Pazar Haziran 16, 2024

Kanlı Maraş’ta kılıç artıkları - Mehmet Söğüt

1978’de kızıl kana boyanmıştı Maraş. Sebebini bilmedikleri bir kinle karşılaşmıştılar. Ellerinde kara ciltli Kuranlar vardı katillerin. Kimileri de cüppeliydi. Sarkık bıyıklardan kan damlıyordu. Tek bir ağızdan tekbir getiriyorlardı: Allah u Ekber.

Asker, polis seyirciydi. Yakıp yıkacaklardı. Talan edeceklerdi her yeri. Ki ettiler de. Sonrasında da pasaport dağıtıp, herkesi Avrupa’ya süreceklerdi. Yaşananlar vahşetten de öteydi. Küçücük çocuklar duvarlara çakılmışlardı. Hamile kadınların karınları deşilmişti. Yetmiş yaşındaki, iki gözü de kör olan Cennet Çimen’in gözleri oyulduktan sonra öldürülmüştü. Katliama karşı direnenler, gizliden bazılarını kaçırıp Pazarcık’ın köylerine dağıtmışlardı. Anasını babasını kaybeden çocuklar, sabahlara kadar çığlık çığlığaydılar. Korkmaktan gözleri pörtlemiş, ölü çocuk yurduna dönmüştü Maraş.

Korku sinmişti. Ve o korkuyu bir daha atlatamadılar.

Katliam bittikten sonra herkes kendi ölüsünü aramaya çıkar. Kimisi yakılmış kemikten ibaretti, Cizre’de de olduğu gibi; upuzun bir hawar kaplamıştı yer yanı. Suçları Kürt ve Alevi olmaktı. Devlet, Dersim’de olduğu gibi bilinçli bir kıyım başlatmıştı. Kafaya takmışlardı bir kere, Maraş başta olmak üzere, tüm sınır şehirlerini Kürt Alevilerinde arındıracaklardı.

Daha 1925’lerde devletin raportörü Hasan Reşit Tankut bölge için şöyle yazacaktı: ‘’Fırat’ın batı yakasında yaşayan Kızılbaş Kürtler, okuma yazmayı çok seviyorlar. Bunlar bir an önce Türkleştirilmeli.’’

İyi meziyetlerimiz bile bize karşı kullanılacaktı. Türkleşmemişti Maraş. Tam tersine Kürt hareketleri hızla yayılmaktaydı. Bu da onları korkutuyordu. Bitmeleri gerekiyordu. Ve gerekilen yapılmıştı. Maraş kana bulanmıştı. Ermeni kardeşleriyle aynı akıbete uğramışlardı.

Katliamdan sonra köylere cesetler defin için götürülür. Pazarcık’ın bir köyünde de iki kayıp verilmiştir. Cenazeleri kaldırmak için imam çağırmak istemezler. Gider Malatya’dan Dede çağırırlar. Defin işlemi bittikten sonra birkaç genç Dede’ye, ‘’Dede, sizin yüzünüzden öldürüldük,’’ derler.

‘’Niye ki?’’ der Dede.

‘’Eğer siz olmasaydınız, biz Alevi kalmazdık.’’

‘’Çocuklar eğer biz olmasaydık, siz o canilerin içinde olurdunuz. Bu da az şey değil,’’ der.

Evet, Maraş’ın Kürt Alevisi asla caniliği kabul etmedi. İnancında cana kıymak yoktu. Bilmedikleri, bu dünyada cana kıyamayanlar hep yem olmuşlardır. Zalimleri can sınıfına sokmamak gerekiyordu. Bunu uzun bir deneyimden sonra bazıları idrak etti ve yönlerini dağlara çevirdiler.

Küçücük bir ilçenin bine yakın şehidi vardı. Ama hala üstlerinde korkunun bulutları dolaşmaktaydı. Kimisinin de iliklerine kadar işlemişti korku. Kürtlüklerinde utanır hale gelmişlerdi. Direnişten kareleri izledikçe şaşırdım. Az da olsa, bir kesimin neden düşman görüldüklerini hala anlayamadıklarını gördüm.

Elbistan ve Pazarcık’ı çok büyük tehlikelerin beklediğini, bölgenin aydınlarıyla çok konuştuk. Yaymak istemiyorduk. Çünkü geride bir avuç insan kalmıştı. Ve hepsinin yürekleri avuçlarındaydı.

Korkulan oldu. TC Pazarcık Ovası’na, bölgenin Kürt nüfusundan çok fazla olan Arap kafilesini yerleştirmek istiyor. Bu yöntemle de İŞİD’çileri yerleştirecekler. Sonrasında kafir ilan edilip, insanlarımızı kesmeye sıra gelecek.

Ya da Pazarcık Ovası’nı terk edecek insanlarımız…

Pazarcık halkı direnmeye çalışıyor. Ama yalnızlar. Ama ürkekler.

Diğer Kürtlerin, Alevilerin, demokratların ve devrimcilerin desteğini bekliyorlar.

Pazarcık Ovası’nda bir avuç kılıç artığı direnmektedir. Ki orası ikinci Çukurova’dır. En verimli topraklarımızdır.

Geç olmadan toprağımızı ve insanlarımızı sahiplenelim.

Mehmet Söğüt 

44158

Üniversiteyi Öldürmenin Sekiz Yolu (Ya da Üniversite Piyasaya Nasıl Entegre Olur?)[1]

 “Bilimin sürdürülmesi, / bana özel bir yürekliliği / gerektirir gibi gözüküyor.”[2]

 Sevgili dostlar, sıcak bir Haziran’ın ardından, meydanların ardından yeniden burada, birlikteyiz.

Buraya gelirken arkadaşlar bana Melih Gökçek’in “teröristler kamplara çekildiler, sonbaharda daha büyük bir ayaklanma çıkartacaklar,” mealinde bir şeyler söylediğini aktardılar.

İlk defa Melih Gökçek’le aynı fikirdeyim.

Evet, Haziran 2013 sıcak geçti. Ama emin olun önümüzdeki güz ayları daha da sıcak geçecek.

Neo-Liberal AKP, Kautsky'nin 'Ultra Emperyalizmi' , 'Bariscil Kapitalizm' Ve Bir Ruyanin Sonu

Esas savas ,maddi-maddelesmis enerji evreninin zihnimize yansimasinda yuruyor...Dusunce -felsefe enerjisi biri ikiye boluyor...Tek bir soru tum bir evreni boluyor...
Dusmani yakindan izleyin. Onun akli bizden daha geliskin; yuzyillara dayanan sinifli toplumlar yonetme tecrubesine sahip. Akimlari yok edemeyecegini biliyor. Enerji evreninin sabit bir yuk uzerinde hareket eden bir enerji alanlari catismasi oldugunu biliyor...

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Kadın ve özgürlük

“Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır. İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.“ Marx-Engels

İnsanlık, özgürlüğünü kadınların köleleştirilmesiyle yitirdi ve kazanmak istiyorsa yitirdiğini yeniden, onu, ancak ve ancak yitirdiği yerde kazanabilir. 

Maocular ve Bir Maoizm Karikatürü Perinçekgiller

  

TV’ye çıkartmışlar benim gibi kel kafalı bir gazeteci, sözde araştırma yapmış ülkedeki Maocular üzerine ve 'Maocular' diye bir kitap yazmış.

Bak simdi cehaletin papyon giymiş haline, entelektüellik adına aydınlığın ırızına geçirilmiş haline!

Güya aydınsın, öyle mi?!

Maocular diye kitap yazmadan önce hiç Maoculuğu araştırdın mı?...TV izleyiciliği dışında Maoizm nedir en ufak bilgin var mı?

Yok, belli!...Neden mi?...Maocular sorusuna cevabı Perincek ve onun artıklarında aradığına göre, Mao hakkında tam bir cehalet içinde olduğun belli!

'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir


'Radikal Demokrasi' Post-Modernizme yaslanmis Neo-Liberalizmdir

Toplumun, uretimin ve siyasal yasamin kurallarini Isci-Koylu yiginlarinin degil; tam tersine uretim araclarinin ozel mulkiyetini elinde bulunduran sermayenin ve onun siyasal iktidarinin koydugu Kapitalizm catisi altinda 'bireysel ozgurluk' ya ahmaklar icin bir aspirin ya da burjuvazinin dostu ahlaksiz bir sahtekarliktan baska bir sey degildir.

Tarihin inatçi aynasi

Kürt medyası ile düzen yanlısı medyanın bir utanç duvarına dönüşen bezdirici ambargosu karşısında bir süre yazmamaya karar vermiştim. Ancak İran Molla rejimi, Şerko Maarifi' nin de içinde olduğu onlarca insanı idam edince, birkaç yıl önce yazdığım bir makaleyi ve bir mektubu aşağıda halkın bilgisine sunmayı zorunlu gördüm. 
İşte 2009 ve 2011 yılında yazdığım o ibretlik makale ve mektup:
HÜSEYİN XİZRİ DE İDAM EDİLDİ
KÜRT VE TÜRK SİYASETÇİLERE KINAMA
UTANIN!

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Sayfalar