Pazartesi Haziran 17, 2024

Türkiye’ye Türk Türü Şeriat Geliyor -Dursun Ali Küçük

*Türk türü şeriat mı?

Hani bazılarınız buda nereden çıktı diyeceksiniz. Bazılarınız şaşıracak ve bazılarınız bu Türk türü şeylere yabancı değilsiniz.
Evet, bal gibi Türk türü şeriat olur.
Türk kurtuluş savaşı denilen aslında yakındoğudaki halkları soykırımdan geçirme olan bu savaş tamamen Türk türüdür. Başkasının arsası üzerinde gecekondu diktiler. Türk uluslaşmasının Türk türü olduğundan sanırım kimsenin şüphesi yoktur.
Türk tarihi yalan üzerine kurulmuştur. O kadar inkar ve soykırım yapmışlarki kendilerini devşirme ve devlet aklı olan mühendislikle insanları daha küçük yaştan çığırından çıkarıyorlar. Hep kendileri iyi başkaları ise kötüdür. Bu Türk türü ırkçılıktır.

*Türk tipi insanlıkta vardır.
Nasıl mı?
Herkesi Türk yapmaya çalıştıkları ve yok etmek istedikleri için ve yürürlükteki herşey ve politikalar Türklüğe hizmet ettiği için, Kürtler, Ermeniler, Lazlar, Rumlar,Çerkesler vb haklarını istediklerinde hemen şu damgayı vuruyorlar:

Ayrılıkçılık yapmayın. Hepimiz insanız. Biz kimseyi siyah görmüyoruz.
Hepimiz insanız ve ne olduğumuz önemli değil, milliyetçilik yapıyorsunuz. Bunu sol, ulusal sol, ırkçı sosyalistler hemen söylerler. Bir Türk sosyalistine göre eğer Kürdistan, Lazistan, Ermenistan, Çerkes halkı vb kimlik ve özgürlüklerini savunuyorsanız, mutlaka ve mutlaka milliyetçisiniz. Hatta ırkçısınız.

Siyasi İslamcılar ise aynı ümmetteniz, din kardeşiyiz deyip kendileri Türk-İslam sentezini uygularken başkalarını bölücülükle suçlarlar.

Kemalistlere göre ise hepimiz insanız, ırk farkı yoktur.

Türk türü şeriatta islam vurgusunun Türk İslam sentezinin görünürde önüne alınmasıdır. Şeriatçı Türk milliyetçileri güçlendiriliyor.

AKP bu kezde seçimleri alacağa benziyor ve 3. Döneminde Türk türü şeriatı daha net göreceksiniz. İslami kurallara göre yeni yasaklarla karşılaşacaksınız.
****
Başkanlık sistemi Türk türü olacak ve tabiiki Türk türü miiliyetçi ve ırkçı Sultanlık ve Halifelik olacaktır.
Kürtlere gelince onlar zaten kazığı yediler. Başkan yeni yaptığı anasaya 12 Eylül ruhu  ve  Milliyetçi İslam ruhu katarak yapacaktır. Kırmızı çizgiler farklı ifadelerle yine kalacak. Kürtler ve diğer halklar yine her Türk vatandaşı gibi “eşit” haklara sahip olacaktır.

Ümmetiz, herkese neyse size de odur” diyeceklerdir.
“Herşey olabiliyorsunuz daha ne istiyorsunuz” diyeceklerdir.

Orduya gelince, Erdoğan yanlış yaptık dedi, ordu yargılanmasını akladı. Bu hem ordu ile Erdoğan ve Akp çelişkisini yumuşatmak hemde orduya sizinle aynıyız demek amacıyla yapıldı. Ordu, Pan Türkçülük ve Pan İslami geleneğine sahiptir. Şimdi ise Türk-İslam sentezi bu ikisini de kapsamaktadır. Döneme göre vurgular değişecektir. Ordu buna uyar. İşler ters giderse Erdoğan’ı ve AKP oyabilir. Bunuda dikkatlerden uzak tutmamak gerekiyor.
***
AKP ikdidarı da “ne gerekiyorsa biz getiririz” diyor:

Mustafa Kemal her renge girebilirdi. İstanbul'da iken şeriatçı Sultan yaveriydi. Anadoluya geldi, Müslüman kardeşliği kullandı ve gavurlara karşı olalım kavramına vurgu yaptı. Çok zor durumda kalsaydı, solcu bile geçinebilirdi.

“Komünizm gerekliyse onu da biz getiriz” sözü Türk türüne vurgu yapmak açısından söylenmiştir.

Şimdi de şeriat gerekliyse onuda “AKP ve devlet biz getiririz” demekten çekinmeyecektir.
Türk siyasi İslamı her kılıfa girebilir. Acayip yalancıdırlar. Allah adını kirleterek hırsızlık ve tüccarlık, hilekârlık ve her türlü yiyicilik bunlarda vardır.

AB havasını çaldılar şimdi bir tarafa bıraktılar. Demokrasi ve değişim dediler onu da bir tarafa bıraktılar.
Açılımlar dediler herkesi kandırarak kapattılar. Liberalleri kullandılar.
“Çözüm ve barış süreci” diyerek Kürdistan ve Kürtleri kandırdılar ve kandırmaya devam ediyorlar.

Hakkını yememek lazım, oyunu güzel tezgâhlıyor ve oynuyorlar.

Bu ve benzer oyunları saymak daha da mümkün. Ama iktidarı aldılar Türk toplumu devletçidir, güçlü devletten yanadır ve dolayısyla Türkleri yanlarına almışlardır çoğunlukla.
****
*Şeriatın alt yapısını attılar:

TC, Suudiler, Katar vb El Kaideyi Pakistan ve Afganistan dan Ortadoğu ya getirdiler.İran da İŞİD gibi Şii milileri örgütlüyor. Devletlerin rekabetleri Şii ve Sunni İslam mezhepleri arasında sürüyor. Siyasi İslam diktatörlüğü esas alır ve Sultan a dayalı Şeriatı geliştirir.

Türkiye ye başkanlık sistemini getirmek Türk türü tiranlıktır. Bölgeye yönelik ise yeni-Osmanlıcılık uygulanıyor.
Türkiye’de İŞİD ve çeşitli yerlerden, Çeçenistan vb yerlerden getirilen İslami teröristler cirit atıyor. TC, Türkçülük gerektiği yerde Türkçülük, Siyasi İslam gerektiği yerde çıkarlarını güvenceye almak için bu cani İslami teröristleri kullanıyor.

Aslında Erdoğan Muaviye rölünü oynuyor. Siyasi İslamın Muaviyesidir. Türkiye ve Kürdistan da siyasi islam terörizmi, tarikatlar, cematlerleri hızla örgütlüyor.

Aleviler ve Hristiyanlar ciddi tehlike altındadır. Cumhuriyet döneminde Aleviliği yasaklayan ve katliamdan geçiren Kemalistlerdir. Şimdi Türk-İslam sentezi, Sunni İslam dışında kalan inançlar ciddi tehdit altındadır.  Diyanet ha keza güçlendirildi, devletçilik ve ırkçılık yapmaktadır.

AKP sadece devleti istiyordu. Devleti ele aldılar.Başkanlık sistemi ile kurulacak iktidar bir tiran rejimi ve polis rejimi olacaktır.Polise son verilen yetkiler ve getirilen “iç güvenlik yasası” ancak faşizmde olur. Bunlar 12 Eylül rejiminin ruhuna bile El Fatiha okutur. Siyasi İslam dan hele Ortadoğu da, mevcut zihniyetle asla demokrasi, insan hakları, farklı inanç toplumlarının hakları çıkmaz. Daha kötüye götürülür.
***
*Tiran hem güçlü hem de zayıf olur:

Başkanlık sistemini getirseler bile Erdoğan güçlü bir Tiran olur ama kellesi Osmanlı sultanları gibi koltukta olur. Ya yakın çevresi ya da ordu veya Ortadoğu daki sıcak savaşın Türkiye ye kayması ile çok kötü, Şeytana özgü roller oynayabilir ama gitmek zorunda da kalır.

Seçimlerde ne elde edilirse edilsin, Kürtler, demokratlar, diğer halklar Tiranlığa meze olur. “çözüm ve barış süreci” sömürgecilerin egemenliği altındadır. Sizler ne roller yüklerseniz yükleyin bu durum değişmez. Kendini sofrada meze yapacaksınız sonra da laflan en keskin Erdoğan karşıtı geçineceksiniz.

Doğu Perinçek bir zamanlar “Kürtlere sıkılacak kurşununuz varsa bir tanesini bana sıkınız” diyordu. Şu Sırrı Süreyya nın bazı lafları tıpkı buna benziyor. Fotolarda ki edasından geçilmiyor. Üzülerek göreceksiniz.

Türk türü insanlık, kardeşlik, Türk türü halkların kardeşliği, Türk türü din kardeşliği,
Türk türü ümmeti, Türk türü demokrasiyi vb oynamaya devam ediniz. CHP ve MHP muhalefet bile değildir, farklı türden faşisttirler.AKP yerine onlar hiç tercih edilmez.

Çok cüzi bir kesimi ayırırsak, sol, sosyalist ve demokrat geçinenler de farklı kulvardan sizleri bu sistemin dibine çekmektedir. Barış ve çözüm süreci diyerek AKP ve Erdoğan, Türk türü şeriatın , Türk türü sosyal şövenizmin vb değirmenine su taşıyorsunuz. Sisteme entegre olmak isteyenler sisteme muhalefet olamazlar.

Osmanlı yıkılırken ve Kürtler kandırılırken, “Türklerle Kürtler bir elmanın iki yarısı gibidir” deniliyordu. Şimdi bizimkilerde “ortak ev”(Misaki milli kastediliyor) ve ortak vatan diyorlar. Ziya Gökalp’ın kulağı çınlıyor mu acaba?

Sonuç: Türk türü şeriat öyle Suudi Arabistan vb yerlerdeki gibi olmayacak. Gerçekten Türk türü olacaktır. İsmi üzerindedir.
Unutmayın; günümüzde şeriatçi şövenizm, ırkçılık ve faşizmde vardır. Türkiye deki siyasi islamın zihniyet olarak şeriat kanunlarına bir itirazı yoktur.

Dursun Ali Küçük-5.4.2015


53721

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar