Pazar Haziran 16, 2024

Sınıf mücadelesinde rakamların ve nicelik gelişmelerin önemi (Mehmet Emin Gündoğdu)

Sınıf mücadelesi, kapitalist toplumun dünya çapında hakimiyetinden sonra farklı bir rol aldı. Sömürücü toplumlar kendi bağrından çıkan üretim araçlarının nicel birikimleri sonucunda, niteliksel sıçrama yaratıp eski toplumu yıkmıştır. Köleci toplumun bağrında gelişen Feodal üretim araçları  köleciliği yıkmıştır. Feodal toplumun bağrında gelişen kapitalist üretim araçları, feodal toplumu yıkmıştır.

   Kapitalist toplumda durum farklıdır.  Kapitalist toplumun  yıkılışı tamamen üretim ilişkilerinin devrimcileşmesiyle olacak bir iştir. Emek ve emek üreten araçlar, evrimini tamamlayıp toplumsallaştığından vede toplumsallaşmayan sadece üretim araçları üzerindeki kapitalist mülkiyet olduğundan, bu toplumun yıkılışı üretim araçlarının gelişmesiyle değil, üretim ilişkilerinin gelişmesi (devrimcileşmesi)  ile kapitalist özel mülkiyetinde, devrimci bir şiddetle  toplumsallaştırılmasıyla olacaktır.

   Sınıf mücadelesi, nicel birikimlerin belli bir aşamasında, eskinin yadsınıp yeninin kurulmasıyla nitelik bir sıçramaya ulaşır ve ortaya yeni bir birlik ve yeni bir zıtlar mücadelesi çıkar. Sınıf bilinçli devrimcilerin, değiştirme-dönüştürme mücadelesinde nicelik gelişmelerin önemi çok büyüktür.

   Mao yoldaşın bu konudaki bir görüşünü aktarıp  devam edelim.

   “ -Kafamız rakamlara yatkın olsun-; başka bir deyişle, bir durumun ya da bir sorunun nicelik yanına eğilmeli, esaslı bir nicelik tahlili yapmalıyız. Her nitelik kendini belli bir nicelikte ortaya koyar ve nicelik olmadan nitelik olmaz. Bugün bile yoldaşlarımızın birçoğu şeylerin nicelik yanlarına, yani temel istatistiklere, belli başlı yüzdelere ve şeylerin niteliklerini  belirleyen niceliksel  sınırlara eğilmek zorunda olduklarını kavramıyorlar. Bu yoldaşlarımızın kafalarında -rakam- diye bir şey yok; bu nedenle hata işlemekten kurtulamıyorlar.” (Mao.SE 4.Kaynak Yayınları. İkinci baskı.sf: 359)

    Sınıf bilinçli devrimciler rakamları ne kadar bilince çıkarıyor. Mesela 50 yıllık bir örgütün militanı her şeye sıfırdan başlayabilir mi? Bunca zaman hangi birikimleri yapabildi, bu nicel süreçte  verilen sınıf savaşını ne kadar öğrendi. Yaşananlardan hangi dersleri çıkardı? Bir komünist örgüt, 50 yıl mücadele edip de sonunda marjinal bir duruma düşüyorsa, doğmatizme-oportünizme saplanmış olamaz mı? Bu dogmatizmden ve oportünizmden kurtulmak için hangi çabanın içerisinde? Tüm bunlar ayrıntılı bir nicelik araştırmasıyla çözüme  kavuşabilir.

    Mesela, Kaypakkaya yoldaş  TİİKP proğram taslağında,TKP değerlendirmelerinin bir yerinde şöyle diyor: “Fakat,yine proğram taslağı'na göre, TKP'ni oportünist ve revizyonist bir parti ilan etmemek mümkün değildir. 'Marksizm-Leninizmi yurdumuz şartlarıyla yaratıcı bir şekilde kaynaştıramamak', 'yığınlar içinde kök salmayı başaramamak',  30 küsur yıllık legal ve illegal  faaliyet dönemi boyunca 'yığınları silahlı mücadele yolunda seferber edememek ve halkın silahlı gücünü yaratamamak', 'Leninist örgütlenme esaslarını uygulamamak' ve bütün bunlardan dolayı da 'çökertilmek', su katılmamış bir revizyonist hareketin nitelikleridir.

   Bir parti, bir yandan revizyonizmin ve oportünizmin bütün hastalıklarıyla sakatlanmış olacak, öte yandan,bu parti 'Marksizm-Leninizme bağlı kalmış' olacak, ' oportünizmle mücadele etmiş' olacak, 'Leninist parti' olmakta devam edecek. Bu en hafif deyimi ile, Marksizm-Leninizmin ne olduğunu anlamamaktır,” ( İK. SE II. Sf:70)

   Bu sözlerin üzerinden 50 yıl geçti. Şöyle bir düşünelim. İbrahim yoldaş kendinden önceki 30 yılın muhasebesini yapıyor. Rakamlarla çalışıyor. Ve 30 yıllık başarısızlığı revizyonist ve oportünist politikalara bağlıyor. Peki bugün bizler 50 yılın muhasebesini yapabiliyormuyuz. Nitel bir sıçrama yaratamadığımıza göre, nicelik olarak neleri yapıp yapamadığımızı açıklayabiliyor muyuz?

    Kapitalist özel mülkiyeti zor ile yıkıp toplumsal mülkiyeti inşa etme  mücadelesi devam ediyor. 1848 yılında yayımlanan Komünist Parti Manifesto ile başladığımız komünist toplum amacımz, 1917 Büyük Ekim Devrimi ve 1949 Çin Demokratik Halk Devrimi ile devam etti. Bu devrimlerin yarattığı gelişmeler hala yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

   İnsanlık tarihinin en büyük devrimi olan Ekim Devrimi'nin 105. yılındayız. Canlıları (bitkileri, hayvanları ve insanları) büyük felaketler bekliyor. Çevre felaketleri, küresel ısınmalar, aşırı kuraklık, gıda kıtlığı, dünya genelinde yükselen  ırkçılık ve faşizm, ve de gümbür gümbür gelen 3. dünya savaşı tehlikesi. Kitleler sokakta, en küçük bir kıvılcım kitleleri harekete geçiriyor. Kitlelerin bu kendiliğindenci eylemlerini komünistler saflarına çekemiyor. Komünizm cazip gelmiyor. Neden ? Nedeni çok. Sosyalizmden geri dönüşleri yeterince açıklayamadık. Sosyalist ülkelerin getirdiği yenilikleri kitlelere anlatamadık. Bugünün komünist parti yöneticilerinin çoğu kitap okumuyor, araştırmıyor. Mao yoldaş diyorya; araştırma yapmayanın söz hakkı yok diye. Ama görüyoruz ki araştırma yapmadan çok söz söyleniyor. Sözün hükmü fazla kalmamış. Okuyan, araştıran, dinleyen, iyi bir öğrenci olmaya çalışan yöneticileri bulup kadro yetiştirmessek daha geriye düşmemiz kaçınılmaz olacak. Bundan dolayı, sokaklarda gelişen nicel eylemlilikleri doğru okuyup ona göre bir strateji ve taktik politikalar belirlemeliyiz. Siyaset ekonominin farklı bir versiyonu diyoruz. Ekonominin sürekli değiştiğini yazıyoruz o zaman siyasetimizi ekonomik gelişmelere göre sürekli yenilemeliyiz.

   Sonuç olarak;

   Sınıf mücadelesi nicelik ve nitelik  gelişmesini devam ettiriyor. Niteliksel aşamalardan sonra geri dönüşlerin yaşanması umutsuzluk yaratmasın. Özel mülkiyet toplumlarının tek alternafi Komünist Toplumdur.

   Sınıf bilinçli proleter devrimciler olarak günün  ihtiyaçlarına göre politika üretip mücadeleyi büyütmek zorundayız. Bir yandan, oluşturulan ortak mücadele alanlarını geliştirmeye çalışırken bir  yandan da kendi öz gücümüzü büyütmeliyiz. Yakına ama daima ileriye adım atmalıyız. Rüzgar işçiden yana esiyorsa rüzgarı arkamıza almamız için faaliyet yürüttüğümüz her yerde işçi komiteleri kurarak işçi kadroları yetiştirip sınıf içinde örgütsel bir güç olmalıyız. İşçi sınıfı içinde, gençlik ve kadın çalışmalarında somut kazanımlar elde ederek niceliksel bir gelişme yaratmalıyız. Biriken ve gelişen niceliksel büyüme, zamanla niteliksel sıçramalara dönüşerek sınıf mücadelesinde aktiv rol oynamamızı sağlayacaktır.

Mehmet Emin Gündoğdu                                    

3101

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Sayfalar