Pazar Haziran 16, 2024

Yaşamak için, ölmek zorundasın!

Aydınlanma yıkıcı bir süreçtir. Daha iyi ya da daha mutlu olmakla ilgisi yoktur. Aydınlanma, sahteliğin un ufak olmasıdır. Oyunlardan oluşan ön cephenin arkasını görmektir. Doğru olduğunu sandığımız, her şeyin kökünden yok edilmesidir.

Devrimcilik (Aydınlanma), parkta yapılan bir yürüyüş değil, cehennemde bir yolculuktur. El üstünde tuttuğumuz tüm inançlarımızın ve kendimizle ilgili bütün düşüncelerimizin alaşağı edilmesidir. Başka yolu yoktur.

Gölgelerimizle, burjuva ve küçük burjuva alışkanlıklarımızla yüzleşmeliyiz. Kim olduğumuza dair yanlış fikirlerimizin paramparça olduğu yerdir DEVRİMCİLİK. Yanlış inançlarımızın hepsinin yok edildiği yer devrimcilik. Bu yanlış düşüncelerle yüzleşmeli ve onların yanlış olduklarını kabul ederek, bu yanlış düşüncelerle mücadele etmeliyiz. Ancak bu şekilde devrimci değerlere sahip çıkabilir, tekrar bir bütün olabilir ve dürüst bir şekilde mücadele yürütüp, yaşamımızı devam ettirebiliriz…

Tam bir teslimiyet, insanın kendine karşı zalimce dürüst olduğu süreçtir. Dayanılması ne kadar güç olsa da gerçeği bütünüyle, kabul etmek için çıkılan yoldur. Komünistler kendilerine ve herkese karşı dürüst olmak zorundadırlar. Ne yoldaşlarına ne de halka karşı yalan söylemezler. Hayatımız boyunca dünya hakkında, doğa hakkında, kendimiz hakkında yanlış fikirler edinmiş olabiliriz. Doğrunun peşinden gitmek, doğruyu öğrenmek komünistlerin görevidir. Maskeler oluştururuz ve görünen yüzlere inanırız. Olaylara ve kişilere yüzeysel yaklaşırız. Bunları hayatımızın her alanında görürüz. Hem içimizdeki düşmanları anlamak için hem de düşmanlarımızı anlamak için bunların sahte yüzlerini görmek zorundayız. Hepsinin temelinde aldatmalar ve düzenbazlık vardır. Yani bunlar içindeki burjuva ve küçük burjuva yanları saklayarak kendilerini keskin devrimci göstererek komünistleri ve gerçek devrimcileri kandırmaya çalışırlar. Dürüst olmadığımız sürece her zaman kendimizi de kandırırız. Ve başkalarının da bizi kandırmasına göz yumarız. Marx’ın dediği gibi, sadece dünyayı anlamak yetmez, değiştirmek için de mücadele etmelidir komünistler. Zihnimizde, en saçma şeyleri haklı çıkarmak için sürekli zihinsel uyumsuzluk yaşarız, yani kendi içimizde de iki çizgi mücadelesi yaşarız. Eski ile yeni, kötü ile iyi, devrim ile karşı-devrim mücadelesinin uyumsuzluğu zihnimizde yaşar. Bu mücadele içerisinde dürüst davranmadığımız sürece, kendimize hep yalan söyleriz, kendimize, hatalarımıza ve başkalarının hatalarına karşı da hep liberal davranırız. Aradığımız gerçeklere ve komünist kişiliğe ulaşmak için yalan ve liberalizmi yerle bir etmek zorundayız. Fakat liberalizme ve yalanlara o kadar bağlıyız ki(!) bunlarla mücadele de fazla ilerleyemiyoruz. Aldatıcılara tutunuyoruz ve aynı zamanda da hem aydınlanmak hem de ilerlemek istiyoruz. Bu mümkün değildir! Mümkün olduğunu söyleyen sahte devrimciler ve liberallerdir. Size mutlu, memnun, sakin olmanız, olumlu olmanız, mücadele yöntemlerinin doğru olduğunu, sağlıklı olduğunu ve olması gerekenler için bir sürü yollar önerirler. Bunun devrimci mücadele ve komünist olmakla ilgisi yoktur. Pratikte doğruluğu kanıtlanmadan ya da pratik mücadelenin içinden çıkmayan yolların doğrulukla ilgisi yoktur. Sadece liberallerin egosunu parlatır bunlar. Yanlış öneriler başladığımız noktaya götürür bizi. Yani burjuva, küçük burjuva ve liberalizm noktasına... Devrimci mücadele verdiğini sanıp da egolarını parlatanlar altın bir kafes bile sunabilirler bize ama kafes yine kafestir. Ve köleliğe mahkum etmeye çalışırlar bizi. Sürünün izleyip durduğu yol, burjuva ideolojisinden kurtaramazlar kendilerini. Komünistler araştırmacı ve dürüst olmak zorundadırlar.

Gerçek ve özgürlüğe giden yolda yürümek için cesaret, sezgi kendine karşı dürüst olmak, mücadeleci, vicdanlı, saygılı, kendini, yoldaşlarını ve halkını sevmek gerekir. Bu da Marx’ın söylediği, yeni sistem, yeni tip insan yaratarak olur. Pek çok devrimci ve komünist bu özelliklere sahip değildir. Çünkü, çocukluğumuzdan itibaren gördüğümüz burjuva eğitim, programlama saldırılarıyla zayıf düşüyoruz. Onun için çoğu insan kolay yolu seçerek aldatılan insanlar gibi, eskiden kopmayarak sürünün yanında kalmayı seçiyor. Öyle herkes kolayca sürüden ayrılamaz zaten. Devrim ve devrimcilik kolay bir yol değildir. Varlığınızın her parçasını darmadağın etmek gerekir. Komünizm yolunu yürüyecek kişinin belli özelliklere sahip olması gerekir, gerçek benliğini bulması için her şeyden (özellikle eski hayatından) vazgeçmesi gerekir. Başta kişi kendine, yoldaşlarına ve halkına karşı dürüst olacak, çalışkan olmalı, kendine ve halkına karşı sorumlu olacak, hatalarına karşı liberal davranmayacak, devrimci mücadeleyi sürekli ön planda tutacak ve devamlı yükseltecek, her şeyi okuyacak, araştıracak, sorgulayacak, bilimsel yaklaşacak sorunlara, sekter olamayacak, yoldaşlarını ve halkını anlayıp ikna metoduyla yaklaşacak, mütevazi olacak, makam ve mevkiye geldiğinde makamını kullanarak diğer insanlara kötü davranmayacak, egosunu en aza indirip kolektif çalışmayı ön planda tutacak.

Devrimci mücadele yoluna giren kişi, bu yolda bazen yalnız kaldığını anlar. Sürü aksi yönde ilerlemektir. Komünist buna; yalnız kalmaya, değerleri tarafından anlaşılmamaya hazırlıklı olmalıdır. Komünist; yanlış düşüncelerini, sahte benliğini, geçmiş hayat hikayesini parçalamak için, karanlık geceyi beklemesine gerek yok, devrim yoluna bilinçli girmeli. Ancak bunun için cesaret, sezgi ve kendine karşı dürüst olması gerekir. Zihin burjuva ideolojisi tarafından ele geçirildiği için, devrimci ideolojiye bazen sinsi, en çok da açıktan muhaliftir. Ve uyanışımız, zihnin üzerindeki burjuva etkisini sona erdireceği için, burjuva ideolojisi, bizi her adımda aldatmaya çalışacaktır. Komünistler, Marksist ideolojiyle bunu alt ederler.

Yani, devrimci ve komünist olma seçimi herkesin kendi elindedir. Bunu kişinin kendi yerine başka kimse yapamaz. Başkalarının bizlere vereceği tek şey, doğru yolu gösteren işaret direkleridir. Devrim yoluna tek başımıza çıkmalıyız, okuduklarımızı harekete geçirmediğimiz, o yola kendimiz çıkmadığımız sürece, devrimciliğin faydasını göremeyiz. Sadece başkalarının verdiği, işaret direklerinin içinde takılıp, varmamız gereken yere vardığımızı sanırız.

Devrim yolu, katiyen cesareti olmayanlara, korkaklara göre değildir. Ama elbette bir yerden de başlamak gerekiyor. Kimse gelip size sihirli değnekle dokunup, devrimci ve komünist yapamaz. Devrim yolu yıkımla, zorluklarla, mücadeleyle dolu bir yol ve bu yolda sorulacak soru şudur; “Devrim yolunda neleri feda etmeye hazırsınız? Ne kadar dayanabilirsiniz?” Çünkü bu yolda, her şeyden vazgeçmeniz gerekecektir. “YAŞAMAK İÇİN ÖLMEK ZORUNDASINIZ!” Peki bu konuda ne kadar ciddisiniz? Nereye kadar gidebilirsiniz? Ve bunun için ne bedel ödeyeceksiniz? Komünistler bunların cevabını kendilerine ve halka vermek zorundadır…

Bir ÖG okuru

46790

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Sayfalar