Pazartesi Haziran 17, 2024

Siyasette Çocukluk, Gençlik ve Olgunlaşmak (1)

Her olgu ya da nesnenin bir doğuş, gelişme ve büyüyüp olgunlaşarak yok olup sönümlenme süreci vardır.

Bu yasa, doğa ve toplum hayatında olduğu gibi toplumsal hareketlerin de gelişim seyrinde işleyen bir yasadır. Bu yasayı görmezden gelenlerin, üstünden atlayanların, yaşamda var etmek istedikleri amaçlara ulaşma imkânı bulamadıklarına hep beraber onlarca kez tanıklık etmişizdir.

Coğrafyamızdaki sınıf mücadelesi tarihi de diğer coğrafyaların sınıf mücadeleleri tarihleri gibi bu doğal gelişme seyrini izleyerek bugünlere gelmiştir.

Ancak bu tarihsel gelişme sürecinin oldukça uzun yıllara dayanmasına rağmen yaşamın doğallığına uygun bir gelişme ve olgunlaşma düzeyine ne yazık ki ulaşılamadığı da bilinen bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır.

Bu hayati sorunumuzun temel nedenlerini bulup ortaya çıkarmadan arzu ettiğimiz bir düzeyi yakalamamızda en azından kısa vadede olanaklı görünmüyor.

Bunca emek, özveri ve ödenen ağır bedellere rağmen eğer haklı ve doğru olan düşünceler ciddi bir toplumsal güç tarafından kabullenilip savunulmuyorsa; illaki bunun bir ya da bir kaç sebebi vardır?

Sebepler üzerinde durup düşünmek ve yaşanmış zorlu geçmişten yeni dersler çıkartmak ve bu dersler ışığında daha bilinçli bir şekilde yolumuza devam etmek günün ihtiyacıdır.
Coğrafyamız sınıf mücadelesi tarihinde, iki temel yanlışın halk hareketinin büyüyüp gelişememesinde hatırı sayılır bir rolü olmuştur. Bu yanlışın 1970’lere kadar önde geleni; mücadelenin ağırlıklı olarak sistem sınırlarına hapsedilmiş parlamentarist, sendikalist ve pasifist demokratik alanla sınırlandırılmış legal mücadelenin ötesine geçmemiş olmasıydı.

Mücadelenin diğer alan ve biçimlerini küçümseyen hatta savunanları anarşist, goşist ve teröristlikle suçlayan tek yanlı sakat bir bakış açısına sahipti. Bu tek yanlı bakış açısının gençliğin gelişen militan kesimlerinde yarattığı tepkininde etkisiyle demokratik mücadeleyi küçümseyen sol sekter bir anlayışın giderek bir çizgi şeklini almasına zemin oluşturdular.
Bu anlayışın devamla bir akım haline gelmesinde sağ pasifizme karşı gelişen tepki ve farklı coğrafyalarda esen sol rüzgârların büyük bir etkisi olmuştur Büyük Proleter Kültür Devrimi, Vietnam Ulusal Kurtuluş Devrimi, Latin Amerika’daki toplumsal hareketler ve 68’deki isyanlar coğrafyamızdaki sol hareketlerin kendi öncü güçlerine ilişkin rollerini abartmasına yol açmış, kitlelerin gerçekliği ile örtüşmeyen bir pratiğin çizgi haline getirilmesine sebep olmuştur.

Coğrafyamızdaki sınıf mücadelesi gerçekliğiyle örtüşmeyen bu mücadele hattı, egemen güçlerin amansız saldırılarıyla bastırılmaya çalışılmış, hareketlerin büyük bir inanç ve mücadele kararlılığına sahip önderleri idamlar, pusular ve insanlık dışı işkence yöntemleriyle katledilmişlerdir.

1972 ağır örgütsel yenilgisiyle öncü ve önder kadrolarını kaybeden devrimci yapılar, yenilginin sebeplerinden de doğru dersler çıkarma olgunluğuna da erişemeyince, 1980’deki ikinci bir yenilgiden de kurtulamamıştır.

Yenilgilerden ders çıkarma nesnel gerçekliklere uygun doğru bir çizgiye evrilme biçiminde olmamış, daha çok soldan sağ hatta savrulma şeklinde biçimlenmiştir.

Coğrafyamızda ortaya çıkan devrimci yapılar, kendi yerelinin sosyolojik, demografik ve kültürel sorunları noktasında derinlikli siyasal analizler yapma yerine, uluslararası arenada öne çıkan devrim stratejilerinden kendi kavrayış ve yorumlarına uygun gördükleri şablon denebilecek strateji ve taktikleri kendi coğrafyalarına uygulama çabasına giriştiler.

Canla başla giriştikleri bu sosyal pratik, kısa sürede hasımlarının acımasız saldırılarıyla karşılaşmış hareketler ağır örgütsel yenilgiye uğratılarak önderleri katledilmişlerdir.

Bu büyük yenilgiyle harekete teorik önderlik eden kadroların en önde gelenleri katledilip birçoğu da tutsak edilince hareketler yenilgiden derinlikli dersler çıkaramamış ve günün ihtiyaçlarına cevap olacak bir mücadele hattı oluşturulamamıştır.

1972 yenilgisinden gerekli doğru dersler çıkaramayan devrimci yapıların kimisi 72 çizgisini mahkûm ederek sağ hatta savrulmuş, çizgiyi savunanlarda bu pratiğin teorik tezlerini dokunulmaz tabulara dönüştürerek o pratiğin eksik ve yetmezliklerini görmezlikten gelmişlerdir. Bu iki hatalı değerlendirme toplumsal mücadelenin kitselleşerek büyümesini engelleyen en büyük iki faktör olmuştur.

Geleneğimizin ağırlıklı kesimi teorik tezlerini yarı sömürge ülke olması ve o süreçte köylülüğün nüfusun ağırlıklı olarak kırda yaşaması nedeniyle uzun süreli halk savaşıyla devrimini gerçekleştiren ÇKP’nin temel teorik tezlerini bir kalıp olarak bu coğrafyaya uygulama yanlışlığına düşmüştür.

Ödediği ağır bedellere rağmen mücadele yürüttüğü alanlarda toplumla istenilen güçlü bağlar kuramamış, zaman zaman kazandığı mevzileri de koruyamayarak düşman darbelerinin de etkisiyle geçmişinin gerisine düşmüştür.

Geliştirip güçlendirmeyen bu politikanın esas yanlışı; içinde yaşadığımız toplumun temel çelişkilerini doğru tespit edememekten kaynaklı izlenen öznelci pratik, sol tasfiyeciliktir.

Oldukça karmaşık çelişki ve ilişkiler içinde yaşamaktan kaynaklı demokratik haklarının bile bilincinde olmayan bir topluma dair yargılarımız oldukça sübjektif kalmıştı.

Aslında hareketin temel tezlerini yazan önderlik, bu coğrafyanın öncelikli sorununun halk için demokrasi ve özgürlükler sorunu olduğunu eserlerinde ortaya koymuş ancak bunu gerçekleştirecek asgari programın coğrafya ya özgün ayrıntılarını ortaya koyamadan ağır örgütsel yenilgiyle karşı karşıya kalmıştı.

Devam edecek 

2587

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Sayfalar