Pazar Haziran 16, 2024

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Ve görünen o ki proletaryanın satın aldığı chp'nin sağıyla da; sol politikalar, sol adaylar, sağın solu ve parlamentizm tarihin sayfaları  içerisinde kaybolup giderken siyaset de yeni figürlere yeni demokratik mücadele tarzlarına gebe gibi.

Ve....

Açlık, sefalet, en ufak bir hak  arama...

Veyahut da herhangi bir yerde herhangi bir kitle gösterisinde saldırıya uğrarken....

Veyahut da veyahut da bu acılarla saldırılarla kıvranırken ne solun sağı ne de sağın sağı diyemeyen üç beş oyunu da batıda, kadıköy'de şantaj malzemesi olarak kullanan....

Buna rağmende biz proletaryaların dudaklarını tebessüm ettirircesine; "Onlar özgür olmadan  sizden özgür olamazsınız." der gibi yazılar yazan, yazı yazdığım sitenin siyasi görüş düşkünlüğü de... değil....

Adam (muzaffer oruçoğlu) bir yazı yazdı.

Ve Patika, çevresindeki herkeste; eş-dost, sosyalist çevre içerisinde hiç eksik olmayan ahbap çavuş ilişkisindeki herkeste inanılmaz bir şekilde bu yazı yüzerine doktora tezi yazıyorlarmışcasına  kitaplar kalınlığında yazılar yazdı.

Hemi de muzaffer oruçoğlu'na: "Yahu benim yazdığım yazı sadece on - onbeş satırdı ve o kadar da açıktı ki." dedirtecek kadar da kalın yazılar.

Ve ne ilginçtirki patika ve çevresi de chp'nin sağını satılan alan proletarya gibi muzaffer oruçoğlu'nun bu yazısını satın almış gibi.

Hemi de muzaffer oruçoğlu bunları da ilk defa söylüyormuş gibi.

Hemi de muzaffer oruçoğlu'nda da bunları ilk defa duyorlarmış gibi.

Hemi de kendileri de aynı şeyleri düşünmüyormuş gibi,

Hemi de muzaffer oruçoğlu kendilerini ikna etmeye çalışıyormuş gibi,

Hadi tüm bunlardan da vaz geçelim.

Ve yahut da....

Muzaffer oruçoğlu'nun  anarşist düşüncelerinde,

Toplumsal yapıyı, yaşamını da ona göre şekillendirmek istemesinde,

Toplumsal yapıyı, yaşamını da denetlemek isteyen öncülüğü, örgütlüğü de ret etmesinde,

Yeri geldiğinden de tip'liler gibi de her zaman çevresinde seçkin (popolist) insanların olmasını istemesinde

Yeri geldiğinden de proletaryaya; toplayıcı, üreten, doğurgan, yaratıcı kadının dişiliğine, erkeğinde normanlığına kahvaltı için gittikleri villalarda gösterebilmek için muhtaç olmalarından da...

Vazgeçelim.

"Siz,  (politik) öncülüğü, (politik) örgutlenmeyi (politik) denetlenmeyi  ne kadar ret etsenizde sizin toplumsal yapıyı ve yaşamınızı şekillendirmek için öne sürdüğünüz herşeyde örgütlülüktür, devletliliktir"  (anarşistlere) diyen marks'la hesaplaşması  bitmemiş muzaffer oruçoğlu'nun  bu hesaplaşmasını kapitalizme karşı mücadele içerisinde sürdürmesine de ne diyeceksiniz ne söyleyeceksiniz bir bakalım hele.

Tabiki bu düşünceler; marks'la hesaplaşmalar da sadece muzaffer oruçoğlu'na aitse.

Patika ve çevresine  de ait değilse.

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Ha... yeri gelmişken de; devrimci demokrasicilerin, kismi olarakta yeni demokrasicilerin kısacası yeri geldiğinde de herkesin tattığı; yok onların iç işlerine yok bunların dış işlerine karışılmaz, tarafta olunmaz demenin sahtekarlığına da her proletarya gibi bende inanmadığımdan ve proletaryalarda nerede olursa olsun sınıfsal çıkarlarına fayda sağlayan her kesin parti içinde ve dışında iktidara gelmesi için destekler inancına sahip olduğumdan muzaffer oruçoğlu'nun, bu yatan , hantallaşan semiren partiye karşı politik davranışını da her proletarya gibi bende satın alabilirim

 Ama yeterki....

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

2125

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Sayfalar