Pazar Haziran 16, 2024

Sosyalizm Kazanacak

Emperyalist burjuvazinin kapitalist sistemi dünyayı uçuruma doğru hızla götürdüğünü neredeyse burjuvazinin kendisi de kabul eder duruma geldi. Kapitalist sistem ciddi bir bunalım içinde ve artık sistemi yönetemez duruma gelmiş durumdadır. Sermaye büyüdükçe ve merkezileştikçe daha fazla saldırganlaşıyor. Birkaç yüzyıl denebilecek süreçte işçi sınıfının ağır bedeller karşılığı kazandığı demokratik ve ekonomik hakları gasp ediyor. 

Burjuvazinin feodal aristokrasiye karşı kazandığı ve koruduğu değerler, yine burjuvazi tarafından birer birer ortadan kaldırılıyor. O hakların savunması da işçi sınıfının sosyalizme giden yolda bir adım olan demokratik mücadelesinin bir parçası oluyor.

Kapitalist ekonomik sistem daha sık durgunluk ve krizlerle karşı karşıya kalıyor. Burjuvazi, borçlarla ayakta durmaya çalışıyor. Sermayenin aşırı üretimi de sermayenin büyümesine yetişemiyor. Ve krizler sermayenin büyük bir bölümünü imha edince burjuva bataklığı genişeleyerek derinleşiyor ve bu gelişmelerle beraber işçi sınıfının mücadelesinin gelişmesi; özel mülkiyetçi sistemin kaçınılmaz olarak ürettiği işçi sınıfının elindeki yağlı urgan, burjuvazinin boğazına dolanmaya devam ediyor. 

Son yıllarda dünya işçi sınıfı ve emekçilerindeki hareketlenme, kapitalist toplumsal sistemin daha fazla gericileşmesine koşut artıyor. Sermayenin palazlanması ve daha az ellerde birkmesi, burjuvazinin genel bunalımını da derinleştiriyor, bu da burjuvazinin işçi sınıfının kazanımlarına daha fazla saldırmaya itiyor. Burjuvazinin işçi sınıfına saldırısı kitlelerin sokakalara dökülmesinde yankısını buluyor.

Özellikle ikibinli (21.yy) yılların başından itibaren, kitle hareketlerinin artışına da tanık oluyoruz. Tunus’ta başlayıp Kuzey Afrika ülkelerine yayılan işçi hareketleri ve peşinden “Wall Street’i İşgal Et” le devam edip Mısır ve (GEZİ ile) Türkiye’yi de hareketlendirip bugünlere taşınan kitile hareketlerindeki yükselen ivme, kesintisiz olarak varacağı yere doğru yoluna devam ediyor. 

Arjantin, Brezilya, Şili, Peru, Cezayir, Sudan, Irak, Lübnan, Gaza, Mısır, Hindistan, Bangladeş, Endonezya, Hong Kong, Yeni Zellanda, Avusturalya ve Avrupa ülkelerinin çoğunda, ve faşist molla rejiminin yoğun baskılarına rağmen İran işçi sınıfının diz çöktürülemeyen mücadelesi, ve daha adını sayamadığımız bir çok ülkedeki işçi ve emekçi hareketleri; kapitalizmin miadının çoktan dolduğunun işaretini de veriyor. Ve bu hareketler ile doğanın katliamına karşı yükselen öğrenci gençlik1 ve işçi hareketinin birliği de eklenince, kapitalist sistemin karşısında büyük bir sınıf hareketinin sosyalizm için örgütlü mücadelesine doğru bir gelişmenin kaçınılmaz eğiliminin de göstergesi oluyor.

Kitle hareketlerindeki bu gelişmeler, kapitalist sistemin ölüm çanlarının çalmaya başladığını gösteriyor. Çünkü, kitle hareketlerinin ezici çoğunluğu, kapitalist sisteme olan güvensizliğini net olarak belirtiyor. Sokaklara hangi gerekçelerle çıkarlarsa çıksınlar ve hatta Lübnana’da hükümetin “WhatsApp aramalarının vergilendirilmesi”ne, Şili’de metro ücretlerine zamlara karşı ayaklansada, sorunun özü kapitalist sisteme karşı doğrudan eyleme dönüşebiliyor.

İşçi sınıfı ve emekçiler, dünyanın büyük bir bölümünde kapitalizmin sömürü düzenine karşı sokaklara döküldü. Kitleler, burjuvazinin işçi ve emekçiler için çizdiği sınırları güçlü bir şekilde zorluyor. Mücadelenin daha ileriye gitmesinin somut koşulları dünden daha fazla ve olgunlaşmış durumdadır. 

Emperyalistlerin birbiriyle tepişmesi, ölümüne rekabetler ve sermayenin kitlelere yönelik azgınca saldırısı ve hatta faşist TC devletinin Rojava’yı emperyalist işgal savaşının arkasında ve yine Katalanların İspanyol sömürgeciliğine karşı ulusal mücadelesi, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesinden bağımsız değildir.

Kitle hareketlerinin artan eğlimli gelişmesi, bir önceki yıla göre daha fazla insanın ve daha fazla ülkede sokaklara çıkması, protesto gösterilerinde yer alması, kadınların ve gençliğin bu mücadelelerde düne oranla en ön saflar daha fazla görünür olması, kitlelerin kapitalizme olan güvenlerinin kalmadığı ve yeni bir gelecek arayışı içinde olduğunun da bir göstergesidir. 

Bütün dünyada, çürüyen kurulu sisteme karşı sokak gösterilerinde yer alanları işçi sınıfı hareketi dışında saymak ya da “marksist” kılıflı liberal küçük burjuva revizyonistlerinin “prekarya” adlandırmaları; varolan sınıf mücadelesi gerçeğini ve kapitalizme karşı mücadelenin öznesinin işçi sınıfı ve önderliğinin de işçi sınıfının dünya görüşü olan bilimsel sosyalizm olduğu gerçeğini değiştirmeye yetmiyor.

İşçi sınıfının ideolojik, politik ve örgütlü mücadelesinden uzaklaşanların, işçi sınıfının dünya görüşü Marksizm, Leninizm’den uzaklaşmaları kaçınılmazdır. Bu tür anlayışlar, kadını sınıfından bağımsız cinsiyetçi bir şekilde ele alırken, sermayenin yedek iş gücü olarak bıraktığı ve buna karşı mücadele eden işsizleri ise, işçi sınıfından ayrı gösterme küçük burjuva idelojik savruluşuna götürebiliyor.

Kapitalist sistem bitişe yaklaştıkça, burjuvazinin de umutları tükeniyor. Buna karşı sessiz gibi görünen, ama dünyayı sırtında taşıyan işçi sınıfının umutları da her geçen gün büyümeye devam ediyor. Gelişen bu kitle hareketlerini, kapitalist sisteme son vermenin yükselen yapı taşları olarak okumak yanlış olmayacaktır.

Gelecek, işçi sınıfı ve onun dünya görüşünü savunanların olacaktır. İşçi sınıfı ve onun dünya görüşü Marksizme daha sıkı sarılmanın ve bilimsel sosyalizmin temel ilkelerinin revize edilmesine karşı mücadeleyi yükseltmenin de zamanıdır. İşçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelenin başarıya ulaşması, ancak ve ancak; sınıf içindeki burjuva ideolojisinin bir yansıması olan ve Marksizmi revize ederek liberalleştirmeye çalışan sınıfın dünya görüşüne yabancılaşmış küçük burjuva ideolojisinin mahkum edilmesiyle ete kemiğe bürüneceğini unutmadan...!

Kapitalist barbarlık değil, sosyalizm kazanacaktır!

6246

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

Sayfalar