Cumartesi Haziran 1, 2024

Harekete Geç, Kavganın Öznesi Ol

Zorluk ve fırsatların iç içe geçtiği bir süreçten geçiyoruz. Ortaya çıkan fırsatlardan yararlandığımız oranda bu zorlukları aşabiliriz.

Bugün geniş yığınlarda iktidara karşı tepkinin giderek artması, değişim için yüksek sesle dile getirilen itirazların-soruların çoğalması sınıf savaşımını geliştirme bakımından fırsatlar içermektedir.

Böylesi dönemlerde devrimci pratiklerde beklemeci, ertelemeci tutumlar kabul edilemez. Aksine “bekleme, harekete geç” veya “izleme, parçası ol” şiarı tüm öznelerin parolası olmalıdır. Zorluklarla mücadele etmekten kastettiğimiz tam da budur. Ve bütün bunlar devrimci müdahaleye, kolektifin bir parçası olmaya işaret ediyor. Bütün bunlar enerjimizi birleştirmeye, geniş yığınlarla yürümeye işaret ediyor.

Gelinen aşamada Türkiye coğrafyasında var olan ekonomik, siyasal durumu, yaşanan toplumsal yozlaşmayı-çürümeyi anlatmak tek başına yetmiyor. Bu durumu geniş yığınların bir bölümü de yaşayarak görüyor. Aslolan bu tabloyu değiştirmeye dönük ortaya konulacak devrimci çabadır. Yani sessizliğe ses olmaktır. Eğer söylem ve eylemlerimizle bu sese süreklilik kazandırırsak, arayış içinde olan yığınlar çağrılarımızı daha ciddiyetle dinler. Çünkü ilerlemenin ön şartı, yığınlarla temas kurmaktır; onların sevgi ve saygısını kazanmaktır. Ve tüm bunlar iktidarın yürütmüş olduğu baskı, sömürü ve zulüm politikalarına karşı sergilenecek başeğmez, militan bir duruşla kazanılabilir. Ve bugün pratik sahada yaşanan birçok yetersizliğin nedenini de burada aramamız gerekir.

Keza kitle çalışması, eğitim ya da propaganda-ajitasyon faaliyetleriyle sınırlanamaz. Dahası hiç kimse bu sınırlı çabayla geniş yığınları harekete geçirip savaştıramaz. Savaşçı bir kimlik, devrimci eylemlerle, dişe diş mücadeleyle kazanılır.

Devrimci eylemin sürükleyici, örgütleyici gücünün sırrı burada yatıyor. En güçlü propaganda, eylemin kendisidir. Kolektifimiz de eylemleriyle vardır. Tüm devrimci özneler bu süreçlerle birlikte değişir, dönüşür ve çelikleşir. İdeolojik arınma, mücadeleyi geliştiren, yeniyi yaratanlarla tüketenlerin ayrışması da bu militan pratiklerle sağlanır. Bunların olmadığı yerde ideolojik arınma, kadrolaşma, militanlaşma söylemleri boşlukta kalır.

Kitlelerin harekete geçirilmesi, devrimci eylemlerde sürekliliğin sağlanması örgütle, örgütlenmeyle olur. Dolayısıyla tüm devrimci çalışmalarımızda bu sorun kilit bir sorundur. Bu yönlü görevler dönemsel değil, sürekliliği sağlanması gereken görevlerdir. Tabi ki derme-çatma bir yapıdan söz etmiyoruz. Tam tersine kolektif aklı kullanan, söylem ve eylemde uyumlu olan dinamik bir yapıdan söz ediyoruz.

Kitle çalışmasında başarı elde etmenin yolu, böylesi dinamik bir yapının varlığıyla mümkün olur. Dolayısıyla kitle çalışmasına dair ortaya konulan her görevin başarısı var olan örgütsel mekanizmanın durumuyla bağlantılıdır. Dahası bunlar iç içe ve birbirini tamamlayan olgulardır. Kitle çalışmasında ileriye doğru yapılan her plan beraberinde “hangi örgütle”, “hangi önderlik tarzıyla” sorusunu getirir. Bu sorunun yanıtı ideolojik, siyasal, örgütsel kapasiteyi ve sorgulamayı içerir. İdeolojik hastalıkları somut pratikler üzerinde ele alarak tartışmanın tarihsel önemi ve anlamı da burada yatıyor. Çünkü, yapılan her yanlış, yerine getirilmeyen her görev ancak ideolojik eksenli bir müdahaleyle-sorgulamayla düzeltilir.

Devrim kitlelerin eseridir” söylemi tarih tecrübelerle ortadadır. Bu konuda Stalin şunları söylüyor: “Bir kural olarak kabul edebiliriz ki, Bolşevikler, geniş halk yığınlarıyla bağlarını korudukları sürece, yenilmez olacaklardır. Ve tersine, Bolşevikler, yığınlardan uzaklaştıkları ve yığınlarla olan bağlarını yitirdikleri an, bürokratik pasla örtüldükleri an, bütün güçlerini kaybedeceklerdir.”

Şu açık ki, kitlelerden kopuk, kitleleri hedeflemeyen her çalışma, her türlü ideolojik yozlaşmaya açık hale gelir. Kitlelerden öğrenmeyen, kitlelerin sorunlarıyla yüzyüze gelmeyen her hareket, kendi dar sorunlarıyla boğuşmaya mahkumdur. Çünkü kitlelerle buluşmak aynı zamanda tarihsel bir sorumluluk almaktır. Olay ve olgular karşısında bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmektir. Tüm bu gerçekler ışığında güncel bağlamda da devrimde kitlelerin rolü ve kitle çizgisi vb. sorunları ele alarak tartışma, bu yönlü bir bilinç sıçraması yaratma göreviyle karşı karşıyayız.

2261

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Sayfalar