Pazartesi Haziran 17, 2024

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

İsteyerek, gönüllü birlikteliği taşımayan, zoraki, tek taraflı ve baskıya dayalı bir evlilik mutlak ki, bir gün isyana başkaldırıya dönüşerek, kendi bağımsızlığını, özgürlüğünü isteyecektir. İstenen şu; bireyin, kadının, toplumun ve bir ulusun kendi iradesiyle her konuda kendisinin özgürce karar vermesidir. Kürt ulusu hiçbir zaman eşit şartlarda bir birliktelik yaşamadı. Türk ulusu her yönlü (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve yaşamsal ) bir imtiyaza, hâkimiyete sahipti, halen de öyle. Evlenip boşanmada olduğu gibi tüm toplumsal sorunlarda da Türk ulusu ezici üstünlüğe sahiptir. Devletin bütün erkleri Türk egemenlerinin elinde, ırkçı-tekçi yasalar Türk ulusunun çıkarına hizmet etmektedir.

  Kürt ulusu ve diğer azınlık milliyetler doğal olarak bu tekçi, baskıcı, soykırımcı devlet yönetimini istememektedir. Tüm ulus ve azınlık milliyetlere, kültürlere, inançlara aynı derecede eşitliğe dayanan demokratik bir öz yönetim istemektedir. Coğrafyamızda yaşayan bütün kültürlerin yaşatılması, korunması, geliştirmelerinin yolunun açılması istenmektedir. Eşit ölçekte kültürel zenginlikler geleceğe taşıması istenmektir. Geçmişten günümüze azınlık ulusların, milliyetlerin, inançların istem ve talepleri şiddetle ret edilmiş, kanla, katliamla sürgün ve soykırımlarla cevap verilmiş, halklar zor ve baskıyla boyun eğmeye zorlanmıştır. Kürt ulusunun, ulusal ve toplumsal başkaldırısının ana sebebi asırları aşan gördüğü zulmün sonucudur.

Bugün, faşist diktatörlük yeni bir soykırım hazırlığı yapmaktadır. Ayları kapsayan sokağa çıkma yasağı ve Kürt şehirlerinin tankla, topla, helikopterle, uçakla yaptığı bombardımanlar gelecekte daha vahşi katliamlara yönelik planlar yapacağını bize göstermektedir. Faşist diktatörlüğün uzun yılları kapsayan katliam ve zulmüne karşı dik durmayı başardı. Örgütlendi ve zulme karşı toplumsal başkaldırıyı yürüten başlattı, geliştirdi, toplumsal ciddi bir güç olarak demokrasi cephesinde en etkin güç olarak yer almakta, faşizme karşı direnişin motoru durumundadır. Yaşanan gerçekler dikkate alındığında ve çok hızlı altüst oluşlar gösteriyor ki; Kürt ulusuna Ortadoğu coğrafyasında çok önemli roller yüklüyor. Bu vesileyle;

Kürt ulusunun Yüzyıl gibi uzun soluklu bağımsızlık mücadelesi yakın gelecekte sonuç vereceğe benziyor. Özellikle son bir yılda faşist Türk devletinin 'çökertme-göç ettirme' adı altında planladığı soykırımcı operasyon amacına ulaşamadı. 'Evdeki hesap pazara uymadı' Faşizm, topyekûn bütün militarist güçleriyle gelişen Kürt ulusal kurtuluş hareketine kapsamlı operasyon düzenledi. Kısa sürede sonuç alınacağı hesap ediliyordu. Lakin Kürt ulusal kurtuluş hareketi bu tuzağı görmüş olacak ki, hazırlığını her türlü saldırıya karşı uzun vadeli düşünmüş, ona uygun örgütlenmiş, yerleşik ve gezgin savaşçı güçlerini konumlandırmıştır.

   Kürt ulusu bulunduğu coğrafyada uzun soluklu ve çok yönlü bağımsızlık mücadelesi yürütmektedir. Asırları kapsayan bağımsızlık mücadelesine Kürt ulusal hareketi yeni bir ivme kazandırmıştır. Kazanılan bu ivme, eğer doğru yönlendirilir, doğru siyasi - taktik ve politika belirlenir ve bu savaş sanatıyla birleştirilirse -ki öyle de gözüküyor. Yürütülen uzun soluklu halk savaşında bağımsızlık zaferiyle çıkmamak elde değil. Bu anlamıyla Kürdistan ulusu beklenmedik fırsatlar yakalıyor, beklenmedik olanak ve desteğe sahip olmaktadır. Bu tür tarihi fırsatlar her zaman oluşmaz, yakalanmaz. Bu tarihi fırsat Kürdistan devrimini hayal olmaktan çıkaracak bir gerçeklik taşımaktadır.

 

      Devlet ırkçı -faşist tekçi zihniyetini devam ettirmiştir. Asırlardır birlikte yaşayan halklarımız tarihler boyu, her dönem birbirlerine düşman edilmek istenmiş, halkları bölüp, parçalayıp güçsüz kılıp yönetmişlerdir.

    Üstün ırk, üstün millet, üstün dil, üstün din, inanç ve devlet zihniyeti diğer halkları kırımdan, zulümden, katliamdan geçirmiş, geçirmektedir. Kürt ulusundan istenen, ben her şeyi yapmaya hak sahibiyim Eğer ki; yapılan bu katliam ve zulme razı gelirsen bir sorun yoktur zaman tabiatıyla köleliği, bağımlılığı kabullenmiş, asimile edilerek Türkleşmeyi kabul etmiş olacaksın. Böylece sömürü çarkları arasında ezilecek, kader deyip razı geleceksin. Faşist Türk devleti bunu istiyor.

  Kürt ulusu bu onursuzluğu kabul etmiyor. Faşizmin ırkçı -şoven- boyunduruğundan kurtulmak istiyor. Bugüne kadar süren zoraki tek taraflı evliliğe, yönetime, baskıya, katliama direnerek bir son vermek istiyor. Artık, bunca çekilen zulme nihayet vermeyi, katliamlara sürgünlere yeter diyor. İsyan ediyor. Ya benim bağımsızlığımı, tam hak eşitliğimi tanırsın ya da ben kendim ayrılır, kendi öz yönetimimi kurarak bağımsız olurum, kendime yeni bir ev inşa ederim, diyor.

  Son bir yılda Türk devletinin, Kürdistan’da yaptığı katliam, baskı, çökertme-çöktürerek göçtürme planı ne amaçlıyor bunu önceleri defalarca açıkladım. Cizre’de, Nusaybin’de, İdil’de, Sur ’da, Diyarbakır’da yapılan ve yapılmak istenen toplu Kürt katliamını amaçlamaktadır.

Aylardır süren Kürt ulusunun onurlu direnişi, bu, katliamı boşa çıkaracağı gibi, faşist Türk devletinin de Kürdistan topraklarında yıkımını beraberinde getirecektir. Diyarbakır halkı faşizme karşı başkaldırıyı, direnişi bugün, daha ileri aşamaya yükseltmiş durumdadır. Diyarbakır’da her yer faşizme karşı bir direniş kalesi olarak ayağa kalkıyor bunu hiçbir güç engelleyemez.

Kürdistan da asırlarca zulüm görmüş bir ulus, katliam ve soykırım yaşamış kadim bir ulus artık yeter diyor, ayağa kalkarak kendi kaderini kendisi çizmek istiyor. Kendi kendini yönetmek istiyor bundan doğal ve meşru ne olabilir ki; sev veya sevme, katıl veya katılma seninle her yönlü eşitliği, değerlerin ortak paylaşımını ve de yaratılmasını istiyor. Yaşamın her yönlü oluşumunda hak eşitliği olmayan ayrı ulus ve milliyetlerin birlikteliğinden, kardeşliğinden bahsetmek koca bir yalan ve sahtekârlıktır, ırkçılıktır. Seninle eşit olmayan, kendi evine zoraki yerleşmeni kabullenmeyen, seninle açıkçası gönül bağı olmayan biriyle sen, zorla, baskı, şiddet ve ölüm tehdidiyle tehditleriyle sana ait olmayan evi işgal ve ilhak edemezsin, istenmediğin halde kalamazsın. Her şey bu kadar açık ve net.
02.03.2016
 

44403

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar