Pazar Haziran 16, 2024

Kuzeyde Partiler Geride,Ulusal Birlik İleride(2)-Dursun Ali Küçük

*Ulusal brilik ve Ulusal kongre taleplerini iyiniyetlice epeydir yazıyorum...

Görülüyor ki, iyiniyet ve istemek yetmiyor. Birde partiler sıkıştıklarında “birlik” demeleri insanı çıldırtıyor.

Kaç kongre kaç parlamento ve mecilis kurup ve dağıtttık...

KNK-Kürdistan Ulusal Kongresi toplantılar ve konuşmalar dışında pratik öncülük vb yapmadı. Hep işlevsiz kaldı.

DTK ne iş yapıyor hala anlamış değilim. Bana göre pratik hiç bir işlevi yoktur.

Buna benzer örnekler çoğaltılabilir.

Bir ara İmralıdan da gelen ulusal kongre çalışmları vardı, yürümedi.

Kuzeyde ulusal birlik mi?

Unutun gitsin....

*Kuzey de birlik nasıl olur?

Ülke temelinde birlik mi?

Türkiye temelinde birlik mi?

Bağımsızlığı ve fedarsyon vb siyasi statüleri kabul etmeyecek Ulusal kongre olabilir mi?

Üstelik Kürdistan’i partilerin görünüşte bir birlik çalışmaları var.

Ama paratikte birlik hiçte mümkün olmuyor...

*İlkin Kuzey Kürdistan temelinde Kürdistani birlik, ulusal cephe,veya blok oluşturmak önemlidir.

Ortak Kürdistan i amaçlar etrafında legal ve illegal ne kadarı yapılabiliryosa bunda ittifak sağlamak..

Günümüzde eskiden olduğu gibi tek parti, tek cephe ve tek ordu gibi olmaz.

Tek parti ve tek cephe ile zaten yürümez. Reel sosyalizm bununla iflas etti. Tek orduya ise farklı yaklaşmak ama mutlaka silahlı güçlerin komutasının tek olması önemlidir. Birlik ve ittifaklar direniş ve ordulaşma vebenzer de kendini bulabilir.

*Kuzey de birlik deyince PKK ve bugün KCK kendini dayatıyor..

Kuzeyin en önemli kitlesel gücüdür. Ulusal ve Kürdistan’i birlikte ve bunun demokratik ölçüler çevçevesinde gerçekleşmesinde önemli rol üstlenebilir.

Özellikle paradigma değişimi ve Demokratik Türkiye amacı ile Kürtler arası birlik unutuldu.

KCK, birlik ve ittifak arayışlarını hep Türkiye solu ile yapmaya çalıştı. Türkiyelileşme bu dönemde revaçtaydı.

Bu birliğin yürümediği açık olarak görülmektedir.

*KCK dışındaki parti ve gruplar ise birlik der ama yapmaz...

İsim vermeyi gerekli görmüyorum. KCK dışındakiler ulusal birlik ve kongrede en çok KCK nin engelleyici olduğunu söylerlerler.

Ama bu parti ve grupların kendileri ne kendi içlerinde ne birbirleriyle doğru dürüst birlik kuramazlar.

KCK yi bahane etmelerine gerek yoktur.

Örneğin KCK birliğe gelmiyorsa kendileri birlik ve blok kurar ve çalışmlarıyla dayatıcı olabilirler.

*Türkiye ile birlik çalışmaları...

Kürdistani birlik ve blok, kongre vb çalışmaları ve ittifakları-birliği kadar Türkiye demokratik ve sosyalist ve Kürt sorununa duyarlı olabilecek kesimlerle de birlik kurmak önemlidir.

Bunun yolu Kürdistan ve Kürtlerin Türkiye partisi kurmak ve Türkiyelileşmek çizgisi değildir ve olamaz. Bu Kürtleri eritmek ve geriletmek poltikası olur.

Birincisi, ilkin Türkiyeli demokrat,devrimci ve sosyalist, liberal vb kesimler demokratik Türkiye ve Kürtlere eşit haklar ve statü temelinde örgütlernebilirler.

Türkiye demokratik ve sol hareketi kendi içinde birlik kurramıyorsa bunu Kürtlelerlede yapamaz.

Tersi Kürtler için geçerlidir. Kürtler kendi aralarında birlik kuramazsa Türklerle birlik kuramazlar.

Gerçekten temel hak ve özgürlükleri, demokratik Türkiye yi, Kürtlerin ve ezilerin haklarını savunan ve taleplerini netleştiren bir Türkiye partisini Türkiyeliler kurmalıdır. Türkler buna öncülük etmelidir.

Çeşitli Latin Amerika ülkelerinde böylesi cepheler veya partiler var ve seçimlerde oldukça da etkili oluyorlar, hükümete gelebiliyorlar.

Türkiye halkı böylesi bir parti kursun.

Kürtller bu parti ile kendi içindeki birlikleri ile birlik ve seçim ittifakları vb kurabilir.

Kürtler Kürtlerin önemli örgütlü ve siyasi gücü olur, Türkiye güçleride Türklerin vb halkların, emekçilerin önemli bir kitle gücü olur.

Bu iki güç örgütlenmiş Kürdistan ve türkiye güçleri olarak önemli iş yapabilirler.

Böylece Kürtleri Türkiye ye tabi kılmak veya HDP deki gibi Türkiyelileşmeye gerek kalmaz.

İşin doğası ve somut durum bunu gerektiriyor..

Buradan demokrasi çıkar...

İşte güç birliği böyle sağlanır...

Bu iş Sırrıları ve Sezaileri çok çok aşar...

*Tersi durumlar veya ters durumlarda...

Kürdistan ve Kürtler kendi birliklerinden kaçıyor.

Türkiye ve Türkler vb ise kendi birliklerini, bloklarını kurmuyor. Kendine blok kurmayanların Kürdistan’a ciddi bir hayrı olamaz.

Aynı şekilde Kürdistani birlik ve bloklarla Küetlerin iç demokrasisi ve barışı kurulmadan Türkiye ye demokrasi ve barış getirmek hoş bir sedadan öteye geçmez.

Kürtler ve Türkler külahlarını ters giyiyorlar. İlkin külahlarını doğru giysinler.

Bu iki kesim asıl görevlerinden kaçınca ötekilerin ve diğer halkların yapabileceği fazla birşey olamaz.

*Yanlış birlik çağrıları, içi boş talepler, ve halka ters birlik girişimlerini dayatmaktan vazgeçelim..

Narjinal kesimleri Kürtlerin başına koymakta doğru değildir.

Marjinallerin Türk halkını bu kafayla örgütlemeleri zordur.

Pratik te işler Kürdistan ve Kürtler üzerinde dönüyor. Pratikte şöyle veya böyle cevap vermeye çalışanlarda asıl olarak Kürtlerdir.

Yazıktır, günahtır; Kürtlerin enerjilerini boş kanallara kanalize etmeyelim.

*Bazılarıda birlik diyor ama birbirlerini düşman ilan ediyor...

İyide, diğerini düşman ve şuna buna çalışan ilan edersen nasıl birlik kurarsın?

Öyleki asıl düşmanı bırakılıyor bir tarafa hep birbirlerine laf yetiştirmeye çalışıyorlar.

Böylelerin çağrılar dışında birlik diye dertleri yoktur.

Hep böyle yapa yapa acı deneylerle fırsatları kaçırıyoruz.

Zerre kadar ders çıkarmak hala görülmüyor.

*Acı ama gerçek...

Kuzeyde siyasi partiler birlik konularında oldukça gerideler...

Halkın bile gerisinde seyrediyorlar.

Bu kafalar ve zihniyetlerden birlik çıkmaz.

Her partiden iyi insanlarda vardır ve gerçekten bu işler için samimiler. Ama partilerini geçemiyorlar...

Mevcut malzeme içinde ciddi bir değişim ve yenilenme ile birlikler, kongreler ve bloklar çıkabilir.

Buda zaman alacağa benziyor...

*Aynı olanların aynı yerde toplanması birlik değildir.

Bu partileşme olur.

Birlik ve bloklar, kongreler farklı olanların bir araya gelmesidir.

Hala bunu başarmış değiliz...

Dursun Ali Küçük

11.04.2018

47343

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar