Pazartesi Mayıs 20, 2024

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

Heval Redur Siser, tek başına bir ordu gibi direnmenin destanını yazdı. Ne teslim ol çağrısı ne ailenin ikna çabaları direnişin rengini karartamadı. Gerilla, zirvelere bakarak Kurdistan’ın derinliğinde savunma ve saldırının taktiklerini geliştiriyor. Arazinin genişliğini, derinliğini yaratıcı bir şekilde ustaca kullanarak cellatların oyununu ve moralini bozarak darbeliyor.

26 gün direnen gerillanın bilinç ve iradesine takılıyor düşüncelerim. Bu nasıl bir irade ve kararlılıktır ki bir yandan yaralı bedeninin acılarına direnecek diğer yandan öldürmekten ve kıyımdan başka bir şey düşünmeyen bir katiller ordusuna karşı tek başına direnecek?

Bu nasıl bir iradedir? Bu nasıl bir dirençtir yoldaş? Bu teslim olmayan direniş, gücünü özgürlüğe olan ölümüne tutkudan, viran olmuş köylerden, soykırıma tanıklık etmiş kanlı kayalardan, isimsiz şehitlerden almıştır. Aşkolsun sana heval! Gökyüzünün mavi sonsuzluğuna yükselen saygıyla selamlıyoruz direnişini. Örnek alıyoruz kahramanca duruşunu!

Onur ve vicdan sahibi herkes bilmeli ve anlamalıdır ki, gerillanın direnişi ve yaratıcılığı olmazsa yaşam susar, nehirler kurur, ağaçlar gözyaşı dökmeye başlar. Çocuklar dilsiz, analar kör olur. Direnen ve savaşan her gerillaya derin minnet duygumuzu dile getirerek ses ve can olmalıyız. Yoldaş olmalıyız.

Özgürlük arayan Kürt’e, Karabağ’da açlığa ve dermansızlığa karşı direnen zeytin karası Ermeni çocuğa, direnmekten başka yol yok! İsimleri her gün değişen ancak direnişleri değişmeyen gerilla direnişleri ve anılarını özgür basında okuyoruz.

İsimleri bazen JİYAN TOLHILDAN olur. Bazen DİYAR NORŞİN olur. Bazen REDUR SİSER… Ancak toprakta, dağlarda bitmeyen isyan ateşleri gibi bir gidip bin gelen can oluyorlar!

Osmanlı ve TC tarihi tanıktır ki, halklar katledilerek tarihlerinin son sayfalarını çevirmemişler. Mazlum Kürt’ü öldürmek dün olmadığı gibi bugün de TC’nin kurtuluşu ve huzuru olmayacaktır. Direnen özgür Kürt, savaşan onurlu gerilla, TC’nin uykusunu kaçırıp kirli hayallerini ve kan dolu mutluluğunu bozmaya devam edecektir.

Yıkık damlı kerpiç evinde gerilla anaları “Ben size bu dağlar, bu toprak oğlum kokuyor dememiş miydim? Açan çiçeklerde gördüm oğlumun yüzünü” dedikçe zalimler rahat yüzü görmeyecektir. Anaların toplu mezarlara bakıp evlatlarını aramayacakları günler mutlaka gelecektir.

Toprağını, suyunu, kültürünü, dilini ve kendilerine ait olanları korumaya çalışan, hayallerinin peşinden koşan gerilla sadece Kürt halkının değil Ortadoğu, Kafkas halklarının onurunu koruyor ve geleceğini etkiliyor.

Kürt ulusal özgürlük hareketinin gerilla komutanı heval Murat Karayılan HPG, YPS ve QSD’nin toplam şehit sayısının 7 bin 18 olduğunu açıkladı. 8 yılda ödenen bu bedel ağır olduğu kadar bir o kadar anlamlıdır. Bu onurlu direniş özgürlük arayanlara, savaşanlara aittir. Faşist ordunun kaybı ise 23 bindir. Rakamlar önemlidir!

Ancak bundan daha önemlisi savaşın geldiği boyutu ve gerillanın ortaya koyduğu fedakarlık ve kahramanlığı iyi anlamak gerekir.

Gerilla, Ortadoğu, Kafkas ve Balkanların en gaddar, en kıyıcı savaş aygıtı olan Türk ordusuna karşı savaşıyor. Emperyalizmin katliam örgütü NATO’ya karşı savaşıyor. Gerillanın arkasında ise sadece halkın ve özgürlüğün desteği, onurlu direniş tarihi vardır.

Cellatların arasında güneş ışığından daha özgür gerilla, hayallerinin peşinden koşmaya devam ediyor. Ses, can, yoldaş olma zamanıdır.

1556

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Sayfalar