Cumartesi Haziran 15, 2024

Martager’in anısına (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğe ve geleceğe ait var olması gereken tüm devrimci değerlerin birleştiği noktadır, Nubar Ozanyan’ın yaşamı. Paylaşmaktan, kendisine ait var olanları vermekten bir an olsun tereddüt etmeyen, zorlu mücadelede kendini asla düşünmeyen, yoldaşlık ve dostluktan başka bir yaşamı tanımayan Komutan Martager, Ermeni devrimcilerin onurudur. O, kalbini ve ellerini Kürtlerin, Filistinlilerin, Ermenilerin ve tüm ezilenlerin kurtuluş mücadelesine armağan etti. Halklar için türküler yaktı. Ezgisiyle karanlıkları eritmeye, sesiyle dağları uyandırmaya çalıştı. Altmış yaşın bilgesi gibi yoksul toprakları dolaştı, bir fakir gibi yaşadı, bir kahraman gibi savaştı.

Nubar Ozanyan, gittiği her yeri çalışkanlık ve örnek devrimci duruşuyla cesaretlendiren, terk ettiği her yerde ise bir hüzün bırakan devrimciydi. Son nefesine dek İbrahim Kaypakkaya yoldaşın ideallerine bağlı kaldı. Her daim onun mütevazı öğrencisi olmaya çalıştı. Devrim düşünü yaşatmaktan ve pratiğini her koşul altında uygulamaktan bir an olsun geri durmadı.

Dedesinin Kumkapı’daki yıkık dökük evinde, kendisine anlatılan soykırım hikayelerini asla unutmadı. Yozgat’ta çobanların bile sürülerine su içiremediği kan akan dereleri çocuk hafızasına kazıdı. Ermeni Soykırımının ve anın tüm haksız ve adaletsizliklerin hesabını sormak için elinden silahı asla düşürmedi.

Çocukluk ve gençlik yaşamı yokluk ve yoksulluk içinde geçti. Ne annesini ne babasını doğru dürüst görmeden, aile kavramını bilemeden yetim büyüdü. Evlerinin nemli ve yıkık duvarlarında dünyanın haksızlığını gördü ve adaletsizliğini tanıdı. Gençlik yıllarının sporcu yaşamında elde ettiği her başarılı çalışmanın karşısında faşist ayrımcılığı gördü. Her ayrımcılık, yaralı kalbine ekilen devrimci öfke oldu.

Onun boş vakti, çalışmasız geçen zamanı hiç olmadı. Her gün yeniden devrimci savaşı geliştirmek, ezilen halkların ellerinde güçlü bir silaha dönüştürmek için yaşadı. Elini, aklını ve bedenini devrimci savaş için eğitip örgütledi. Amacını esas alarak yaptığı her şeye aklını ve yüreğini kattı. En ileri çizgide, en ileri devrimciliği esas aldı. Onun için yaşamak, savaş demekti.

Tüm ömrü boyunca ne mal ne mülk sahibi oldu. Ne anlamsız üne değer verdi ne de boş kariyer peşinde koştu. Sistemle ve onun yarattığı her şeyle alay etti. Ve onları değersizleştirip gülünç duruma soktu.

Kelimenin gerçek anlamıyla fakirdi. Bir hırka, bir lokmanın dışında başka bir şeyi olmadı ve başka bir arayışa asla girmedi. Üzerinde yattığı tek bir battaniyeyi bile her an bir yoldaşına verecek kadar fedakar yaşadı. Ağır yaralı halinde, ölüme on kala vaktinde bile “Toyota” marka askeri aracın arkasındaki boşluğa bindirildiğinde bir eli kopmuş halde diğer koluyla kendisinden kat kat hafif yaralı olan bir arkadaşına elini uzatarak arabaya çekmek istemesi kelimenin son hali, sözün bittiği yerdi.

Bir insan düşünün, on dakika sonra şehit düşecek, bir eli parçalanarak kopmuş, kullanabildiği diğer elini ise yoldaşına yardım etmek için uzatıyor. Aslında uzattığı eli değil henüz parçalanmamış yoldaş kalbiydi. Uzattığı, yaratmak ve yaşatmak istediği dünyanın tertemiz resmiydi.
Düşmana en ağır darbeyi vurduğundaki mütevazi ve ağır başlı haline, iş yaparkenki becerisine ve çalışma temposundaki hızına baktığınızda iddialarına ne kadar güçlü bağlı olduğu rahatlıkla görülürdü. Çünkü çok iyi bildi ki, zayıf ve yetersiz militanlık düşmana umut ve kazanma zemini sunar.

Komutan Martager, görünmezlik içinde kalarak sıra neferi gibi sade yaşadı. Ancak yaptıkları ve savaşımı asla sıradan değildi. Yoksa nasıl açıklanır Garê ve Rojava’nın sıcağı altında gün ortasında koşmak, saatlerce spor yapmak, sırtında elli kiloluk un çuvalını birkaç kiloluk poşet gibi taşımak?

Ya da her gördüğü nesneyi, patlayıcının bir parçasına çevirmek, her pozisyonda yoldaşlarına nasıl mevzileneceğini, nasıl düşmana darbe vuracağını göstermek… Nasıl açıklanabilir? İmkansızlıklar içinde olanak yaratmak, geçilmez denilen sınırları aşmak, kaldırılamaz denilen yükü kaldırmak, yürünemez yolu yürümek, sayıca üstün düşman saldırılarını ustaca kullandığı silahıyla etkisiz hale getirip darbelemek, düşmanın fiziki ve teknik üstünlüğünü boşa çıkarmak nasıl açıklanır? 63 yaşın fiziğinde halen genç bir savaşçı gibi dağlara tırmanmak, soluklanmadan savaşmak nasıl açıklanır? Kuzey’den Filistin’e, Karabağ’dan Hayastan’a, Dersim’e, Garê’den Rojava’ya serüven dolu yolları, 20 yaşın genç bir savaşçısı gibi geçmek nasıl açıklanır?

Gökyüzünden bahsedip yeryüzünü sömürenlere, öbür dünyada cenneti anlatıp bu dünyayı cehenneme çevirenlere karşı savaşmak Martager için onurdu. Komutan Martager Kürtlerin, Ermenilerin, Filistinlilerin direngen onurudur. Yükseklere çekilmiş tertemiz gerilla bayrağıdır. Kalbini Rojava’ya gömen Nubar Ozanyan, enternasyonalizmin günümüzde sönmeyen kutup yıldızıdır.

Yaşı ilerledikçe değil devrimin yapılamayan görevleri karşısında kalbi yara alan, lanetli zulüm karşısında ölümü yırtan Komutan Martager ölümsüzdür. 

(17.08.2021, Yeni Özgür Politika)

2730

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Sayfalar