Cumartesi Haziran 15, 2024

Kobani bize zafere odaklanmanın yolunu gösteriyor

 

Kürdistan'da ve Türkiye'de ok yaydan çıktı. Sözün bittiği, pratik eylemlerin başladığı an bu andır.  Zafere odaklanmak için ölümüne direniş!

Aslında anlatılacak hem çok şey var, hem de o kadar anlatılıyor ve yazılıyor ki her şey karman çorman bilgi kirliliğinden tutalım da “Kobani’nin düşmesinden” veya “ha düştü düşecek “çığırtkanlıklarını görmekteyiz. Dün halefi Davutoğlu, bugün Antep’te selef Erdoğan savaş naraları atarak gizli saklı bir şey bırakmadı. Suriye’ye karşı savaşın kukla baş aktörü olduğunu kendi ağzıyla açıklayarak ispatlamış oldu.

Anlaşılıyor ki, Faşist Türk devletinin başı Erdoğan ve halefi Davutoğlu IŞiD’le çok önceden anlaşmaya varmış Kurban bayramı namazını Kobani’de kılacaklarını karar altına almış oldukları ayyuka çıktı. Hevesi kursağında kalan Erdoğan ve şürekâsı bugün zehir zemberek açıklama yaparak;” Kobani düştü düşecek “dedi. Yaptığı bu açıklama ne denli kin, hırs ve kan içici bir faşist karakterli ırkçı olduğunu da ölü sessizliğine bürünen sözde “aydın”lara göstermiş oldu. Amerika, İsrail, Avrupalı emperyalistler ve onların bölgede uşaklığını yapan baş aktör Türk devleti ve Erdoğan yönetimi Kürtlerin ve Arap Alevilerin kellelerini istediğini kendi ağızlarıyla itiraf ettiler. Kendi kirli çamaşırlarını ve planlarını yine kendi efendileri Amerikan başkan yardımcısı deşifre etmiş oldu. Amerikan başkan yardımcısının kırdığı pot emperyalistlerin devlet sırrını deşifre etmesine gelen tepkiler çeşitli kılıflarla örtülmeye çalışıldı. Kürdistan'daki Kürt katliamı aynı zamanda alevi katliamı görülmeli, Suriye’deki alevi katliamı da Rojova’daki, Kobani’deki Kürtlerin ve Ezidilerin katliamı görülmelidir. Aksi durum orta doğuyu iyi okuyamamaktır. Eğer ki halkların kardeşliği ve eşitliğini savunuyorsak çok yönlü düşünmeli ezilen, haksızlığa uğrayan katledilen bütün halkların yanında olmalıyız.

Tarihte bazı direnişler güç dengesizliği sebebiyle yenilgi alabilir ama direnişi yürüttüğü bağımsızlık savaşını zafere taşımanın mihenk taşlarını döşemiş olurlar. İşte Kobani’deki direnişte tüm çıplaklığıyla bize bu gerçeği gösteriyor. Kürdistan halkının Kobani’deki şanlı direnişi sürerken bilumum şovenistler, ırkçı dinci panislamist-pantürkistler, liboşlar, lafazanlar, savaş rantçıları, beyni ırkçı şoven ideolojiyle örülmüş örümcek kafalı aydınlar ellerini ovuşturarak Kobani’nin düşmesini dört gözle bekliyorlar.

Şunu peşinen söylemeliyim ki bütün emperyalist müttefikler onların faşist ırkçı uşak devletleri daha şimdiden yenilgilerinin kokusunu pis burunlarında his etmektedirler. Bu kadar hırçınlık, sessizlik ve sessizliğin altında yatan intikam, katliam planı yatmaktadır. Niyetleri Kürdistan ulusal kurtuluş hareketini boğmak, kendilerine uşak İslami faşist yönetimler, bölünmüş küçük devletler oluşturmaktır.

Kabul edelim-etmeyelim bugün Orta Doğunun devrimci güçlerinden etkin ve öne çıkan Kürtlerdir, onlara önderlik eden PKK’dir. Bölgede en güçlü devrimci güç PKK’dir. Devrimcilerin, Marksist-Leninist-Maoistlerin Ortadoğu’da ne yazık ki hatırı sayılır bir güçleri yoktur. Ya çok cılız ya da yok denecek kadar güçleri mevcuttur. Bugün doğru olan, var olunan her yerde Kürtlerin bağımsızlık savaşının içerisinde yerimizi almaktır. Yani cepheleşmek, emperyalizme ve dinci ırkçı faşist egemenlere karşı uzun süreli muharebelere hazırlanmak, zafer tohumunun ekildiği Kobani direnişini bölgede zafere taşımaktır. Gerçek olan şu ki, emperyalizme ve sermaye darbe vurmak, bizi çevreleyen zinciri kırmak antiemperyalist antifaşist güçlerin kalıcı birliğinden geçmektedir.

Şu iyi bilinmelidir ki, Kürt ulusu bugün stratejik müttefikimizdir. Kürt hareketi ve diğer Kürt hareketleri de öyledir. Devrim uzun soluklu olup, uzun yılları içerisine almaktadır. Halk içerisindeki çelişkiler doğru ele alınıp kavratıldığında dostlarımız -düşmanlarımız kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Devrim lafazanlıkla, entel havalara girmekle, nabza göre şerbet vermeyle, ezberi lafızlarla olmaz. Aksine, devrim doğru siyasal taktik ve stratejiyle doğrudan bağlantılıdır. Doğru siyasal tespitler yapmakta yalnız başına yetmiyor. Teori-pratik eylemlilik haline sokulmalı var olan alanlarda devrim cepheleri oluşturulmalıdır.

Son bir kaç günlük gelişmeler, özellikle bugünkü gelişmeler bize şu gerçeği gösterdi Türkiye ve Kürdistanı’nda önü alınmaz bir kaos ortamına ve savaş koşullarına girmiştir. Devrimcilere düşen görev devrim yapmak için faşizme karşı tüm devrim güçleriyle birleşmek devrim yapmak için yüklenmektir.

Şu gerçeği bilincimize kazmalıyız; ezenlerle ezilenler arasında eşitsizlik devam ettikçe barış denen bir slogan sahtekarlık, aldatmaca, oyalamak ve bizleri köleliğe mahkum etmektir. O sebeple Ezenlerin, emperyalistlerin ve onların ırkçı, dinci, ayrımcı, cinsiyetçi faşist uşak devletlerinin ve IŞiD gibi serseri, uyuşturucu müptelası piyonların saltanatlarını başlarına yıkmak için görev başına

Var olma ve yok olma savaşında ezilenlerin yanında yer almayanlar alçaktır. Sessiz kalmak, duymadım, görmedim, bilmiyorum demek halklarımızın haklı savaşına ihanettir.

İki tür savaş vardır; biri işçi ve emekçilerin hakkını alma savaşı, diğeri ezenlerin, kan emicilerin zulüm düzenlerini sürdürme savaşıdır. Biz halkların ezilenlerin haklı savaşlarının yanındayız, onun yürütücüsüyüz. Haksızlıklar devam ettiği sürece, haksızlığa karşı savaşımız her alanda devam edecektir. Yani “barış” baronları yalan söylüyorlar. Ezenlerle ezilenler arasındaki eşitsizlik var oldukça sömürücü emperyalistlere ve onların faşist uşak yöneltimlerine karşı özgürlük ve sosyalizm mücadelesine devam edecektir. Dünyamız hızla yeni bir emperyalist savaş içine sokuluyor bunu unutmamak ve ona uygun koşullanmak gerektiğini düşünüyorum. Koşullar mevcut, ülkemizde kaos ortamı aldı başını gidiyor, darbede dahil her şey her an olabilir. Sivil faşistler ve Dinci ırkçı faşistler işbaşında, katliam ve linç girişimleri başladı. Geri dönülmez bir savaş içine halklar çekiliyor provokasyon ve böl parçala yönet taktiği uygulanıyor. Kesinlikle bu oyuna gelinmemeli, direk devlete ve faşizme karşı mücadele yükseltilmelidir.

Ülkemizin dört bir yanını faşizme zindan edelim!

Zafer Kobani’de tohumlandı Kürdistan ve Türkiye’de zaferle taçlanacaktır. Buna inanın ve Devrim kavgasında ölüm sessizliğine bürünmeyip sesimize ses verin. Yarın çok geç olabilir.

6 Ekim 2014

79745

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Katliamlar Cumhuriyeti

13 Kasım'da, İstanbul'un en kalabalık caddesinde yapılan bombalı saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir kere daha katliamlar cumhuriyeti olduğunun acı bir kanıtı oldu.

Çamur at…[ismail cem özkan]

Kasım ayını soğuk bir gününde kalabalığın henüz tam yoğunlaşmadığı bir saatte İstiklal Caddesi'nde bir katliam yaşandı. Banka konan bir bomba patladı ya da patlatıldı ve 6 masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insan öldürüldü…

Ateş düştüğü yeri yakar ve acısını kelebek kanadı gibi evrene yayar, fakat küresel evrenimizde o kadar çok acı yaşanıyor ki, eskisi gibi haber dahi olmuyor… Yaşanan olay ajans bülteninde geçen birkaç satıra dönüştü… Acılar, düşen ateş ve yok olan hayaller…

BORAN için – İmera Fera Yeşilgöz

Herkes olması gerektiği yerde mücadele görevini, parti görevini yerine getirmekteyken, yani her şey olması gerektiği gibiyken gelen her not kalp atışlarımızı hızlandırır. Her şeyden evvel “bir şey mi oldu?” kaygısı hissedilir.

Sayfalar