Pazartesi Haziran 17, 2024

TC Devletinin Avrupa’daki Mit Örgütlenmesi

7 Temmuz 2021 tarihinde Almanya’nın Berlin şehrinde evinin avlusunda üç kişi tarafından saldırıya uğrayan Erk Acarer’in yaşadıkları bir kez daha Almanya’daki MİT örgütlenmesini gündeme getirdi.

Almanya’da MİT faaliyetleri neredeyse yasal. Alman devleti, bu faaliyetleri bilmesine rağmen engel olmuyor, dokunmuyor. Yakalananlar ya para karşılığı serbest bırakılıyor ya da “yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle haklarında takipsizlik kararı veriliyor.

AKP-MHP iktidarının Avrupa’daki devrimcileri ve Kürt ulusal hareketini, örgütlerini ve şahsiyetleri takip etmek için oluşturduğu geniş bir MİT ve ihbarcı ağı bulunuyor. TC devleti, gelişmeleri bu örgütlenme ağıyla takip ediyor. Örneğin Almanya başta olmak üzere Avrupa’da bu örgütlenme ağıyla tespit edilen devrimci ve yurtseverler ülkeye herhangi bir amaç için gittiklerinde tutuklanıp yıllarca hapiste tutuluyorlar.

AKP-MHP iktidarı, bu yöntemle tutuklanan onlarca insan şahsında yarattığı baskıyla bir yandan da insanların Avrupa’da yürüyüşlere, protestolara gitmesini engellemeye çalışarak dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyor.

Türk devletinin en büyük ihbarcı ağı camiler üzerinden örgütlenmiş, yüzlerce imam bu ihbarcı ağının elemanları olarak görevlendirilmiştir. Bu ağ, Avrupa’nın tüm ülkelerinde bulunmaktadır ve gönderilen raporlarla MİT düzenli bilgilendirilmiş, bu bilgiler üzerine devrimci takip edilmiş ve Türkiye’ye gittiklerinde gözaltına alınmış, tutuklanmışlardır.

İmamlarının deşifre olması sonucu iktidar bu örgütlenme biçimini değiştirerek, yerine doğrudan MİT, paramiliter ve ihbarcı ağı örgütlemektedir. Günümüzde 10 bine yakın kişinin bu örgütlemede yer aldığı tahmin edilmektedir.

Faşist AKP-MHP iktidarının bu yasa dışı örgütlenmesi ve faaliyetleri, Avrupa ülkeleri ve hükümetlerince bilinmesine rağmen ses çıkartılmamaktadır. TC ile gizli bir anlaşmaları varmış gibi hareket eden Avrupa devletleri, deşifre olan ve suç üstü yakalanan MİT elemanlarına ve ihbarcılara dokunmamaktadır.

Almanya’daki iki MİT davası bunun en somut örnekleri olarak yaşandı.

R.T.Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde ”strateji” danışmanı olan Muhammed Taha Gergerlioğlu ve ona bağlı olarak çalışan Ahmet Duran ve Göksel Güler, MİT faaliyetlerini organize etmek için görevlendirdikleri Almanya’da suçüstü yakalandılar. Bu kişiler yargılandıkları Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde 10 ay tutuklu kaldıktan sonra 70 bin Euro karşılığında serbest bırakıldılar ve dosya kapatıldı.

Keza, 17 Aralık 20216 tarihinde Alman özel timlerince Hamburg şehrinde yakalanan MİT ajanı Mehmet Fatih Sayan’ın itirafları sonucu Kasım 2016’da Türkiye’den gelen özel bir timin Kürt siyasetçilere suikast yapmakla görevlendirildiği ortaya çıktı. Mehmet Fatih Sayan’ın dönemin NAV-DEM Eşbaşkanı Yüksel Koç ve Brüksel’de Kongra-Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal’a suikast için bilgi topladığı, 2013 yılından beri MİT’e çalıştığı ve MİT içinde ”Kemal” ve ”Ahmet” isimli iki MİT elemanıyla sürekli görüştüğünü itiraf etmesine rağmen Alman devleti, hakkında dava açtığı Sayan’ı bir süre sonra serbest bıraktı.

Gerek Federal Alman Parlamentosu’nda soru önergelerine verilen cevaplarda olsun gerekse de Alman istihbaratının dönem dönem yaptığı açıklamalarda Alman gizli servisine göre Almanya’da uzun yıllardır MİT adına çalışan aktif kişilerin bulunduğu bilinmektedir.

Yapılan açıklamalarda bu sayının en az 6 bin civarında olduğu belirtilmektedir. Bu gerçek ifade edilmesine rağmen Almanya’da MİT’in faaliyetlerine karşı hiçbir işlemin yapılmaması ayrı bir tartışma konusudur. Alman gizli servisi, Diyanet işleri Türk İslam Birliği (DİTİB)’nin bu faaliyetin içinde olduğu ve MİT elemanlarının DİTİB içinde barındıkları bilmesine rağmen DİTİB’le ilgili hiçbir işlem yapmış değil. Tüm bu somut olay ve gelişmeler Alman devletinin MİT’in faaliyetlerine göz yumduğunu gözler önüne seriyor.

Bir Kontrgerilla Örgütlenmesi: Osmanen Germania

AKP-MHP iktidarı, Almanya’daki MİT örgütlenmesine insan kaynağı sağlamak için Nisan 2015 tarihinde Osmanlı Ocakları’nı kurdurttu. Bir Boks Kulübü görüntüsü verilerek kurulan Osmanen Germania (Almanyalı Osmanlılar) oluşumunun başına da dönemin AKP Milletvekili Metin Külünk ve Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından İlnur Çevik getirildi.

Bu örgütlenmenin kuruluş amacı ve faaliyetleri Alman devleti tarafından bilinmektedir. Nitekim dönemin Kuzey Ren Vestfalya Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı Burkhardt Freier, grubun öncelikli hedefinin “Türkiyeli muhalifler” olduğunu ifade etmişti. Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Örgütü Başkanı Sabine Thurau ise grubun “Türk milliyetçisi” olduğunu bildiklerini söylemişti.

Değişik kaynaklara göre ilk olarak Frankfurt’ta bir boks kulübü olarak kurulan “Almanyalı Osmanlılar”, kısa sürede Almanya’nın dışında diğer Avrupa ülkelerinde de örgütlenmeye başladı. Almanya genelinde 2 bin 500, dünya genelinde ise 3 bin 500 üyesinin olduğu tahmin edilen bu oluşum Almanya’daki uyuşturucu, fuhuş ve kara para aklama, AKP’ye mali imkan sağlamak için bir mafya çetesi olarak çalıştı.

Girdiği silahlı çatışmalar, insanları kaçırıp zorla paralarına el koyma, silah kaçakçılığı, insan ticareti gibi kriminal suçların merkezi haline gelen Osmanlı Ocakları’na karşı Alman kamuoyundan gelen tepki üzerine dönemin Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Temmuz 2018’de “Almanyalı Osmanlılar” adlı derneği ve ona bağlı bütün grupları yasakladıklarını açıkladı. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Almanyalı Osmanlılar” derneğinin insanların canı, malı, özgürlüğü ile genel olarak kamu güvenliği için “ağır tehdit” oluşturduğu ifade edildi.

Dönemin AKP milletvekili günümüzde ise AKP Merkez Yürütme Kurulu üyesi olan Metin Külünk, sadece Osmanlı Ocakları’ndan sorumlu olmamış, AKP’nin “diplomatik işlerini” yürüten Avrupalı Türk Demokratları Birliği’ni (UETD)’nin de sorumlarından biri olarak çalışmıştı. Şimdilerde mafya elebaşısı Sedat Peker’in ifşa ve itiraflarında da adı geçen M. Külünk, Türkiye’ye kaçmadan önce Almanya’da Kürtlere, Ermenilere ve devrimcilere karşı düzenlenen birçok yürüyüşü organize edenlerden de biri olarak öne çıkıyordu.

MİT Faaliyetlerinden Örnekler

AKP-MHP iktidarı sadece Almanya’da değil, Avrupa’nın her yerinde oluşturduğu MİT örgütlenmesiyle kendisine muhalif olanlara karşı bulduğu her fırsatta suikastlar düzenlemekten de geri kalmadı. Nisan 2021’de kendiliğinden gidip Avusturya polisine teslim olan Feyyaz Ö. verdiği ifadede Yeşiller Partisi’nden Berivan Aslan’a suikast için görevlendirildiğini itiraf etmiş ve MİT’in Avrupa’daki örgütlenmesi hakkında önemli bilgiler vermişti.

Feyyaz Ö’nün ayrıca, Avusturyalı istihbarat birimlerine, ABD İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz hakkında da yalan ifade vererek tutuklanmasına neden olduğunu da söylediği belirtiliyor. Feyyaz Ö. ifadesinde başka iddialarda bulundu. İddiaya göre, MİT Avusturya’da başka suikastlar da planladı. Avusturyalı yazar ve siyasetçi Peter Pilz ile Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Andreas Schieder suikast listesinde bulunuyordu. Açığa çıkan bu itiraflara rağmen Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye karşı hiçbir yaptırım kararı çıkmaması ancak karşılıklı çıkarlarla izah edilebilir.

AKP’nin Avrupa’daki MİT örgütlenmesi bir devlet politikasıdır. Bu, sadece AKP ile sınırlı olan ya da AKP iktidarı döneminde gündeme getirilen bir durum olmayıp, 1980’lerden bu yana planlı ve hedefli olarak, bir devlet politikası olarak uygulanmıştır.  Devletin bu oluşumu ile birçok suikast ve cinayet işlenmiştir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

Faşist Mehmet Ali Ağca ve yardımcısı Oral Çelik, 13 Mart 1981 yılında İtalya’da Sen Pietro meydanında Papa 2. Jean Paul’e suikast düzenledi.

Ekim 1983’te MİT tarafından ilişki kurulan Abdullah Çatlı, Ermenilere karşı yapılan 5 ayrı eylemde kullanıldı.

MİT eliyle işlenen diğer politik cinayetlerin bazıları ise şunlardır:

– 1982 yılında TKP-ML militanı Ermeni milliyetine mensup Nubar Yalımyan Hollanda’da katledildi.

– Fransa’da Asala militanı Ermeni Ara Toranian’ı öldürmeye teşebbüs.

– 19 Ağustos 1980 tarihinde Almanya’nın Aahen şehrinde TKP-ML militanı Katip Saltan katledildi.

– 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa’nın Başkenti Paris’te; Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylamez, MHP’li MİT ajanı Ömer Güney’in hazırladığı bir suikastla katledildiler.

AKP-MHP iktidarının tüm bu örgütlemelerine eklediği bir diğer yapılanma ise SETA’dır. Avrupa’da AKP için raporlar hazırlayan, AKP’ye yol planları sunan SETA, sadece rapor hazırlamakla yetinmiyor, kendisine bağlı çalışan ihbarcı ve ajanlar vasıtasıyla tespit ettiği devrimci, ilerici ve Kürt yurtseverleri isimleriyle deşifre etmekte, yayınladığı belgelerde bu isimler hedef gösterilmektedir.

Tüm Türkiyeli ve Kürdistanlı örgüt ve demokratik kurumların önünde oldukça kapsamlı bir diğer görev de AKP’nin MİT, ihbarcı ve ajan yapılanmasını açığa çıkartmak, teşhir etmek olmalı.

4171

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar