Cumartesi Haziran 1, 2024

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

2019 yılı verileri baz alındığında Türkiye’de toplam 1.351 belediye bulunuyor. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde belediyelerin 742’sini AKP, 240’ını CHP, 229’unu MHP, 57’sini HDP (bu belediyelerin 51 tanesi AKP iktidarı tarafından gasp edildi) 24’ünü İYİP, 21’ini Saadet Partisi, 10’unu BBP, 8’ini Demokrat Parti, 6’sını DSP, 1’ini SMF, 13’ünü bağımsız adaylar kazandı.

31 Mart 2024 yerel seçimlerine TİP, TKP, Sol Parti ve EMEP vb. gibi partilerin de kendi adaylarıyla girmeyi tartıştıkları yerel seçimlerde TİP dışında diğer partilerin belediye kazanma şansları pek görülmese de ittifaklarla bazı ilçe ve belde belediyeleri kazanma şansları var.

Türkiye’de 750.000 üzerinde nüfusu olan yerler büyük şehirler olarak kabul ediliyor. Mevcut haliyle 30 büyük şehir bulunmaktadır. Türkiye genelinde 81 tane il ve bu illere bağlı toplam 919 adet ilçe ve 397 belde var.

Bu kadar yoğun seçim bölgelerinin il, ilçe ve beldenin bulunduğu ülkemizde bunların birkaçında dahi devrimcilerin (Kürt illerini saymazsak) elinde belediye olmaması ciddi bir eksiklik olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum sadece baskı, yasaklama ve AKP’nin hakimiyetiyle açıklanamaz. Bu tablo, devrimci hareketin işçi sınıfından ve halktan uzaklığına dair bir veridir. Bu durum aşılamadığı sürece, toplum içinde etkin olamama hali de devam edecektir.

31 Mart yerel seçimlerine burjuva partiler de kendileriyle özdeşleşmiş iller dışında bir ittifak arayışında. Öyle ki seçimi kaybetme riski bulunmayan illerde bile her parti ittifakla elindeki belediyeleri garantiye almak istiyor. İttifaklar tam olarak netleşmiş görünmüyorsa da şekillenen bazı ittifaklardan söz edebiliriz.

Burjuva iktidarın durumu

AKP, yanına aldığı ortağı MHP ile yerel seçimlere birlikte girme kararı almış bulunuyor.

AKP’yi BBP, HÜDA-PAR, DSP’nin de destekleyeceği netleşmiş durumda. AKP, bu partilerin kendilerini büyük şehirlerde destekleyeceğini ve özellikle bu ittifakla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni almayı planlıyor. Bunu Ankara ve diğer büyük şehirler için de düşünüyor. Yeniden Refah Partisi (YRP), AKP ile pazarlıkta daha anlaşamadığı için seçime tek başına girme eğiliminde. Ancak bu parti bir “pazarlık partisi” olduğu için her an eğilimini değiştirebilir.

AKP’yi destekleyen MHP dışındaki partilerin seçimde fazla oy potansiyelleri olmamakla birlikte, seçmen üzerinde yaratacağı etkiyle AKP, seçime avantajlı bir şekilde girmek istiyor.  AKP’yi destekleyen partiler, iktidarın avantajlarından yararlanarak kendilerini daha fazla görünür kılarak toplumda meşrutiyetlerini böylece sağlamış oluyorlar. Mayıs 2023 seçim öncesi HÜDA-PAR sadece Batman ve Amed çevresinde faaliyet yürüten bir parti olarak fazla tanınmıyordu. Devrimci çevreler ve Kürtler, HÜDA-PAR’ı hizbul-kontranın devamı bir parti olarak biliyor ancak toplumun geneli bu bilgiye fazla sahip değildi. HÜDA-PAR, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde AKP desteklemesiyle hem parlamentoya iki milletvekiliyle girdi hem de tüm Türkiye’de tanınan bir parti haline geldi. HÜDA-PAR, 2023 Mayıs öncesi yürüyüş ve mitingler yapmazken, şimdilerde at sırtında” Hilafet isteriz” sloganları eşliğinde yürüyüş ve mitingler yapabilmektedir. Bunlar iktidarın nimetlerinden faydalanmadır. Bunun yanında HÜDA-PAR’ın ideolojik olarak da AKP’ye yakın olması desteğin önemli nedenleri arasındadır.

Keza DSP, BBP ve YRP vb. gibi tüm partiler AKP’yi destekledikleri ölçüde toplumda daha görünür olabilmektedirler. AKP de bunu biliyor ancak kendi iktidarlarını ve elindeki belediyeleri korumak, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirleri kazanmak için, bu partileri yanına almakta bir beis görmüyor. DSP’yi (en azından tabanının bir bölümünü dikkate alarak) saymazsak, BBP, MHP ve YRP de politik olarak AKP’ye yakın duran partilerdir.

Burjuva muhalefetin durumu

CHP, dağılan Millet İttifakı’nın diğer partileriyle anlaşamadığı için Kürtlere göz kırpmaktadır.

CHP belki de en büyük darbeyi İYİP’ten aldı. İYİP, Türkiye’de en ırkçı partilerden biridir. 17 bin faali belli cinayetin sorumlularından olan M. Akşener’in her fırsatta Kürtlere ve devrimcilere ağzı salyalı bir şekilde nasıl saldırdığına her gün tanık oluyoruz. CHP’nin ise elindeki büyükşehir belediyelerini kaybetmemek için Kürt oylarına ihtiyacı var. Özellikle de İstanbul’un yerel seçimlerin merkezi haline geldiği düşünüldüğünde Kürt oylarının İstanbul’da belirleyici bir yerde durduğunu CHP de inkâr etmiyor.

CHP’nin, “açıklık politikası” adı altında DEM ile yürüttüğü ittifak görüşmelerinde bunun nasıl bir içerik alacağı tam olarak netleşmiş değil. DEM’in başta İstanbul olmak üzere kritik bazı illerde CHP’yi desteklemesi isabetli olmayacaktır. İstanbul ya da diğer büyük şehirlerin AKP’nin elinde ya da CHP’nin elinde olması sadece nicel bir durumdur.

AKP’nin İstanbul başta olmak üzere kaybettiği büyük şehirleri geri alması kendi iktidarının daha da sağlamlaştırması bakımından AKP’ye moral kazandırsa da sadece bunun tersine çevrilmesi adına CHP’nin desteklenmesi doğru bir politika değildir. 2019 yerel seçimlerini değerlendirdiğimiz yazımızda şu gerçeklere dikkat çekmişiz; “Seçim meselesinde önemli bir noktada şu ki, İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini kazanan bir kez daha HDP olmuştur. 31 Mart yerel seçimlerinde Ankara, İzmir ve İstanbul’da belirleyici olan Kürt seçmen 23 Haziran İstanbul seçiminde de bir kez daha seçime damgasını vurmuştur. Ekrem İmamoğlu’nun açık farkla oylarını 800 bin artırarak seçimi kazanmasında Kürtler belirleyici olmuştur.

Seçimleri kazanan Ekrem İmamoğlu’na dair bir-iki kelam etmek gerekirse… İmamoğlu’nun İstanbul için ortaya koyduğu projelerin bu düzen içinde çözülmesi, İstanbul’un istenilen düzeyde yaşanır bir şehir olması, işsizliğe son verilmesi, rant düzenin son bulması, yeşil alanların çoğaltılmasının bu düzen içinde olması mümkün değildir.” (Özgür Gelecek, 25 Haziran 2019)

Bu öngörümüz fazlasıyla gerçekleşmiştir ve gelişmeler bizi doğrulamıştır.

CHP’nin, TC devletinin kurucu partisi olarak Kürtlere ve mücadelesine hiçbir zaman sıcak bakmadığı bir sır değildir. Kürtleri yok sayan ve bunu resmi devlet politikası haline getiren CHP, her kritik eşikte AKP’yi destekledi. Sınır ötesi operasyonların yapılması için yasal tezkerelerin (bazı istisnalar hariç) meclisten geçmesi için her defasında” evet” dedi. Kürt illerinde AKP tarafından kazanılmış 51 belediyeye kayyım atanırken sesini çıkartmadı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilk CHP ellerini kaldırdı. Hapishanelerde yüzlerce devrimci tutsak ölümle pençeleşirken bunu bir defa bile olsa meclise taşımadı. Kürtler linç edilirken sessiz kaldı. Tüm bu gerçekler ortadayken, CHP’yi desteklemek için konjonktürel bir neden dahi bulunmamaktadır.

Demokrat-devrimci muhalefetin durumu

31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken devrimci hareketin parçalı duruşu devam ediyor. Kazanma olasılığının olduğu il, ilçe ve beldelerde ortak adaylar etrafında birleşmek, bir seçim ittifakı kurma olanağı her zamankinden daha fazla varken, bu durum hala bir netliğe kavuşmuş değil.

Kürt düşmanlığının dorukta olduğu, ırkçılığın gündemden düşmediği, Kürtlere karşı her gün yeni bir operasyonun yapıldığı, kumpas davalarının devam ettiği koşullarda Kürt halkının mücadelesinin yanında olmak devrimci bir görevdir. Bu, aynı zamanda şovenizme karşı bir duruşu ifade etmesi bakımından da oldukça önemlidir.

DEM Parti’ye eleştirilerimizi dostça yapmalıyız. Eksiklerini göstermeli, devrimcilerden ziyade reformistlere kapı aralama siyasetini eleştirilmeliyiz. Şu eleştirimiz hala güncelliğini korumaktadır; Milletvekili seçimlerinde HDP, seçim ittifakında anlaşılır olmayan politikalar üzerinden geliştirdiği ittifaklarla devrimci güçleri dikkate almadı. Reformist kesimler, TİP vb. çevreler tercih edildi ve bu kesimlerin tavır ve tutumları ise bu tercihin yanlışlığını defalarca kez ortaya koydu.

2024 yerel seçimleri de Türkiye Kürdistanı şehirlerinde belediye seçimleri DEM ile AKP arasında geçecektir. Diğer partiler aday gösterseler de bu tali bir yarış olacaktır. AKP, elindeki devlet olanaklarını kullanarak DEM’in yerel seçimlerde başarısız olması için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Seçim öncesi R.T.Erdoğan’ın ”Kazansalar da belediyeleri yine ellerinden alacağız” açıklamasıyla, Kürt halkı üzerinde baskı uygulayarak, AKP’ye oy vermeseler de “kazansak da belediyeler elimizden alınacak, oy vermeye değmez” ruh hali yaratılmak istenmektedir.

Basına yansıyan onlarca haberden de görüldüğü gibi, AKP daha şimdiden hayali seçmen listeleri hazırlayarak, dışarıdan getirilecek kendi taraftarlarına oy kullandırarak seçimin sonuçlarını değiştirmek istiyor. Buna karşı yoğun bir teşhir faaliyeti sürdürerek, AKP teşhir edilmelidir. Bu sadece DEM’in işi değil seçime katılan diğer partilerin de gündeminde olması gerekirken, sorun Kürtler olunca bu konuda da üç maymun oynanmaktadır.

Bu anlamda DEM’i zorlu bir seçim süreci beklemektedir.

DEM’in, yerel seçimlerde öncelikle ağırlığı Kürt illerine vermesi anlaşılır bir yerde durmakla birlikte parlamento seçimlerinde nasıl diğer illerde de adaylar gösterildiyse, belediye başkanlığı seçimlerinde de kazanma ihtimalinin olduğu yerlerde de devrimci, ilerici güçlerle ortaklaşarak aday gösterilmeli ve birleşik temelde bir mücadele adına bütünlüklü bir politika geliştirilmelidir.

2024 yerel seçimlerinde eleştiri başlıklarımızdan biri de devrimci kurumlardan biri olan Sosyalist Meclisler Federasyonu’nadır. Bilineceği üzere bu dost devrimci kurum, kamuoyunda bilinen ismiyle “Komünist Başkan” Mehmet Fatih Maçoğlu’nu İstanbul’un Kadıköy ilçesinden aday göstermiştir. M.F.Maçoğlu’nun Kadıköy’den aday yapılması kararı yoğun olarak tartışılmıştır. Bu karar SMF’nin kendi takdiridir. Yerel seçimlere dair söz söyleyen, bir program ortaya koyan her anlayışın istediği yerden aday gösterme hakkı vardır ve buna saygı duyulmalıdır.

Asıl üzerinde durulması gereken -ki bizim de önemsediğimiz ve eleştirildiğimiz husus- SMF’nin Maçoğlu’nun Kadıköy adaylığını ittifak ilişkisi içinde sosyal şoven bir parti olan TKP’den göstermesindeki ısrarıdır. Israrıdır diyoruz çünkü SMF’nin devrimci politika adına böyle bir mecburiyeti ve zorunluluğu yoktur. Yerel seçimlerde mevzi kazanmak hedefiyle sosyal şovenizme kan taşımak, üstelik de TKP gibi bir partinin hiç de hak etmediği bir şekilde propaganda yapmasına zemin sunmak SMF gibi devrimci bir kurum açısından izaha muhtaçtır.

Açıktır çünkü SMF alternatifi olduğu halde bu ittifak politikasında ısrar etmekte, sosyal şovenist TKP ile yürümekte bir sakınca görmemektedir. Bu taktik politikanın devrime hizmet etmediği açıktır. TKP’nin son süreçteki tavrı ve açıklamaları ortadadır. Şeyh Said’e yönelik tutumdan, son olarak faşist rejimin paralı askerlerinin Kürt gerillaları karşısında yaşadığı kayıplar karşısında, “devletin bekası’ndan dem vuran, üstelikte ezilen ulusun mücadelesini “Kürtçülük” olarak tanımlayıp faşizmin yanında saf tutan bir partiden bahsettiğimiz bilinmektedir.

Proleter hareket gerek yerel seçimlere gerekse de genel seçimlere bir taktik olarak bakmaktadır.  1977 yılından 2023 yılı arasındaki dönemde hem yerel hem de parlamento seçimlerini boykot ettiğimiz ya da katıldığı ve aday çıkarttığı seçimler olmuştur. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde tavır “Kayyum ve Rant Düzeninin Temsilcilerine Oy Yok! Demokratik, Halkçı Yerel Yönetimler İçin Mücadeleye!” şeklinde kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Yaklaşımımız, devrimci, demokrat ve yurtsever adaylarla birlikte yürüme, birleşik mücadele zemini temelinde tüm ilerici ve yurtsever güçlerin birlikte hareket etmesini zorlama, olanakların olduğu yerde aday gösterme, ittifak içinde olduğumuz yerlerde meclis adayları gösterme şeklindedir.

Kitle çalışmamızda devrimin propagandası esas olandır. Sorunların birlikte çözümünün Demokratik Halk Devrimi’nde olduğu ise propagandamızın esasını oluşturacaktır.

15 Şubat 2024 M

1790

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

19:59 Hızır

Sayfalar

Özgür Gelecek

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

Sayfalar