Pazar Haziran 16, 2024

Son Armenak’ı saygıyla anıyoruz! (Bir mücadele yoldaşı )

Çok zor bir coğrafyada yaşıyor ve mücadele ediyoruz. Bu coğrafyanın devrimciliği de bir o kadar onurlu ve engebelerle doludur.

Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslar coğrafyasının kesiştiği bir noktada bulunuyoruz. Dökülen alınteri ve kanımız bu topraklara hayat vermeye halen devam ediyor. Yüzümüzü bir yana çevirdiğimizde Kafkas halkları, diğer yana çevirdiğimizde Batı Avrupa’nın işçi sınıfı ile emperyalistler, güneye baktığımızda mazlum Ortadoğu halklarının üzerinde yaşadığı zengin petrol yatakları ile savaşların eksik olmadığı coğrafya Türkiye Devrimci Hareketi’nin ister istemez konumlandığı alanlar olmuştur.

Laik, siyasal İslam, feodal, cumhuriyet, faşist ile demokratik yönetimlerin hüküm sürdüğü coğrafyamızda komünistler, devrimciler, aydınlar, insan hakları savunucuları, ilericiler hakikat mücadelesini ağır bedeller ödeyerek sürdürüyor.

Sonunda ölüm, hapishane, göç, yoksulluk, açlık pahasına yürütülen demokratik devrim mücadelesinin ağır sonuçları olmaktadır. Zor ama bir o kadar da onurlu bu davanın neferleri ateşten gömlek kuşanmış durumundadır.

Bu ateşten gömleğin içerisine girmek ve onu kuşanmak, dört bir tarafı faşist-gerici rejimlerle kuşatılmış zor şartlarda mücadele etmek herkesin harcı değildir. Hayatını devrim mücadelesine adamış, özel hiçbir şeyi olmayan, tek varlığı partisi olan, sınıfsal ve ulusal baskının olduğu her yerde konumlanan, şu koca dünyada bir yerde kalabilecek sabit bir kimliği olmayan, sınır tanımayan, Filistin, Dağlık Karabağ, Başur ve Rojava Kürdistanı’nda mücadelesinden tanıdığımız Nubar Ozanyan, Ermeni halkının yetiştirdiği en son Armenaklardandır.*

1915 yılında İttihat ve Terakki tarafından Beyazıt’ta idam edilirken “Yaşasın Sosyalizm-Yaşasın Ermenistan” diye haykıran Mateos Sarkisyanlar (Paramaz), Berlin’de soykırımdan suçlu Mehmet Talat’ı cezalandıran ve “Ben bir insan öldürdüm ama katil değilim” diyen Soğomon Tehleryan, Ermeni devrimci edebiyatının en güçlü kalemi Zabel Yeseyan, Paris’de Nazilere karşı direnişin sembolü Adıyamanlı Misak Manuşyanlar, Garbis Altınoğlu, Hırant Dink, Armenak Bakırcıyanlar ve en son Rojava’da kaybettiğimiz Nubar Ozanyan’ı, “Son Armenak”ı ölümünün 4. yılında saygıyla anıyoruz..

Önce Filistin halkı ile dayanışma için Lübnan kamplarında, sonradan Karabağ’da soykırımcı Türk-Azeri güçlerine karşı ve en son olarak Rojava’da DAİŞ ve Türk işgal güçlerine karşı savaşta kaybettiğimiz Nubar Ozanyan, bugün yine uğruna can verdiği Rojava topraklarında Derik şehri, Şehit Xebat Şehitliği’nde ebedi istirahatgahında bulunuyor.

Kendisiyle beraber dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş ve şehit düşmüş enternasyonal devrimciler, Arap, Kürt, Türk, Süryani devrimciler toprağa kan akıtmış özgürlük savaşçılarıyla beraber kalıyor.

Kürt ve Ermeni Sorunu Turnusol Kağıdıdır!

Yirminci yüzyılın başında 50 milyon Kürt’ün varlığı inkar edilerek yok sayılmışlardır. Yüz yıldır devam eden esaret ve bölünmüşlük Kürt ulusal özgürlük hareketine dönüşerek başta TC devleti olmak üzere bölge gerici devletleriyle emperyalizmin kabusu haline gelmiştir. Bütün sorunların kaynağı olarak kendini gösteren ve her kaldırdığımız taşın altından çıkan Kürt sorununda tavır, bugün devrimci olmanın da kıstasıdır. Nubar Ozanyan tarafını ezilen, baskı ve yok edilmek istenen mazlumların yanında belirlemiş yönünü bu sefer Rojava’ya çevirmiştir.

Dün tek “silahı” kalem olan hunharca katledilen Hrant Dink’e sahip çıkan “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz” diyen yüzbinler için bugün de Kürt olma zamanıdır.

Gün geçmiyor ki ırkçı-faşist saldırılara maruz kalmayan bir Kürt ailesi olmasın veyahut Kürt gençler öldürülmesin. Tamamen planlı ve belli bir merkezden idare edilen organize saldırılar, Kürt halkına yönelik yeni katliam planlarının devrede olduğunun işaretini vermektedir. Bu yüzden bugün “Em hemû Kurd’in” (Hepimiz Kürdüz) deme zamanıdır.

Devrimci önderlerimiz hayatları pahasına devrimci ilkelerden taviz vermeyerek bugünler için bizlere miras bırakmışlardır. Deniz Gezmiş idamı göğüslerken “Yaşasın Türk ve Kürt halkının mücadelesi” diye haykırarak idam sehpasında cellatlara boyun eğmemiştir. Kaypakkaya yine Kürt meselesinde radikal çıkış yaptığı için, ilk günden “ortadan kaldırılmasına” karar verilmiştir.

Kaypakkaya geleneğinin var olma ile yok olma arasındaki seçimde Kürt sorununu ısrarla savunması onu diğer “sol” ve devrimci örgütlerden ayrı kılmıştır.

Son Yolculuk!

Ortaçağ rejimleri ile çevrili coğrafyamızda karanlıkta yanan bir mum gibi ışık saçan Rojava devrimi, özellikle kadınların bizzat katılarak, her ulustan halkların birarada yaşadığı düzenin temelleri atılmaktadır. Hemen Türkiye’nin yanıbaşında yanan bu ateş, muhakkak her tarafa yayılacaktır.

Türkiye devrimci hareketini de ilgilendiren bu mücadele karşısında geleneğimizin aldığı devrimci tavrın ilk adımları Nubar Ozanyan’a verilen bu görev ile yerine getirilmiştir.

Çeşitli seferler gidip-geldikten sonra, bölgede askeri kampın hazırlıklarını tamamlamış önce kendisinin geçtiği askeri eğitim kampından sonra artık yoldaşlarına çağrıda bulunarak gelmelerini sağlamıştır. İlerlemiş yaşına rağmen engebeli Gare coğrafyasında yoldaşlarının savaşa katılmalarına öncülük etmiştir. Bugün artık gizlenemeyecek kadar belli olan KDP Barzani Peşmergeleri R.T.Erdoğan rejimine hizmet ederlerken, her seferinde çeşitli zorluklara rağmen hiçbir zaman pes etmemiş, Rojava Devrimi ile buluşmalarına engel olamamışlardır.

Devrimciliği yaşam tarzı haline getiren Nubar Ozanyan, her dakikasını partisi, halk ve mücadele için daha ne yapabilirim diye hareket etmiştir. Her zaman okuduğu kitaplar arasında Mao’nun Askeri Yazılar’ı ile Kaypakkaya’nın Seçme Yazılar’ı ilk sıralarda yer alırdı. Savaş ustası, yaşadığı coğrafyanın tahlillerini aldığı devrimci ideoloji ile yaparken kim dost, kim düşman çok iyi bilirdi.

O sadece bir savaşçı değildi. Aynı zamanda partisinin kadrolarındandı. Sadece partisine değil Türkiye devrimci hareketine de hizmet etmek için kendini geliştirmiş; Ermenice’den Türkçe’ye Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kuruluşu dönemin kitaplarını çevirerek bir ilki gerçekleştirmiştir. Çevirdiği kitaplar arasında “Kafkasların Lenin’i Stephan Şahumyan”, “G.K.Orjonokidze ve Ermenistan’da Sovyet İktidarının Kuruluşu” ve “Hıristiyan Protestanlar ve Kızılbaş Mezhebinin Doğuşu” vardı.

2017 yılında aramızdan ayrılan yoldaşımız Serdar Can ile Filistin’den Ermenistan’a gelince, burada artık kendi halkına da hizmet vaktinin geldiğinden hareketle birçok insanla tanışmış, dostluklar kurmuş, beraber hareket edebilme imkanı bulmuştur. Kendisi gibi Lübnan’dan Ermenistan’a Karabağ savaşı için gelmiş ve orada şehit düşen, Ermeni halkının ulusal kahraman ilan ettiği Monte Melkonyan ile tanışmıştır. Bugün her zaman aranan komutanlardan olan, Leonid Azdgalyan ile tanışmış onun gurubu ile hareket etmiştir.

Birinci Karabağ savaşından bugün en çok aranan komutanlar Hovsepler, Valodlar, Balayanlar, Mişalar, Manuklar, Harutlar ile mücadele içerisinde oldu. Aynı zamanda Dersim sevdalısı olan Nubar Ozanyan, çeşitli defalar uğradığı Dersim’de, 1915’te Dersim’e sığınan Ermenilerden bugün Kürt ve Müslüman olan aileler ile tanışarak soruna parmak bastı. En kritik anlarda onu hiç yalnız bırakmayan Serdar Can bu sefer de ona eşlik etti. Serdar Can’dan ayrılırken artık geri gelmemek üzere olduğunu nereden bilecekti? Nubar Ozanyan’ın şehit düştüğü haberini alınca yıkılan, kalbi bu acıya dayanamayan Serdar Can’ın da şehit olacağını kim bilebilirdi?

Dersim’den Gare’ye oradan Rojava’ya uzanan uzun yolculukta Nubar Ozanyan, kendi elleri ile inşa ettiği TKP-ML Askeri Kampı’na vardığında hayatta tek varlığı, evi olan bir sırt çantası, silahı ile 50 TL bulunuyordu… Günümüzün ender devrimcisi, son Armenak’ı Nubar Ozanyan’ı başka nasıl anlatabilirim ki?

(Bir mücadele yoldaşı)

Not: Surp Haç Tıbrevank Ruhban Okulu’nda Ermenice dersi öğretmeni, 1951 yılı TKP tevkifatlarında tutukluluk yaşamış, Sanasaryan Hanı’nın tabutluklarında işkencelerden geçirilmiş, Adapazarı doğumlu Vartan Gomikyan, öğrencisi Armenak Bakırcıyan’ın adını duyduğunda rivayet olur ki ona şöyle der: “Armenak adı halkımız için kutsaldır, zamanında zalime karşı başkaldıran yiğitlerimizin en yiğitlerinden birçokları bu ismi onurla taşımıştır. Bu böyle olduğu halde, onlardan Daron-Sasun dünyasında devrimci örgütlenmeyi başlatıp, özgürlük ateşini yükselten Ahronk adlı köyde doğma Hrayr-Tjoğk takma adlı Armenak Ğazaryan, tüm diğerlerinden çok daha fazla anılmaya layıktır. Bu değerli ismi taşıdığın için gurur duymalısın evladım.”

2781

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

Sayfalar