Pazartesi Haziran 17, 2024

’’Yüce Türk ulusu adına' Tecavüz:Leyla Poyraz

Türkiye Cumhuriyeti  Devleti’nin mahkemelerinde kararlar açıklanırken, ”YÜCE TÜRK ULUSU ADINA…’’ başlığını kullanılır, ’’Yüce Türk adaletinin savunucusu’’ yargıçlarca… Onlar bu kararları alırken, ’’yüce Türk ulusu adaletinin’’ onlara verdiği yetkilere dayanarak bazı indirimler yaparlar. İşte bu ’’yüce Türk ulusu adına’’ yapılan bazı indirimler şunlardır:

Kadın programında ’’babam bana tecavüz etti’’ diyen kızını öldürenin, ’’babasını kamuoyunda mahcup etti’’ indirimi.

 Eşini katledenin , ’’kot giyiyordu, piercing takıyordu, çantasında doğum kontrol hapı buldum’’ indirimi.

 Tanımadığı birisine saati soran eşini delik deşik ederek öldürenin, ’’cilve yaptı’’ indirimi.

 Tecavüz edip, hamile bırakanın, ’’zaten bakire değildi’’ indirimi.

 Ormanda saldıran, döve döve çırılçıplak soyan, ancak astım krizi geçşirerek bayılıp yakalanın, ’’isteseydim yapabilirdim’’ indirimi.

 Üvey kızına tecavüz edenin, ’’kızın ruh sağlığı bozulmadı’’ raporu indirimi.

 Tecavüzünü kameraya kaydeden sapığın, ’’eski sevgilisiymiş’’ indirimi.

 Tecavüz ederken suçüstü yakalanan adamın henüz tecavüz gerçekleşmediği için ’’yarım kaldı’’ indirimi.

’’mini etek giyiyordu’’, ’’dar pantolon giyiyordu’’, ’’beni tahrik etti’’ indirimleri…

Tecavüzün bu kadar meşru görülmesinin sebebi salt dinle ya da cinsel açlıkla açıklanamaz elbette. Tecavüzü bu kadar meşrulaştıran asıl önemli nokta, bir sindirme, yok etme ve cazalandırma yöntemi olarak kullanılmasıdır. Bu topraklarda egemen olanların kendilerine karşı çıkanlara yönelik uyguladıkları şiddetin öne çıkan en önemli yöntemlerinden biridir tecavüz.

Yaptıkları her katliamda, her soykırımında tecavüz en çok başvurdukları yöntem olmuştur.

Ermeni, Süryani, Pontos Rum Soykırımlarında yapılan tecavüzler  ’’Yüce Türk Ulusu’’ adına yapılmamış mıdır?

Dersim’de Ağrı’da Alevi ve Kürtlere yönelik katliamlarda yaşanan tecavüzler ’’Yüce Türk Ulusu’’ adına yapılmamış mıdır?

Devrimci, sosyalist olduğu için gözaltına alınıp işkencelerden geçirilenlere yönelik tecavüzler ’’Yüce Türk Ulusu’’ adına yapılmamış mıdır?

Dün tecavüze uğrayıp katledilen ve yakılan Özgecan Aslan politik bir nedenle saldırıya uğramamıştır denebilir. Ya da hiçbir politik alt yapısı olmayan binlerce tecavüz vakasında saldırganların ruhsal sağlığının bozukluğu, cahilliği, cinsel açlığından sözedilebilir. Ama tüm bunların kaynağı tecavüzü meşru gören  ve bunu hukuk alanında dahi savunabilen devlet anlayışıdır. İşte devletin üst düzey yöneticilerinin bu tecavüzleri meşrulaştıran hatta azmettiren söylemlerİ:

Recep Tayyip Erdoğan (Cumhurbaşkanı): Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.

Mehmet Şimşek (Maliye Bakanı): Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.

Erhan Ekmekçi (AKP İl Genel Meclis Üyesi): Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor.

Veysel Eroğlu (Orman ve Su İşleri Bakanı): Evdeki işler yetmiyor mu? (Kendisinden iş isteyen bir kadına).

Melih Gökçek (Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı): Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.

 Recep Akdağ (Dönemin Sağlık Bakanı): Tecavüze uğrayan doğursun, ‘gerekirse’ devlet bakar.

Ayhan Sefer Üstün (İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, AKP Milletvekili): Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.

Nurettin Yıldız (Sosyal Doku Vakfı Başkanı): 6 yaşındaki kızlarla evlenebilirsiniz. Çalışan kadın fuhuşa destek oluyor.

Bu yanıyla her tecavüz politiktir, devletin ideolojisinden beslenir.

Bu yüzden bu toprakların bütün tecavüzcüleri devlet tarafından korunur.


64756

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

Sayfalar