Pazar Haziran 16, 2024

Martager’in anısına (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğe ve geleceğe ait var olması gereken tüm devrimci değerlerin birleştiği noktadır, Nubar Ozanyan’ın yaşamı. Paylaşmaktan, kendisine ait var olanları vermekten bir an olsun tereddüt etmeyen, zorlu mücadelede kendini asla düşünmeyen, yoldaşlık ve dostluktan başka bir yaşamı tanımayan Komutan Martager, Ermeni devrimcilerin onurudur. O, kalbini ve ellerini Kürtlerin, Filistinlilerin, Ermenilerin ve tüm ezilenlerin kurtuluş mücadelesine armağan etti. Halklar için türküler yaktı. Ezgisiyle karanlıkları eritmeye, sesiyle dağları uyandırmaya çalıştı. Altmış yaşın bilgesi gibi yoksul toprakları dolaştı, bir fakir gibi yaşadı, bir kahraman gibi savaştı.

Nubar Ozanyan, gittiği her yeri çalışkanlık ve örnek devrimci duruşuyla cesaretlendiren, terk ettiği her yerde ise bir hüzün bırakan devrimciydi. Son nefesine dek İbrahim Kaypakkaya yoldaşın ideallerine bağlı kaldı. Her daim onun mütevazı öğrencisi olmaya çalıştı. Devrim düşünü yaşatmaktan ve pratiğini her koşul altında uygulamaktan bir an olsun geri durmadı.

Dedesinin Kumkapı’daki yıkık dökük evinde, kendisine anlatılan soykırım hikayelerini asla unutmadı. Yozgat’ta çobanların bile sürülerine su içiremediği kan akan dereleri çocuk hafızasına kazıdı. Ermeni Soykırımının ve anın tüm haksız ve adaletsizliklerin hesabını sormak için elinden silahı asla düşürmedi.

Çocukluk ve gençlik yaşamı yokluk ve yoksulluk içinde geçti. Ne annesini ne babasını doğru dürüst görmeden, aile kavramını bilemeden yetim büyüdü. Evlerinin nemli ve yıkık duvarlarında dünyanın haksızlığını gördü ve adaletsizliğini tanıdı. Gençlik yıllarının sporcu yaşamında elde ettiği her başarılı çalışmanın karşısında faşist ayrımcılığı gördü. Her ayrımcılık, yaralı kalbine ekilen devrimci öfke oldu.

Onun boş vakti, çalışmasız geçen zamanı hiç olmadı. Her gün yeniden devrimci savaşı geliştirmek, ezilen halkların ellerinde güçlü bir silaha dönüştürmek için yaşadı. Elini, aklını ve bedenini devrimci savaş için eğitip örgütledi. Amacını esas alarak yaptığı her şeye aklını ve yüreğini kattı. En ileri çizgide, en ileri devrimciliği esas aldı. Onun için yaşamak, savaş demekti.

Tüm ömrü boyunca ne mal ne mülk sahibi oldu. Ne anlamsız üne değer verdi ne de boş kariyer peşinde koştu. Sistemle ve onun yarattığı her şeyle alay etti. Ve onları değersizleştirip gülünç duruma soktu.

Kelimenin gerçek anlamıyla fakirdi. Bir hırka, bir lokmanın dışında başka bir şeyi olmadı ve başka bir arayışa asla girmedi. Üzerinde yattığı tek bir battaniyeyi bile her an bir yoldaşına verecek kadar fedakar yaşadı. Ağır yaralı halinde, ölüme on kala vaktinde bile “Toyota” marka askeri aracın arkasındaki boşluğa bindirildiğinde bir eli kopmuş halde diğer koluyla kendisinden kat kat hafif yaralı olan bir arkadaşına elini uzatarak arabaya çekmek istemesi kelimenin son hali, sözün bittiği yerdi.

Bir insan düşünün, on dakika sonra şehit düşecek, bir eli parçalanarak kopmuş, kullanabildiği diğer elini ise yoldaşına yardım etmek için uzatıyor. Aslında uzattığı eli değil henüz parçalanmamış yoldaş kalbiydi. Uzattığı, yaratmak ve yaşatmak istediği dünyanın tertemiz resmiydi.
Düşmana en ağır darbeyi vurduğundaki mütevazi ve ağır başlı haline, iş yaparkenki becerisine ve çalışma temposundaki hızına baktığınızda iddialarına ne kadar güçlü bağlı olduğu rahatlıkla görülürdü. Çünkü çok iyi bildi ki, zayıf ve yetersiz militanlık düşmana umut ve kazanma zemini sunar.

Komutan Martager, görünmezlik içinde kalarak sıra neferi gibi sade yaşadı. Ancak yaptıkları ve savaşımı asla sıradan değildi. Yoksa nasıl açıklanır Garê ve Rojava’nın sıcağı altında gün ortasında koşmak, saatlerce spor yapmak, sırtında elli kiloluk un çuvalını birkaç kiloluk poşet gibi taşımak?

Ya da her gördüğü nesneyi, patlayıcının bir parçasına çevirmek, her pozisyonda yoldaşlarına nasıl mevzileneceğini, nasıl düşmana darbe vuracağını göstermek… Nasıl açıklanabilir? İmkansızlıklar içinde olanak yaratmak, geçilmez denilen sınırları aşmak, kaldırılamaz denilen yükü kaldırmak, yürünemez yolu yürümek, sayıca üstün düşman saldırılarını ustaca kullandığı silahıyla etkisiz hale getirip darbelemek, düşmanın fiziki ve teknik üstünlüğünü boşa çıkarmak nasıl açıklanır? 63 yaşın fiziğinde halen genç bir savaşçı gibi dağlara tırmanmak, soluklanmadan savaşmak nasıl açıklanır? Kuzey’den Filistin’e, Karabağ’dan Hayastan’a, Dersim’e, Garê’den Rojava’ya serüven dolu yolları, 20 yaşın genç bir savaşçısı gibi geçmek nasıl açıklanır?

Gökyüzünden bahsedip yeryüzünü sömürenlere, öbür dünyada cenneti anlatıp bu dünyayı cehenneme çevirenlere karşı savaşmak Martager için onurdu. Komutan Martager Kürtlerin, Ermenilerin, Filistinlilerin direngen onurudur. Yükseklere çekilmiş tertemiz gerilla bayrağıdır. Kalbini Rojava’ya gömen Nubar Ozanyan, enternasyonalizmin günümüzde sönmeyen kutup yıldızıdır.

Yaşı ilerledikçe değil devrimin yapılamayan görevleri karşısında kalbi yara alan, lanetli zulüm karşısında ölümü yırtan Komutan Martager ölümsüzdür. 

(17.08.2021, Yeni Özgür Politika)

2735

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Sayfalar