Pazartesi Haziran 17, 2024

Karl Marx 200 Yaşında

Karl Marx 5 Mayıs 1818 yılında Almanya’nın Trier şehrinde doğdu. Bu 5 Mayıs’ta Karl Marx 200 yaşına basacak.

Karl Marx’ın mavi tulumlu komünist hayaleti burjuvazinin üzerinde dolaşmaya devam ediyor. Burjuvazi, Marx’ı öldürmek istedikçe, Marx daha da büyüdü ve bütün uluslararası işçi sınıfının ve ezilen halkların kurtuluş umudu oldu. Onların eylemlerinde, düşlerinde mücadelelerinde, kavgalarında, yenilgilerinde ve zaferlerinde yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.

Ölülerin hikayesi olmaz. Yaşayanların hikayeleri olur. Karl Marx’ın hikayesi bitmedi ve yazılmaya devam ediyor. Burjuvazi, Komünist Manifesto’nun hayat bulmasından bu yana Karl Marx’ın hikayesini sonlandırmak istedi. Ancak, Marksizm kitlelerde ete kemiğe büründü. Çünkü Marksizm Karl Marx (ve elbette Friedrich Engels) olmaktan çoktan çıkmıştı. O, fabrikalarda işçilerin burjuvaziye karşı yol gösterici silahı, kapitalizme karşı sosyalizm ve komünizm bayrağıydı. O artık ezen sınıfa karşı ezilen sınıfların dünya görüşüydü. İşçi sınıfı var oldukça Marksizmi öldürmek olanaksızdı.

Burjuvazi, Marx’ı düşüncelerini yok edemeyeceğini anlayınca onu çarpıtma, etkisizleştirme ve burjuvaziye karşı işçi sınıfının gerçek kurtuluş silahı olmasını önelemeye çalıştı. “Marksizm” adı altında çeşitli akımların ortaya çıkmasına neden oldu. Hatta bir çoğunu finanse etti. Açık ya da gizli desteklerini sundu.

Ne var ki, Marksizm yok edilemedi ve edilemezdi. Çünkü Marksizm bir kişinin düşünceleri değil, yaşayan bir sınıfın düşünceleri ve dünya görüşüydü. Sömürücü sınıfın toplumu olan kapitalist sistemin sınıfsız ve sömürüsüz alternatifiydi. Daha genel anlamda o; insanlığın özgürleşmesinin ekonomik, ideolojik, siyasal, felsefi ve kültürel özgürleşmesinin gerçek hikayesidir.

Karl Marx her gün aramızda, kavgamızda dolaşmaya devam ediyor. Ve burjuvazinin en gizli toplantılarında, finas oligarşilerin odalarında, kapitalizmi övgülerin dizildiği dolarlı-avrolu ısmarlame kalemlerinde, “yoksa gerçek mi” denilerek Karl Marx adı korku ve kinle anılıyor.

Kapitalizm krize girdikçe, savaşlar birbirinin peşi sıra geldikçe, aşırı üretim ve teknoloji gelişmesine karşın yoksullaşmanın ve işsziliğin daha geniş kitleleri içine almasıyla, Karl Marx ve Marksizm güncelliğini korumaya devam etmektedir.

Dünyanın en zengin sekiz kişinin gelirinin dünya nüfusunun yarısından fazlasının gelirini aştığı kapitalist toplumsal sistemde, Karl Marx’ın yaşaması, mücadele etmesi ve kitlelerin Marksizme daha fazla sarılmasının nedenleri de her geçen gün artmaya devam edecektir.

Alman burjuvazisi Karl Marx’ı 200. yaş gününde yendien hatırlamak zorunda kaldı. Onun adına paralar bastırdı ve doğduğu şehirdeki trafik lambaları Marx’ın resimleriyle donadı. Burjuvazi, yıkamadı, ama onu etksizleştirmeye, sıradan bir “Alman filozofu” görüntüsü vermeye özel bir çaba harcamaktadır. Ve bütün çabaları; onu, işçi sınıfı ve ezilen halkların elinden alarak etkisizleştirmek, Karl Marx adında bir bireye indirgemek. 

 

Der Spigel Dergisi, Karl Marx’ın 200. yaş günün nedeniyle kapsamlı sayılabilecek özel sayıyı çoktan piyasaya sürdü. Marksist öğretilere karşı “birey-filozof” Karl Marx’ı çıkarmayı deniyorlar. Ama, bu etkisizleştirme de tutmayacak ve Marx-Engels öğretilerini kitlelerin, burjuvaziye karşı verdiği son kavgada yaşamaya devam edecektir.

Alman burjuvazisi (ve elbette dünya burjuvazisi), Marksizm olmasa, onun resimlerini Brandenburg Kapı’larına ve borsa salonlarına asmaya çoktan hazır. Ancak, Markszim öğretisi buna engel oluyor. Buna karşın, Karl Marx’ın heykellerini yıkmaya, isimlerini caddelerden silmeye güçleri yetmiyor.

Karl Marx ve Friedrich Engels’in öğretileri Marksizm bir ölü dogma değil, eylem kılavuzu olduğu için; güncel, yaşayan ve somut koşulların somut tahliline göre kendini geliştiren bir öğretidir. O, bu nedenledir ki; her zaman her koşulda işçi sınıfının mücadelesine ışık tutmaya ve ezilen halkların kurtuluş umudu olmaya devam etmektedir. O, bu nedenle, burjuvazini korkusu, sosyalist ve komünist toplumun öğretisi olmaya devam ediyor. Çünkü insanlığın gerçek anlamda özgürleşmes: Sınıfların, sömürünün, sınırların, savaşların, özel mülkiyetin olmadığı ancak ve ancak komünist toplumda gerçek halini alacaktır.

Karl Marx, aslan yeleli başıyla, koltuğunun altında DAS KAPİTAL’i ile, cap canlı aramızda salına salına bütün heybeti ve dinamik yapısıyla dolaşmaya devam ediyor. 

Sen çok yaşa KARL MARX!  

47185

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar