Cumartesi Mayıs 11, 2024

Alman Emperyalist Burjuvazisi Tarafından Katledilişlerinin 100. Yılında Rosa Lüxemburg, Karl Liebknecht ve 1918-1919 Almanya Kasım Devrimi’nin Öğretileri

kaypakkaya-partizan
1918 Alman Devrimi yenilgiyle sonuçlanmasına karşın, onun yaktığı ateş hala sürmektedir. O, Alman işçi sınıfının ve enternasyonal proletaryanın yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

 

Her toplumsal sistem gibi kapitalizm de kendi karşıt sınıflarıyla birlikte doğmuş ve gelişmiştir. Kapitalist sistemin savunucuları ve sahipleri burjuvazi olurken, ona karşı mücadele eden ve kapitalizm içinde yeniyi temsil eden ise işçi sınıfıdır. Özellikle de özel mülkiyetçi toplumsal sistemlerde, gerici sınıflara karşı ilerici sınıfların doğması ve gericiliğin yıkılması, belli bir tarihsel süreç içinde kaçınılmaz olmuştur.

Kapitalizmin gelişmesine koşut olarak işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf kavgasında doruğuna çıkmıştı. 1871 Paris Komünü, proletaryanın burjuvaziye karşı ilk iktidar mücadelesi ve kısa süreliğine zaferi ile sonuçlanmıştır. Bundan sonra da, özellikle kapitalizmin ilk geliştiği Avrupa ülkelerinde proletaryanın burjuvaziye karşı savaşımı durmamış, koşulları olgunlaştığında burjuvazi ile proletarya arasında sert çatışmalar yaşanmıştır.

Kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle beraber, sınıf çatışmaları daha da keskinleşmiştir. Emperyalizm, çürüyen kapitalizm olarak, emperyalistler arası kutuplaşma ve çatışmaları keskinleştirici bir rol oynarken aynı zamanda burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf savaşımının daha ileri boyutlara çıkmasını da beraberinde getirmiştir.

Kendi mezar kazıcısı olarak kapitalizm (Marx), proleter devrimlerin gerçekleşmesinin de aynı zamanda habercisi olmuştur.

Paris Komünü’nden sonra ilk proleter devrim 1917 Ekim’inde Rusya’da gerçekleşmiştir. Bolşevikler önderliğinde gerçekleşen bu devrim, tarihe yeni bir yön vererek, emperyalizm ve proleter devrimler çağını açmıştır. Rus Ekim Devrimi, kendi sınırları içinde kalmayarak, enternasyonal karakteri gereği, diğer ülkelerin proleterlerini ve ezilen halklarını harekete geçirmiştir. Ve aynı zamanda, bütün ezilen ve sömürge uluslar Ekim Devrimi’nin devrimci fırtınasından etkilenerek bağımsızlık savaşlarını yükseltmişlerdir.

İşte, Ekim Devrimi’nin bu devrimci fırtınasından etkilenen Alman işçi sınıfı ve emekçileri, koşulların olgunlaşmasıyla beraber 1918 Kasım başında ayaklanarak yeni bir devrimci süreci başlattılar.

1914-1918 arası 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı, önce Rusya’da devrimin olgunlaşmasını ve gerçekleşmesinin koşullarını yaratırken, aynı koşullar Almanya’da da doğmuştu. Almanya’yı Rusya’dan ayıran temel faktör ise Alman proletaryasının öncü örgütünün oportünist, giderek te sosyal şovenist ve reformist ve peşinden ise karşı-devrimci bir niteliğe dönüşmüş olmasıydı.

Alman emperyalizmi 1. Dünya savaşından yenik çıkmıştı ve kitlelerin büyük bir bölümü hoşnutsuz ve yeni bir dünya kurmak istiyordu, aynı Rusya’da olduğu gibi. Ancak, işçi sınıfı içinde güçlü bir örgütlülüğe sahip SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi), 1914 emperyalist savaşında, Alman emperyalist burjuvazisini destekleme kararı almıştı. Bu tarihten sonra, artık işçi sınıfı partisi olmaktan çıkıp sosyal şovenist bir burjuva partisi haline gelmişti. Ancak, hala işçi sınıfı içinde güçlü bir örgütlülüğe sahip olduğu gibi, işçi sınıfı da bu partinin sosyale mperyalist bir burjuva partisine dönüştüğünü görememişti.

Alman proletaryasının eski önderlerinden ve uluslararası proletarya üzerinde etki sahibi olan Karl Kautsky ise, artık sosyal şovenist bir burjuva lideri durumuna gelmişti.

SPD içinde sosyal şovenizme karşı mücadele eden liderlerde vardı. Bunların başında Karl Liebknecht ve Rosa Lüxemburg geliyordu. Liebknecht ve Rosa “Spartakistler Birliğini” Kurdular. Ancak, Alman proletaryası içinde etkinlikleri azdı. SPD’nin emperyalist savaşta Alman burjuvazisinin yanında yer almasıyla parti içinde bir başka bölünmeyi doğurdu. USPD (Almanya Bağımsız Sosyal demokrat Partisi) kuruldu. Spartakistler bu partinin içinde yer aldılar. Gerekçeleri ise, Alman işçi sınıfının bölünmesini önlemek ve işçiler üzerinde daha geniş bir etki sağlamak içindi.

Lüxemburg ve Liebknecht, SPD ve peşinden kurulan USPD’nin ihanetlerini görmelerine karşın, ayrı grup olarak hareket etmelerine karşın, ayrı bir parti olarak ortaya çıkmayı şimdilik erken buldular.

Emperyalist savaşa karşı Liebknecht ve Lüxemburg daha savaş başında kitleleri savaşa karşı örgütlemeye çalıştılar ve bir çok gösteri düzenlediler. Emperyalist savaş karşıtı olmaları nedeni ile Karl Liebknecht 2,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bunu protesto için 50 binin üzerinde işçi greve çıktı.

Alman burjuvazisinin emperyalist savaşı, başta işçi sınıfı olamak üzere bütün Alman halkı üzerine bir karabasan gibi çöktü. Alman burjuvazisinin emperyalist savaşını destekleyen SPD üyesi işçilerin %66’sı kendilerini savaş cephesinde buldu. Savaşta ölen ve yaralananlar Alman işçileri ve yoksul köylüleri oldu.

1917 yılına gelindiğinde ise, hem ön cephelerde savaşan askerler hemde arka cephede kalan işçi ve emekçiler, savaşa karşı tepki göstermeye başladı. Bu sırada Rus Ekim Devrimi’de, başta Avrupa olmak üzere bütün dünyayı devrimci etkisi altına almıştı.

Başta Kiel olmak üzere, Almanya’nın bütün şehirlerini işçi grevleri ve ayaklanmaları sarsmaya başlamıştı. Ayaklanmalara Askerler ve denziciler de katıldı ve ülke tam bir devrimci krizin içine girmişti. Devrimci dalga bütün ülkeyi sarsmıştı. Bir çok yerde sovyet cumhuriyetleri kuruldu, bir çok yerde ise işçi-asker-köylü konseyleri iş başına geçti. Ancak, devrim, yüz binlerce işçinin katliamıyla karşı karşıya kaldı ve yenildi. İşçiler karşı-devrimci güçler karşısında iktidarlarını koruyamadıkları gibi, bağını koparmadıkları SPD’nin ihanetine uğradılar. SPD, devrimin yenilmesinde baş rolü oynadı.

1918-1919 Alman Devrimi’nin yenilgisinin birinci nedeni; Bolşevik partisi gibi çelik disiplinli, örgütlü ve doğru taktikler izleyen bir partinin bulunmamasıdır. SPD, daha 1907’lerden itibaren ciddi hatalar yaptı ve 1914’ten itibaren ise emperyalistler arası savaşta Alman tekelci burjuvazisinin safında yer aldı. SPD, Rusya’nın Menşevikleriydi. Rus Ekim Devrimi karşısında Menşeviklerin tavrı neyse, SPD’nin tavrıda aynıydı.

SPD içindeki komünistler, daha erken davranamadılar. Spartakistler SPD içinde ayrı bir grup yerine ayrı bir komünist örgütlenme olarak ortaya çıkabilselerdi, belki de süreci işçi sınıfı lehine değiştirebilirlerdi.

Kiel, Hamburg, Berlin, Ruhr Havzası ve Bavyera’da büyük çatışmalar yaşandı. Karşı-devrimci güçler, dağınık ve tek bir merkezden yönetilmeyen işçi sınıfını yenilgiye uğrattı. Buradaki direnişleri kırdı.

İşçi sınıfının kararlı bir komünist örgütlenmeye sahip olmaması, partisi bildiği SPD’nin ise burjuva saflarına geçmesi, devrimin karşı-devrimci cephe karşısında yenilgisini getirdi. Ve işçi sınıfı ciddi bir silahlı örgütlenmeye sahip değildi. Ruhr Havzası işçilerinin kurduğu Ruhr Kızıl Ordusu (Rote Ruhrarmee) ise, güçlü ve ağır silahlarla desteklenmiş karşı-devrimci beyaz ordusu karşısında yetersiz kaldı.

1919 7 Kasım’ında kurulan Bavyera Sovyet Cumhuriyeti, işçilerin en uzun yaşayan Sovyet Cumhuriyeti olmasına karşın, üç aylık bir ömrü oldu. Yine SPD’nin ihanetiyle karşılaştı.

Daha sonra kurulan USPD ise, devrimci rolünü oynayamadığı gibi, SPD’nin tam ihanet çizgisinden de kopamadı. Oportünist bir çizgi izledi. Bunu üzerine devrimin yenilgi süreci içinde Almanya Komünist Partisi kuruldu. Ancak, devrim 1919 yılının Ocak ayı içinde en önemli önderlerini, Karl Liebknecht ve Rosa Lüxemburg’u kaybetmişti. Onlar, karşı-devrimci güçler (SPD ve Alman burjuvazisi) tarafından katledildiler.

1918-1919 (30 Aralık 1918 -1 Ocak 1919 Kuruluş Kongresi) tarihleri arasında kurulan KPD (Almanya Komünist Partisi), Spartakistler Birliği tarafından kuruldu. Ancak parti ilk başlarda ciddi bir etki gösterememesine karşın, devrimin yenilgisinin arkasından güçlü bir parti haline geldi. Bu gücünü 1933 yılında Naziler tarafından kapatılana kadarda sürdürdü. III. Enternasyonalin en güçlü partilerinden biriydi.

1918 Almanya Devrimi’nin karakteri proleter ve enternasyonal bir nitelikli, burjuva ve proletarya sınıflarının bir iktidar savaşıydı. Kapitalizm koşuları içinde sınıf mücadelesinin canlı ve gerçekçi bir yanıydı.

1918 Alman Devrimi yenilgiyle sonuçlanmasına karşın, onun yaktığı ateş hala sürmektedir. O, Alman işçi sınıfının ve enternasyonal proletaryanın yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Enternasyonal proletarya her yenilgiden bir ders çıkarmıştır. Kasım Devrimi yenilgisi de ona, yeni süreçte büyük derslerle yoluna devam etmesini sağlamaktadır. İşçi sınıfının doğru politika izleyen burjuvaziyle uzlaşmayan, oportünizme karşı kararlı bir mücadele yürüten çelik disiplinli bir parti ile devrimin gerçekleştirebileceğini bir kere daha göstermiştir. Ve bu devrimin en büyük öğretilerden biri; “oportünizmin işçi sınıfı içindeki burjuvazinin ajanı” (Lenin) olduğunu çok acı ağır bedeller karşılığında göstermiştir.

Çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfı da Alman işçi sınıfının devriminden çok şeyler öğrenmiştir.

Rosa Lüxemburg ve Karl Liebknecht ölümsüzdür! 

677