekilde defalarca basıldı, talan edildi. Biz de enstrümanlarımızı, canımızı korumak için bir stüdyo kurduk kültür merkezimizde. Gizlilik koşullarında yaşayıp üreten ne ilk sanatçıyız dünya da ne de son. Örneğin Nazım Hikmet de Theodroakis de gizli yaşamaya mecbur edildiler. En güzel eserleri ise gizli yaşadıkları dönemlerine aittir. Ben tutuklulukta geçen 1 yılın büyük bölümünde açlık grevindeydim. Ne yapmışım da açlık grevindeyken örgüt yönetmişim? Grup Yorum üyesi olarak 190 gün açlık grevi yapmaktan onur duyuyorum. Bugün iki Grup Yorum üyesi bu onuru daha da yükseltiyor. Mustafa Koçak 227 gündür ölüm orucunda. Sizin mahkemeniz tarafından ceza verilen 8 halkın avukatı da adaletsizliğe boyun eğmemenin onurunu taşıyor, onlar da süresiz açlık greviyle Grup Yorum ve Mustafa Koçak için adalet istiyorlar.

'MÜVEKKİLİMİZ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE ERİYOR'
Grup Yorum üyelerinin ardından savunma yapmak için avukatlar söz aldı. Avukat Hüseyin Boğatekin, "Sayın başkan, duruşmanın başından beri, duruşmayı germemek için özen gösteriyoruz, canımız, müvekkilimiz gözümüzün önünde eriyor. Polislerin salondan çıkarılması talebini reddettiniz. Gerekçe olarak sanıkların örgüt üyesi olduklarını gösterdiniz. Bu ihsasi rey göstergesidir. 'Terör arananlar' listesindeyseniz, polisin silah kullanma yetkisi doğrudan kullanılabilir hale geliyor. Sokak ortasında vurulabiliyorsunuz. Müvekkilin saklanması, özsavunma içinde bulunması insanidir" dedi. 

'SİYASİ İRADENİN KARARIYLA, İÇİŞLERİ BAKANI'NIN TALİMATIYLA TUTUKLANDILAR'
Avukat Sinan Zincir de davanın siyasi bir dava olduğunun altını çizdi. Zincir, "Müvekkiller siyasi beyanlarda bulunacaklardır. Çünkü müvekkiller siyasi iradenin kararıyla, bizzat İçişleri Bakanı'nın talimatıyla tutuklanmışlardır. ÇHD davası, Kaftancıoğlu davası, bugün bu dava. Bütün etkili ve politik davalar sizin önünüze düşüyor. Bu nedenle bizim de sizle bu davanın yürütülmesi konusunda şüphelerimiz var. Bugün kuracağınız ara kararlarınızla bu şüphelerimizi boşa çıkartmalısınız" diye konuştu. 

'TEK BİR TANIK BEYANIYLA 300 KİŞİ GÖZALTINA ALINABİLİYOR'
Avukat Muharrem Erdoğan, tanık İlkay İşler ve Cavit Yılmaz'ın mektuplarını mahkemeye sundu. Kullanılan tanık ifadelerinin mektupta nasıl oluşturulduğunun anlatıldığını söyleyen Erdoğan, "Tek bir tanık beyanıyla 200-300 kişi gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor. Ama aynı tanık ben işkence gördüm, tehdit edildim deyince işkenceciler için haklarında dava açılmıyor. Acaba savcılar için, polisler için bir ayrıcalık mı var? Merak ediyorum. Bu işkenceyi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Burada itirafçılardan bahsediyorum, belki soracaksınız. Neden bu kişiler senden benden değil de İbrahim Gökçek'ten, Ümit İlter'den bahsediyor. İbrahim Gökçek Grup Yorum üyesi" ifadelerini kullandı.

'BU DAVADA SİYASİ İKTİDARIN YARGI ÜZERİNDEKİ BASKISI ÇOK NET GÖRÜLÜYOR'
Avukat Ozan Doğan da davanın "terör" listeleriyle açıldığına ve iddianamede de yer aldığına dikkat çekti. Doğan, şöyle devam etti: "Emniyet diyor ki, ben zaten yargısız infazı yaptım, sana da ceza vermek kaldı. Masumiyet karinesi nerede kaldı? Müvekkilin hakkında yer alan açık dosyalar iddianameye konmuş, adı üstünde dosyalar açık. Kesinleşmiş bir hüküm kurulmaksızın bu dosyalar delil olarak belirtilemez. Susma hakkı kriminalize edilmeye çalışılıyor. Yasada açıkça kişi kendisi hakkında delil vermeye zorlanamaz yazıyor. Bu davada siyasi iktidarın yargı üzerindeki baskısını çok net görüyoruz, mahkemeniz de bu konuda araç olarak kullanılmaya çalışılıyor. Müvekkilimizin kaçma şüphesi yoktur, tahliyesini talep ediyoruz."

'MASUMİYET KARİNESİ HAKKI VARDIR, KOLAY KAZANILMAMIŞTIR'
Gökçek'in ölüm orucunda olması nedeniyle duruşma salonunda bir ağırlık olduğunu söyleyen Avukat Görgün Danacı, öğrenci olduğu yıllarda hala tutuklu olan Avukat Behiç Aşçı'nın ölüm orucu direnişini ziyaret ettiği ve direnişin zaferle sonuçlandığını aktardı. Danacı, "Devlet tecriti kabul etti, hapishanede olanlar için birçok hak kazanıldı bu direnişle. Ben bu direnişle, eşimizle çocuğumuzla konsere gideceğimiz o günlerin kazanılacağını düşünüyor ve İbrahim Gökçek'in tahliyesini talep ediyorum. Bu dosyadan kahvaltı yaparken, Süleyman Soylu'nun televizyon ekranlarında 'Örgütün yöneticisini yakaladık' demesiyle haberdar olduk. Basının ve yargının baskısı dışında, müvekkil Ümit İlter'in gri listede aranır olması da bir baskı aracıydı. Hakkında para ödülü kondu. Masumiyet karinesi hakkı vardır, kolay kazanılmamıştır."

'İKTİDARIN YAPTIĞI KARA PROPAGANDALAR DIŞINDA ORTADA BİR ŞEY YOK'
Avukat Yaprak Türkmen de "Meslektaşım operasyondan bahsetti, ben de onunla ilgili konuşayım. Bu gece yarısı yapılan operasyonlar ve basın ve medya aracılığıyla siyasi iktidarın yaptığı kara propagandalar dışında ortada bir şey yok. Ortada bir şey yok çünkü, Berk Ercan'ın ifadesi üzerine onlarca insana silahlı örgüt üyeliğinden dolayı dava açıldı, tutuklu yargılandılar. Ortada bir tane silah yok. Berk Ercan'ın ifadeleri üzerine açılan davalar, farklı mahkemelerde görülmeye devam ediliyor. İstanbul 35. ACM'deki dosya yöneticilik iddiasıyla açıldı. Orada savcı yöneticilik yoktur diyerek üyelik yönünde mütalaa verdi. O mahkemede dahi yöneticilik yoktur dendi. Müvekkilimiz bu zamana kadar herhangi bir yasa dışı faaliyet içine girmemiştir. Ülke içinden gözaltına alındı. Yurt dışına kaçmak gibi bir amacı yoktur. Tahliyesini talep ediyorum."

'ADALETİ ÖLECEK KADAR ÇOK İSTEYECEK BİR MÜVEKKİLİM VAR'
Son olarak Avukat Seda Şaraldı, "Öncelikle özgün bir duruşmada olduğumuzun farkındayız. Adaleti ölecek kadar çok isteyecek bir müvekkilim var. Bu nedenle müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkil Barış Yüksel hakkında 2017 yılında verilmiş bir yakalama kararı var. Yakalandığında sorgusu örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılıyor. Ve dava örgüt yöneticiliğiyle açılıyor. Savcılığın kafa karışıklığı olduğunu düşünüyoruz. Müvekkillerin 2017 yılında yakalanmaması gördükleri bu özel muamelenin tek nedeni. Eğer yakalansalardı, çoktan tahliye edilmiş olacaklardı" diye konuştu. 

Avukat beyanlarının ardından karar için ara veren mahkeme heyeti, Barış Yüksel'in adli kontrol şartı ile tahliyesine, İbrahim Gökçek dahil diğer tüm tutuklu Grup Yorum üyelerinin tutukluluk halininin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma ise Silivri'de görülmek üzere 26-27 Mart 2020 tarihine erteledi. 

822